"MUHABBET"
ÜZERİNE
Boş, boş oturup, "boş muhabbet" yapmak
üzerine bir "sohbet" etsek, nasıl olur?
· Bunu ilk duyduğunuzda hemen kızmak ve olumsuz algılamak çok doğal.
· Biraz açarak konunun içerisine girsek nasıl olur?
· Ama yine de ilk adımda söyleyelim ki, "boş oturmak ve boş muhabbetler" pek de
yararlı değildir ve çok da önerilmez...
· Şimdi şöyle bir duralım ve yavaş, yavaş şu "muhabbet" işini bir genişletelim:
· Hemen, hemen her toplumda ve de belki de dünyanın her bir yanında var olan bir durum bu aslında...
· Birkaç kişi, ama çok tanıdık ve çok iyi anlaşan "arkadaşlar" yazılı bir takvimi olmayan
zamanlarda ve genelde de hep bildikleri yerlerde bir araya gelirler.
· Konuşmalarında kullandıkları "ortak bir dil" vardır.
· Bu dil onların ortak kültürlerinin ve mensubu oldukları mahallenin "ortak iletişim" dilidir.
· Beden dili ve de bu kullanılan dil çok uyumlu bir beraberlik içindedir.
· Nerede ne ve nasıl söylenilecek, vurgulamalar nasıl yapılacak, kim, kime nasıl davranacak... hepsi hiç bir
yerde yazılı olmamasına rağmen bellidir.
· Yıllardır birlikte geçirilen zaman, paylaşıla ortak
"mekan"lar, herkesin birlikte tanıdığı kişiler... hep bellidir ve kesin bilinir. · Herkesin kendine göre bir
yeri, bir "seviyesi" vardır.
· Bazen de durum bir "had" meselesidir: · "Haddini
bileceksin" gibi çizgiler vardır, ne demek istenildiği hemen anlaşılır!
· Yaşanılan yer, içinde bulunulan zaman, ortak çevre, ortaklaşa alınan beğeniler "zevk"ler...
·
Müzik denilince anlaşılan ortak beğeniler, birlikte hemen "dile
getirilebilen" parçalar...
· "Vay be" diye başlanılan tümceler....
· "Ya neydi o ... ? diye başlanılan muhabbet açıcı sorular....
· Yılların getirdiği tanışıklıklar, ortak yaşanmışlıklar, ortak acılar ve sevinçler... ile yoğrulmuş bir ortak kültür....
· Toplumsal ve ekonomik açıdan, toplumdaki basamaklardan, sınıflarda... bakıldığında ise "temel yapı" hep ayni gibidir...
· Bir ortak iletişim dili vardır kullandıkları bir de onları bir arada tutan ortak geçmiş ve yaşanmışlıklar.....
· Ayni mahallenin insanları olmak, ayni okulda okumak, askerliği birlikte yapmak.... gibi
yere bağlı ortaklıklar ve ortak dil, ortak düşünce ve davranışlar bir ömür boyu sürer gider.
· Coğrafi, yerel bileşkelerin dışında bir başka alan daha vardır ki, o da düşünsel, ideolojik, siyasi
bir ortak zeminde buluşmadır.
· Bu mahallede yer alanlar birbirlerini "yüz
yüze" tanımasalar bile ortak tanıkları olan edebi, siyasi kişilikler, sanatçılar... onların ortak kültürünü oluşturur.
· Ne zaman ve nerede olurlarsa olsunlar bu "ayni mahallenin
çocukları ortak frekanslarla iletişimlerini sağlayıp muhabbete geçebilirler.
· Öyle çok ciddi ve içerikli, derinlikli konular pek onları açmaz. · İlk girizgah bölümünden sonra ise ilk ciddiyet yerini daha sıcak ve de azıcık gevşek muhabbete bırakır.
· Artık laf atmalar, şakalar, benzetmeler, birazcık dil uzatmalarla
"ortak" dil ve kültür kendini gösterir ve kişiler bundan hoşlanıp, zevk alırlar.
· İçlerinden birisi çıkıp da azıcık ciddi ve de üst çizgiden
bir bilimsellik falan sunmak istese, diğerlerinden birisi onu güzelce
yumuşatıp, tekrar kendi çizgilerine çeker.
· Bu halle işi birliktelik, sohbet ve davranış, düşünme biçimi temelde bir "sürü-kitle
psikolojisi"ni de oluşturmuş olur....
· Birbirlerini izlerler, örnek almalar, taklit etmeler hep o içinde
bulundukları çemberden kaynaklanır.
· Dışarıdan birlerini de pek içlerine almazlar, onları kabullenmekte zorlanırlar.
· Olur ya birisi tesadüfen de olsa "mahalle"ye düşse,
ilk olarak ona mesafeli davranırlar, karşıdan gözlerler ve birazcık da sınava sokarlar...
· Ayni mahallenin çocukları artık bir tür "taraftar" grubu gibi olmuştur, birbirlerini korurlar ve
gerekirse karşı tarafa karşı müdafaaya geçerler. (partizanlık)
· Bu genel durumun "dışında" kalan "bireycil" yaşayanlar, bir mahallesi
olmayanlar ise kendi kendilerini yönlendirmiş olanlardır ve de çok daha özgür ve seçicidirler.
· Kitle psikolojisi ve özellikleri ve bunu kullanma durumu ise son
iki yüz yıldır epey bilinmektedir.
· Bu özelliklerin en çok bilerek kullanıldığı alanlar sinema, TV ve sosyal
medyadır. Zihin yönetimindeki en işe yarar yöntem de budur.
· Film karelerini içerisine, konuşmaların arasına, giyim-kuşama, takılara yerleştirilen "unsur"lar ile kitleleri
etkileyip ortak bir çekim yaratmak istenilir. Buna da subliminal
etki (mesaj) denir. "
"" - Kitle psikolojisi olarak tanımlanan,
kitlelerin sosyal ve psikolojik davranış ve tutum özellikleri, 19.
yüzyılda, özellikle ünlü Fransız
sosyal bilimci Gustave Le Bon, Gabriel Tarde, Alman psikolojisi ekolünün
öncülerinden Sigmund Freud ve İngiliz psikolog William Mc
Dougall tarafından incelemiş
ve analiz edilmiştir.
"""" - Bu yazarlar, toplumsal bir olay
çerçevesinde cereyan eden kitle hareketlerinin psikolojilerini incelemişler;
farklı kültürel ve sosyal değerlere
sahip insanların bir olay çerçevesinde
bir araya gelmeleri, kitle içerisinde oluşan kolektif bilinç ve ortak
ruh ile hareket etmeleri durumunun kitle psikolojisi oluşturduğunu
ifade etmişlerdir.
"""" - Özellikle, Le Bon ve Freud'e göre,
kitle psikolojisinin temel özellikleri olan “ortak ruh”, “ortak bilinç”,
“bilinçaltı” ile hareket etme durumları,
kitle hareketlerinin en önemli psikolojik özelliklerini oluşturan
değerler arasında yer almaktadır.
""""
· Boş muhabbet de yine böylesine bir kitlesel olgudur, bazen üç beş kişi ile, bazen de çok daha geniş katılımlarla yerine getirilir.
· Yıllar geçse de, o "mahalle"den uzaklaşsalar da artık "yepyeni bir insan
oldum" da deseler, koca, koca diplomaları bile olsa, yaşamlarında o "mahalleli"
olma durumu hep etki yapmıştır. Yeni bambaşka bir mahallenin insanı gibi davranabilmeleri çok kolay olmaz.
· Mahalle değiştirmek istenildiğinde ise kabul de görmezler.
· Bizim özel alanımızın içerisinde yer bulan boş muhabbetlerden çok hoşlanmak, zevk almak durumu bir
de bakarsınız ki TV'lerde geniş kitlelere yönelik yapılır.
· Bir TV açık oturumunda izlersiniz, birileri hep konuşur, diğerleri susar, sonra onlar
konuşur... · Hemen konuşmacını hangi mahalleden olduğu anlaşılır, ne diyeceği de baştan bellidir.
· Çünkü her "kesim"in, her
"mahalle"nin tutumu, yapısı, değer yargıları, istemleri... az çok toplumda artık anlaşılmıştır.
· Bir de tüm bunların dışında kalan, sürüye katılmamış, bireyci ve de özgür ama tek
kalanlar vardır, demiştik, onlar da kendi yetişme durumlarına göre kitleler üstü,
topluluklar üstü bir istem ve görüş elde etmişlerdir.
· Onların bakış açıları ve bu tür muhabbetlerden aldıkları beğeni (zevk) çok daha başkadır.
· Sonuç olarak bakıldığında "boş konuşmak" ve "boş muhabbet" denilen
olgunun temel yapısı bunlara bağlıdır.
· Gayet doğal olarak da kişinin okumuşluğu, mesleksel eğitimi, bireysel eğilimleri ve gelişmişliği çok önemlidir ve de hep
olmalıdır.
· Yaşamına ilkesel ve analitik bakabilen kişilerin düşünme ve konuşma düzeyleri de doğal olarak çok farklı olacaktır.
· Davranışlarında ve konuşmalarında "seçicilik" hemen kendisini gösterir.
· Boş, boş konuşmaktan bir de boş muhabbetlerden ne zevk alırlar, ne de onlara
"yaklaşırlar"....
· Yaşam böyledir, insanın yaşamında ne istediği, nerelerde olduğu, kendisini nasıl "tanımladığı" hep çok önemli olmuştur.
· İnsanların çoğu zaten birbirlerinden,
kulaktan, gördüklerinden... öğrenerek yaşamlarını sürdürürler, hep birilerinin etkileri vardır üzerilerinde...
· Peki ne istemeliyiz tüm bu durumlara rağmen, diye sormuş olsak....
· Sağlıklı, mantıklı ve de aklını kullanabilen, kendini iyi yetiştirebilmiş bireylerden oluşan bir toplum oluşsa hiç de kötü olmaz!
· Bir de adil bir devlet, eşitlikli bir gelir dağılımı, huzurlu ilişkiler, güven, akılcı bir eğitim, sağlık.... olsa, ne kadar
"güzel olur" değil mi?
· İşte o güzel günlere.....
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2020.10.12, MŞ.
"""
Alternatif Politika, Cilt 7. Sayı 1. (Nisan 2015) Sayfa. 183--206.
"""