. Günlük yaşam, BİZ ve İRADEMİZ
. KİTLELER ve bireyler üzerinde ALGI
YÖNETİMİNİN gücü (ZİHİN YÖNETİMİ)
. Moda, TV, dergi, gazete, yazarlar, sinema,
müzik, internet, diziler, sinema, sosyal medya, reklamlar…
. O DENLİ GÜÇLÜ VE
ETKİLİDİRLER Kİ “HEDEF ALDIĞI kitlenin”
YAŞAMLARININ HEMEN
HEMEN HER BİR ALANINI “KONTROL ALTINDA” TUTARLAR.
·
Hemen,
hemen her şeyi "Kendi koydukları" ölçülere “norm”lara uydururlar.
·
insanlar
kendiliklerinden her şeylerini öylesine değiştiriler ki, öylesine kolay bir
kabul görürlülük altına girerler ki...
·
Yumuşacık
ve sessiz bir geçişle, zamana yayılarak ortaya atılanların “etkisi” altına
giriverirler.
·
Artık
"günlük moda" onları esir almıştır.
·
Görünümleri
tamamen değişmiştir.
- Özgür bir iradenin, bireysel seçimin yerini
bir "sürü psikolojisi" almıştır. (Sigmund Freud: 1921)
·
Ama
kendilerince "modern" olduklarını ve de böyle daha da çok ilgi
göreceklerini, kabul göreceklerini sanmaktadırlar. (bilinç altına yerleşmiş)
·
Temiz,
pak, bakımlı, şık ve güzel görünmek "kabul görmez" olmuştur.
·
Kirli
ve bakımsız, özensiz bir görünüm, sakallar, kovboyların
pantalonları,
yırtık giysiler, ütüsüz pantalonlar, bakımsız saçlar, öylesine boyuna
atılıvermiş gibi duran sarmal koca atkılar...
·
En
önemli günlerinde, en önem verdikleri toplantılarda, en önemli ziyaretlerde, en
önemli çevrelerde bile o "en son edindikleri görünümü" taşımak
isterler.
·
Aslında
o insanlara şöyle bir baksanız neler düşünürler, söylerler, anlatırlar, neler
okurlar v.b. çok da “değerlidirler” tek tek…
·
Çok
da iyi insanlardır belki de…
·
Çok
da donanımlıdırlar.
·
Toplumdaki
yerleri de oldukça saygındır.
·
Politikadan,
kültür ve sanatdan çok , bol bol da söz ederler.
·
Gel
gelelim, içinde bulunulan "ZİHİN YÖNETİMİ"nden, yönlendirilmelerden
pek de söz etmezler.
·
Kitle
psikolojisi olarak adlandırılan “sürüleşme” durumu öylesine bir yayılma ve
kabul görme yaratmış olur ki, kitleler kendilerine empoze edilenleri hemencik
alıp üstlenirler.
·
Hem de yavaşça ve de hiç karşı çıkmadan,
sorgulamadan, düşünmeden alıp, uygularlar…
·
"Algı yönetiminin gücü" üzerine günümüzde
bireyler oldukça zayıf ve çaresiz durumdadır.
·
“Tüm bu sistemi nasıl değiştirebiliriz” sorusu üzerinde düşünecek
olur isek, yanıtını vermeden önce şunu iyi bilmeliyiz:
- Toplumun çok büyük bir
kesimi ne yazık ki bu durumdan, bu sistemden ve etkilerinden hiç bilgili
değildir.
·
Onlar daha çok kendi kişisel özgürlükleri ve seçimleri sonucu
istedikleri gibi davranabileceklerini ve istediği her türlü seçimi, alış
verişi, diziyi, modayı izleyip, uygulayabileceklerini düşünürler.
·
Onların "modern" ve yenilikçi, çağdaş ve özgür olma
duyguları ve davranışları bu yönde gelişir.
·
Kullanıldıklarını, kandırıldıklarını, etki altında tutulup,
yönlendirildiklerini hiçbir zaman fark etmezler bile…
·
Çünkü, eleştirel düşünmeyi, araştırma ve incelemeyi, okumayı
analitik düşünüp, doğru değerlendirmeler yapabilmeyi "hiç"
öğrenmemişlerdir.
·
“Neden böyle oldu” sorgulamasını
kullanarak da bir şeyler bulabiliriz.
·
Ya da "peki bu durumun, bu tür etkilenmiş
insanların varlığının" ne sakıncası olacak ki, diye de sorabiliriz.
·
Sağduyusunu
yitirmiş, akıl yürütme ve düşünerek karar verme mekanizmalarını askıya almış,
sadece inanç yoluyla bağlanmış, eleştiri ve öz eleştiri yetisinden yoksun ve
sürü gibi güdülenerek hareket eden, şiddete başvurmaktan çekinmeyen, vicdan ve
ahlak kavramlarını yok sayan bireylerin oluşturduğu toplulukların bize ve
insanlığa yararı olabilir mi?
·
Ülkenin ve toplumun geleceği, ekonomi, siyaset…
gibi alanlarda insanları etkileyip, yönlendiren güçleri yok sayabilmek hiç de
olası değildir.
·
Toplumdaki her kesimden yurttaşların
davranışlarını, alış verişlerini, düşünce biçimlerini, kişisel seçimlerini
(moda, müzik, kitap, gezi..) belirleyen, etkileyen güçlere karşı ancak her bir
bireyin kendini geliştirmesi, bilinçlenmesi beklenmelidir.
·
Tüm toplumu kurtaramayacak olsak bile
"tek" olarak "kendimizi" koruyabilmeli, kurtarabilmeliyiz.
·
“Beşeri akıl” ve “analitik düşünme” işte bunun için
vardır ve de önemlidir.
.
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 28.04.2024, MŞ.