28 Eylül 2021 Salı

Gözlerine Battı

   Gözlerine Battı

 Bir koca imparatorluk, hasta adam, bir büyük devlet ve elinde kalan toprakları...
 Son y
ıllarında artık tamamen parçalanıp, yok edilmek ve bundan paylar çıkarmak isteniyordu.
 “Birinci Büyük Sava
ş” Osmanlı devleti için bir yenilme ve her şeyini galip devletlere verme durumunu getirmişti.
 Ate
şkes antlaşması ile dayatılan, zorlanan, istenilen yaptırımlar bir felaket idi tam anlamı ile.
 Bir genç subay, bir yurtsever, bir öz güvenli Türk kahraman kendisini ve dü
şüncelerini, yeteneklerini ve de becerilerini ortaya koydu.
 Cesareti ile, inanc
ı ve bilgisi ile önder oldu, bir Kutsal Savaşa girişti kendisine inananlar ile.§
 Yoktan var edilmi
ş askeri bir güç, yarım yamalak bir ordu ile dehasını da kullanarak, ileriyi de görerek saldırgan ve işgalci kuvvetler, düşmanlara karşı Türk halkının esaretini önledi ve kazandı.
 Bu bir “
İstiklal Savaşı”, bu bir “Kurtuluş Savaşı” oldu.
 Bu tam bir “
Bağımsızlık Savaşı” oldu ve kendini kabul ettirdi.
 Dünya tarihinde tek olan yerini ald
ı.
 Yeniden ve uygarl
ığa, çağdaşlığa yönelen bir parlamenter, özgürlükçü devlet kuruldu.§
 Çok ileri at
ılımlar, yenilikler, devrimler, yatırımlar yapıldı.
 Yeni bir devlet, yeni bir kalk
ınış ve yeni bir şahlanış dönemi başladı.
 Tüm mazlum halklar onu örnek ald
ı kendilerine.
 Tüm sömürgeci ve soyguncu güçler ise hem “bir anl
ık saygı” ve de endişe ile, korku ile izlediler yeni Türk devletinin gelişmesini.
 Ama ilk andan itibaren de hep içten, içe “yok edebilme” planlar
ını ve uygulamalarını geliştirdiler, çalıştırdılar.
 Çe
şitli şirinlikler ve yardımlar adıyla da dostluklar gösterdiler.
 1938 y
ılı aslında bir dönüm yılı oldu.
 Kahraman ve ender önderini yitiren Türkiye art
ık gittikce “o” karşı güçlerin planlarının ve içlerliliklerinin etkisini hızla görmeğe başladı.
 Tam ba
ğımsız, çağdaş, uygar ve özgürlükcü, demokratik bir Türkiye Cumhuriyeti her bir yandan göze batmağa başlamışdı.
 Dinin siyasi ve ticari amaçlar için kullan
ılmak üzere gündeme sık sık getirilmesi ve “demokratik bir düzenin din için bir yararı olmayacaktır” v. b. söylemler ve içten, içe geliştirilen yapılanmalar zamanla iyice su yüzüne çıkmıştır.
 Türk halk
ı bir ulus devletin varlığının ne denli önemli olduğunu göz ardı etmeğe başlamıştır.
 Y
ıllar içerisinde ortaya çıkan siyasi kuruluşlar, sosyal örgütlenmeler v. b. ise o denli çoğalmış ve çok yönlülük göstermeğe başlamıştır ki neyin ne için olduğu saptanamaz bir durum almıştır.
 Ve, ne yaz
ık ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş ilkelerine ve gerçeğine karşı çıkmak için yetiştirilmiş, hazırlanmış, işlenmiş, yurt sever olmayı kavrayamamış, demokrasiyi içselleştirememiş kuşaklar, milyonlar yetiştirilmiş, donatılmıştır....
 O zamanlar kar
şı koyup kovalayabildiğimiz emperyalist, global güçler tarafından desteklenmiş ve de programlanmış uygulamalar kendini göstermektedir.
 Ne yaz
ık ki bugün Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve başarılarını, öğretilerini küçümseyen, ”yok” sayan ve de “karşı çıkan” birden çok Türkiye zümreleri var ki bunlar kendilerini solcu, falan partili, sağcı, muhafazakar, mukadderatcı, osmanlıcı, dinci, liberal, batıcı ve benzeri adlarla tanımlayabilmektedirler.
 Her bir “kendilerince var say
ıp”, “tutundukları” ve “gerçekten de "var” sandıkları yerlerin belki de aslında o dışımızdaki kendi inançları için dünyayı yok edebilecek güçlerin, Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalamak ve yok etmek isteyen emperyalist dayatmacı programların birer parçası olduklarını hiç bir zaman ne görecekler, ne de anlayacaklardır.
 Çok ve çok yönlü parçalara ayr
ılmış bir Türkiye toplumu ilk bakışda hoş ve doğru gibi de gelebilir.
 Demokratik haklar, fikir özgürlü
ğü, örgütlenme özgürlükleri v. b. tanımlarla bu çok yönlülük doğru ve iyi de sayılabilir.
 Tüm bunlar
ın “üstünde” ise sorulması gereken asıl ve “ana soru” nedir?§
 Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti bugüne de
ğin geldiği yer ile kazanımları ile kimlerin gözüne batmaktadır ve onlar bu durumda neler yapabilirler, yapmaktadırlar?§
 Yurduna ve bugünkü devletine “sahip” ç
ıkma duygusu ile yaklaşan yurttaşlar neler hissetmektedirler ve nasıl davranmaktadırlar?
 Hiç de politik gibi görülmeyen, çok s
ıradan ve “normal” gelişimler, düşünce ve uygulamalar, moda, davranış biçimleri ... ise yine adı geçen programların birer önemli ve güçlü parçası olarak, insanların, yurttaşların algılarını, düşünme ve davranışlarını etkilemekte, yönlendirmekte ve değiştirmektedir.
 
Algı (zihin) yönetimleri her biri “her bir alanda” çok güçlü silahtırlar ve hedef aldıkları kitleleri çok temelden ve güçlüce etkilemektedir.
 Bunun sonucu olarak da art
ık yurttaşların kafalarında (düşüncelerinde) bir yurt severlik, Atatürk, Kemalizm, anti emperyalizm... yer etmemektedir.
 Bir bak
ın, bir gözlemleyin toplumu, sosyal medyanızı, çevrenizi, arkadaşlarınızı:§
-“Neler” ile u
ğraşıyorlar?
-Gündemleri neler ile dolu?
-FB, Twitter, Instagram ve benzeri alanlarda neler ile ilgileniyorlar?
-Tepkileri ve be
ğenileri, ne yönde?
-Davranış ve düşünce düzeyleri hangi çizgide?
-En çok hoşlandıkları nelerdir?
-Neler okurlar?
-Kimleri okurlar?
-Neler yazarlar? (??)
-Nerelere giderler?
-Kimleri izlerler?
-Dünyadan ne denli haberdardırlar?
-Sohbet konuları ve içerikleri nelerdir, nasıldır?
-İletişim dilinin düzeyi nedir?
-Arkadaşlarının sosyo-kültürel, ruhsal yapıları nasıldır?
................................. .................................
 S
ıradan ve basit bir gün bile öyle “boşu boşuna” geçmemektedir.
 Toplum içerisinde s
ıkı ilişkiler içerisinde yaşayan insan hem doğrudan doğruya bireylerle ilişki içerisinde olurken, bir de “yoğun bir sanal” dünyanın içerisinde yer almaktadır.
 Hemen, hemen her
şey sanki programlanmış (?) gibi kitleyi etkilemektedir ve de kendi isteği doğrultusunda yönlendirmektedir.
 Kitle psikolojisi gere
ği olarak da o birey içinde bulunduğu “kitlenin peşinden” sürüklenmektedir.
 Tüm bu nedenlerden dolay
ıdır ki günümüzde çok dikkatli olmak ve de çok ama çok “seçici” olmak zorundayız.
 Hangi “ak
ım” yarar sağlar, hangisi bizleri “bambaşka” yerlere sürükler?§
 Ve, bu ülke bu geli
şimlerden tabii ki en dipten ve tüm yoğunluğuyla etkilenecektir, etkilenmektedir.
 Bu durum tüm dünya için de geçerlidir.
 Bence biraz daha “d
ışarıda” durup, kendimizi “bulmalıyız”.
 Baz
ı soruların yanıtını Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yazılarından, davranış ve kararlarından bulup çıkarabiliriz.
 Evet, az
ıcık daha fazla düşünmek ve araştırmacı olmak bize çok “şey”ler kazandıracaktır.

Saygılarımla...
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2020.03.10, M.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: