7 Mayıs 2024 Salı

GÜNLÜK YAŞAM, BİZ ve İRADEMİZ

 . Günlük yaşam, BİZ ve İRADEMİZ

.   KİTLELER ve bireyler üzerinde ALGI YÖNETİMİNİN gücü (ZİHİN YÖNETİMİ)

.  Moda, TV, dergi, gazete, yazarlar, sinema, müzik, internet, diziler, sinema, sosyal medya, reklamlar…

.  O DENLİ GÜÇLÜ VE ETKİLİDİRLER Kİ “HEDEF ALDIĞI kitlenin”

    YAŞAMLARININ HEMEN HEMEN HER BİR ALANINI “KONTROL ALTINDA” TUTARLAR.

·       Hemen, hemen her şeyi "Kendi koydukları" ölçülere “norm”lara uydururlar.

·       insanlar kendiliklerinden her şeylerini öylesine değiştiriler ki, öylesine kolay bir kabul görürlülük altına girerler ki...

·       Yumuşacık ve sessiz bir geçişle, zamana yayılarak ortaya atılanların “etkisi” altına giriverirler.

·       Artık "günlük moda" onları esir almıştır.

·       Görünümleri tamamen değişmiştir.

   - Özgür bir iradenin, bireysel seçimin yerini bir "sürü psikolojisi" almıştır. (Sigmund Freud: 1921)

·       Ama kendilerince "modern" olduklarını ve de böyle daha da çok ilgi göreceklerini, kabul göreceklerini sanmaktadırlar. (bilinç altına yerleşmiş)

·       Temiz, pak, bakımlı, şık ve güzel görünmek "kabul görmez" olmuştur.

·       Kirli ve bakımsız, özensiz bir görünüm, sakallar, kovboyların pantalonları, yırtık giysiler, ütüsüz pantalonlar, bakımsız saçlar, öylesine boyuna atılıvermiş gibi duran sarmal koca atkılar...

·       En önemli günlerinde, en önem verdikleri toplantılarda, en önemli ziyaretlerde, en önemli çevrelerde bile o "en son edindikleri görünümü" taşımak isterler.

·       Aslında o insanlara şöyle bir baksanız neler düşünürler, söylerler, anlatırlar, neler okurlar v.b. çok da “değerlidirler” tek tek…

·       Çok da iyi insanlardır belki de…

·       Çok da donanımlıdırlar.

·       Toplumdaki yerleri de oldukça saygındır.

·       Politikadan, kültür ve sanatdan çok , bol bol da söz ederler.

·       Gel gelelim, içinde bulunulan "ZİHİN YÖNETİMİ"nden, yönlendirilmelerden pek de söz etmezler.

·       Kitle psikolojisi olarak adlandırılan “sürüleşme” durumu öylesine bir yayılma ve kabul görme yaratmış olur ki, kitleler kendilerine empoze edilenleri hemencik alıp üstlenirler.

·       Hem de yavaşça ve de hiç karşı çıkmadan, sorgulamadan, düşünmeden alıp, uygularlar…

·       "Algı yönetiminin gücü" üzerine günümüzde bireyler oldukça zayıf ve çaresiz durumdadır.

·       “Tüm bu sistemi nasıl değiştirebiliriz” sorusu üzerinde düşünecek olur isek, yanıtını vermeden önce şunu iyi bilmeliyiz:

   - Toplumun çok büyük bir kesimi ne yazık ki bu durumdan, bu sistemden ve etkilerinden hiç bilgili değildir.

·       Onlar daha çok kendi kişisel özgürlükleri ve seçimleri sonucu istedikleri gibi davranabileceklerini ve istediği her türlü seçimi, alış verişi, diziyi, modayı izleyip, uygulayabileceklerini düşünürler.

·       Onların "modern" ve yenilikçi, çağdaş ve özgür olma duyguları ve davranışları bu yönde gelişir.

·       Kullanıldıklarını, kandırıldıklarını, etki altında tutulup, yönlendirildiklerini hiçbir zaman fark etmezler bile…

·       Çünkü, eleştirel düşünmeyi, araştırma ve incelemeyi, okumayı analitik düşünüp, doğru değerlendirmeler yapabilmeyi "hiç" öğrenmemişlerdir.

·       “Neden böyle oldu” sorgulamasını kullanarak da bir şeyler bulabiliriz.

·       Ya da "peki bu durumun, bu tür etkilenmiş insanların varlığının" ne sakıncası olacak ki, diye de sorabiliriz.

·       Sağduyusunu yitirmiş, akıl yürütme ve düşünerek karar verme mekanizmalarını askıya almış, sadece inanç yoluyla bağlanmış, eleştiri ve öz eleştiri yetisinden yoksun ve sürü gibi güdülenerek hareket eden, şiddete başvurmaktan çekinmeyen, vicdan ve ahlak kavramlarını yok sayan bireylerin oluşturduğu toplulukların bize ve insanlığa yararı olabilir mi?

·       Ülkenin ve toplumun geleceği, ekonomi, siyaset… gibi alanlarda insanları etkileyip, yönlendiren güçleri yok sayabilmek hiç de olası değildir.

·       Toplumdaki her kesimden yurttaşların davranışlarını, alış verişlerini, düşünce biçimlerini, kişisel seçimlerini (moda, müzik, kitap, gezi..) belirleyen, etkileyen güçlere karşı ancak her bir bireyin kendini geliştirmesi, bilinçlenmesi beklenmelidir.

·       Tüm toplumu kurtaramayacak olsak bile "tek" olarak "kendimizi" koruyabilmeli, kurtarabilmeliyiz.

·       “Beşeri akıl” ve “analitik düşünme” işte bunun için vardır ve de önemlidir.                                          

.     Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 28.04.2024, MŞ.