27 Eylül 2021 Pazartesi

Almanya Eyaletler Eğitim ve Öğretim

    Almanya Eyaletler Eğitim ve Öğretim

·       Almanya Federal Cumhuriyeti'nin kendi yapısal durumuna bağlı olarak eyaletlerinde bir ekinsel özerklik vardır.

·       Buna göre de her eyalet kendi yasaları çerçevesinde okul türlerini belirler.

·       Kendi eğitim ve öğretim biçimini, öğretmenin yetiştirilmesini ve diğer bunlara bağlı olarak da diğer tüm konuları kendi eyaletinin durumuna göre düzenler.

·       Eyaletler arası geçişler bile belli kurallara bağlıdır.

·       Almanya'nın bu özelliği eğitim ve öğretimi, ekin ve dil sorunlarının çözümü konusunda göçmenlerin ortak bir istemde bulunabilmelerini çok zorlaştırmaktadır.

·       Her eyaletin kendi eğitim bakanlığının olması, ayrıca da eyaletlerin kendilerinin de bu konuda çok büyük değişik ayrımlar göstermesi Almanya'yı genel bir alan olarak ele almada ve kendimize bir tek karşı konuşmacı aramada, her zaman zorluklar getirmiştir.

·       "Almanya Eğitim Bakanları Ortak Kurulu" zaman zaman toplanmakta ve ortak görüş ve önerilerde bulunmaktadır.

·       Daha sonra da buna bağlı gerekli değişiklikleri ve önlemleri kendi bölgesinde ve kuruluşları içerisinde gerçekleştirmektedirler.

·       Almanya devleti ve onun toplumu, Türkiye'den Almanya'ya iş göçünün başladığı 60'lı yıllardan bu yana Türkiye insanları ve Türk dili ile yoğun olarak karşılaşmıştır.

·       Önceleri tek tek işçiler olarak görülen bu insanlar zamanla aileleri ile buraya yerleşmiş, devamlı topluluklar durumuna dönüşmüşlerdir.

·       Şu an artık Türkiye'ye geri dönüş durmuş gibidir.

·       Göç olgusu tamamlanmıştır.

·       İçinde bulunduğumuz evre bu göç olgusunun getirdiği sorunlara çözüm arama ve yeni yapılaşmalara gidebilme dönemidir.

·       Göç olgusunun tüm gerçeklerine karşın yaşamın sorunları azalmamış, tam tersine daha da artmış durumdadır.

·       Bunun da ana nedeni Federal Almanya Cumhuriyeti'nin resmi politikasının "Almanya bir göç ülkesi değildir" olarak devam etmesidir.

·       Bu da ileriye dönük çağdaş önlemler almayı, toplumun gerçek yapısına göre kurumlaşmayı engellemektedir.

·       Sorunların kapsamları ve yayıldıkları alanları çok geniş bir yelpaze içinde incelenebilir. Yetişkinlerin içinde bulunduğu sorunların birçoğunun kökeninde geçmiş dönemlerinde eğitim ve öğretimden iyi bir donanımla çıkamamış olmaları gelmektedir.

·       1994 yılında Almanya genelinde 1,14 milyon yabancı kökenli öğrencinin 870 ooo'i genel öğrenim okullarına 240 000'i de meslek okullarına devam etmekte  idi.

·       80'li yıllarında genç yabancıların okullara devamından daha iyi bir durum göstermesine karşın on yıl sonra kendi yaşıtı Almanlara göre çok büyük farklılıklar göstermektedirler.

·       Özellikle yüksek öğrenime götüren okullara devam etme oranı çok düşüktür.         

·       Yabancı öğrencilerin Realschule'deki oranı %6 ve Gymnasiumlarda ise %5,1 ile çok düşük olarak temsil ediliyorlar.

·       Bu sınıflardaki yaşıt öğrencilerin oranı da % 10 ile 12,5 arasında değişmektedir.

·       Haupt- ve Grundschule'deki  yabancı öğrenci oranı ise %14,3 olarak gözükmektedir.  "Förderschule"de bu oran % 19 olarak  en üst düzeydedir.

·       Yuvarlak olarak, yabancı öğrencilerin dörtte  üçü işci kökenli  ailelerdir.

·       Bu durumda öğrencilerin ulus kökenleri de çok farklılıklar göstermektedir.

·       Türkçe anadilinden gelen 4oo bin kadar öğrencinin  çeşitli okullara devam ettiğini düşündüğümüzde, onların içinde bulundukları durumu daha iyi anlayabiliriz.

·       Kendi yaşıtı olan diğer öbeklere göre çocuklarımızın okullardaki başarı oranlarını oldukca düşüktür.

·       Özellikle de Almanya'ya gelişin üzerinden nerede ise 40 yıla yakın bir zaman geçmiş olduğu  düşünüldüğünde acı gerçek daha açık olarak ortaya çıkmaktadır. 

·       Eğitim ve öğretim ile ilgili konuları incelediğimizde olayın üç ana boyutunu gözden kaçırmamalıyız:

     1.) Öğrencilerin okullardaki genel başarı çizgisi nedir ?

    2.) Öğrenciler okullarında anadilli eğitim ve öğretimden neler  alabilmektedirler?  

     3.) Türkçe dilli çocukların okullardaki başarı düzeyleri diğer çocuklara göre nasıldır?

·       Bunun nedenleri nedir?

·       Olayın ilk boyutuna genel bir çizgide bakabiliriz.

·       Çocuklarımızın okullardaki genel başarı çizgisini şu sayılarda görebiliriz :

% 29'u bir Hauptschule'yi bile bitirmeden okuldan çıkmaktadır.

% 34'ü 9. sınıfdan sonra bir Hauptschule bitirimini elde edebilmektedirler.

% 26'sı Realschule'yi bitirebilmektedirler.

% 11'i bir Gymnasium' un üst sınıfına devam edebilmektedirler.

·       Üniversiteye devam eden Türkçe dilli öğrencileri incelediğimizde bu öbeğin içinde Almanya'da doğmuş büyümüş ve okula devam etmiş öğrencilerin  yanı sıra Türkiye'den yüksek öğrenim için buraya gelmiş olanları da görürüz.

·       1991 kış döneminde tüm Almanya'da öğrenim gören üniversite öğrencisinin sayısı 14 479 idi.

·       Şimdiye değin, tüm bu çocukların okul, eğitim ve öğretim, anadili... gibi sorunlarını geniş boyutlarda ve tümünü kavrayıcı bir bakış açısından ele almak, onlara çözüm önerilerini sunabilmek olasılığına kavuşulamadı.

·       Almanya Türk Veli Dernekleri Federasyonu (FÖTED) bunu kendine ana amaç olarak almıştır.

·       Örgütlenmesini de bu hedefe doğru gerçekleştirmek istemektedir.

·       Bu alanda çalışma yapan tüm Alman ya da Türkçe dilli kurumlarla ve sivil toplum örgütleriyle de işbirliğine gitmek istemektedir.

·       Türkçe dilli aydınların ve kitle örgütlerinin önderliğinde tüm Almanya'ya uygulanabilecek ortak bir "eğitim ve öğretim / dil ve ekin" istemleri halka ulaştırılabilmelidir.

·       Böylelikle ortak bir "en az" sağlayıp, eyaletlerin kendi yapısallığı içinde onun uygulanmasını hedefleyebiliriz.

·       Bu uğraşı ve çabaların yalnızca Türkçe dillilerden beklenmesi de doğal olarak sorunları çözmez!

·       Bu noktada Almanya'daki diğer tüm kurumların ve kuruluşların birlikteliğine gidilebilme yolları aranmalıdır.

·       Burada dikkat edilmesi gereken en önemli özellik şudur:

·       Almanya'da eğitim ve öğretimden olumlu payı en az alan ve büyük   sorunları olan öğrenciler Türkçe dilli ailelerin çocuklarıdır.

·       Bunun böyle olduğu kesindir.

·       Ailelerin genel ve meslek eğitim ve öğretimleri genel oranın içinde çok düşüktür.

·       Bu Alman toplumundaki işci kesimi için de böyledir.

·       Ana "hedef kitle" ise "Türkçe dilli" olup "üst düzeyde eğitim ve öğretim görmüş" olanlar ve bunların "aydın" olarak nitelenebilecek duyarlı bölümüdür.

·       İşte bu nedenle de bu ailelerin sorunların boyutlarını kavramaları gerekmektedir.

·       Ama onların genel ve meslekler eğitim ve öğretimleri genel oranın  içinde çok düşük  olduğu içindir ki burada ana hedef kitle Türkçe dilli olup üst düzeyde eğitim ve öğretim görmüş olanlar ve bunların aydın olarak nitelenebilecek duyarlı bölümüdür.

·       Ancak onların önderliğinde ve kendi yetenek ve özelliklerini, donanımlarını bu hedefe yönlendirdiklerinde ortak sorunların sağlıklı çözümüne doğru yol alınabilinir.   

     Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 25 Şubat 2000 Cuma, Aschaffenburg,

 

Almanya'da "Türkçe" Kitaplar

  Almanya'da "Türkçe" Kitaplar

     Almanya'da var olan Türkçe kitapların hemen hemen tümüne yakını Türkiye'den gelmiştir, gelmektedir.

     Burada yazılmış ve burada yayınlanmış kitap sayısı çok azdır.

     Son yıllarda Türklerin çok olduğu yörelerde Türkçe ders kitapları yayıncılığı belli bir görevi yerine getirmiştir.

    Bu yayınlar ilk dönemde Türkiye'deki ders kitaplarının taklidi ile başlamışsa da zamanla     

Almanya kitapçılığı ile ortak çalışmalara başlamıştır.

    Bu kitapçılığın düzeyi ise çok şeyin daha iyi olmasını istetmektedir.
    Türkçe roman ve öykü, şiir yayıncılığı ise Almanya'da çok zor gözükmektedir.

   Zamanında yapılan olumlu girişimler ise bu güne değin gelememiştir.

    Parasal sorunları aşabilmeleri çok zordur.

    Almanya'nın Türkçe dilli halkı “okuyan yazan” bir halk olamadıkça bu alanda iş yapabilmek olası değildir.

    Bu nedenle de yine Almanya'da Türkçe dilli “yazın”ın gelişmesi hem yazar, hem de okuyacak kişi sayısı açısından çok zor gözükmektedir.
   Tüm bunların sonucu olarak da Türkçe okur ve yazar sayısının azlığı dilin gelişmesine de olumsuz etki yapmaktadır.

     Her yaşa uygun, Almanya toplumunun özelliklerini yansıtabilen yayınların olmaması da yine okunacak bir şeyler bulamamaları açısından da dilin gelişmesini olumsuz etkilemektedir.

     Özellikle çocuklar en küçük yaşlardan başlayarak kendi düzeylerinde Türkçe kitaplara sahip olabilmelidirler.

     Çocuğun yaşı ilerledikçe yine kendilerine uygun yapıtları bulabilmelidirler. Ama şu an bu durma hiç de iyi bir tablo göstermemektedir.
  Türkçe kitapların satıldığı kitapçılar çok az sayıda ve yalnızca büyük kentlerdedir.    

    Tüketicinin ulaşabilmesi ve günlük yaşamına kitabı yerleştirebilmesi güçtür.

    Ancak posta yolu ile ısmarlama olasıdır.

    Bu da doğal olarak birçok yan işi beraberinde getirdiği için uygulanamamaktadır.

    İnternetten yapılan kitap satışlarının Almanya’da da yapılabilir olması çok sevindiricidir.

    En büyük yakınma kitap fiyatlarının Almanya’da çok yüksek olmasıdır.

    Takip edilen indirimler kitap sahibi olmayı artıracaktır.
  Sevindirici olan bir nokta ise hemen hemen tüm kent kütüphanelerinde Türkçe dilli kitapların da bulunmasıdır.

   Gerek çocuklar gerekse de yetişkinler için ayrı ayrı bölümlerde okurunu bekleyen bu kitapların artmasının tek yolu bu kitapların okunması ve istemde bulunulmasıdır.

   Ne kadar çok istek olursa o kadar çok kitap sağlanacaktır.

   Son dönemde özellikle üçüncü kuşakta kütüphanelerden yararlanma oranı çok artmıştır.

   Bu da çok sevindirici bir olgudur.
  Burada eklenmesi gereken bu çocukların ve gençlerin Türkçe kitaplara da yönlendirilmesidir.

   Okuma alışkanlığı küçük yaşta kazanılır.

   Bu konuda anne ve babalar daha duyarlı olmalıdır.

   Çocukların çok erken yaşlarda kendi kitapları, kitaplıkları olmalıdır.

   Kitap almak ve okumak bir alışkanlık, bir yaşam kültürü olmalıdır.

   Aile özellikle çocukları ile birlikte kütüphaneye gidip tüm olanakları göstermelidirler, birlikte okumalıdırlar.

   Günlük yaşamlarında kütüphane ziyareti yer alabilmelidir.
  Hemen hemen her okulda bir okul kitaplığı vardır ve burada her sınıfın düzeyine göre çocuk kitapları vardır.

   Bunlar da Almanca'dır.

   Anne ve babalar, "Okul Aile Birliklerinde" yer alıp, okul kitaplıklarında Türkçe kitapların da bulunmasını sağlamalıdırlar.

   Böylelikle de hem o çocukların doğal anadili hakkına saygı gösterilmiş olunur, hem de çok ekinli bir okul yaşamına katkıda bulunulur.

   Çocuk kendi anadilinde yazılmış yaşına uygun kitapları okudukça daha sağlıklı bir iç dünyaya kavuşur; kişiliği daha olumlu gelişir.

   Bunların gerçekleşmesi ise yalnızca anne ve babaların duyarlı ve bilinçli olmasına bağlıdır.

   Her bir Türk’ün evinin en güzel köşesinde artık bir kitaplık olmalıdır.

   Ve orada Türkçe kitaplar da güzelce yerini almalıdır.

   Alman devlet okullarında TÜRKÇE dersleri yasal ve her türlü hak ve sorumluluklara sahip bir ders olarak yer almalıdır.

   Bu bir olanak ve hak olarak, bir zenginlik olarak kavranmalıdır ve bunun da mücadelesi verilmelidir.

   Alman eğitim bakanlıkları kendi eyaletleri içerisinde bulunan okullarda TÜRKÇE dersleri için ders programları yapmalıdır.

   Bu dersleri verecek Türk öğretmenler de tabii ki burada da yetiştirilebilir.

   TÜRKÇE derslerinin sayısı ve öğrencilerin katılımı yaygınlaştıkça da buna paralel olarak TÜRKÇE kitaplar hazırlanacak ve yayınevleri bu alanda çalışmalar yapacaklardır.

   Göç ve göçmenlik, azınlık, yabancılık gibi olduklardan yola çıkarak başarılı, sağlıklı ve huzurlu yurttaşlar olabilmenin yolu kitap okumaktan ve de özellikle kendi anadilinde kitaplar okumaktan geçer.

   Biz de “kitaplarla yaşamak” düşüncesine ve kültürüne girebilmeliyiz.

  Bu da bize hem bir mutluluk hem de bir zenginlik verecektir.

    Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 25 Şubat 2000 Cuma  

      (Yeniden düzenleme 20.12.2017)