Gözlerine Battı
Bir koca imparatorluk, hasta adam, bir büyük
devlet ve elinde kalan toprakları...
Son yıllarında artık tamamen parçalanıp, yok edilmek ve bundan paylar çıkarmak isteniyordu.
“Birinci Büyük Savaş” Osmanlı devleti için bir yenilme ve her şeyini galip devletlere verme
durumunu getirmişti.
Ateşkes antlaşması ile dayatılan, zorlanan, istenilen yaptırımlar bir felaket idi tam anlamı ile.
Bir genç subay, bir yurtsever, bir öz
güvenli Türk kahraman kendisini ve düşüncelerini, yeteneklerini ve de becerilerini ortaya
koydu.
Cesareti ile, inancı ve bilgisi ile önder oldu, bir
Kutsal Savaşa girişti kendisine inananlar ile.§
Yoktan var edilmiş askeri bir güç, yarım yamalak bir ordu ile dehasını da kullanarak, ileriyi de
görerek saldırgan ve işgalci kuvvetler, düşmanlara karşı Türk halkının esaretini önledi ve kazandı.
Bu bir “İstiklal Savaşı”, bu bir “Kurtuluş Savaşı” oldu.
Bu tam bir “Bağımsızlık Savaşı” oldu ve kendini kabul ettirdi.
Dünya tarihinde tek olan yerini aldı.
Yeniden ve uygarlığa, çağdaşlığa yönelen bir parlamenter,
özgürlükçü devlet kuruldu.§
Çok ileri atılımlar, yenilikler, devrimler, yatırımlar yapıldı.
Yeni bir devlet, yeni bir kalkınış ve yeni bir şahlanış dönemi başladı.
Tüm mazlum halklar onu örnek aldı kendilerine.
Tüm sömürgeci ve soyguncu güçler ise hem
“bir anlık saygı” ve de endişe ile, korku ile izlediler yeni Türk devletinin gelişmesini.
Ama ilk andan itibaren de hep içten, içe
“yok edebilme” planlarını ve uygulamalarını geliştirdiler, çalıştırdılar.
Çeşitli şirinlikler ve yardımlar adıyla da dostluklar gösterdiler.
1938 yılı aslında bir dönüm yılı oldu.
Kahraman ve ender önderini yitiren
Türkiye artık gittikce “o” karşı güçlerin planlarının ve içlerliliklerinin etkisini hızla görmeğe başladı.
Tam bağımsız, çağdaş, uygar ve özgürlükcü, demokratik
bir Türkiye Cumhuriyeti her bir yandan göze batmağa başlamışdı.
Dinin siyasi ve ticari amaçlar için
kullanılmak üzere gündeme sık sık getirilmesi ve “demokratik bir düzenin din için bir
yararı olmayacaktır” v. b. söylemler ve içten, içe geliştirilen yapılanmalar zamanla iyice su yüzüne
çıkmıştır.
Türk halkı bir ulus devletin varlığının ne denli önemli olduğunu göz ardı etmeğe başlamıştır.
Yıllar içerisinde ortaya çıkan siyasi kuruluşlar, sosyal örgütlenmeler v. b.
ise o denli çoğalmış ve çok yönlülük göstermeğe başlamıştır ki neyin ne için olduğu saptanamaz bir durum almıştır.
Ve, ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin kuruluş ilkelerine ve gerçeğine karşı çıkmak için yetiştirilmiş, hazırlanmış, işlenmiş, yurt sever olmayı kavrayamamış, demokrasiyi içselleştirememiş kuşaklar, milyonlar yetiştirilmiş, donatılmıştır....
O zamanlar karşı koyup kovalayabildiğimiz emperyalist, global güçler
tarafından desteklenmiş ve de programlanmış uygulamalar kendini göstermektedir.
Ne yazık ki bugün Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve başarılarını, öğretilerini küçümseyen, ”yok” sayan ve de “karşı çıkan” birden çok Türkiye zümreleri
var ki bunlar kendilerini solcu, falan partili, sağcı, muhafazakar, mukadderatcı, osmanlıcı, dinci, liberal, batıcı ve benzeri adlarla tanımlayabilmektedirler.
Her bir “kendilerince var sayıp”, “tutundukları” ve “gerçekten de "var”
sandıkları yerlerin belki de aslında o dışımızdaki kendi inançları için dünyayı yok edebilecek güçlerin, Türkiye
Cumhuriyeti’ni parçalamak ve yok etmek isteyen emperyalist dayatmacı programların birer parçası olduklarını hiç bir zaman ne görecekler, ne
de anlayacaklardır.
Çok ve çok yönlü parçalara ayrılmış bir Türkiye toplumu ilk bakışda hoş ve doğru gibi de gelebilir.
Demokratik haklar, fikir özgürlüğü, örgütlenme özgürlükleri v. b.
tanımlarla bu çok yönlülük doğru ve iyi de sayılabilir.
Tüm bunların “üstünde” ise sorulması gereken asıl ve “ana soru” nedir?§
Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti bugüne değin geldiği yer ile kazanımları ile kimlerin gözüne batmaktadır ve onlar bu durumda neler
yapabilirler, yapmaktadırlar?§
Yurduna ve bugünkü devletine “sahip” çıkma duygusu ile yaklaşan yurttaşlar neler hissetmektedirler ve
nasıl davranmaktadırlar?
Hiç de politik gibi görülmeyen, çok sıradan ve “normal” gelişimler, düşünce ve uygulamalar, moda, davranış biçimleri ... ise yine adı geçen programların birer önemli ve güçlü parçası olarak, insanların, yurttaşların algılarını, düşünme ve davranışlarını etkilemekte, yönlendirmekte ve
değiştirmektedir.
Algı (zihin) yönetimleri her biri “her bir alanda” çok güçlü silahtırlar ve hedef aldıkları kitleleri çok temelden ve
güçlüce etkilemektedir.
Bunun sonucu olarak da artık yurttaşların kafalarında (düşüncelerinde) bir yurt severlik,
Atatürk, Kemalizm, anti emperyalizm... yer etmemektedir.
Bir bakın, bir gözlemleyin toplumu,
sosyal medyanızı, çevrenizi, arkadaşlarınızı:§
-“Neler” ile uğraşıyorlar?
-Gündemleri neler ile dolu?
-FB, Twitter, Instagram ve
benzeri alanlarda neler ile ilgileniyorlar?
-Tepkileri ve beğenileri, ne yönde?
-Davranış ve düşünce düzeyleri hangi çizgide?
-En çok hoşlandıkları nelerdir?
-Neler okurlar?
-Kimleri okurlar?
-Neler yazarlar? (??)
-Nerelere giderler?
-Kimleri izlerler?
-Dünyadan ne denli haberdardırlar?
-Sohbet konuları ve içerikleri nelerdir, nasıldır?
-İletişim dilinin düzeyi nedir?
-Arkadaşlarının sosyo-kültürel, ruhsal yapıları nasıldır?
.................................
.................................
Sıradan ve basit bir gün bile öyle “boşu boşuna” geçmemektedir.
Toplum içerisinde sıkı ilişkiler içerisinde yaşayan insan hem doğrudan doğruya bireylerle ilişki içerisinde olurken, bir de “yoğun bir sanal” dünyanın içerisinde yer almaktadır.
Hemen, hemen her şey sanki programlanmış (?) gibi kitleyi etkilemektedir
ve de kendi isteği doğrultusunda yönlendirmektedir.
Kitle psikolojisi gereği olarak da o birey içinde bulunduğu “kitlenin peşinden” sürüklenmektedir.
Tüm bu nedenlerden dolayıdır ki günümüzde çok dikkatli olmak
ve de çok ama çok “seçici” olmak zorundayız.
Hangi “akım” yarar sağlar, hangisi bizleri “bambaşka” yerlere sürükler?§
Ve, bu ülke bu gelişimlerden tabii ki en dipten ve
tüm yoğunluğuyla etkilenecektir, etkilenmektedir.
Bu durum tüm dünya için de geçerlidir.
Bence biraz daha “dışarıda” durup, kendimizi “bulmalıyız”.
Bazı soruların yanıtını Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yazılarından, davranış ve kararlarından
bulup çıkarabiliriz.
Evet, azıcık daha fazla düşünmek ve araştırmacı olmak bize çok “şey”ler kazandıracaktır.
Saygılarımla...
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2020.03.10,
M.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: