. BİR EGE KASABASINDAN
...
İlk gelişim ailemle birlikte ben 1 yaşımda iken olmuş.
Fotoğrafım
var deniz kıyısında....
Son
gidişim ise bu gün oldu...
Ve
gençliğimin yazları Ömerağa'da, Ömer Tatil Kamp'ında geçti...
O
küçük kasabanın çarşılarında, köftecilerinde, kumsalında, denizinde… çok uzun
yıllarım, zamanı geçti.
Daha
sonra da uzun yıllar kendi evimizde oturduk...
Az da
olsa arkadaşlarım, dostlarım oldu zamanında…
Şu an
inanın, içim yanıyor bu gelinen duruma bakınca...
Bir
toplum, bir belediye, insanlar, yetkililer, amirler, memurlar... bir beldeyi
nasıl bu denli yaşanamayacak bir duruma getirebilirler...
Her
yer, ama her yer, yeni yeni de dağlar tepeler... hep beton, hep inşaat oldu.
Her
yer bina ve de her yer boydan boya, aşağıdan yukarıya siteler, siteler… MİLLİ
PARK'a değin her yer…
Ne
geçilecek bir yol var artık ve de girilecek bir deniz....
Kent
merkezi ise bir başka sorun… yolda yürümek gerçekten bir beceri istiyor.
Gezip,
dolaşabilecek ne bir yer kaldı, ne bir yol, ne de bir park, oturup
dinlenilecek, hava alınacak…
İç
göç bir yandan, beklentileri yüksek olan dışarıdan gelip, yerleşenler…
Nerde
o eski küçük ve kendine göre çarşısı, esnafı olan Ege kasabası… hem de oraya
çok uzaklardan gelip yerleşmiş eski insanları…
Bu
kötü yapılaşma ve çarpık, akıl dışı kentleşme ile nereye varılabilecek....
Nasıl
yaşanılabilecek?
Herkes
görüyor, izliyor:
- Avrupa'da,
bilmem nerede kentler, köyler öyle bir korunmuş ki 500-600 yıllık binalar var,
değişmeden korunmuş ve içinde oturuluyor....
Kent
meydanı, çarşısı hep bu sokaklarla çevrili.
Zaten
artık oralara gidip, gören insanlarımız da çok sayıda....
Biliyorum
çok saçma şeyler yazdım.
Affedin!
Bugün
geri döndüğümde ruhum o denli yara almıştı ve de bunalmıştım ki…
Bunu
anlatacak kimse de yoktu ortalıkta, ben de "yazarsam belki birazcık da olsa,
içimi dökmüş olurum" diye düşündüm.
Bir
turizm masalı ile büyütülmüş kuşaklardan olanlardanım.
. "Turist gelecek, para bırakacak, esnaf
da kazanacak, buraları çok meşhur olacak, bütün dünya duyacak, gelip buraları
gezecekler, tatil yapacaklar…"
İşte
buyrun, ne turizm tam oldu, ne de çağdaş ve uygar bir kentleşme…
Buraya
gelip yerleşen ve zamanla da çoluk çocuğu ile nüfusu gittikçe artıran saygı değer
halkımız, varsılı, yoksulu ile yeni "adalılar" buralardan buradaki
yaşamdan hoşnutlar mı, bilemiyorum.
Zaten
öyle pek bunları düşünen, araştıran, inceleyen de yoktur…
Kime
yaradı tüm bu işler, kimler bu yapılanlardan çok memnun oldu, bilemiyorum,
zaten bunu bilmek, ölçüp-biçmek devletimizin görevi ve sorumluluğu…
Ne
olur, kızmayın hemen beni bağışlayın, böyle boş konuları yazıyorum arada bir..
Evet,
siz aradan bana "yanıt" vermek isteyen:
Sesini
uzaktan da olsa duydum:
-
Sanki başka kasabalar, o eski kentler de ayni durumda değil mi, dediğinizi
duydum…
. İşte böyle dediğinizi duyar gibi oldum:
- Bize
ne yaa…
- Başka
işin mi yok senin!
- Sana
ne!
. Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 25.05.2023, MŞ.