İnandırıcı Olabilmek
• “O konu”da bir şeyler
söyleyebilmesi için o kişinin inandırıcı olması gerekir.
• İnandırıcı olması için de ilkesel davranıyor olması bir ön koşuldur.
• İlkesel davranabilmesi için de boş laflardan kurtulmuş, kenar mahalle
kültüründen kendini arındırmış olması beklenir.
• İnandırıcı olabilmesi için ayni zamanda “tutarlı” ve “mantıklı” olması
gerekir.
• Örnek olması gereken kişilere “örnek olamıyor” ise, sadece lafla, göstermelik
programlarla bazı boşlukları doldurma çabasında olduğu görülüyorsa, zaten, kısa
zamanda “inandırıcılığı olmadığı” anlaşılacaktır.
• Toplumdaki ilişkiler, “iletişimin düzeyi” hep bir kandırmaca ve gerçek dışıcılıkla
yoğrulmuşsa, o toplum ve içindeki bireyleri temel ahlak ilkelerinden yoksun bir
durumdadırlar.
• Bunu bilerek, kavrayarak ve de eleştirerek yine de o toplumdaki geçerli sayılan
iletişim modelinin bir parçası oluyorsa o bireyi her şeyden önce zaten “kendini kandırıyor” demektir.
• Ondan olumlu ve yapıcı bir katkı bekleyenler de ayni şekilde bir “boş ve
düzeysiz” bir sarmalın parçaları olmuş demektirler.
• “Hayır, bu kişiler çok adı sanı olan, tanınmış ve saygı gören bir
topluluktur”, diyorsanız, işin özünü ve olması gerekeni siz de “hiç anlamamışsınız”
demektir.
• Nitelikli ve düzeyi yüksek “zihinsel ilişkileri” geliştirebilen topluluklar
ancak kendi üyelerine bir “olumlu katlı” sağlayabilirler.
• Karşılıklı övgü, beğenilme ve de hep tatlı sözler bekleme mekanizmasını geliştirmiş
ve işletir olan topluluklar ise sadece oraya gelip, giden bu tür kişilerin
tatmin olmalarına ve kendilerince “hoş” vakit geçirmelerine yarar.
Onlara bazı doğruları göstermek istediğinizde
ya da kapmak istedikleri koltuklara layık olmadıklarını söylemeğe kalktığınızda
hemen saldırganlaşarak sizi düşmanı gibi görmeğe başlarlar.
• Bu tür topluluklar ve yaptıkları göstermelik işler içerisinde yaşanılan
ülkeye ve de onun bireylerine olumlu bir “katma değer” sağlamaz.
Yarardandan çok zararları olur.
• Hem de güzel güzel söylenmiş hedefler ve amaçlar bile sadece lafta kalacağı
için onların kullanıldığı sözcüklere ve tümcelere, güzel ve iyi niyetli duygulara
da çok zarar verirler.
• Böylesine kötü ve çürümüş örnekleri oluşturan topluluklar, “bir araya gelme işleri”
kötü örnek olarak ortada durdukları sürece de gerçekten iyi ve doğru bir şeyler
yapabilecek “nitelikli” insanların heveslerini kırarlar ve onların geri
çekilmelerine neden olurlar.
• Böylelikle şunu bir daha kavramamız gerekiyor ki bireylerin nitelikli olup
olmadıkları onların “ilkesellik” durumlarına ve de “zihinsel, algısal
tiplemelerine” bağlıdır.
• Yoksa bir araya gelivermek pek de iyi şeyler yapılabileceğinin bir garantisi
olmayacaktır.
• Çok başka yerlerden, pek de görülüp, bilinmeyen yerlerden hesaplanıp, planlanıp
kurdurulan bir “şeyler yapma” toplulukları da vardır, sık sık görülebilen.
• Onlar da kendilerinin işlerine yarayabilecek kişileri belirler ve seçerler.
• Onlara güzel ve yüksek ayrıcalıklar kazandırarak toplumun seçkin kişileri
olduklarına inandırırlar.
• O seçilmişler de yine bazı kendilerine benzerlerini seçip, içlerine alarak
büyürler ve çok önemli işler yaptıklarını ve çok seçkin bir topluluk olduklarını
cümle aleme kanıtlamak için çaba gösterirler.
• Basın yayın kurumları hep onların işlerini örnek gösterir ve haber yapar.
• Güç ve iktidar, saygı ve önemsenmek artık onlardadır.
• Yapacak pek bir şey yoktur...
• Biz yine kendimiz dönerek, kendimizi sorgulamalıyız:
• Nasıl bir insanız ve de neler bekliyoruz toplumdan?
• Bunların yanıtlarını gerçekçi ve derinlemesine irdeleyebilirsek, kendimiz doğru
bir yolu bulmanın başlangıcındayız demektir.
Saygılarımla...
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2020.02.24,
M.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: