Ülke ve Umut
Toplumun çeşitli
dönemlerde en çok ilgilendiği, üzerinde yoğunlukla durduğu, olaylar, konular
olur.
Bir zamanlar çok konuşulmuş
bazı konular vardır...
Bir dönem çokca kullanılan
kavramlar, kalıplaşmış sözcükler vardır.
Bir de bakarsınız ki o
konular o söylemler artık gündemde yoktur.
Yok olmuş gitmiş, gibidirler.
Sanırsınız ki o konu, o
sorun çözümlenmiştir.
Bitmiştir.
Bunlardan birisi de
"toprak ağalığı" söylemi idi.
Bugünlerde pek sözü
edilmiyor.
Günlük ufak tefek
konularla uğraşmak, adliyeden vakaları büyütüp gündem yaratmak ve bunlarla
gündemi doldurmak kolaycılığı artık kalıplaşmıştır.
Vatanı kurtarmak, çözümler
aramak, çözüm yolları bulmak v. b. çok konuşulmuş ve bitmiş, yok olmuş gibidir.
Küresel olarak da bakıldığında
aslında tüm ülkelerin temel sorunları birkaç ana başlık altında sıralanabilir.
Az ya da çok bazı ülkeler
çok daha demokrasi ilke ve uygulamalarını kabul etmiş ve uyguluyor olabilir.
Daha modern görünümlü, alt
yapıları çağdaş yöntemlerle iyileştirilmiş kentler olabilir.
Yollar, fabrikalar, hava
alanları, oteller ve benzeri birçok yeni ve güzel yapılaşmalar olabilir.
Gayri milli hasılanın
dağılışı, emek, hakça yaşam, adaletli bir dağılım, insanların çağdaş hakları,
sigortalılık ve benzeri temel konularda ise küresel olarak hep şikayetler
olmaktadır, az ya da çok...
Ülkenin toprakları
kimlerin elindedir, kimler en çok payı almaktadırlar ... diye düşünüldüğünde,
birbirine bağlı sorunlarla birlikte çook büyük ölçeklerdeki arazi sahipliği
konusu ve oradaki büyük nüfusun topraksızlığı akla gelebilir, belki...
Toprak ağalığını, feodal
düzeni kaldırmadan, çağdaş, demokratik hukuk düzenini hedeflemeden günlük sahte
gündemlerle uğraşmak vatan severlik midir?
Olmuyorsa, destek verip şu
anki yapıya sahip çıkmaktansa "ayrılıp" sade bir yurttaş olabilmek
daha uygun değil midir?
Saydam yapılanma, kayıtlı
ve vergilendirilmiş bir ekonomi ile kara parayı aklayabiliyor musunuz?
Yerel parti politikaları
ile yine yerel sorunlara ne denli sahip çıkabiliyorsunuz?
Eğitimde metalanmadan,
nemalanmadan kurtularak "ulusal bir devlet anlayışı" içinde yine bir
"MİLLİ EĞİTİMİ" seçip onu çağdaş bir düzeye getirebiliyor musun?
Vatanın her yerinde kendi
toprağına sahip çıkabiliyor musun?
Tarımda kendi ulusal ve
yerel çıkarlarını savunabiliyor musun?
GDO'dan etkilenmemiş YEREL
bir tohum kullanılmasını istiyor musun?
Okullarında, bilimsel
çalışmalarda kendi "anadiline" sahip çıkabiliyor musun?
Beyin göçünün engellenmesi
gerektiğine inanıyor musun?
Ülkenin dünya genelinde
"eğitimde, bilimde ve teknolojide" nerelerde olduğunu bilerek daha
yüksek bir düzeye erişebilmek için siyasi partilere etki yapabiliyor musun?
Ülkenin her bir yerinde
insanların huzur ve barış içerisinde, çağdaş kentlerde, temiz ve sağlık
içerisinde yaşayabilmesi için YEREL yönetimlere ve de siyasi partilere ne gibi
etkilemelerde bulunabiliyorsun?
Sesini duyanın
olabileceğine inanıyor musun?
Ülke içinde yurttaşlık
hareketi olarak gözüken ve kurulan STK'nın YURT DIŞINDAN maddi çıkarlar,
ödenekler kabul etmelerine karşı çıkabiliyor musun?
Komşu ülkelerle olan tüm
ilişkilerinde kendi ulusal bağımsızlığını ve iradeni öne çıkarabiliyor musun?
Türk Kurtuluş Savaşı'na
sahip çıkıyor musun?
Türkiye Cumhuriyeti'nin
Kuruluş İlkelerine sahip çıkıyor musun?
Gazi Mustafa Kemal
Atatürk'e ve onun ilkelerine ve düşüncelerine sahip çıkabiliyor musun?
Bir yurttaş olarak
bağımsız ve özgür düşünebilmenin ve de davranabilmenin önemine inanıyor musun?
Partizanlığa ve de parti
devletine nasıl bakıyorsun?
Binlerce yıldır belki de
devleti ve kamuyu içten içe saran virüsü, rüşveti aklınıza getirdiğinizde, bir
çözüme, "temiz topluma" kavuşulmadığını görebilirsiniz.
Bu rüşvet alma - verme işi
sanki hala orta çağda imişcesine bazı ülkelerde çok yaygın olduğunu da
gazetelerden öğreniyoruz.
Çevrende, ailende
"yoksul ve yardıma muhtaç insanlar" var iken yine de
"öğretilmiş-ezberletilmiş olan" inanç ve davranışlarla kendini mutlu
kılabiliyor musun?
Din gibi aslında ilk
dönemlerinde insanlığa kurtuluş olarak gelen inançların zamanla siyasette,
ticarette, ekonomide, öğretimde çıkar sağlamak için kullanıldığını ve gittikce
de yaygınlaşarak, egemen güç halini aldığında bilerek, görerek bir çaresizliği
yaşayabiliyoruz.
Bunları düşünerek,
aklımıza getirerek mutlu mu oluyoruz?
Hayır, değil mi...
Umut nedir, diye düşünmeli
miyiz?
Evet, genel ilke olarak,
evet!
Sorunların çözüm yollarını
tam olarak bilemesek de yine de evet!
En azından ayakta kalmak
için, yaşamak için yine de umut, yine de evet!
.........................................
Saygılarımla...
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,
2017.08.26, K.
2020.06.05, MŞ.