İNSAN, DOSTLUK ve YAŞAM
Çok
doğru!
Zaman
çok hızlı akıp geçiyor...
Yıllar,
aylar, günler... inanılmaz bir hızla geçiyor....
Günler
öylesine hızlı akıp gidiyor ki...
"Günün
akışı" öylesine çok hızlı oluyor ki...
Yapılacak,
yapılması gereken ya da yapılması çok istenilen birçok "iş" de var
aslında...
Sanki
insanlar koşuşturmaktan, yetiştirmekten kendine pek de bir zaman ayıramıyorlar.
Eğer
bir "boş" zamanları olacaksa onu da dostlarıyla ve sevdikleriyle
paylaşmak istiyorlar.
Ya da
"sosyal iletişim ağ"larında "dolaşarak" zaman geçiriyorlar.
Bakıyorlar
kim neler yazmış, neler olup bitmiş...
Kendisine
çok yakın hissettiklerine güzel sözcükler yazıyorlar, beğeniler gönderiyorlar.
Günlük
ahbap, dost v. b. ilişkileri içerisinde her bir yazılana karşılıklı övgüler
gönderen çok değerli insanlarımız bazen "ciddi" ve de önemli
olabilecek sözleri görse de "boş verip" yine o kendi sıcak ilişkileri
içerisine girebiliyor.
Karşılıklı
övgüler, beğeniler ile gönderilen mesajlar, tümceler ne kadar da çok doyurucu
olabiliyor....
Doğum
günleri anılıyor, kutlamalar yapılıyor.
Eski
okul yıllarından gelen arkadaşlıklar anılıyor.
Bir
insan "kime" ve "hangi konularda" ne düzeyde değer veriyor
ve de karşılık gösteriyorsa, birazcık da kendi durumunu ortaya koymuş oluyor.
Bir
de doğal olarak kaç kişinin, insanlarımızın yüzde kaçının bilinç düzeyi, bilgi
dağarcığı, entelektüel bakış açısı ne durumdadır, diye de düşünüp,
değerlendirmek çok olası...
Çok
tanınan, beğenilen, geniş bir çevresi olan çok insan var.
Özellikler
belli yerleşim merkezlerinde yaşamış, çalışmış, toplumsal kuruluşlarda yer
almış insanların çevresi, tanıdıkları çok geniş oluyor.
Sosyal
medya adreslerinde binlerce "arkadaşı" kayıtlı olanlar var.
Sanırsınız
ki herkesi tanıyor ve herkesle çok iyi ilişkileri var.
Vardır,
buna kimse şüphe etmesin...
Aslında
başka kişilikler de var...
Çok
az "tanıdığı" olan, dar çevrelerin insanı olanlar da var...
Onlar
daha çok kendi dünyalarında olmayı ve kendi ilkeleriyle, amaçları ve
uğraşılarıyla yaşamayı mesleklerinin getirdiği sorumluluklara geniş zaman
ayırmayı önemseyen kişiler olabilirler...
Oldukça
çok okuyan, kendisini geliştiren, araştırmalar yapan, yaşama eleştirisel
yaklaşabilen, bir "vizyon"u olan kişiler hep, ama hep, çok "azınlıkta"
kalmamış mıdır?
Büyük
çoğunluk günlük akış içerisinde kolay ve mutlu olabileceği, sıkıntısız, samimi
ilişkileri tercih eder, çok insan tanımak, onları sevmek ve de sevilmek ister.
En
büyük ölçü, en büyük değer yaşamları boyunca çok insan kazanmış olmalarıdır.
Bu
yaklaşım çok da doğrudur. Bunu herkesin becerebilmesi ise çok da kolay
değildir.
Mutlu,
neşeli, huzurlu, sevilen, beğenilen ve de çok dostu olan, onlarla çok iyi
zamanlar geçiren insan olabilmek hiç de kolay değildir.
Ülkemizin
halkının genel isteği ve yapısı bu anlamda da değerlendirilebilir.
Başka
ülkelerin, kalkınmış ülkelerin, uygar insanların insanları çok mu farklıdır,
diye de düşünebilirsiniz.
İşte
o zaman bir ülkenin eğitiminin, maarif örgütünün niceliği, kalitesi ve de
çağdaşlıkta aldığı yeri de birlikte irdelemek gerekir.
Aslında
her toplumda, kendi farklılıklarına, kalkınmışlık düzeylerine rağmen halkın çok
büyük bir kesimi, tabanı hep bu model bir insanı tanımlayabilir.
Çok
az sayıda disiplinli, ilkeli ve zamanını kendi hedefleri misyonları
doğrultusunda kullanan, emek ve çaba harcayan ve bunu için de genelde hep
yalnız yaşayan insanlar vardır.
Bunlardan
bazıları ise hiç de zorunlu olmaksızın kendi seçimleri ve istekleri doğrultusunda
böyle bir mutluluğu, yaşam biçimini seçmişlerdir.
Benim
açımdan yaşam çizgimden dolayı belki de genelde hep araştırmak, yazmak, çizmek,
üretmek ile geçti.
Hep incelemem,
araştırmam, yazmam, hazırlamam gereken bir şeyler oldu.
Derslerimde
kullandığım malzemeler, ders konuları, çalışma kağıtları v. b. hep kendi
ürettiklerimden oluştu.
Böylece
de daha çok çalışmak ve kendim ile olmak gibi bir seçici durumda oldum.
Özel
olarak öğrenmek istediğim konularda okumalar, incelemeler ve düşüncelerimden
kaynaklanan yazı yazmalar, denemeler, makaleler, çizimler... de ayrıca
zamanımın içerisinde yer aldılar.
Çok
erken yaşlarımdan bu yana "kişisel" görüşlerimi, düşüncelerimi ve de
algılarımı böyle zaman, zaman yazabilmek benim için bir yaşam biçimi oldu...
Çok
uzun yıllar önce bu yazılarımı ve araştırmalarımdan elde ettiklerimi, arşivsel
malzemeleri internette hazırladığım çeşitli "portal"lar da web
sayfaları olarak isteyenlerin okumasına sundum.
O
sayfalar benim için hem birer arşiv, hem de bilgi, belge dağarcığı oldular....
Oralara
kimler girdi, nerelere baktılar, neleri okudular, beğendiler mi, neler
düşündüler... hiç bilmiyorum.
Temelde
ben kendim için ne hazırladı isem, internet adreslerimde onları konularına göre
sunmuş oldum.
Yazılarımdan "basılı yapıtlar" oluşturmayı pek düşünmedim.
Daha
özgür ve daha geniş bir alanda kalmayı yeğledim.
Şöyle
düşündüm: "İsteyen okur, anlar, bakar, beğenir ya da beğenmez, kendileri
bilir..."
Asıl
olan bu yazılarımın insanlığa, başkalarının yararlanmasına sunulmuş olmasıdır.
Hem
de bir karşılık beklemeden...
Ben
böyle düşündüm yazarken ve yazdıklarımı sunarken...
Benim
için asıl olan araştırmalarımın, analitik bakış açımın, düşüncelerimin,
ürettiklerimin, yazılarımın bana göre olan nitelikleri, değerleri... olmuştur.
Yaşamım
boyunca her yerde, her işimde dürüst, öz verili, öz güvenli ve çalışkan,
üretken oldum ve hep de bunu istedim, hem kendi varlığım için, hem de diğer
insanlar, toplum yararlansın diye düşündüm.
Bu
disiplin ile yaşadım ve hem mutlu oldum, hem de hoşnut oldum kendimden...
Böyle
bir kısa tanıtma ile beni daha yakından tanımanızı ve anlamanızı istedim.
Kalın
sağlıcakla..
Sevgi
ve saygılarımla...
Öğretmen
Gönen ÇIBIKCI, 06.03.2022, MŞ.
************************************************************