15 Eylül 2025 Pazartesi

ATATÜRK SONRASI

     ATATÜRK SONRASI       .

Cumhuriyetin kazanımı olan birçok kurum ülkemizi “çağdaş uygarlık yolundaki hedeflerimize” götürmek için vardır.

Ne yazık ki bu kurumların bazıları ve bazı sistemler ne yazık ki son yıllarda ya yok edildi ya da değiştirildi.

Bu yanlış uygulamaları kimler ve neden yaptı?

A) Cumhuriyet kazanımı olanlardan hangileri satıldı veya yok edildi?

Tarihsel süreçte cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte oluşturulan ve kamu yararı gözetilerek hizmet veren bazı kurumlar, zaman içinde farklı gerekçelerle özelleştirildi veya işlevleri değiştirildi.

Bu durum, farklı siyasi ve ekonomik yaklaşımların sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Aşağıda, cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kurulan ve sonradan özelleştirilen veya işlevleri değiştirilen bazı önemli kurum ve kuruluşlara örnekler verilmiştir:

1-Özelleştirilen veya Yapısı Değiştirilen Önemli Kurumlar

a-Sümerbank: Türkiye'nin ilk sanayi kalkınma bankalarından biri olarak tekstil, dokuma ve deri sanayii alanında önemli rol oynadı. Daha sonra özelleştirme kararıyla varlıkları satıldı ve bankacılık faaliyetleri durduruldu.

b-Etibank: Madencilik, enerji ve sanayi sektörlerine finansman sağlamak amacıyla kuruldu. 1990'ların sonlarında özelleştirme sürecine dahil oldu ve bankacılık lisansı iptal edildi.

c-TÜPRAŞ (Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş.): Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşlarından biriydi ve petrol rafinasyonunda tekel konumundaydı. Özelleştirme sonrası hisselerinin büyük bir kısmı özel bir şirkete devredildi.

ç-TEKEL: Tütün, tütün mamulleri ve alkollü içeceklerin üretim ve satışını tekelinde tutan bir kamu kuruluşu olarak faaliyet gösteriyordu. Bölünerek farklı parçaları özelleştirildi ve sigara üretimi yabancı firmalara satıldı.

d-Türk Telekom: Türkiye'deki sabit hatlı telekomünikasyon altyapısının sahibi ve işleticisiydi. Özelleştirilerek hisselerinin büyük bir bölümü yabancı yatırımcılara devredildi.

e-Kamu Bankaları: Ziraat Bankası, Halkbank ve Vakıfbank gibi kamu bankalarının bir kısmı özelleştirme kapsamına alındı ve hisselerinin bir bölümü halka arz edildi.

2-Bu kurumların yanı sıra, çeşitli limanlar, elektrik üretim ve dağıtım şirketleri, şeker fabrikaları ve gübre sanayii tesisleri gibi birçok kamu kuruluşu da özelleştirme programları kapsamında satılmıştır.

B) Cumhuriyet kazanımı olan hangi fabrikalar satıldı veya yok edildi?

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında, ekonomik kalkınmayı sağlamak amacıyla devlet eliyle birçok fabrika kurulmuştur.

Bu fabrikalar, ülkenin sanayi altyapısını oluşturmada ve farklı sektörlerin gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Ancak zaman içinde, farklı siyasi ve ekonomik politikalar kapsamında bu fabrikaların birçoğu özelleştirilmiş veya kapatılmıştır.

1-Özelleştirilen veya Kapatılan Fabrikalara Örnekler

Aşağıda, cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan ve daha sonra özelleştirilen veya kapatılan bazı önemli fabrikalar ve kuruluşlar yer almaktadır:

a-Sümerbank: Dokuma, deri ve tekstil sanayisinin gelişimi için 1933'te kurulan Sümerbank'ın Nazilli, Kayseri ve Merinos'taki fabrikaları özelleştirildi.

Bu fabrikalar, bir dönemin en büyük sanayi kuruluşları arasındaydı.

b-SEKA (Türkiye Selüloz ve Kâğıt Sanayi İşletmeleri): İzmit'te 1934'te kurulan SEKA, kâğıt ve selüloz üretiminde ülkenin en büyük kuruluşuydu.

Farklı şehirlerdeki fabrikaları özelleştirildi ve bir kısmı kapatıldı.

c-TEKEL: Tütün ve alkollü içecekler alanında tekel olan TEKEL'in sigara fabrikaları özelleştirilerek yabancı firmalara satıldı.

Bu fabrikalar arasında Cibali, Maltepe ve İzmir'deki büyük sigara fabrikaları da bulunuyordu.

ç-Sümer Holding'e Bağlı Fabrikalar: Sümer Holding bünyesindeki çeşitli çimento, cam, seramik ve demir-çelik fabrikaları da özelleştirme kapsamına alındı.

d-Şeker Fabrikaları: Türkiye'nin farklı bölgelerinde kurulu olan ve şeker pancarından şeker üreten fabrikalar da özelleştirme kararlarıyla satılmıştır.

Bu fabrikalar arasında Eskişehir, Afyon, Uşak ve Alpullu gibi önemli üretim tesisleri yer alıyordu.

e-Gübre Fabrikaları: Tarım sektörünün önemli girdisi olan gübre üretimini sağlayan kamu fabrikaları da özelleştirildi.

f-PETKİM (Petrokimya Holding A.Ş.): Petrokimya ürünleri üreten PETKİM'in büyük bir kısmı özelleştirilerek satıldı.

C) Cumhuriyet dönemi iktidarları “fabrikaları” neden sattı

Cumhuriyet dönemi iktidarlarının fabrikaları satma kararları, genellikle "özelleştirme" adı altında uygulanan ekonomik politikaların bir parçasıdır.

Bu kararların arkasında yatan nedenler karmaşık ve çok yönlüdür.

Özelleştirme savunucuları ve eleştirenleri tarafından dile getirilen farklı görüşler bulunmaktadır.

a-Özelleştirme Gerekçeleri

Özelleştirme politikalarını savunanlar, bu kararların genellikle aşağıdaki ekonomik ve yönetimsel nedenlere dayandığını belirtir:

1-Ekonomik Verimliliği Artırmak: Kamu iktisadi teşebbüslerinin (KİT'ler) genellikle hantal yapıda olduğu, verimli çalışmadığı ve zarar ettiği iddia edilmiştir.

Özelleştirme ile özel sektörün rekabetçi ve kâr odaklı yönetim anlayışının bu işletmelerin verimliliğini artıracağı düşünülmüştür.

2-Kamu Üzerindeki Mali Yükü Azaltmak: Devletin, zarar eden KİT'lerin finansmanını sağlamak için bütçeden büyük paylar ayırması, kamu kaynaklarını zorlamaktaydı.

Bu işletmelerin özelleştirilmesiyle devletin “mali yükünün” hafifletilmesi hedeflenmiştir.

Elde edilen gelirlerle kamu borçlarının ödenmesi veya yeni yatırımların finanse edilmesi planlanmıştır.

3-Serbest Piyasa Ekonomisini Güçlendirmek: Özelleştirme, devletin ekonomideki rolünü azaltarak serbest piyasa ilkelerini benimseme ve teşvik etme amacını taşır.

Bu yaklaşım, uluslararası ekonomik normlara uyum sağlama ve yabancı yatırımcılar için daha cazip bir ortam yaratma hedefiyle ilişkilidir.

4-Kaynakları Daha Verimli Kullanmak: Özelleştirme ile elde edilen gelirlerin, eğitim, sağlık ve altyapı gibi kamu hizmetlerine yönlendirilmesi amaçlanmıştır.

Bu sayede, devletin asli görevlerine odaklanabileceği düşünülmüştür.

b-Özelleştirme Eleştirileri

Özelleştirme politikalarını eleştirenler ise genellikle aşağıdaki konulara vurgu yapar:

1-Stratejik Varlıkların Kaybı: Eleştirel görüşlere göre, cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan fabrikalar ve kurumlar sadece ekonomik işletmeler değil, aynı zamanda ülkenin stratejik varlıklarıdır.

Bu kurumların özelleştirilmesiyle, tarım, enerji ve sanayi gibi kritik sektörlerde dışa bağımlılığın arttığı ileri sürülmüştür.

2-İstihdam Kayıpları: Özelleştirilen işletmelerin birçoğunda, kârlılığı artırmak amacıyla işçi sayılarının azaltılması ve toplu işten çıkarmalar yapılması eleştirilmiştir.

Bu durum, sosyal sorunlara ve işsizliğe yol açmıştır.

3-Tekelci Yapıların Oluşması: Bazı özelleştirme süreçlerinde, kamu tekeli özel sektöre devredilmiş ve bu durum rekabetin artması yerine yeni özel tekellerin oluşmasına yol açmıştır.

Bu da tüketici fiyatlarının artmasına ve hizmet kalitesinin düşmesine neden olabilmiştir.

4-Gelir Kaybı: Özelleştirme sonrasında elde edilen gelirlerin, satılan varlıkların uzun vadede sağlayacağı potansiyel kârlılığın çok altında olduğu ve ülkenin geleceğini ipotek altına aldığı iddia edilmiştir.

Ç) Cumhuriyet iktidarları Atatürk'ten sonra neden hep olumsuz davrandı?

Böyle bir genelleme özellikle son dönemde hep yapılır oldu.

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar, Türkiye farklı dönemlerden ve yönetimlerden geçti.

Her iktidar, kendi döneminin iç ve dış dinamiklerine, ekonomik koşullarına ve siyasi hedeflerine göre kararlar aldı.

Bu kararların bazıları başarılı bulundu, bazıları ise eleştirildi.

Atatürk sonrası dönemlerde alınan kararların nedenleri ve sonuçları hakkında birkaç farklı bakış açısı bulunuyor:

1-Demokratikleşme Süreci

Atatürk'ün vefatından sonra Türkiye, tek parti yönetiminden çok partili hayata geçti. 1950'de yapılan ilk serbest seçimlerle Demokrat Parti iktidara geldi.

Bu dönem, siyasi liberalleşme ve ekonomik alanda serbestleşme adımlarının atıldığı bir süreçti.

Ancak bu adımlar, devletin ekonomideki rolünün azalmasına ve bazı devlet fabrikalarının, kuruluşlarının özelleştirilmesine yönelik ilk tartışmaları da beraberinde getirdi.

2-Soğuk Savaş Dönemi ve Dış Politika

II. Dünya Savaşı sonrasında, Türkiye Soğuk Savaş'ın bir parçası oldu.

Sovyet tehdidine karşı NATO'ya katılım kararı, ülkenin Batı bloğuyla ilişkilerini güçlendirdi.

Bu dönemde dış politikada alınan kararlar, iç siyasette de yankı buldu.

Ekonomik politikalar, Batı'dan alınan krediler ve yardımlar doğrultusunda şekillendi.

3-Ekonomik Yaklaşımlar

Cumhuriyetin ilk yıllarında devletçi bir ekonomik model benimsenmişti.

Bu model, özel sektörün yetersiz olduğu alanlarda devletin yatırım yapmasını ve sanayileşmeyi öncelikli hedef olarak görmüştü.

Atatürk sonrası dönemlerde, özellikle 1980'lerden itibaren, liberal ekonomi politikaları ön plana çıktı.

Bu politikaların savunucuları, devletin ekonomik hayattaki rolünün azaltılması, piyasa ekonomisinin güçlendirilmesi ve özelleştirme yoluyla verimliliğin artırılması gerektiğini savundu.

Bu yaklaşım, birçok kamu iktisadi teşebbüsünün (KİT) ve fabrikanın özelleştirilmesine yol açtı.

4-Farklı Görüşler

Bu süreçler, tarihçiler, ekonomistler ve sosyologlar arasında farklı yorumlanıyor.

Bir görüşe göre, özelleştirme ve liberalleşme adımları, Türkiye ekonomisini küresel rekabete açarak modernleştirdi.

Diğer bir görüş ise, bu kararların cumhuriyetin temel kazanımlarını, stratejik sanayi kollarını ve sosyal devlet anlayışını zayıflattığını iddia ediyor.

Bu tartışmalar hala devam etmektedir.

D) Sonuç olarak,

Fabrikaların özelleştirilmesi kararları, her dönemin ekonomik ve siyasi koşullarına bağlı olarak farklı gerekçelerle alınmış ve hem destek hem de eleştiri almıştır.

Bu konu, hâlâ Türkiye'nin ekonomik ve siyasi tarihi açısından tartışmalı bir konu olmaya devam etmektedir.

Bu özelleştirme ve kapatılma süreçleri, ekonomik verimliliği artırma, kamu üzerindeki mali yükü hafifletme ve serbest piyasa ekonomisini güçlendirme gibi gerekçelerle savunulmuştur.

Ancak, bu durum aynı zamanda stratejik sanayi kollarının kontrolünün özel sektöre geçmesi ve istihdam kayıpları gibi eleştirilere de yol açmıştır.

Bu süreçler, hem ekonomik verimliliği artırma ve kamu üzerindeki yükü azaltma gibi gerekçelerle savunulurken, hem de “stratejik varlıkların” elden çıkarılması ve “kamusal hizmetlerin” zayıflaması gibi eleştirilere neden olmuştur.

Her bir özelleştirme kararı, dönemin siyasi ve ekonomik koşulları çerçevesinde farklı tartışmalara yol açmıştır.

Kemalizm ve Atatürkçülük karşıtları nasıl oldu da son dönemlerde çok hızlı yayıldı?

Her iktidar, kendi vizyonu ve dış etkenlerin baskısıyla hareket etti ve bu durum, farklı sonuçlar doğurdu.

Atatürk sonrası dönemde alınan kararları, değişiklikleri her bir dönemin kendi koşulları içinde değerlendirilmesi doğrudur; bilim insanlarının, araştırmacıların bu alanlarda her yönüyle inceleme ve araştırmalar yapıp belgelemeleri ve yayınlamaları çok önemlidir.

Gerçekleri bilmek ve ülkenin kalkınmasında, demokratikleşmesinde doğru hedeflere doğru sağlam adımların atılması için “Türk Milleti”nin iyi bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi gerekir.

Bu da hepimize düşen ulusal bir ödevdir, görevdir.

.     Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.09.15, G.
.            YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:
.       (Araştırma, inceleme ve değerlendirme yazısı)







PARALI SPOR

.  PARALI SPOR – SPOR ENDÜSTRİSİ ETKİLERİ:  

Paralı sporlar halklar üzerinde oluşturulan algı-zihin operasyonlarına yarar

Profesyonel sporun sosyal ve politik etkileri üzerine yapılan geniş bir tartışmanın bir parçasıdır.

Bu konuyu tek bir cümleyle özetlemek mümkün olmasa da, bu görüşü destekleyen ve reddeden farklı argümanları inceleyebiliriz.

A) Bu Görüşü Destekleyen Argümanlar

1-Dikkati Dağıtma ve Pasifleştirme: Profesyonel spor, kitlesel bir eğlence aracı olarak halkın dikkatini ekonomik ve siyasi sorunlardan uzaklaştırabilir.

Maçlara ve takımlara duyulan yoğun bağlılık, insanların temel toplumsal sorunlara odaklanmasını engelleyebilir ve bu durum bir tür "ekmek ve sirk" (bread and circuses) durumu yaratabilir.

2-Milliyetçi ve Bölgesel Duyguları Alevlendirme: Spor, milliyetçi ve bölgesel kimlikleri güçlendirmek için güçlü bir araçtır.

Büyük turnuvalar ve uluslararası maçlar, ulusal gururu ve birliği pekiştirirken, aynı zamanda "biz ve onlar" ayrımını derinleştirebilir.

Bu durum, siyasi otoriteler tarafından halkı belirli bir ideoloji veya amaca yönlendirmek için kullanılabilir.

3-Ticari ve Siyasi Manipülasyon: Profesyonel spor endüstrisi, büyük medya şirketleri ve reklam verenler tarafından kontrol edilir.

Bu yapılar, sporcuların ve takımların imajını kullanarak belirli ürünleri, yaşam tarzlarını ve hatta politik görüşleri teşvik edebilir.

Bu durum, halkın algısını ve tüketim alışkanlıklarını yönlendirmek için bir algı operasyonu aracı olarak kullanılabilir.

B) Bu Görüşe Karşı Çıkan Argümanlar

1-Toplumsal Birlik ve Kimlik Oluşturma: Spor, farklı sosyal, etnik ve ekonomik grupları bir araya getirme potansiyeline sahiptir.

Taraftarlar, takımlarına duydukları ortak sevgi sayesinde bir araya gelir ve bu, toplumsal dayanışma duygusunu güçlendirir.

Bu durum, sporun manipülatif değil, birleştirici bir güç olduğunu savunur.

2-Sosyal Hareket ve Eleştirel Farkındalık: Sporcular ve taraftarlar, sosyal ve politik meselelerde seslerini yükseltmek için platformlarını kullanabilirler.

Irkçılık, eşitsizlik ve diğer toplumsal sorunlara karşı düzenlenen kampanyalar, sporun sadece bir eğlence aracı olmadığını, aynı zamanda sosyal değişimin bir motoru olabileceğini gösterir.

3-Ekonomik ve Kişisel Gelişim: Profesyonel spor, sporcular için önemli bir “kariyer ve ekonomik fırsat” sağlar.

Ayrıca sporun yaygınlaşması, gençlerin fiziksel aktiviteye teşvik edilmesine ve sağlıklı bir yaşam tarzının benimsenmesine katkıda bulunur.

Bu durum, sporun “halka zarar vermediğini”, aksine kişisel ve toplumsal gelişime katkı sağladığını savunur; kitleler buna inandırılır.

C) ÇOK BÜYÜK PARALAR ve ÇIKARLAR SAĞLAMA

Büyük paraların döndüğü spor endüstrisi, karmaşık bir ekosistemdir ve bu paralar birçok farklı paydaşa kazanç sağlar.

Bu kazançlar sadece sporcularla sınırlı değildir.

1- Kazanç Sağlayan Ana Paydaşlar

a-Yayıncı Kuruluşlar ve Medya Şirketleri: En büyük kazanç sağlayanlardan biri de televizyon, internet ve diğer yayın platformlarıdır.

Maç yayın hakları için ödenen astronomik bedeller, bu şirketlerin reklam ve abonelik gelirleriyle katlanarak geri döner.

Bir spor karşılaşmasının dünya genelinde milyonlarca insan tarafından izlenmesi, medya şirketleri için devasa bir “ticari fırsat” yaratır.

b-Kulüp Sahipleri ve Yatırımcılar: Profesyonel spor kulüpleri artık sadece bir spor organizasyonu değil, aynı zamanda devasa birer “ticari işletme”dir, şirkettir.

Kulüp sahipleri, takımın marka değerini yükselterek, oyuncu satışlarından, stadyum gelirlerinden, forma ve lisanslı ürün satışlarından ciddi karlar elde ederler.

c-Reklam Verenler ve Sponsorlar: Spor, markaların hedef kitlelerine ulaşabilmesi için en etkili yollardan biridir.

Büyük markalar, spor kulüplerine, sporculara ve organizasyonlara sponsorluk yaparak ürünlerini ve hizmetlerini milyonlara tanıtır.

Bu sponsorluk anlaşmaları, genellikle milyar dolarlık endüstrilerin döndüğü bir alandır.

ç-Sporcular ve Temsilciler: Sporcular, yetenekleri sayesinde en doğrudan kazanç sağlayanlardır.

Yüksek maaşlar, sponsorluk anlaşmaları, reklamlar ve primler ile büyük gelirler elde ederler.

Sporcuların temsilcileri ve menajerleri de yaptıkları anlaşmalar üzerinden “komisyon” alarak bu pastadan paylarını alırlar.

d-Organizasyonlar ve Federasyonlar: FIFA, UEFA, NBA gibi uluslararası federasyonlar ve yerel lig organizasyonları, turnuvalar ve lig maçlarından bilet, yayın hakları ve sponsorluk gelirleri elde ederler.

Bu paralar, organizasyonların “büyümesini” ve operasyonel giderlerini karşılamasını sağlar.

e-Bahis ve Şans Oyunları Şirketleri: Spor müsabakaları, bahis endüstrisinin temelini oluşturur.

Yasal ve yasa dışı bahis şirketleri, maçlar üzerine oynanan bahislerden büyük karlar elde ederler.

Bu durum, spor endüstrisine dolaylı yoldan para akışı sağlayan önemli bir kanaldır.

f-Yerel Ekonomiler: Büyük spor organizasyonları, düzenlendikleri kent ve ülkelerde otel, restoran, ulaşım ve perakende sektörlerine canlılık getirerek yerel ekonomilere de katkı sağlar.

2-Paralı sporlar siyasette de kullanılır

Elbette, paralı sporlar siyasette de sıkça kullanılır.

Bu kullanım, sadece milli takım başarılarının getirdiği coşkuyu siyasete dönüştürmekle kalmaz, aynı zamanda daha karmaşık ve stratejik amaçlara da hizmet eder.

Sporun siyasette kullanım biçimleri çeşitlilik gösterir:

1-Ulusal Kimlik ve Gurur İnşası: Spor, ulusal kimliği pekiştirmek için güçlü bir araçtır.

Bir ülkenin milli takımının uluslararası bir turnuvada (örneğin, Dünya Kupası veya Olimpiyatlar) elde ettiği başarı, halk arasında büyük bir birlik ve gurur duygusu yaratır.

Siyasi liderler, bu başarıyı kullanarak kendi popülaritelerini artırabilir ve ulusal birliği güçlendirme mesajı verebilirler.

Başarılar, “hükümetin gücünün ve yetkinliğinin” bir göstergesi olarak sunulabilir.

Taraftarlar takımları başarılı bir oyun çıkardığında sanki “ülke” büyük bir başarı kazanmış gibi coşarlar.

2-"Spor Yıkama" (Sportswashing): Bu terim, bir devletin, kötü insan hakları sicili veya tartışmalı politikaları gibi olumsuz imajını, büyük spor etkinliklerine ev sahipliği yaparak veya yüksek profilli spor kulüplerine yatırım yaparak düzeltme çabalarını ifade eder.

Amaç, “kamuoyunun dikkatini “bu olumsuzluklardan uzaklaştırarak ülkenin “imajını modernize ve çekici” göstermektir.

Örneğin, bazı ülkelerin büyük futbol turnuvalarına veya F1 yarışlarına ev sahipliği yapması bu stratejinin bir parçası olarak görülür.

3-Siyasi Mesajların İletilmesi: Sporcular ve takımlar, sponsorluk anlaşmaları ve kamusal duruşları aracılığıyla siyasi mesajların yayılmasına aracı olabilirler.

Sporcuların belirli bir sosyal veya siyasi harekete destek vermesi, milyonlarca insana ulaşarak toplumsal bir tartışma başlatabilir.

Aynı şekilde, hükümetler de sporcular aracılığıyla belirli politikalarını veya ideolojilerini yaymayı hedefleyebilir.

4-Propaganda ve Algı Yönetimi: “Totaliter” rejimler, sporun kitleler üzerindeki etkisini propaganda amacıyla kullanmıştır. Dünya tarihinde örnekleri çoktur.

Spor başarıları, rejimin üstünlüğünün ve gücünün bir kanıtı olarak sunulmuştur.

Bu durum, halkın sisteme olan inancını pekiştirmeyi ve olası muhalif sesleri bastırmayı amaçlar.

5-Diplomatik Araç Olarak Spor: Spor, ülkeler arasındaki gerilimi azaltmak veya siyasi ilişkileri normalleştirmek için bir diplomatik köprü işlevi görebilir.

"Pinpon diplomasisi" bu duruma en iyi örnektir. 1970'lerde ABD ile Çin arasındaki buzların erimesinde masa tenisi takımlarının karşılıklı ziyaretleri önemli bir rol oynamıştır.

Ç) Sonuç:  

Profesyonel sporun “halkın algısını ve bilincini yönlendirme” olduğu kesinlikle doğrudur.

Sporun “manipülatif” bir araç olarak görülmesi, onun karmaşık ve çok yönlü doğasını göz ardı etmez; tam tersine toplumların ve kitlelerin kullanıldığını açıkça gösterir.

Kısacası, sporun kendisi artık sadece bir oyun değil, çok katmanlı, global bir ekonomik mekanizma haline gelmiştir.

 “Milyonlarca taraftar” artık o klübün bir parçası olarak coşar, sevinir, üzülür, öfkelenir, başka bir şey düşünemez olur; zamanını parasını seve seve bu yolda harcar.

Bu mekanizma içinde birçok “farklı aktör, farklı şekillerde” kazanç elde eder.

Sonuç olarak, paralı sporlar, sadece bir eğlence aracı değil, aynı zamanda uluslararası ilişkilerden iç politikaya kadar geniş bir yelpazede “siyasi hedeflere” ulaşmak için kullanılan “stratejik” bir araçtır.

Spor, hem toplumsal bölünmelere yol açabilecek hem de birleştirici bir güç olabilecek iki zıt potansiyeli içinde barındırır.

Tek olarak taraftar ise tüm “zihinsel gücünü, zamanını, ekonomik değerlerini, kişiliğini” o spor için yönlendirir ve kullanır; böylece o sporun her türlü etkisi ve yönlendirmesi altında kalmış olur.

Taraftarlar artık her şeyden önce ve belki de yalnızca o spor ile ilgilenir ve varsa yoksa o spor olur (klüp); toplumun ve ülkenin gerçek-temel sorunlarına ise uzak kalır.

Aile içinde çocuklar daha çok küçük yaşlarda o spor klübüne taraftar gibi yönlendirilir; klübün formaları alınır, şarkıları söylenir, maçlara götürülür.

.  Asıl sporun yalnızca sağlık ve ahlak yönünden sağladığı yararları düşünerek “parasız, amatör” sporlar olduğunu görmemiz gerekir.

.  Eleştirel, akılcı ve sağlıklı düşünebilen, inceleyip, doğru kararlar verebilen özgür iradeli bireyler olmayı seçebilir isek hem kendimize, hem de ülkemize çok yararlı oluruz.

.   Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.09.14, G.
.       YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:
.   (Araştırma, inceleme ve değerlendirme yazısı)