24 Ocak 2025 Cuma

EN İYİ "DEVLET MODELİ"

.   EN İYİ "DEVLET MODELİ" NASIL OLMALIDIR?
Demokrasinin temel ilkelerine uygunluk sağlanmak zorundadır:
Devlet başkanı ve parlamento üyeleri halk tarafından seçilmelidir. (Halkın Egemenliği)
Yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirinden bağımsız olması ve karşılıklı denetim mekanizmalarının işlemesi gerekir. (Güçler Ayrılığı)
"Devlet Başkanı" belirli bir süre için halk tarafından doğrudan seçilir olmalıdır.
"Devlet Başkanı" sembolik ve temsili bir rol üstlenir:
Ülkenin birliği ve bütünlüğünü temsil eder, uluslararası ilişkilerde ülkeyi tanıtır.
"Devlet Başkanı" yasama üzerinde denetleyici bir rolü olabilir:
Yasaları veto etme veya onaylama gibi yetkilere sahip olabilir.
"Başbakan" parlamentonun güvenoyu ile göreve gelir: Genellikle parlamentoda çoğunluğu olan partinin lideri tarafından seçilir.
Başbakan hükümetin başı ve yürütmenin sorumlusudur: Bakanlar kurulunu oluşturur ve hükümetin politikalarını belirler.
Başbakan parlamentoya karşı sorumludur: Güvenoyu alması ve politikalarını parlamentoda savunması gerekir.
Bakanlar Kurulu "başbakan" tarafından oluşturulur: Başbakan, farklı alanlarda uzman bakanları seçerek hükümeti oluşturur.
Bakanlar Kurulu yürütme organının karar organıdır: Hükümetin kararlarını alır ve uygular.
Bakanlar Kurulu parlamentoya karşı sorumludur:
Bakanlar, kendi alanlarıyla ilgili olarak parlamentoya karşı sorumludurlar.
Farklı siyasi görüşlerin temsil edilmesi ve rekabetin olduğu bir siyasi sistem olmalıdır. (Çoğulculuk)
Bütün yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin güvence altında olması gerekir. (Temel Hak ve Özgürlükler)
Demokratik ilkeler, sosyal adalet, hukukun üstünlüğü ve güçler ayrılığı gibi temel değerlerin gözetilmesi, ülkenin geleceği için vazgeçilmezdir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası'nda ideal devlet modeline uygun düşen birçok madde ve tanımlama vardır.
Sorun bu anayasanın "içeriği ve hedefleri" ile uygulamaya tam olarak yansıtılmamasıdır.
1982 Anayasası, Türkiye'yi demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlamasına rağmen, uygulamada bu ilkenin tam anlamıyla hayata geçirildiği konusunda çeşitli görüşler bulunmaktadır.
Türkiye'nin tarihsel, kültürel ve coğrafi özellikleri, siyasi deneyimleri ve toplumsal yapısı göz önüne alındığında, "ideal devlet modeli" şu özelliklere sahip olabilir:
Halkın egemenliği, çoğulculuk, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi ilkelerin hakim olduğu bir yönetim sistemi olan demokrasi her türlü kural ve ilkesi ile, kurumlarıyla birlikte uygulanmalıdır.
Herkes için eşitlik ve adalet, hukukun üstünlüğü, bağımsız yargı ve insan haklarına saygı gerçekleştirilmelidir.
Toplumsal adaleti sağlamak amacıyla ekonomik ve sosyal hakların güvence altına alınması, eğitim, sağlık gibi temel hizmetlere erişimin kolaylaştırılması ile birlikte sosyal devlet yapılanması gerçekleştirilmelidir.
"Yasama, yürütme ve yargı" güçlerinin birbirinden bağımsız olması ve karşılıklı denetim mekanizmalarının işlemesi acilen uygulanmalıdır.
Adaletin sağlanması ve herkesin kanun önünde eşit olması, toplumsal barışın temel şartlarından biridir.
Hukukun üstünlüğü, demokrasinin temel taşlarından biridir.
Keyfi uygulamaların önüne geçerek, bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunmasını sağlar.
Türkiye'de hukukun üstünlüğü ilkesi, uzun yıllardır tartışılan ve siyasi tartışmaların merkezinde yer alan önemli bir konudur.
Yargı kararlarının siyasi etkilenmeler altında olduğu yönünde eleştiriler bulunmaktadır.
Adalet sistemindeki yavaşlık, gecikmeler ve güvensizlikler bir an önce ortadan kaldırılmalıdır.
Adaletin gecikmesi, yurttaşların güvenini zedeler ve hukukun üstünlüğü ilkesini zayıflatır.
Bazı alanlarda keyfi uygulamaların olduğu ve hukukun eşit uygulanmadığı yönünde görüşler bulunmaktadır ki bu durum çok büyük sorunlar yaratabilir ve de tehlikelidir.
Türkiye'de hukukun üstünlüğü ilkesinin tam anlamıyla hayata geçirilmesi, ülkenin demokratikleşmesi ve gelişmesi için büyük önem taşımaktadır.
Bu amaçla, "yargının bağımsızlığı", adalet sisteminin etkinliği, basın özgürlüğü ve sivil toplumun güçlendirilmesi gibi konularda önemli adımlar atılması gerekmektedir.
Basın üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması ve medyanın, gazetecilerin özgürce haber yapmasına izin verilmesi gerekir.
Herkesin "yasalar önünde eşit" olması ilkesinin uygulamaya geçirilmesi ve ayrıcalıklı gruplara imkan "tanınmaması" gerekir.
Yargının siyasi etkilerden "arındırılması" ve kararlarını "vicdanen ve kanuna" göre vermesi için gerekli koşulların sağlanması gerekir.
Adalet sistemindeki gecikmelerin çözümü, sadece yargı sisteminin değil, aynı zamanda tüm toplumun ortak sorumluluğudur.
Adalet sistemindeki "bürokratik engellerin" kaldırılması ve yargılamaların daha hızlı sonuçlandırılması gerekir.
Bu sorunlarla mücadele etmek için "siyasi irade", "hukuki düzenlemeler" ve "toplumsal duyarlılık" bir araya getirilmelidir.
Devlet ile din işlerinin ayrılması, vicdan özgürlüğü ve farklı inançlara eşit mesafede durma olan "laiklik" ilkesi gerçek anlamda uygulanmalıdır.
Halk tarafından seçilen temsilcilerin oluşturduğu bir meclis tarafından yürütülen ve hükümetin meclise karşı sorumlu olduğu bir parlamenter sistem.
Farklı siyasi görüşlerin temsil edildiği ve rekabetin olduğu bir çok partili sistem vardır ve uygulanmaktadır.
Yurttaşların "kendiliğinden" örgütlendiği ve "devleti denetleyen" sivil toplum kuruluşlarının etkin olduğu bir yapının oluşması demokratik sisteme büyük katkı sağlar.
Ülkenin etnik, dini ve kültürel çeşitliliğinin korunması ve farklı kimliklerin bir arada yaşamasına olanak tanıyan bir anlayış olan ulus devlet, üniter yapı korunmalı ve güçlendirilmelidir.
AB üyeliği sürecinde kazanılan demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi kazanımların korunması ve geliştirilmesi ama bir yandan ülkenin bağımsızlık ilkesinin de korunması gereklidir.
Yabancı ve yerli yatırımcılar için hukukun öngörülebilirliği ve güvenilirliği büyük önem taşır.
Hukukun üstünlüğü, "yatırımların güvence altına" alınması için gerekli bir koşuldur.
Yatırımlar, ekonomik ve finansal güç olmak için ise "milli iktisat" modeli Türkiye'ye çok daha yararlılıklar sağlayacaktır.
Sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarının desteklenmesi ve toplumun "denetleyici" gücünün güçlendirilmesi gerekir.
Türkiye'de yasa dışı yapılanmalar, ülkenin siyasi, sosyal ve ekonomik yapısını olumsuz etkileyen ciddi bir sorundur.
Bu yapılanmalar, farklı amaçlarla ve yöntemlerle hareket ederek, devletin otoritesini zayıflatmaya, toplumda güvensizliği artırmaya ve ülkenin kalkınmasına engel olmaya çalışmaktadır.
Yasa dışı yapılanmalara ciddi ve güçlü mücadele yapılmalıdır.
Türkiye'de siyasi istikrar, ekonomik büyüme ve bölgesel güç olma gibi önemli kazanımlar elde edilmesine rağmen, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve basın özgürlüğü gibi konularda yaşanılan büyük sorunlarla ciddi ve acil mücadele edilmelidir.
Bu sorunların çözümü için siyasi uzlaşma, toplumsal dayanışma ve kurumsal reformlar gerekmektedir.
Bu yazım kısa bir "genel değerlendirme" olup Türkiye'nin karmaşık siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını tam olarak yansıtmayabilir.
Olmasını bekleyebileceğimiz "en ideal" model ne olmalıdır, diye düşünmek üzere hazırlandı.
.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.01.24, MŞ.
.      (Araştırma ve değerlendirme yazım)