İnternetten Uzaklaşma Eğİlİmİ:
. Çok büyük sayıda insanın internetten uzaklaşmak
istediğini, okuma, inceleme ve araştırmalarda bulunmadığı, interneti
kendilerince küçümsediği söyleniliyor.
Bu ne kadar
doğrudur, gerekçeleri nelerdir?
Günümüzde
birçok kişinin internetten uzaklaşmak istediği, okuma, inceleme ve
araştırmalarını geleneksel yöntemlerle yapmayı tercih ettiği ve interneti
küçümsediği yönündeki söylemler oldukça yaygın.
Peki, bu
iddialar ne kadar doğru?
Bu konuyu
biraz daha yakından inceleyelim.
A) Gerçeklik Payı Var mı?
Evet, bu
söylemlerin belli bir gerçeklik payı bulunmaktadır.
Özellikle son
yıllarda, dijital yorgunluk ve bilgi bombardımanı gibi kavramlar hayatımıza
girdi.
Sürekli
çevrimiçi olma hali, bildirimler, sosyal medyanın dayattığı mükemmeliyetçilik
ve bilgi kirliliği insanları internetin olumsuz yönlerini sorgulamaya itti.
Bu durum,
bazı bireylerin bilinçli olarak internet kullanımını azaltma, "dijital
detoks" yapma veya geleneksel medya araçlarına yönelme eğilimi
göstermesine neden oluyor.
Ancak, bu
eğilimi "çok büyük sayıda insanın internetten uzaklaşmak istediği"
şeklinde genellemek yanıltıcı olabilir.
İnternet,
hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş durumda ve birçok kişi için
bilgiye erişim, iletişim, eğlence ve hatta çalışma aracı olarak kritik bir rol
oynuyor.
Dolayısıyla,
internetten tamamen kopmak yerine, daha bilinçli ve dengeli bir kullanım
arayışı içinde olan bir kesimden bahsetmek daha doğru olacaktır.
B)
Gerekçeleri Nelerdir?
Ya da iternetteki
sunumları, yazıları "yok" saydığını göstermek isteyenler de vardır.
İnternetten
uzaklaşma veya daha seçici bir şekilde kullanma eğiliminin arkasında yatan
başlıca gerekçeler şunlardır:
·
Dijital
Yorgunluk ve Tükenmişlik:
Sürekli
ekrana bakma, bitmek bilmeyen bildirimler, sosyal medya baskısı ve bilgi akışı,
bireylerde zihinsel ve fiziksel yorgunluğa yol açabiliyor.
Bu durum,
insanları çevrimdışı aktivitelere yönelmeye itiyor.
·
Bilgi
Kirliliği ve Güvenilir Kaynak Sorunu:
İnternet,
sonsuz bilgiye erişim imkanı sunsa da, bu bilgilerin doğruluğu ve güvenilirliği
her zaman sorgulanabilir durumda.
Yanlış bilgi,
dezenformasyon ve "tıklama tuzağı" başlıklar, kullanıcıların
internetin sunduğu bilgiden tatmin olmamasına neden olabiliyor.
Bu da bazı
kişileri daha güvenilir buldukları kitap, dergi, uzman görüşleri gibi
geleneksel kaynaklara yöneltiyor.
·
Gizlilik
Endişeleri:
Kişisel
verilerin güvenliği ve gizliliği, internet kullanımının en büyük endişelerinden
biri haline geldi. Çevrim içi takip, veri ihlalleri ve kişisel bilgilerin
kötüye kullanımı korkusu, bazı kullanıcıların internet kullanımını
kısıtlamasına yol açıyor.
Kendilerinin
görülmemesini isteyenler hiçbir yere ne bir işaret ne de bir söz bırakırlar,
hiç haberleri yokmuş, gibi davranırlar.
·
Verimlilik
Düşüşü ve Odaklanma Sorunları:
İnternet,
sayısız dikkat dağıtıcı unsuru beraberinde getiriyor. Sosyal medya, bildirimler
ve sürekli yeni içerikler, bireylerin odaklanma becerilerini olumsuz etkileyebilir
ve verimliliklerini düşürebilir. Bu durum, özellikle okuma ve araştırma gibi
derinlemesine odaklanma gerektiren aktivitelerde internetin bir engel olarak
görülmesine neden olabilir.
·
Sosyal
Medya Baskısı ve Zihinsel Sağlık:
Sosyal
medyanın sunduğu mükemmel hayatlar, filtreli fotoğraflar ve takipçi sayıları
gibi metrikler, bazı kişilerde kıyaslama, yetersizlik hissi ve kaygıya yol
açabiliyor. Bu da zihinsel sağlıklarını korumak adına sosyal medya kullanımını
azaltma isteği doğuruyor.
·
Geleneksel
Okuma Deneyimine Duyulan Özlem:
Kitap
okumanın fiziksel deneyimi (kağıdın dokusu, kokusu, sayfaları çevirme hissi),
birçok kişi için dijital okuma deneyiminden daha tatmin edici bulunuyor.
Ekranda uzun süre okumanın göz yorgunluğuna neden olması da bu tercihin
nedenlerinden biri olabilir.
C) Yazılara İlgi GöstermemeK ve Küçümseme Eğilimi
Bilgi edinmek,
aydınlanmak, bilinçlenmek, öğrenmek
amacı ile araştırma ve okuma yapması gereken birçok insan yazıları beğenmez,
önemsemez, ilgilenmez gibi mi duruyor?
Bu yazıları
küçümseyenler "burnu büyük" insanlar mıdır?
Bilgi
edinmek, aydınlanmak ve öğrenmek amacıyla araştırma ve okuma yapması gereken
birçok insanın yazılara karşı ilgisiz kaldığı, onları beğenmediği veya
önemsemediği yönündeki gözlemlerin gerçeklik payı bulunmaktadır.
Ancak
bu durumu, bu kişilerin "burnu büyük" olduğu şeklinde etiketlemek
oldukça yüzeysel ve genelleştirici bir yaklaşımdır.
İnsanların
yazılara karşı sergilediği bu tavrın arkasında çok daha karmaşık ve çeşitli
faktörler yatabilir.
Ç) Yazılara "Neden İlgi Göstermiyor",
KüçümsÜyor Olabilir?
Bu
durumun birden fazla nedeni olabilir ve genellikle tek bir faktöre
indirgenemez:
·
Bilgi
Aşırı Yüklenmesi ve Dikkat Dağınıklığı:
Günümüz
dijital çağında insanlar, her an sayısız bilgi akışına maruz kalıyor.
Bu
bilgi bombardımanı, uzun veya derinlemesine yazıları okuma motivasyonunu
azaltabilir.
Kısa
videolar, görseller ve özet bilgiler gibi daha hızlı tüketilebilir içerik
biçimlerine olan eğilim artmıştır.
İnsanların
dikkat süreleri kısalmış durumda ve uzun metinler yorucu gelebilir.
·
Güncel
ve Pratik Bilgi Arayışı:
Birçok
kişi için bilgi edinmenin temel amacı, günlük yaşamlarında veya işlerinde
doğrudan kullanabilecekleri pratik çözümler bulmaktır.
Teorik
veya derinlemesine analizler içeren yazılar, bu beklentiyi karşılamadığı için
"ilgisiz" bulunabilir. İnsanlar, hızlıca çözüm sunan "nasıl
yapılır" tarzı içeriklere daha fazla yönelebilir.
·
Eğlence
Odaklı İçerik Tüketimi:
İnternet,
aynı zamanda devasa bir eğlence platformudur.
Zaman
geçirme, dinlenme ve kaçış arayan kişiler, bilgi ağırlıklı yazılar yerine daha
çok eğlenceye yönelik içeriklere (sosyal medya akışları, videolar, oyunlar vb.)
odaklanabilirler.
Bilgi
edinme, bu bağlamda bir "görev" gibi algılanıp öteleniyor olabilir.
Birleri
beni beğensin, diye çabalayanlar ne kadar çok! Tüm zamanını bu yönde görelliklerini
göstermek için harcıyorlar.
·
Yazarın
Üslubu veya Konunun Sunumu:
Bir
yazının kalitesi sadece içeriğiyle değil, aynı zamanda sunuluş biçimiyle de
ilgilidir.
Karmaşık
bir dil, sıkıcı bir anlatım, kötü bir yapılandırma veya okuyucunun seviyesine
uygun olmayan bir üslup, yazının "beğenilmemesine" veya
"önemsenmemesine" neden olabilir.
Yazarın
okuyucuyu etkileme ve ilgiyi canlı tutma becerisi burada kritik bir rol oynar.
·
Ön
Yargılar ve Algılar:
Bazı
insanlar, belirli konulara veya yayın organlarına karşı ön yargılara sahip
olabilirler.
Eğer
bir yazı, bu ön yargılı algılara uymuyorsa veya kişinin inanç sistemine meydan
okuyorsa, otomatik olarak küçümsenebilir veya reddedilebilir.
Bu,
kişinin konuyu veya yazarı gerçekten anlamadan yaptığı bir değerlendirme olabilir.
"Bu
yazının ne değeri olabilir ki, hiç, öylesine yazmış işte…" düşüncesinde
olanlar bence çoktur. Kendilerince yazıyı yazanı "önemsemediğini", "görmemezlikten"
geldiğini, "yok" saydığını göstermek isteyenlerin olduğuna
inanıyorum.
"Benim
bildiğim, kendime yeter! Başkasının yazılarına, anlattıklarına hiç ihtiyacım
yok!" diye düşünüp, kimseyi önemsemeyenlerin olduğuna çok inanıyorum.
·
Kişisel
İlgi Alanları ve Motivasyon Eksikliği:
Herkesin
ilgi alanları farklıdır.
Bir
konuda bilgilenmek istemeyen veya o konuda kişisel bir motivasyonu olmayan
birinin, o konuyla ilgili yazıları okuma veya önemseme olasılığı düşüktür.
Bu
bir "küçümseme"den ziyade, basitçe bir ilgi eksikliği olabilir.
Umursamadıklarını
göstermek isteyenler de vardır.
D) "Burnu Büyüklük" İddiası
"Burnu
büyük" ifadesi, genellikle kibir ve küçümsemeyle ilişkilendirilir.
Elbette,
bazı kişiler kibirli bir tutumla veya entelektüel bir üstünlük hissiyle
yazıları değersiz bulabilirler.
Ancak
bu, genele yayılabilecek bir yargı değildir.
Yukarıda
bahsedilen diğer faktörler, çok daha yaygın nedenlerdir.
Çoğu
zaman, insanlar bilgiyi gerçekten küçümsediklerinden değil, farklı önceliklere,
dikkat dağıtıcı unsurlara veya daha pratik bilgi arayışlarına sahip
olduklarından dolayı yazılara yeterince ilgi göstermiyor olabilirler.
Ayrıca,
günümüzün "hızlı tüketim" kültüründe, derinlemesine düşünme ve analiz
yapma becerileri zayıflayabiliyor.
Bu
da kişilerin kısa ve yüzeysel bilgilere yönelmesine, uzun ve kapsamlı yazıları
ise "gereksiz" veya "sıkıcı" bulmasına yol açabilir.
İnsanların
yazılara karşı sergilediği tutumu sadece "burnu büyüklük" gibi tek
bir özellikle açıklamak doğru olmaz.
Bu
durum, dijital çağın getirdiği zorluklar, değişen bilgi tüketim alışkanlıkları
ve bireysel farklılıkların bir kombinasyonu olarak ele alınmalıdır.
Sonuç olarak,
internetin hayatımızdaki yerinin tartışılmaz olduğu bir gerçek.
Ancak,
bireylerin internetle ilişkilerini yeniden gözden geçirme, daha bilinçli ve
sağlıklı kullanım alışkanlıkları geliştirme eğilimi de artıyor.
Bu, tamamen
internetten kopmaktan ziyade, interneti bir araç olarak daha etkin ve dengeli
kullanma arayışının bir yansımasıdır.
Bu konuda
sizin de gözlemlediğiniz ve deneyimlediğiniz "farklı" gerekçeler var
mı?
. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.07.15,
MŞ.
. (Araştırma ve incelemeye dayanan değerlendirme
yazım.)