. BİZ SORUMLUYUZ!
Kendi dilimizin düzeyinden ve
var oluşundan biz, hepimiz sorumluyuz!
Ülkemizde çok büyük bir hızla
anadilimiz Türkçe'ye karşı olan ve sinsice onu aşağıya çekmeye çalışan bir ruh
durumu var.
Türkçe'miz hiç bu denli
savunmasız, bu denli saldırıya açık kalmış mıydı?
İnsanın dili onun düşüncesini,
bilgisini, tüm varlığını dışarıya yansıtmaya yarar, diğer insanlara ve
toplumlara iletişimi sağlar.
Özellikle de bilimsel
çalışmalarda edindiğiniz tüm deneyimler, bulgular ve buluşlar, sonuçlar hangi
dil ile ortaya çıkarılmışsa, tüm veriler de o dile göredir ve bir anlamda o
dilin ürünüdür.
Bu nedenle de tüm
tanımlamalarda, iletişimde, araştırmalarda, yazışmalarda anadilinizi
kullanmanız gerekir.
Ne yazık ki Türkçe'nin bugün
Türkiye içerisindeki durumuna bakıldığında görünüm hiç de beğenilecek gibi
değildir.
Sokaklarda, kurumlarda, dükkan
ve mağazalarda, toplu taşıma araçlarında… birçok sözcük başka dilden alınarak,
özellikle de İngilizce'den alınarak kullanılmış.
Türkçe'nin içerisine yabancı
sözcükler eklenmiş.
Bu görsel durumu milyonlarca
insan görüyor, okuyor ve geçip gidiyor.
En azından daha bir bilinçle
gözlemleyin.
Belediyeler, kamu kuruluşları
nasıl bir dil kullanıyorlar?
Hiç gerek yok iken neden İngilizce
sözcüklere sığınmak istiyorlar?
Kimlere şirin gözükmek
istiyorlar?
Ayrıca bunun yanı sıra birçok
yerde bir de Arapça kullanma, levha asma özentisi var.
Bunun önünün kesilmesi gerekir.
Lütfen, gözünüzü açınız ve
görebildiğiniz her yere çok daha bir bilinçle bakınız, yazıları okuyunuz..
Yazık değil mi?
Tüm bu yapılanların sorumluları
yok mu?
Bizler de sesimizi çıkarmadığımız
için sorumlu değil miyiz?
Yazı dilinde birçok sözcük
Türkçe olması gerektiği yerde İngilizce olarak kullanılıyor.
Bilimsel makaleleri, yazıları
kendi uzmanlık çevresi dışında hemen, hemen hiç kimse okumaz.
Oralara da bir bakın,
göreceksiniz yazılan makalenin ya da bildirinin dili Türkçe ise kanıtlamak
vurgulamak istedikleri terimler hoop İngilizce oluvermiş.
Birçok bilimsel makale İngilizce'ye
sığınılarak, İngilizce çalışmalardan yararlanılarak alıp kullanılmış sözcük
doludur.
Bunu yapar iken akıllarınca çok
daha kanıtlanmış bir uzmanlık dili kullandıklarını sanmaktadırlar.
Aslında onca çalışmalarına ve
araştırmalarına, çabalarına bir de bilinçli bilim insanı olarak kendi
anadilinde, Türkçe karşılıklarını düşünüp, bulup kullanabilseler olmaz mı?
Çok büyük olasılıklarla olur.
Çabalaması, üzerinde düşünmesi,
araştırması gerekir…
İlk önce ise şunu çok iyi
kavramak ve içselleştirmek gerekir:
Türkçe ile yapılamayacak hiçbir
bilimsel çalışma olamaz.
Türkçe her tür bilimsel
çalışmalarda kullanılabilecek güçte ve varsıllıktadır.
Dilinize sahip çıkmanız aslında
hem kendi öz varlığınıza, öz değerlerinize ve ülkenize de sahip çıkmaktır.
Sömürge ülkelerin aydınları
benzeri özentilerden, kişiliksizlikten kurtulmak ve öz güvenli durmak gerekir.
Şimdi bir bakın lütfen, dışarıya
çıktığınızda görebildiğiniz her alanda okuyabildiğiniz yazıları, duyuruları,
tanıtımları daha bilinçli olarak bir tarayınız:
- Nerede ve hangi yabancı
sözcükleri göreceksiniz?
Diğer alan olan canlı
yayınlarda, dizilerde, alış verişlerde, yazışmalarda nerede ve hangi İngilizce
sözcükler ile karşılaşacaksınız…
Bunları tek, tek yazıp,
dizelemek istenmese de bilinçli olarak, görüp, algılamak gerekir.
Fransa hükümeti oyun
sektöründeki İngilizce sözcükleri anlaşılmadıkları gerekçesi ile teknolojide
kullanımını "yasakladı".
Doğru bir duruş ve çok doğru bir
karar.
Çok iyi bildiğimiz gibi küresel
güçler vardır ve onlar dünyanın her yerine yayılmak ve kendi çıkarları
doğrultusunda her türlü yolu kullanırlar.
Bizim binlerce yıldır gele
gelmiş ekinsel değerlerimiz, düşünce ve kendimizi açıklama, düşünme
biçimlerimiz vardır. Bunların korunması ve bizim tarafımızdan geliştirilmesi
gerekir.
Dil de Türk dili de bu ekinsel
değerlerimizin en önemli bir varlığı ve etkenidir.
Ulusal bilincimizin olması
gerekir; savunabilmek, korunabilmek ve gelişebilmek için kesinlikle ulusal
bilincimizin olması gerekir.
Bu da içinde bulunduğumuz, bizim
olan o yurdun geçmişten bugüne değin sahiplenilmesi ve korunması ile olur.
Bir ülkenin yurttaşlarını
birleştiren ve dayanışmalarını, güçlenmelerini sağlayan tek ve en önemli öğe
yurttaşlık bilincidir.
Bizler için de bu bilinç Türkiye
yurttaşlığıdır, Atatürk milliyetçiliği de budur.
Her bir yurttaşın kendine göre
onun budunsal kökeni ise ayrıca bir varsıllığıdır.
Bir yurttaşımızın budunsal
varlığı Türk yurttaşı olmasının yanı sıra budunsal özellikleri öz ekinsel
değerleri bizler için, hepimiz için ayrıca birer varsıllık kaynağıdır.
Sevinmemiz ve onların tümünü de
birlikte korumamız gerekir.
Yalnızca bizim kendi
anadilimizin korunması ve arındırılması değildir ortadaki sorun.
Tüm dünya da var olan her bir
özgün dil korunmalı ve özgün olması sağlanmalıdır.
Türkçe için dünyada 250
milyondan daha çok insanın anadili olduğunu okuyabilirsiniz, araştırdığınızda…
Türk dili olarak baktığımızda
kendi içerisinde yaşayan 35 dil barındırdığını öğreniriz.
Türk dillerinin en çok konuşulan
lehçesi Türkiye Türkçesi olup tüm Türk dili konuşanların %40'ı bu dili
konuşmaktadır, kullanmaktadır, bu dil ile yazmaktadır.
Türk dilleri, Doğu ve Güneydoğu
Avrupa, Batı, Orta ve Kuzey Asya gibi büyük bir coğrafyaya dağılmıştır.
Bu bölge Balkanlar'dan Çin'e,
İran'dan Kuzey Denizine kadar uzanır.
Asya'nın yaklaşık otuz ülkesinde
en az bir Türk dili, sözünü etmeye değer yaygınlıkta konuşulur.
Bunun yanı sıra Avrupa
ülkelerinde, ABD'nde çok sayıda Türk yaşamaktadır.
Almanya'nın nüfusunun yaklaşık
%1,8'i Türkçe konuşmakta, okur ve yazar olma durumundadır.
Bir yazı okuduğumuzda, bir
kitap, gazete okuduğumuzda orada geçen sözcükler ne denli kendi anadilimizden
ise onları beynimiz çok daha iyi ve hemen kavrar.
Yok, bir başka dilden gelen
sözcükler ise beynimiz o yazıyı ancak genel çerçevesi içerisinden algılayabildiği
denli kavrar.
Küresel güçlerin bir ülkeyi ve
onun halkını güçsüzleştirmek ve özgün iradesini ele geçirmek isteyebileceğini
asla usumuzdan çıkarmamalıyız.
Onlar kendilerince, doğru
bildikleri ve çok da başarılı oldukları yöntemlerle hedeflerine ulaşmak için
hiç zaman yitirmeden çalışmaktadırlar.
Peki, bizler tüm bu gerçeklilik
içerisinde kendi özgün yapımızı, irademizi, bağımsızlıklarımızı korumamalı
mıyız?
Birilerinin özentileri, bir
yerlere yaranma duyguları, yetersizlikleri sonucu Türkçe'nin özgünlüğünü
korumayacak mıyız?
Kendi kullandığımız dilin
içerisine sızmış, karıştırılmış ne denli gereksiz yabancı sözcük var değil mi?
Bunların birçoğunun ise tam
Türkçe karşılığı da var: Kompüter-bilgisayar… gibi.
Önem vermemiz gereken, üzerinde
düşünmemiz ve kendimizce de geliştirmemiz gereken bir konudur anadilimiz Türkçe
ve onun korunması sahiplenilmesi….
Özellikle de yüksek teknik
bilimlerin gelişi ile ortaya çıkan yenilikler, kullanımlar "DİL"
konusunu da ayrıca bir önemsemekte ve yüceltmektedir.
Şu an arama motorlarındaki
yazıları istenildiğinde bir başka dile çevirebiliyorsunuz ve bu dil sayısı
gittikçe de çoğalıyor.
Dil, anadili, çok dillilik,
bilim dili… gibi kavramlar günümüzde eskiden çok daha bir önem taşıyacaktır.
Bir yurttaş olarak nasıl ki kendi
ulusal varlıklarımıza, devletimize, milletimize, yer altı ve yer üstü
varlıklarımıza, ulus devletimize, geçmişimize sahip çıkacak ve onları tümüyle
koruyup, geliştirebilecek isek anadilimiz Türkçe'ye de sahip çıkacağız.
Bizim dilimizin var olması ve
onun gücü bizim tümümüzün gücüdür ve varlık nedenimizdir.
. Öğretmen Gönen Çıbıkcı,
04.06.2022, MŞ.