7 Mart 2020 Cumartesi

Anadilimiz Türkçe'nin Kullanılımı

   ___ Anadilimiz Türkçe'nin Kullanılımı ___
......Türkiye Cumhuriyeti Devletinin DEVLET DİLİ TÜRKÇE’dir......
v    Bir dili kullanan toplumsal katmanlar, meslek grupları, sosyal sınıflar kendi aldıkları alt kültür, geldikleri sosyo-ekonomik yapılarda ve de belki de sonuç olarak aldıkları örgün eğitime göre oldukca farklılıklarla kullanırlar.
v    Bilindiği gibi aslında dil (özellikle de burada anadili anlaşılmalıdır) bir toplumu bir ulusu kültürel olarak oluşturan en önemli etkendir.
v    Kültürü oluşturan daha birçok etken ve anadallar her zaman “dil”den beslenir ve dil ile gelişir.
v    Ne yazık ki herkesin ayırdına vardığı gibi, özellikle çok üst düzeydeki önemli kullananlar tarafından oldukca olumsuz bir yöne doğru gidiyor.
v    Bir dilimiz var, o da bize yeter demek, yetmemektedir.
v    Belki de bu yalnızca dil ile ilgili bir konu değil de diyor olabilirsiniz.
v    Ama dil ister sözlü, isterse yazılı olsun, kullanıldıkca “kullanılışının yoğunluğuna” ve “düzeyine” göre bir akış izler.
v    Hangi konuda ve hangi anlamda sözcükler seçilmelidir?
v    Herkesin duyacağı ve bilgileneceği bir durumda “hakaret”, “küfür” içerikli, anlamlı sözcükler, “argo ve jargon” gruplanmasına girecek özel sözcük dağarcıkları topluma çok kötü örnek olabileceği gibi, duyulan, görülen, okunulan dil olarak da o “dilin düzeyinin düşmesine” neden olacaktır.
v    Bozuk bir dil, bozulmuş bir dil, temizliğini yitirmiş bir dil olsun diye kim ister ki...
v    Bu eğimler ve eğimdeki yoğunluklarda izlenilen dil kullanım kalitesi çok büyük etki yapar.
v    Bu etki de o dilin “nasıl” kullanıldığına bağlı olarak kendisini gösterir.
v    Özellikle de anadili konusundaki özenti ve onun düzeyi kullanılımındaki akış ve yönlendirmeler hem o kullananların düzeyini ve niteliğini de gösteriyor olsa bile, istenilen bir dünya dili, bir kültür dili olmasının önünde oldukca önemli bir engel oluşturmaktadır.
v    Sadece bir şeyler söyleyip geçmek ya da bazı ard çıkarlar uğruna dili çok olumsuz kullanmak, dilin yapısının sertleşmesine ve düzeyinin en altlara kadar inmesine ise genelde büyük halk kitleleri bir şey dememektedir, belki de diyememektedir.
v    Kendi aralarındaki sohbetlerde oluşan ufak, tefek eleştiriler ise durumu kurtarmağa yetmez.
v    Peki, bir dile kimler sahip çıkmalıdır?
v    Kimler kendi öz diline, anadiline sahip çıkıp, onu koruyabilmelidir?
v    Belki de ana soru bu olacaktır.
v    Diline sahip çıkma bir sorumluluk mudur ya da bir görev midir, bir duyarlılık mıdır, ya da bir bilinç işi midir?
v    Bu konuda kendimize ve de meslek grupları içerisinde olabilecek gündemlerde arkadaşlarımıza sorular yönetmeli miyiz?
v    Zaman kendi görevini yapmaktadır ve hiç durmaksızın da ilerlemektedir.
v    Böyle olunca da yine her bir günün işleyişi içerisinde bizlere, çoğumuza olmasa da yine de içimizden bazılarına bir duyarlılık, bir sorumluluk yüklenmekte midir?
v    Ya da “millet ekmek peşinde sen nelerle uğraşıyorsun” mu denilecektir en kısasından?
v    Bir de toplumda olması gereken bilim insanları, münevverler, aydınlar, entelektüeller, yazarlar... da olmalı değil midir?
v    Onların sesi ise ne yazık ki hiç duyulamamaktadır.
v    Zaman geçtikce ardında kalan dilimlerdeki hasarları düzeltebilmek, onları yenileyebilmek, sağıltabilmek nerede ise olanak dışıdır.
v    Peki nedir asıl yapılması gereken?
v    Sorunun temeli nerede yatmaktadır?
v    Dil ile zihin arasında çok önemli ve kesin bir bağ vardır.
v    Dili yönlendiren ve kullanabilen “zihindir.
v    Hangi etkenler ile böylesine bir olumsuz kullanıma yönelinmektedir?
v    Bu kullanım biçimi ne gibi yararlar sağlamaktadır?
v    Bu tür kullanımları çok beğenen kitlelerin varlığı konusundan emin miyiz?
v    Her hangi bir etkileme ya da önlem düşünenler var mıdır?
v    Yarınlar konusunda “dil”e ve onun sorunlarına nasıl bakabiliriz?
...........................
Saygılarımla................
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,
2020.03.07, M.



Dünya Emekci Kadınlar Günü

       ___ Dünya Emekci Kadınlar Günü ___ 
      ....Bir 8 mart gelince şunları düşünüyoruz:....
v    ABD’de New York’da 1857 yılında yaşanan grevde 120 kadın işçi can verince ancak kadın haklarının savunulmasının önemi anlaşılıyor.
v                        Dokuma fabrikalarında çalışan yüzlerce kadına verilen düşük ücretleri, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için grevler başlatılmış. Fabrika önünde barikatlar kurulmuş.
v                        Çıkan yangında ise ne yazık ki işçilerin kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi orada can vemiştir.
v                        Bu olay diğer ülkelerde de duyulmuş.
v                        52 yıl sonra 1910 da Danimarka'da Kopenhag kentinde düzenlenen II. Sosyalist Enternasyonal toplantısında Clara Zetkin'in şöyle bir önerisi olmuş:
v                        1857'de başlayan, kadın haklarının kazanılması ve kadınların birlikteliği mücadelesinin her yıl "İşci Kadınlar Günü" olarak kutlanması kararlaştırılmış.
v                        İlk ABD'de 1975’de başlayan anma günü zamanla dünya geneline yayılmış.
v                        Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 16 Aralık 1977 tarihinde “8 Mart Kadın hakları, uluslararası barış günü" olarak kabul edilmiş.
___ İki temel neden gerekçe olarak gösterilmiş:
1... Dünya barışının korunması, sosyal gelişim ve temel insan haklarının elde edilmesi için kadınların da eşitlik ve kendilerini geliştirmelerine olanak sağlanması gerekir.
2... Kadınlara toplumda “eşit hak”ların verilmesiyle ancak “dünya barışı” güçlendirilebilir.
v                        Dünya Kadınlar Günü düşüncesini ilk ortaya atan Clara Zetkin'in aklında belli bir tarih yoktu.
v                        Birinci Dünya Savaşında 1917'de Rus emekçi kadınlar "Ekmek ve Barış İstiyoruz" sloganlarıyla sokaklara çıkmıştı.
v                        Eylemlerinin dördüncü gününde Rus Çarı tahttan indirildi. Hemen kurulan geçici hükümet ise kadınlara “seçme hakkı” tanıdı.
v                        İşte Rusya'daki kadın eylemlerinin başlangıcı olan tarih Jülyen takvimine göre 23 şubat idi. Dünya genelinde yaygın olarak kullanılan takvimde ise bu tarih 8 marta denk geliyordu (Miladi-Gregoryen takvim).
v                        8 mart gününün tarih olarak anlamı ve değeri budur.
v                        Bu anlamlı ve ileriye dönük bir mücadele günü tüm dünyada kabul edilmiştir. Birçok yerde toplantı ve gösteriler yapılmaktadır.
v                        Genelde kadınlara, özelde ise çalışan, emekci kadınlara her türlü sosyal, politik ve hukuksal hakların kazandırılması istenmektedir.
v                        Günümüzde ne yazık ki çalışan kadınların içinde bulundukları sorunlar en gelişmiş ülkelerde bile devam etmektedir.
v                        Dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğu kadındır (2/3'si).
v                        Dünya yoksul insanlar nüfusunun ise %70 i kadındır.
v                        Ve bu kadınlar emekleriyle geçinebilmek zorundadırlar ve de annedir.
v                        BM verilerine göre çalışma yaşındaki kadınların yalnızca yarısı toplam işgücüne katılıyor yani iş bulup, çalışabiliyor.
v                        8 mart etkenliklerinde kadınların toplum içerisinde, siyasette ve iş hayatında elde ettiği başarıları ve onların emeklerinin yeri ve değeri konuşuluyor, kutlanıyor.
v                        Kökleri, işçi hakları hareketlerine dayanan bu günde neredeyse tüm dünyada ses getiren eylemler ortaya konulmaktadır.
v                        Daha kısa mesai süreleri, daha yüksek maaş ve eşit işe eşit haklr ve ücret, kadın emekciye pozitif ayrımcılık, iş yeri güvencesi v.b. istemler tüm eylemlerde dile getirilmeğe çalışılmaktadır.
v                        "Çalışma hayatını değiştiren kadınlar: 2030'a kadar eşitlik" üzerinde görüşler bildiriliyor.
v                        8 martda cinsiyet eşitsizlikleri, ayrımcılık, hak ihlalleri vurgulanıyor ve protestolar düzenleniyor.
v                        Dünyada çiçek satışlarının 8 Mart ve öncesindeki birkaç günde neredeyse iki kat arttığı söyleniliyor.
v                        Peki bugünde neler yapılmalıdır?
v                        Neler düşünülmelidir?
v                        Neler istenmelidir?
v                        Sadece “kadın” olmayı öne çıkarmak ve kadına, eşe, anneye ve tüm olarak hepsine övgüler sunmak sevgiler iletmek, şiirler okumak, çiçekler vermek, gülüp, eğlenmek midir?
v                        8 mart bir pembe gün müdür?
v                        Sevinip, coşacağımız ve de şen şakrak eğlenilecek bir gün müdür?
v                        Belki ileride bunlar olacaktır.
v                        Birçok istem hak olarak kazanıldığında bir “bayram” havası estirilecektir.
v                        Bugün ise daha çok durumu gözden geçirip, istemlerde bulunmak gereken bir gündür.
v                        Evet 8 mart gün olarak, anlam olarak nedir?
v                        Bu gün bir "bakış" ve "istem" günüdür.
v                        Bir sol, demokrat, sosyalist, ilerici... dünya bakışının oluşturduğu eylemlerin sonucunda ortaya çıkmış bir oluşumdur.
v                        Emperyalizme ve de endüstriyel dayatmalara da karşıdır.
v                        Neler istenmelidir bu tavır alma gününde?
- Kadının yaşam hakları sağlanmalı ve yasal güvence altına alınmalıdır.
- Kadının eğitim hakları sağlanmalı ve yasal güvence altına alınmalıdır.
- Kadının her türlü sosyal hakları sağlanmalı ve yasal güvence altına alınmalıdır.
- Kadının çalışabilme, meslek edinme hakları sağlanmalı ve yasal güvence altına alınmalıdır.
- Kadının eşit işe eşit ücret alabilmesi için gereken hakları sağlanmalı ve yasal güvence altına alınmalıdır.
- Kadının siyasi ve demokratik katılım hakkı ve de kadın oranlarının eşitliği sağlanmalı ve yasal güvence altına alınmalıdır.
- Kadının aile içerisinde her türlü eşitliği ve hakları sağlanmalı ve yasal güvence altına alınmalıdır.
- Kadının anne olmakdan kaynaklanan yükümlülük ve görevlerinden dolayı ona çalışma dünyasında "pozitif ayrımcılık" sağlanmalı ve yasal güvence altına alınmalıdır.
* Bu temel ve çağdaş istemleri sağlayan ve yasal güvence altına alan ülkeler çağdaş ülkeler içerisindedir.
* Bu istemler için her alanda mücadele verilmelidir.
* Kadının bilinçlenmesi ve kendi konumunu ve haklarını düzeltmesi yolundaki engeller kaldırılmalıdır.
* Erkekler de yine kendi toplumu ve ailesi için "kadının" tüm hak ve istemlerini desteklemeli ve ortak bir emekci (işci) mücadeleden yana tavır almalıdır.
* Yuvarlak laflarla, içi bom boş sloganlarla dile getirilen bir "Kadınlar Günü" yarardan çok zarar vermektedir.
* Özellikle de kadınların "kendilerinin" bu türlü boş ve anlamsız sloganların, pankartların yanında olduklarında çok ama çok düşünmesi ve de kendi gerçek "istemlerini" bir kez daha gözden geçirmesi gerekmiyor mu?
.......... BİZ KADINLAR, EMEKCİ KADINLAR..........
v                        Biz çiçek istemiyoruz.
v                        Geceleri sokakda yürürken korku duymak istemiyoruz.
v                        Biz işe, adil bir ücret istiyoruz.
v                        Vücudumuz üzerinde karar verme hakkının yalnızca kendimizde olmasını istiyoruz.
v                        Güvenceli bir "doğum" gerçekleştirmek istiyoruz.
v                        Biz özgürlükde ve kariyerde, çalışma dünyasında şans eşitliği istiyoruz.
v                        Bu hakları biz kendimiz için istemiyoruz, ülkemizdeki ve dünyadaki TÜM kadınlar için istiyoruz.
v                        Çocukların iyi öğrenim görmüş ve eğitilmiş, sağlıklı anneleri olmak için istiyoruz.
v                        Biz kadınlar ülkemizin daha uygar ve ileri bir düzeye gelmesinde katkıda bulunmak için istiyoruz.
v                        Kadın denilince tüm kadınları, tüm emeğini satan kadınları anlıyoruz....
v                        Gecekonduları, kenar mahallelleri, kırsalın köylerini, yoksul aileleri, dar gelirlileri, ezilmiş kesimleri, ayrımcılığı yaşamışları, göç olgusunu yaşayanları, geçim sıkıntısı çekenleri, açlıkla mücadele edenleri, tek başına ailesini geçindirmeğe çalışanları, bu kesimleri  en öne koyarak “kadın ve emekci kadın haklarını” anlıyoruz.
v                        Gelişmiş ve refah toplumuna erişebilmiş kesimin düzenlediği etkenlikler de var ise bunların da yine “diğer kesimlere yönelik” bir hizmet ve mücadele katkısı olabileceğine inanmak istiyoruz.
......... Çok daha güzel günlere erişebilmek, daha eşitlikci ve barışcıl bir dünyayı görebilmek umutlarıyla yaşasın 8 mart!
Saygılarımla...
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,
2020.03.07, M.