. EN İYİ "DEVLET MODELİ" NASIL
OLMALIDIR?
Demokrasinin
temel ilkelerine uygunluk sağlanmak zorundadır:
Devlet başkanı ve
parlamento üyeleri halk tarafından seçilmelidir. (Halkın Egemenliği)
Yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirinden bağımsız olması
ve karşılıklı denetim mekanizmalarının işlemesi gerekir. (Güçler Ayrılığı)
"Devlet
Başkanı" belirli bir süre için halk tarafından doğrudan seçilir olmalıdır.
"Devlet
Başkanı" sembolik ve temsili bir rol üstlenir:
Ülkenin
birliği ve bütünlüğünü temsil eder, uluslararası ilişkilerde ülkeyi tanıtır.
"Devlet
Başkanı" yasama üzerinde denetleyici bir rolü olabilir:
Yasaları
veto etme veya onaylama gibi yetkilere sahip olabilir.
"Başbakan" parlamentonun güvenoyu ile göreve gelir:
Genellikle parlamentoda çoğunluğu olan partinin lideri tarafından seçilir.
Başbakan
hükümetin başı ve yürütmenin sorumlusudur: Bakanlar kurulunu oluşturur ve
hükümetin politikalarını belirler.
Başbakan
parlamentoya karşı sorumludur: Güvenoyu alması ve politikalarını parlamentoda
savunması gerekir.
Bakanlar Kurulu "başbakan" tarafından oluşturulur:
Başbakan, farklı alanlarda uzman bakanları seçerek hükümeti oluşturur.
Bakanlar
Kurulu yürütme organının karar organıdır: Hükümetin kararlarını alır ve
uygular.
Bakanlar Kurulu parlamentoya
karşı sorumludur:
Bakanlar,
kendi alanlarıyla ilgili olarak parlamentoya karşı sorumludurlar.
Farklı siyasi görüşlerin temsil edilmesi ve rekabetin olduğu bir
siyasi sistem olmalıdır. (Çoğulculuk)
Bütün
yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin güvence altında olması gerekir. (Temel
Hak ve Özgürlükler)
Demokratik ilkeler,
sosyal adalet, hukukun üstünlüğü ve güçler ayrılığı gibi temel değerlerin
gözetilmesi, ülkenin geleceği için vazgeçilmezdir.
Türkiye
Cumhuriyeti Devleti Anayasası'nda ideal devlet modeline uygun düşen birçok
madde ve tanımlama vardır.
Sorun bu anayasanın "içeriği ve hedefleri" ile uygulamaya
tam olarak yansıtılmamasıdır.
1982
Anayasası, Türkiye'yi demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak
tanımlamasına rağmen, uygulamada bu ilkenin tam anlamıyla hayata geçirildiği
konusunda çeşitli görüşler bulunmaktadır.
Türkiye'nin tarihsel,
kültürel ve coğrafi özellikleri, siyasi deneyimleri ve toplumsal yapısı göz
önüne alındığında, "ideal devlet modeli" şu özelliklere sahip
olabilir:
Halkın
egemenliği, çoğulculuk, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması,
şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi ilkelerin hakim olduğu bir yönetim sistemi
olan demokrasi her türlü kural ve ilkesi ile, kurumlarıyla birlikte
uygulanmalıdır.
Herkes için eşitlik ve adalet, hukukun üstünlüğü, bağımsız yargı
ve insan haklarına saygı gerçekleştirilmelidir.
Toplumsal
adaleti sağlamak amacıyla ekonomik ve sosyal hakların güvence altına alınması,
eğitim, sağlık gibi temel hizmetlere erişimin kolaylaştırılması ile birlikte
sosyal devlet yapılanması gerçekleştirilmelidir.
"Yasama, yürütme
ve yargı" güçlerinin birbirinden bağımsız olması ve karşılıklı denetim
mekanizmalarının işlemesi acilen uygulanmalıdır.
Adaletin sağlanması ve herkesin kanun önünde eşit olması,
toplumsal barışın temel şartlarından biridir.
Hukukun
üstünlüğü, demokrasinin temel taşlarından biridir.
Keyfi
uygulamaların önüne geçerek, bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunmasını
sağlar.
Türkiye'de hukukun üstünlüğü ilkesi, uzun yıllardır tartışılan
ve siyasi tartışmaların merkezinde yer alan önemli bir konudur.
Yargı
kararlarının siyasi etkilenmeler altında olduğu yönünde eleştiriler
bulunmaktadır.
Adalet sistemindeki yavaşlık, gecikmeler ve güvensizlikler bir
an önce ortadan kaldırılmalıdır.
Adaletin
gecikmesi, yurttaşların güvenini zedeler ve hukukun üstünlüğü ilkesini
zayıflatır.
Bazı
alanlarda keyfi uygulamaların olduğu ve hukukun eşit uygulanmadığı yönünde
görüşler bulunmaktadır ki bu durum çok büyük sorunlar yaratabilir ve de
tehlikelidir.
Türkiye'de hukukun
üstünlüğü ilkesinin tam anlamıyla hayata geçirilmesi, ülkenin demokratikleşmesi
ve gelişmesi için büyük önem taşımaktadır.
Bu
amaçla, "yargının bağımsızlığı", adalet sisteminin etkinliği, basın
özgürlüğü ve sivil toplumun güçlendirilmesi gibi konularda önemli adımlar
atılması gerekmektedir.
Basın üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması ve medyanın,
gazetecilerin özgürce haber yapmasına izin verilmesi gerekir.
Herkesin "yasalar önünde eşit" olması ilkesinin uygulamaya
geçirilmesi ve ayrıcalıklı gruplara imkan "tanınmaması" gerekir.
Yargının siyasi
etkilerden "arındırılması" ve kararlarını "vicdanen ve kanuna"
göre vermesi için gerekli koşulların sağlanması gerekir.
Adalet
sistemindeki gecikmelerin çözümü, sadece yargı sisteminin değil, aynı zamanda
tüm toplumun ortak sorumluluğudur.
Adalet sistemindeki "bürokratik engellerin"
kaldırılması ve yargılamaların daha hızlı sonuçlandırılması gerekir.
Bu
sorunlarla mücadele etmek için "siyasi irade", "hukuki
düzenlemeler" ve "toplumsal duyarlılık" bir araya
getirilmelidir.
Devlet ile din
işlerinin ayrılması, vicdan özgürlüğü ve farklı inançlara eşit mesafede durma
olan "laiklik" ilkesi gerçek anlamda uygulanmalıdır.
Halk
tarafından seçilen temsilcilerin oluşturduğu bir meclis tarafından yürütülen ve
hükümetin meclise karşı sorumlu olduğu bir parlamenter sistem.
Farklı siyasi görüşlerin temsil edildiği ve rekabetin olduğu bir
çok partili sistem vardır ve uygulanmaktadır.
Yurttaşların
"kendiliğinden" örgütlendiği ve "devleti denetleyen" sivil
toplum kuruluşlarının etkin olduğu bir yapının oluşması demokratik sisteme
büyük katkı sağlar.
Ülkenin etnik, dini ve kültürel çeşitliliğinin korunması ve
farklı kimliklerin bir arada yaşamasına olanak tanıyan bir anlayış olan ulus
devlet, üniter yapı korunmalı ve güçlendirilmelidir.
AB üyeliği sürecinde
kazanılan demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi kazanımların
korunması ve geliştirilmesi ama bir yandan ülkenin bağımsızlık ilkesinin de korunması
gereklidir.
Yabancı
ve yerli yatırımcılar için hukukun öngörülebilirliği ve güvenilirliği büyük
önem taşır.
Hukukun
üstünlüğü, "yatırımların güvence altına" alınması için gerekli bir
koşuldur.
Yatırımlar, ekonomik ve finansal güç olmak için ise "milli
iktisat" modeli Türkiye'ye çok daha yararlılıklar sağlayacaktır.
Sivil
toplum kuruluşlarının çalışmalarının desteklenmesi ve toplumun "denetleyici"
gücünün güçlendirilmesi gerekir.
Türkiye'de yasa dışı
yapılanmalar, ülkenin siyasi, sosyal ve ekonomik yapısını olumsuz etkileyen
ciddi bir sorundur.
Bu
yapılanmalar, farklı amaçlarla ve yöntemlerle hareket ederek, devletin
otoritesini zayıflatmaya, toplumda güvensizliği artırmaya ve ülkenin
kalkınmasına engel olmaya çalışmaktadır.
Yasa dışı yapılanmalara ciddi ve güçlü mücadele yapılmalıdır.
Türkiye'de
siyasi istikrar, ekonomik büyüme ve bölgesel güç olma gibi önemli kazanımlar
elde edilmesine rağmen, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve basın
özgürlüğü gibi konularda yaşanılan büyük sorunlarla ciddi ve acil mücadele
edilmelidir.
Bu sorunların çözümü
için siyasi uzlaşma, toplumsal dayanışma ve kurumsal reformlar gerekmektedir.
Bu
yazım kısa bir "genel değerlendirme" olup Türkiye'nin karmaşık siyasi,
ekonomik ve sosyal yapısını tam olarak yansıtmayabilir.
Olmasını bekleyebileceğimiz "en ideal" model ne olmalıdır, diye düşünmek üzere hazırlandı.
. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,
2025.01.24, MŞ.
. (Araştırma ve
değerlendirme yazım)