TEVFİK FİKRET “Türk” konusunda neler düşündü?
. (24 Aralık 1867, İstanbul-19 Ağustos 1915,
İstanbul)
. Şair, 47 yaşında, I. Dünya Savaşı'nın en
çalkantılı döneminde, şeker hastalığı ve romatizma sorunları nedeniyle yaşamını
yitirmiş.
. Mezarı, vasiyeti üzerine yaşadığı ve bugün
müze olan Aşiyan'daki evinin bahçesinde bulunmaktadır.
. Tevfik Fikret'in Türklük ve Türk milleti
hakkındaki düşünceleri, yaşadığı dönemin siyasi ve toplumsal çalkantılarıyla
yakından ilişkilidir ve oldukça eleştirel bir boyuta sahiptir.
O, bir yandan “Türk
gençliğine” büyük umutlar bağlarken, diğer yandan dönemin “Türk” toplumunun “geri
kalmışlığını ve ahlaki çöküntüsünü” sert bir dille eleştirmiştir.
Tevfik
Fikret'in Türkler konusundaki düşüncelerini özetleyen temel noktalar:
1.
Batıcılık ve İlerleme Düşüncesi
Tevfik Fikret,
Osmanlı İmparatorluğu'nun kurtuluşunun ancak Batı medeniyetinin benimsenmesiyle
mümkün olabileceğine inanıyordu.
Batı'yı bilim,
teknoloji, sanat ve fikir özgürlüğü gibi konularda bir "kıble" olarak
görüyordu.
Ona göre, Türk
milletinin modern dünya milletleri arasında ONURLU bir yer edinmesi için
geleneksel, “dogmatik düşüncelerden sıyrılması” ve Batı'nın “aydınlanma
fikirlerini” benimsemesi gerekir.
Bu düşünce,
özellikle Ziya Gökalp gibi Türkçü ideologların savunduğu milliyetçilik
akımından “farklıydı”.
2.
Gençlik ve Aydınlanma Umudu
Fikret,
toplumun geleceğini gençlerde görüyordu.
Oğlu Haluk
üzerinden sembolize ettiği "Haluk" kavramıyla, aydın, bilimden yana,
eleştirel düşünen ve ülkesini ileriye taşıyacak idealist bir gençlik tipi
yaratmıştır.
"Ferda"
(Yarın) şiirinde “gençliğe seslenerek”, onları tembellikten ve ataletten
kurtulmaya, çalışmaya ve bilimi rehber edinmeye davet etmiştir.
Ona göre,
gençlik ülkenin kurtuluşu için en büyük umuttu.
3. Toplumsal Eleştiriler
Fikret'in
şiirleri, dönemin Türk toplumuna yönelik sert eleştirilerle doludur.
"Sis"
şiirinde, yozlaşmış, ahlaki değerlerini yitirmiş ve yozlaşmış bir İstanbul'u
tasvir ederek aslında tüm toplumu eleştirir.
"Han-ı
Yağma" şiiriyle ise, dönemin yönetiminin ve yöneticilerinin halkın
sırtından geçinmesini, yolsuzlukları ve adaletsizlikleri "Doyunca,
tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!" diyerek hicveder. Fikret'in
eleştirileri, dönemin “siyasi ve toplumsal” düzenine, hatta o dönemki milletin “genel
ahlaki” durumuna yöneliktir.
4.
Türk Milliyetçiliğine Karşı Durumu
Tevfik Fikret,
katı bir Türkçü veya milliyetçi değildi.
Onun düşünce
dünyasında "vatan" kavramı evrensel bir boyut taşıyordu;
"Yeryüzü
vatanım, insanlık milletim" diyerek hümanist bir duruş sergiliyordu.
Kendi döneminde
gelişen Türkçülük akımına “mesafeli” durmuş, daha çok “Batıcılık ve ilerleme”
ideolojisini savunmuştur.
Ona göre asıl
olan, bir milletin mensubu olmak değil, “insanlık onuruna yakışır” bir şekilde
yaşamak ve “uygarlığın” bir parçası olmaktır.
Tevfik Fikret
Türk konusunda genellikle “eleştirel, sorgulayıcı ve aydınlanmacı” bir yaklaşım
sergilemiştir.
“Toplumun ve
yönetimin” hatalarını cesurca dile getirmiş, tüm umudunu ise “bilim ve akla”
önem veren yeni kuşaklara bağlamıştır.
Cumhuriyet
aydınlarını, özellikle de Mustafa Kemal Atatürk'ü derinden etkilemiştir.
Bugün
Türkiye onun düşüncelerine göre ne durumdadır?
Tevfik
Fikret'in düşünceleri, ölümünden yüz yılı aşkın bir süre sonra bile “Türkiye'nin
bugününü” anlamak için önemli bir referans noktası olmaya devam ediyor.
Onun eleştirel
yaklaşımı, topluma ve yönetime dair endişeleri, “ne yazık ki” modern
Türkiye'nin bazı sorunlarıyla şaşırtıcı derecede paralellikler taşıyor.
İşte Tevfik
Fikret'in düşünceleri açısından bugünkü Türkiye'nin durumu üzerine birkaç
değerlendirme:
Batıcılık
ve İlerleme
Fikret,
Osmanlı'nın kurtuluşunu Batı medeniyetinin bilim, fen ve akılcılıkla bütüncül
bir şekilde benimsenmesinde görüyordu.
O, bu idealleri
benimseyen bir gençliğe umutla bakıyordu.
Bugün
Türkiye'de Batı'ya yöneliş ve modernleşme tartışmaları hâlâ devam ediyor.
Bilim ve
teknoloji alanında önemli ilerlemeler kaydedilse de, Fikret'in savunduğu akılcı,
özgür ve eleştirel düşünce gibi temel değerlerin yeterince benimsenemediği
yönünde eleştiriler mevcut. Batı'dan sadece teknoloji ve tüketim kültürü
alınırken,
Batı'yı Batı
yapan temel felsefenin göz ardı edildiği düşüncesi, Fikret'in
eleştirilerini günümüze taşıyor.
Gençlik
ve Aydınlanma Umudu
Fikret'in
"Haluk" sembolüyle geleceğin aydınlık yüzü olarak gördüğü gençlik,
bugün de ülkenin en “dinamik ve en sorunlu” kesimlerinden biri.
Fikret'in
gençlere seslenerek "durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır!"
demesi, Türkiye'deki gençlerin yurt dışına gitme hayallerini ve nitelikli beyin
göçünü düşündüğümüzde daha da anlam kazanıyor.
Bir yandan
yaratıcı ve donanımlı bir gençlik yetişirken, diğer yandan düşünsel özgürlükler
ve iş bulma kaygısı gibi sorunlarla boğuşan bir gençlik portresi, Fikret'in
umutlarının ne kadar gerçekleştiğini sorgulamamıza neden oluyor.
Toplumsal
Eleştiriler
Fikret'in
"Han-ı Yağma" şiirinde anlattığı, halkın sırtından geçinen ve
yozlaşmış bir yönetim eleştirisi, maalesef bugün de yolsuzluk ve rüşvet
iddiaları üzerinden gündemde kalmaya devam ediyor.
"Sis"
şiirindeki yozlaşmış, ahlaki çöküntü içindeki toplum tasviri, modern
Türkiye'deki toplumsal kutuplaşma, hoşgörüsüzlük ve ahlaki erozyon
tartışmalarıyla yeniden canlanıyor.
Tevfik
Fikret'in dönemindeki adaletsizlik, haksızlık ve liyakatsizlik gibi
eleştirileri, günümüzde de benzer sorunların konuşulmasına zemin hazırlıyor.
Tevfik
Fikret'in yüz yılı aşkın süre önce dile getirdiği sorunların birçoğu, günümüz
Türkiye'sinde farklı biçimlerde olsa da “varlığını sürdürüyor”.
Onun
düşünceleri, sadece geçmişi anlamak için değil, Türkiye'nin “bugünkü temel” sorunlarını
analiz etmek için de güçlü bir çerçeve sunuyor.
Sizce de
Fikret'in eleştirel bakış açısı, bugün bile toplumsal sorunlarımıza ışık
tutmaya devam etmiyor mu?