4 Haziran 2022 Cumartesi

BİZ SORUMLUYUZ!

. BİZ SORUMLUYUZ!                             

Kendi dilimizin düzeyinden ve var oluşundan biz, hepimiz sorumluyuz!

Ülkemizde çok büyük bir hızla anadilimiz Türkçe'ye karşı olan ve sinsice onu aşağıya çekmeye çalışan bir ruh durumu var.

Türkçe'miz hiç bu denli savunmasız, bu denli saldırıya açık kalmış mıydı?

İnsanın dili onun düşüncesini, bilgisini, tüm varlığını dışarıya yansıtmaya yarar, diğer insanlara ve toplumlara iletişimi sağlar.

Özellikle de bilimsel çalışmalarda edindiğiniz tüm deneyimler, bulgular ve buluşlar, sonuçlar hangi dil ile ortaya çıkarılmışsa, tüm veriler de o dile göredir ve bir anlamda o dilin ürünüdür.

Bu nedenle de tüm tanımlamalarda, iletişimde, araştırmalarda, yazışmalarda anadilinizi kullanmanız gerekir.

Ne yazık ki Türkçe'nin bugün Türkiye içerisindeki durumuna bakıldığında görünüm hiç de beğenilecek gibi değildir.

Sokaklarda, kurumlarda, dükkan ve mağazalarda, toplu taşıma araçlarında… birçok sözcük başka dilden alınarak, özellikle de İngilizce'den alınarak kullanılmış.

Türkçe'nin içerisine yabancı sözcükler eklenmiş.

Bu görsel durumu milyonlarca insan görüyor, okuyor ve geçip gidiyor.

En azından daha bir bilinçle gözlemleyin.

Belediyeler, kamu kuruluşları nasıl bir dil kullanıyorlar?

Hiç gerek yok iken neden İngilizce sözcüklere sığınmak istiyorlar?

Kimlere şirin gözükmek istiyorlar?

Ayrıca bunun yanı sıra birçok yerde bir de Arapça kullanma, levha asma özentisi var.

Bunun önünün kesilmesi gerekir.

Lütfen, gözünüzü açınız ve görebildiğiniz her yere çok daha bir bilinçle bakınız, yazıları okuyunuz..

Yazık değil mi?

Tüm bu yapılanların sorumluları yok mu?

Bizler de sesimizi çıkarmadığımız için sorumlu değil miyiz?

Yazı dilinde birçok sözcük Türkçe olması gerektiği yerde İngilizce olarak kullanılıyor.

Bilimsel makaleleri, yazıları kendi uzmanlık çevresi dışında hemen, hemen hiç kimse okumaz.

Oralara da bir bakın, göreceksiniz yazılan makalenin ya da bildirinin dili Türkçe ise kanıtlamak vurgulamak istedikleri terimler hoop İngilizce oluvermiş.

Birçok bilimsel makale İngilizce'ye sığınılarak, İngilizce çalışmalardan yararlanılarak alıp kullanılmış sözcük doludur.

Bunu yapar iken akıllarınca çok daha kanıtlanmış bir uzmanlık dili kullandıklarını sanmaktadırlar.

Aslında onca çalışmalarına ve araştırmalarına, çabalarına bir de bilinçli bilim insanı olarak kendi anadilinde, Türkçe karşılıklarını düşünüp, bulup kullanabilseler olmaz mı?

Çok büyük olasılıklarla olur.

Çabalaması, üzerinde düşünmesi, araştırması gerekir…

İlk önce ise şunu çok iyi kavramak ve içselleştirmek gerekir:

Türkçe ile yapılamayacak hiçbir bilimsel çalışma olamaz.

Türkçe her tür bilimsel çalışmalarda kullanılabilecek güçte ve varsıllıktadır.

Dilinize sahip çıkmanız aslında hem kendi öz varlığınıza, öz değerlerinize ve ülkenize de sahip çıkmaktır.

Sömürge ülkelerin aydınları benzeri özentilerden, kişiliksizlikten kurtulmak ve öz güvenli durmak gerekir.

Şimdi bir bakın lütfen, dışarıya çıktığınızda görebildiğiniz her alanda okuyabildiğiniz yazıları, duyuruları, tanıtımları daha bilinçli olarak bir tarayınız:

- Nerede ve hangi yabancı sözcükleri göreceksiniz?

Diğer alan olan canlı yayınlarda, dizilerde, alış verişlerde, yazışmalarda nerede ve hangi İngilizce sözcükler ile karşılaşacaksınız…

Bunları tek, tek yazıp, dizelemek istenmese de bilinçli olarak, görüp, algılamak gerekir.

Fransa hükümeti oyun sektöründeki İngilizce sözcükleri anlaşılmadıkları gerekçesi ile teknolojide kullanımını "yasakladı".

Doğru bir duruş ve çok doğru bir karar.

Çok iyi bildiğimiz gibi küresel güçler vardır ve onlar dünyanın her yerine yayılmak ve kendi çıkarları doğrultusunda her türlü yolu kullanırlar.

Bizim binlerce yıldır gele gelmiş ekinsel değerlerimiz, düşünce ve kendimizi açıklama, düşünme biçimlerimiz vardır. Bunların korunması ve bizim tarafımızdan geliştirilmesi gerekir.

Dil de Türk dili de bu ekinsel değerlerimizin en önemli bir varlığı ve etkenidir.

Ulusal bilincimizin olması gerekir; savunabilmek, korunabilmek ve gelişebilmek için kesinlikle ulusal bilincimizin olması gerekir.

Bu da içinde bulunduğumuz, bizim olan o yurdun geçmişten bugüne değin sahiplenilmesi ve korunması ile olur.

Bir ülkenin yurttaşlarını birleştiren ve dayanışmalarını, güçlenmelerini sağlayan tek ve en önemli öğe yurttaşlık bilincidir.

Bizler için de bu bilinç Türkiye yurttaşlığıdır, Atatürk milliyetçiliği de budur.

Her bir yurttaşın kendine göre onun budunsal kökeni ise ayrıca bir varsıllığıdır.

Bir yurttaşımızın budunsal varlığı Türk yurttaşı olmasının yanı sıra budunsal özellikleri öz ekinsel değerleri bizler için, hepimiz için ayrıca birer varsıllık kaynağıdır.

Sevinmemiz ve onların tümünü de birlikte korumamız gerekir.

Yalnızca bizim kendi anadilimizin korunması ve arındırılması değildir ortadaki sorun.

Tüm dünya da var olan her bir özgün dil korunmalı ve özgün olması sağlanmalıdır.

Türkçe için dünyada 250 milyondan daha çok insanın anadili olduğunu okuyabilirsiniz, araştırdığınızda…

Türk dili olarak baktığımızda kendi içerisinde yaşayan 35 dil barındırdığını öğreniriz.

Türk dillerinin en çok konuşulan lehçesi Türkiye Türkçesi olup tüm Türk dili konuşanların %40'ı bu dili konuşmaktadır, kullanmaktadır, bu dil ile yazmaktadır.

Türk dilleri, Doğu ve Güneydoğu Avrupa, Batı, Orta ve Kuzey Asya gibi büyük bir coğrafyaya dağılmıştır.

Bu bölge Balkanlar'dan Çin'e, İran'dan Kuzey Denizine kadar uzanır.

Asya'nın yaklaşık otuz ülkesinde en az bir Türk dili, sözünü etmeye değer yaygınlıkta konuşulur.

Bunun yanı sıra Avrupa ülkelerinde, ABD'nde çok sayıda Türk yaşamaktadır.

Almanya'nın nüfusunun yaklaşık %1,8'i Türkçe konuşmakta, okur ve yazar olma durumundadır.

Bir yazı okuduğumuzda, bir kitap, gazete okuduğumuzda orada geçen sözcükler ne denli kendi anadilimizden ise onları beynimiz çok daha iyi ve hemen kavrar.

Yok, bir başka dilden gelen sözcükler ise beynimiz o yazıyı ancak genel çerçevesi içerisinden algılayabildiği denli kavrar.

Küresel güçlerin bir ülkeyi ve onun halkını güçsüzleştirmek ve özgün iradesini ele geçirmek isteyebileceğini asla usumuzdan çıkarmamalıyız.

Onlar kendilerince, doğru bildikleri ve çok da başarılı oldukları yöntemlerle hedeflerine ulaşmak için hiç zaman yitirmeden çalışmaktadırlar.

Peki, bizler tüm bu gerçeklilik içerisinde kendi özgün yapımızı, irademizi, bağımsızlıklarımızı korumamalı mıyız?

Birilerinin özentileri, bir yerlere yaranma duyguları, yetersizlikleri sonucu Türkçe'nin özgünlüğünü korumayacak mıyız?

Kendi kullandığımız dilin içerisine sızmış, karıştırılmış ne denli gereksiz yabancı sözcük var değil mi?

Bunların birçoğunun ise tam Türkçe karşılığı da var: Kompüter-bilgisayar… gibi.

Önem vermemiz gereken, üzerinde düşünmemiz ve kendimizce de geliştirmemiz gereken bir konudur anadilimiz Türkçe ve onun korunması sahiplenilmesi….

Özellikle de yüksek teknik bilimlerin gelişi ile ortaya çıkan yenilikler, kullanımlar "DİL" konusunu da ayrıca bir önemsemekte ve yüceltmektedir.

Şu an arama motorlarındaki yazıları istenildiğinde bir başka dile çevirebiliyorsunuz ve bu dil sayısı gittikçe de çoğalıyor.

Dil, anadili, çok dillilik, bilim dili… gibi kavramlar günümüzde eskiden çok daha bir önem taşıyacaktır.

Bir yurttaş olarak nasıl ki kendi ulusal varlıklarımıza, devletimize, milletimize, yer altı ve yer üstü varlıklarımıza, ulus devletimize, geçmişimize sahip çıkacak ve onları tümüyle koruyup, geliştirebilecek isek anadilimiz Türkçe'ye de sahip çıkacağız.

Bizim dilimizin var olması ve onun gücü bizim tümümüzün gücüdür ve varlık nedenimizdir.

. Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 04.06.2022, MŞ.