. ENERJİ
ÜRETİMİ VE DAĞITIMI STRATEJİK BİR DEĞERDİR..
. Enerji
kaynaklarının üretiminin, dağıtımının yerli ya da yabancı özel şirketlerde bulunması
zararlı ve tehlikelidir.
. Özel
sektörün elinde olmasının ulusal
açıdan zararları ve tehlikeleri vardır.
. Elektrik
üretimi ve dağıtımı gerçekten de stratejik bir değerdir ve özel sektörün elinde
olmasının ulusal açıdan "potansiyel zararları ve tehlikeleri"
bulunmaktadır.
. Bu
endüstrinin temel bir altyapı olması, ekonominin ve günlük yaşamın işleyişi
için "kritik öneme" sahip olmasından kaynaklanmaktadır.
İşte bu konudaki anlamamız ve kavramamız gereken bazı
önemli noktalar:
A) ULUSAL
AÇIDAN "POTANSİYEL" ZARARLARI VE TEHLİKELERİ:
1- Enerji Güvenliği Açısından Rizikoları:
Elektrik üretim ve dağıtımının büyük ölçüde özel
şirketlerin kontrolünde olması, ülkenin enerji güvenliği açısından kırılganlık
yaratabilir.
a-Dışa Bağımlılık: Özel şirketlerin yabancı
yatırımcıların kontrolünde olması durumunda, enerji politikaları ulusal
çıkarlardan ziyade yabancı yatırımcıların çıkarlarına göre şekillenebilir.
b-Arz Güvenliği Sorunları: Özel şirketlerin ani
kararları veya finansal zorlukları, enerji arzında kesintilere veya
istikrarsızlıklara yol açabilir.
Özellikle kriz dönemlerinde bu durum ciddi
sorunlara neden olabilir.
c-Stratejik Bilgilerin Paylaşımı: Özel şirketlerin
yabancı ortaklıkları veya kontrolü altında olması, kritik enerji altyapısı ve
operasyonel bilgilerinin "yabancı istihbarat" servislerinin eline
geçme "riskini" artırabilir.
2- Kar ve Çıkar Odaklılık ve "Kamu Yararının"
İkincil Hale Gelmesi:
. Özel sektörün "temel amacı
kar" elde etmektir.
Bu durum, elektrik üretim ve dağıtımında kamu
yararının geri plana atılmasına yol açabilir.
Örneğin:
a-Yatırım Eksikliği: Karlılığı düşük veya uzun
vadeli yatırım gerektiren bölgelere veya altyapıya yeterli yatırım
yapılmayabilir. Bu durum, özellikle kırsal veya az gelişmiş bölgelerde enerji
erişim sorunlarına yol açabilir.
b-Fiyat Artışları: Kar marjlarını artırmak amacıyla
elektrik fiyatlarında keyfi artışlar yapılabilir, bu da vatandaşın ve sanayinin
enerji maliyetlerini yükseltir ve ekonomik rekabet gücünü olumsuz etkiler.
c-Kalite Düşüşü: Maliyetleri düşürmek amacıyla
bakım ve onarım çalışmalarında kısıtlamalara gidilebilir, bu da elektrik
kesintilerinin artmasına ve enerji kalitesinin düşmesine neden olabilir.
3- Doğal Kaynakların Denetlenmesi ve Sömürüsü:
Elektrik üretiminde kullanılan doğal kaynakların
(su, kömür, doğalgaz vb.) özel şirketlerin elinde olması, bu kaynakların kamu
yararına uygun şekilde yönetilmesini zorlaştırabilir ve çevresel tahribata yol
açabilir.
4- Tekelleşme ve Rekabet Sorunları:
Elektrik üretim ve dağıtımında belirli özel şirketlerin
piyasayı "domine" etmesi, rekabeti azaltabilir ve "tüketicilerin
aleyhine" fiyatlandırma ve hizmet koşulları oluşmasına neden olabilir.
5- Sosyal Eşitsizliklerin Artması:
Elektrik gibi temel bir hizmetin "piyasa
koşullarına terk edilmesi", düşük gelirli vatandaşların "enerjiye
erişimini zorlaştırabilir" ve sosyal "eşitsizlikleri
derinleştirebilir".
6- Kriz Yönetimi Zorlukları:
Doğal afetler, savaş veya diğer kriz durumlarında,
özel şirketlerin koordinasyonu ve müdahalesi kamu kontrolündeki bir yapıya göre
"daha zorlu" olabilir.
7- Uzun Vadeli Planlama ve Sürdürülebilirlik
Açısından Zafiyetler:
Özel şirketlerin "kısa vadeli kar"
odaklılığı, uzun vadeli enerji planlaması, Ar-Ge yatırımları ve sürdürülebilir
enerji kaynaklarına geçiş gibi konularda yeterli motivasyona sahip "olmamalarına"
yol açabilir.
SONUÇ
olarak:
-Bu durum özel sektörün elektrik üretim ve
dağıtımında yer almaması gerektiği anlamına gelmez.
-Ancak, bu sektörde "özel sektörün rolü"
dikkatli bir şekilde düzenlenmeli, "denetlenmeli" ve "kamu
yararı" her zaman "öncelikli" tutulmalıdır.
-"Bağımsız bir düzenleyici" kurumun güçlü
"denetimi", "şeffaflık" ve "hesap verebilirlik
mekanizmalarının oluşturulması, potansiyel risklerin azaltılması açısından "kritik"
öneme sahiptir.
-Sonuç olarak, elektrik üretim ve dağıtımının
stratejik önemi göz önüne alındığında, bu alandaki özel sektörün rolü ve
sınırları dikkatlice değerlendirilmeli ve ulusal çıkarların korunması için
gerekli önlemler alınmalıdır.
-Tamamen kamusal bir modelin de kendine özgü zorlukları
olabileceği unutulmamalı, "dengeleyici" ve "düzenleyici"
bir yaklaşım benimsenmelidir.
-Eşe, dosta kayırmalar, ihale yolsuzlukları, partizanlık,
kayıt dışı ekonomi… gibi konularda çok duyarlı olmak kesinlikle gereklidir.
-Tüm sektörde en başından sonuna değin "kamusal
çıkarın önceliği" "aşırı kazancın önlenmesi" ve çok iyi işleyen
bir "açık denetleme düzeni" gerekmektedir.
-Bunların olabilmesi için de devletin rejimi olarak
çağdaş, demokratik, anayasal, parlamenter, güçler ayrımına dayalı bir gerçek
hukuk devleti yürürlükte olmalıdır.
B) ULUS DEVLETE
VE MİLLİ EKONOMİYE UYGUN "ENERJİ POLİTİKASI" NASIL OLMALIDIR?
. Ulus devlete ve milli ekonomiye uygun bir enerji
politikası, ülkenin egemenliğini, ekonomik bağımsızlığını, sürdürülebilir
kalkınmasını ve vatandaşlarının refahını ön planda tutan, uzun vadeli bir
vizyonla şekillendirilmelidir.
. Bu
politika, enerji arz güvenliğini sağlarken, yerli kaynakları en verimli şekilde
kullanmayı, çevresel etkileri en aza indirmeyi ve ekonomik büyümeyi
desteklemeyi amaçlamalıdır.
. Bu
doğrultuda olması gereken temel unsurlar:
1) Enerji Arz Güvenliğinin Önceliği:
a-Çeşitlendirilmiş Kaynak Portföyü: Tek bir enerji
kaynağına bağımlılığı azaltmak için yerli ve yenilenebilir kaynaklar başta
olmak üzere farklı enerji kaynakları (güneş, rüzgar, hidroelektrik, jeotermal,
nükleer - ülkenin tercihlerine göre) dengeli bir şekilde geliştirilmelidir.
b-Yerli Kaynakların Azami Kullanımı: Ülkenin sahip
olduğu kömür, hidroelektrik, jeotermal, güneş ve rüzgar gibi yerli enerji
kaynaklarının potansiyeli en üst düzeyde değerlendirilmelidir. Bu, dışa
bağımlılığı azaltır ve milli ekonomiye katkı sağlar.
c-Stratejik Enerji Depolama: Özellikle doğal gaz ve
petrol gibi ithal kaynaklarda olası arz kesintilerine karşı yeterli stratejik
rezervler oluşturulmalıdır. Elektrik depolama teknolojilerine yatırım yaparak
yenilenebilir enerjinin sürekliliği sağlanmalıdır.
ç-Güçlü ve Dayanıklı Altyapı: Enerji üretim, iletim
ve dağıtım altyapısı, siber saldırılara, doğal afetlere ve diğer tehditlere
karşı güçlendirilmelidir. Modernizasyon ve teknolojik yenilikler sürekli
desteklenmelidir.
2) Ulusal Ekonomiye Katkı ve Bağımsızlık:
a-Yerli Teknoloji ve Sanayi Geliştirme: Enerji
sektöründe kullanılan teknoloji, ekipman ve hizmetlerin yerli üretimini teşvik
edecek politikalar uygulanmalıdır. Ar-Ge faaliyetlerine yatırım yaparak milli
enerji teknolojilerinin geliştirilmesi desteklenmelidir. Bu, hem ekonomik
kalkınmaya katkı sağlar hem de dışa bağımlılığı azaltır.
b-Enerji Verimliliği ve Tasarruf: Enerji
tüketiminin azaltılması ve verimliliğin artırılması, hem enerji maliyetlerini
düşürür hem de dışa bağımlılığı azaltır. Binalarda, sanayide ve ulaşımda enerji
verimliliği uygulamaları yaygınlaştırılmalıdır.
c-Enerji İhracatı Potansiyelinin Değerlendirilmesi:
Ülkenin jeopolitik konumu ve enerji kaynakları dikkate alınarak, enerji
ihracatı potansiyeli stratejik olarak değerlendirilmelidir. Bu, milli ekonomiye
önemli bir gelir kaynağı sağlayabilir.
ç-Devletin Stratejik Rolü: Enerji sektöründe
devletin düzenleyici, "denetleyici" ve "yatırımcı rolü"
korunmalıdır.
Özellikle "stratejik öneme sahip" altyapı
yatırımları ve arz güvenliği konularında "devletin etkinliği"
sürdürülmelidir.
3) Sürdürülebilirlik ve Çevre Duyarlılığı:
a-Yenilenebilir Enerjiye Öncelik: Çevreye duyarlı
ve sürdürülebilir bir enerji sistemi için güneş, rüzgar, hidroelektrik,
jeotermal ve biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının payı
artırılmalıdır. Bu kaynakların geliştirilmesi için teşvikler ve destek
mekanizmaları oluşturulmalıdır.
b-Fosil Yakıtların Azaltılması ve Temiz
Teknolojiler: Uzun vadede fosil yakıt tüketiminin azaltılması hedeflenmeli ve
daha temiz enerji teknolojilerine geçiş desteklenmelidir. Karbon yakalama ve
depolama gibi teknolojiler araştırılmalı ve uygulanabilirliği
değerlendirilmelidir.
c-Çevresel Etki Değerlendirmesi: Tüm enerji
projelerinde çevresel etki değerlendirmesi titizlikle yapılmalı ve çevresel
riskler en aza indirecek önlemler alınmalıdır. Biyoçeşitliliğin korunması ve
doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı öncelikli olmalıdır.
4) Sosyal Adalet ve Refah:
a-Erişilebilir ve Uygun Fiyatlı Enerji: Her
vatandaşın uygun fiyatlı ve güvenilir enerjiye erişimi sağlanmalıdır. Enerji
yoksulluğuyla mücadele için sosyal destek mekanizmaları geliştirilmelidir.
b-Bölgesel Kalkınma ve İstihdam: Enerji yatırımları
bölgesel kalkınmayı destekleyecek şekilde planlanmalı ve yerel istihdam
yaratılmasına katkı sağlamalıdır.
c-Kamuoyu Bilgilendirmesi ve Katılımı: Enerji
politikaları hakkında kamuoyu düzenli olarak bilgilendirilmeli ve karar alma
süreçlerine katılımı teşvik edilmelidir.
5) Uluslar arası İşbirliği ve Bölgesel Rol:
a-Karşılıklı Çıkarlara Dayalı İşbirlikleri: Enerji
alanında güvenilir ve uzun vadeli uluslararası işbirlikleri geliştirilmelidir.
Bölgesel enerji projelerinde aktif rol alınarak ülkenin stratejik önemi
artırılmalıdır.
b-Enerji Koridorları ve Transit Ülke Konumu:
Ülkenin enerji koridorları üzerindeki konumu stratejik olarak değerlendirilmeli
ve transit ülke olma potansiyeli ekonomik faydaya dönüştürülmelidir.
SONUÇ
Olarak:
. Ulus
devlete ve ulusal ekonomiye uygun bir enerji politikası şu temel ilkeler
üzerine inşa edilmelidir:
1. Arz Güvenliği: Kesintisiz ve güvenilir enerji temini.
2. Ulusal Bağımsızlık: Yerli
kaynakların öncelikli kullanımı ve teknoloji geliştirme.
3. Sürdürülebilirlik: Çevreye duyarlı ve uzun vadeli çözümler.
4. Ekonomik Kalkınma: Enerji sektörünün milli ekonomiye katkısı ve istihdam
yaratması.
5. Sosyal Adalet: Herkesin erişebileceği en uygun fiyatlı enerji.
. Bu
ilkeler doğrultusunda oluşturulacak kapsamlı ve uzun vadeli bir enerji
stratejisi, Türkiye'nin "ulusal çıkarlarını" en iyi şekilde "koruyacak" ve
gelecekteki enerji ihtiyaçlarını "sürdürülebilir" bir şekilde
karşılayacaktır.
. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.04.08, MŞ.
. (Araştırma ve değerlendirme yazım)