. - Türkİye
kazanabİlİrdİ .
Milli takıma gelen, seçilen oyuncular
hem çok deneyimlidir, hem de beceriklidir.
Geldikleri yerlerden çok paralar
almışlardır ve de kendi kulüplerine çok paralara mal olmuşlardır.
Hepsi de profesyoneldir, bu işi bir
meslek olarak yaparlar ve büyük sorumluluklar taşırlar.
Onların başındaki yönetici kadro da
her şeyi bilir ve öğretir.
Milli futbolcu Merih Demiral'ın, 2024
Avrupa Futbol Şampiyonası son 16 turunda Avusturya'yı 2-1 mağlup ederek çeyrek
finale yükseldiğimiz maç sonrası yaptığı 'bozkurt işareti' hakkında çıkan
tartışmalar her yere yayıldı.
Almanya'da "ülkücü
gençler-ülkücüler ile ilgili algı ve de Anayasayı Koruma Örgütü'nün kararları
bellidir (Bakınız: https://www.verfassungsschutz.de) (=Die „Grauen Wölfe“ in
Deutschland).
UEFA'nın yönetmeliği ve uyulması
gereken kurallar da bellidir.
ÜLKÜCÜ geçler daha önceki olaylara,
onların sertlik, şiddet kullanmalarına bağlı olarak yorumlanmış ve değerlendirilmiştir.
Alman devletince ve toplumunca "aşırı
sağcı, şiddet yanlısı gruplar" olarak tanımlanıp, belgelenmiştir.
Elle yapılan "Bozkurt işareti"
ise Türkler arasında siyasi partilerin özellikle de MHP'nin kullandığı bir siyasi
işarettir.
Bizim bu "el işaretini"
duruma göre genelleştirip, tüm Türkler de bunu kabul eder dememiz ise çok doğru
değildir.
Tüm bunları "bilmesine rağmen"
futbolcu Merih Demiral'ın ceza alacağını bile bile açıkça "Bozkurt - el
işareti" yapmasını anlamak çok zordur; üzerinde çok iyi düşünmek gerekir.
Milyonlarca "coşkun taraftar"
ne yazık ki olaylara bu "yönüyle bakmıyor".
Herkes Türklük ve Bozkurt sevgisi ve
geçmişi… olarak algılayıp bir Türkiye, Türklük olarak kabul edip, coşuyor ve
maçı kazanmak istiyor.
İki maç ceza alan oyuncu son maça
katılamıyor ve maçın kaderi değişiyor, katılsa
idi belki de kazanabilecek olan Türkiye milli takımı son anda 2:1
yeniliyor.
Tüm bu durumu çok ciddi bir biçimde
anlayıp, kavrayıp, değerlendirmek yerine yine de Türk taraftarlar çok büyük bir
sessizlikle durumu kabul ediyor ve takıma büyük teşekkürler sunuyor.
-"Teşekkürler çocuklar! diye
manşet atıp, yazıyor gazeteler…
Bu oyuncular sanki "gönüllü,
fedakar ve amatör" sporcular ve yalnızca "vatan için, millet için"
o sahaya çıktılar ve ellerinden gelen her şeyi yaptılar, ama kader işte…
olmadı..
Futbolu pek izlemeyen ve büyük bir
taraftar olmayan herkes bile iyi bilir ki dünyada "profesyonel
futbol" en güçlü olandır ve çok iyi yetiştirilen oyuncular ve teknik
kadroları vardır ve de milyar dolarlık paralar döner, oyunculara milyon
dolarlık paralar ödenir.
Çok açıkça biliyoruz ki yine milyonlarca taraftar, her kesimden
tüm yaşamları boyunca bu tür sporlara, özellikle de en başta futbola çok büyük
ilgi duyarlar ve tüm zamanlı olarak izlerler, coşarlar, sevinirler,
öfkelenirler, paralar harcarlar.
Onlar için tüm yaşam "her zaman yenmek ve yenilmek, ama
ille de kazanmaktır" ve de bu büyük kitle hep, mutludur ve de
"fanatik"tir.
Yapacak bir şey yok, bu fanatik kitle ve çevresi, futbol
taraftarları "kendilerinden beklenilen" türde düşünür ve davranır.
Tüm toplum her şeyi ile, "baştan aşağıya, milleti ile,
devleti ile" bu işin içindedir ve koca bir "sürü psikolojisi"
ile davranır, duygulanır, koşuşturur ve gündemi doldurur…
Sağlıklı bir bakış açısı ile durup, düşündüğümüzde üzerinde
durulacak pek çok soru vardır ve bu sorular öyle yerinde durur, sıradan
insanlar pek de işin içine girip, incelemez ve araştırmaz bile…
Tüm bu "olaylar, oyunlar, oyuncular, maçlar,
organizasyonlar, kulüpler" v.b. kaça mal olur, ne paralar harcanır,
ülkemize, bize milli gelire olan yükü nedir, örneğin bu "profesyonel
futbol bize kaça patlar?"
Olsun, "biz her şeyi bırakır, yine de takımımız için
koştururuz, o bizim dünyamızdır" diyen milyonlarca insan bulunmaktadır.
Bu taraftarlar, çeşitli kesimlerden insanlar ne dünyanın en
önemli sorunlarından, ne de ülkenin en acil ve de yaşamsal sorunlarından dolayı
fazla düşünmezler ve hatta "bir araya bile gelmezler".
İşte profesyonel, paralı sporların, futbolun gücü ve kitleler
üzerindeki etkisi ve de görevi budur…
Zaten bunu da kimseye anlatamazsınız…
. "Dünyayı biz mi kurtaracağız, ben kendi keyfime bakarım…"
derler…
. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2024.07.07, MŞ: