10 Ağustos 2019 Cumartesi

Günümüzün Asıl Davası Nedir?

Günümüzün Asıl Davası Nedir?
• Vatanına ve devletinin kuruluş ilkelerine sahip çıkmaktır.
• Anadiline, öz tarihine sahip çıkmaktır.
• Evrensel değerlere sahip çıkmaktır.
• Ulusal değerlerine, yer altı ve yer üstü kaynaklarına, vatan toprağına sahip çıkmaktır.
• İnsan kaynaklarına, genç insanına, çocuklarının geleceğine sahip çıkmaktır.
• Düşünebilen, aklını kullanabilen, kandırılmayan bir insan olabilmektir.
• Her türlü kaynakdan gelen zihin yönetimine dirençle karşı durabilmektir.
• Bilimde, teknikde ve doğanın kurtarılmasında gerilerde kalmakta değil, ileriye gitmekde olmakdır asıl mesele.
• Din ve inanışların ancak kişilerin özel yaşamında kendilerince karar vereceği ve özgürlüklerle sınırlandırılmış olması gerektiğini kabul edip, devletin de buna göre davranması gerektiğidir asıl tutum.
• Demokrasinin “olmazsa olmaz” olduğunun yaşamın her alanında kavranmasıyla “eşitlik ilkesiyle” ve “adil bir devlet” içinde yaşanacağının gerçekleşmesidir asıl işimiz.
• “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesinin hem devlet politikamızda hem de milletin dünya görüşünde asıl yeri almasıdır.
• Her türlü sömürüye, her türlü kandırılmaya, aldatılmaya izin vermeyen çağdaş bir devlet anlayışı ile ancak bir huzurlu, refah toplumuna erişilebilineceğinin anlaşılarak, ana hedef yapılması gerekmektedir.
• Üretimin, tarımsal ve hayvansal üretimin, endüstriyel üretimin destek görmesi ve ulusal kaynakların bu yolda kullanılarak, dışa bağımlılıkdan kurtulabilmenin hedeflenmesi gerekmektedir.
• Devlet ve kamu kurumları, belediyeler... şeffatlık kazanabilmelidir.
• Kayıt dışı sermaye ve gelir önlenmelidir.
• Vergi sistemi Türk halkının daha çağdaş bir yaşama kavuşmasını sağlamalıdır.
• Eğitimde “milli” bakış ve ilkeler yaşama geçirilmelidir.
• Özel eğitim ile eğitimin metaalaşmasının önü kesilmelidir.
• Çağdaş dünyanın gerekliliklerine göre, ama ulusal değerleri ve bilinci koruyacak bir milli maarif düzenine acilen gidilmelidir.
• Sağlıkda, eğitimde, ulaşımda, savunmada “milli” bakış açısı geliştirilmeli ve buna uygun modeller gerçekleştirilmelidir.
• Türkiye Cumhuriyeti Gazi Mustafa Kemal Atatürk yolunda, onun ilkeleri doğrultusunda kendine yeniden bir atılıma girmelidir.
• Biz milli, ulusal derken bunun her şeyden önce kana, ırka bağlı bir köktenci yaklaşım olmayıp bir “yurtsever”lik, ülkesine ve milletine en iyi hakları savunan bir görüş olarak sunduğumuz anlaşılmalıdır.
• Batı dillerinde “milliyetcilik” kavramı kendi tarihlerinden yola çıkarak nasıl ki bir faşizanlıkla yan yana görülmeğe uygunsa, ve de olumsuzluk çağrıştırıyor ise de bizde milliyetcilik Kemalist bir kavram olarak, daha çok “yurtseverlik” olarak algılanmalıdır.
• Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları kendi “devletine” ve “ülkesine”, “halkına güvenebilen, onlarla gurur duyabilen ve de mutlu olabilen bireyler durumuna getirilmelidir.
• Bu düşünce ve dilekler sadece birer bireysel görüş ve istek olarak dile getirilmiştir.
• Yazdıklarımın her hangi bir siyasi parti ya da siyasi görüş ve örgütlenmeler ile hiç bir bağlantısı ve göndermesi, etkilenmesi yoktur.
• Duyarlı ve çağdaş bir insan olarak günümüz dünyasında ülkemi ve insanlarını en iyi yerlere ulaştırmanın yolları nasıl olmalıdır, düşüncesinden yola çıkılarak bireysel olarak yazılmıştır.
   Saygılarımla...
   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 27.07.2019, M.

Doğa, Türkiye ve Müslümanları

Doğa, Türkiye ve Müslümanları
• Günümüz dünyasında en büyük sorun artık çok iyi anlaşılmıştır ki dünyanın “doğa” sorunlarıdır.
• İklimin bozulması, hava sıcaklığının artması, buzulların erimesi, ozon tabakasının zarar görmesi, nükleer atıklar,plastik ve kimyasal atıkların doğaya verdiği zarar, bitki ve hayvanların yapısında insanların oluşturduğu kimyasal, genetik müdahaleler, ağaç katliamı...
• Kısaca sıraladığım bu sorunlar birbirleriyle ilişkilidir ve dünyanın canlılar için, insanlar için gittikce de yaşanılamaz olacağının işaretleridir.
• Gerçek bilim insanları araştırmalarıyla bu konuya dikkatleri çekiyorlar. Uyarıyorlar.
• Yaşadığımız gezegendeki her bir değişim tüm canlıları etkiliyor ve ilgilendiriyor.
• “Bizim ülkemizde işler böyledir, onların işleri başkadır”, diyemeyiz.
• Balta girmemiş ormanlara artık balta giriyor ve orman yok ediliyorsa, bu durum tüm dünya canlıları için kötü sonuçlar verecektir.
• Her ülke kendi halkıyla layık olduğu kaderi paylaşır, demek yetmemektedir.
• Bir başka tarafında dünyanın hangi doğal felaketler bizi etkiliyor ise, bizdeki olumsuz uygulamalar da onları etkilemektedir.
• Uluslararası anlaşmalar ve çevre bilinci oluşturma çabaları ne yazık ki yetmemektedir.
• Bir şeyler duyulduğunda, bir olay ortaya çıktığında “hemen” duyarlı olmak ve davranmak ise genelde çok geç kalınmış bir zamanlamadır.
• Genelde bu gibi doğaya zarar verici uygulamalar çok önceden planlanmakta, pazarlanmakda ve sessizce adım adım gerçekleştirilmektedir.
• Ne halk eğitimi, ne de okullarda verilen örgün eğitim bu bilinci sağlayamamaktadır.
• Devletlerin anayasalarında, yasalarında doğayı korumaya yönelik kararlar ve yaptırımları olmalıdır.
• Bu yasalar ve yaptırımları ne kadar günün gerçeklerine uyar ve yaptırım gücü yüksek olursa o denli iyidir.
• Peki insanları doğaya karşı duyarlılığı ve doğanın korunmasına yönelik bilgileri, inançları bilinçleri sadece bu saydığım alanlarda mı kendini gösterir?
• İnanç ve iman, “din” konusunda insanlar binlerce yılldır duyarlıdırlar ve de kendilerince kabul ettikleri inanca, dine göre de bireysel ve toplumsal davranışlarını yönlendirirler.
• Bu alandaki her şey sadece “birer ritüel” olarak kabul edilmez.
• Tüm yaşamın içerisinde o inanç mensubu insanlar kendilerine göre davranırlar.
• İlahi dinler ve kişilerin ortaya koyduğu felsefik dinler ve hatta ilkel dinler bile inançlarında her zaman doğayla iç içe olmuşlardır. Doğayı korumak ilk gözettiklerinin içindedir.
• Bunun da ilk adımı ağaç ve ormandır.
• Yıllardır her fırsatda Türkiye halkının "müslüman" olduğu ve çoğunluğun İslam dinine mensup olduğu söylenilir.
• İslam dininin kaynağı ve insanlara yol göstericisi olan ise Kur’an-ı Kerim’dir.
• İslam dinine mensubum diyenlerin ilk ve tek bağlı oldukları ana kaynak da Kur’an-ı Kerim olduğuna göre müslüman olanların bu kitapdaki gösterilenlere göre kendi inançlarını düzenlemeleri beklenir.
• Kur’an-ı Kerim’de ağaç ve orman ile ilgili neler vardır?
• İnsanoğlunun, yüzyıllar boyunca, zaman zaman putlaştırdığı, bazan kesip yok ettiği ağacın Allahü Teâlâ'nın diğer nimetleri gibi bir nimet olduğunu Kur'ân-ı Kerim'den öğreniyoruz.
• Hak Teâlâ şöyle buyuruyor: (*) ________________________________________
       "Yukarıdan size su indiren odur. Ondan içersiniz; koyunlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla biter." (en-Nahl, 16/10)
      "Allah onunla size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, üzümler ve her türlü ürünü yetiştirir. Düşünen kimseler için bunda ders vardır."
(en-Nahl, 16/11)
      "Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden şerbet, şıra ve güzel rızık elde edersiniz. Düşünen bir kavim için bunda ibret vardır." (en-Nahl, 16/67)
     "Yaş ağaçtan size ateş çıkarandır. Ondan ateş yakarsınız."
(Yasin, 36/80)
     "Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indirip onunla, bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği, güzel güzel bahçeler meydana getiren mi?..." (en-Neml, 27/60)
     "Göklerde ve yerde olanların, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanların ve insanların bir çoğunun Allah'a secde ettiklerini görmüyor musun?... " (el-Hac, 22/18)
     "Bitkiler ve ağaçlar O'nun buyruğuna boyun eğerler. "
(el- Vâkıa 56/6)
     "Allah'ın, hoş bir sözü; dallan göğe doğru olan -Rabbi'nin izniyle her zaman meyve veren- hoş bir ağaca benzeterek nasıl misâl verdiğini görmüyor musun? İnsanlar ibret alsın diye Allah onlara misâl gösteriyor. Çirkin bir söz de, yerden koparılmış, kökü olmayan kötü bir ağaca benzer. " (İbrahim, 14/24-26)
     "İncir ve zeytine and olsun", (et-Tin,95/1)
...............................................................................................................................................................................................................................................................................................
______  Ormanların (genel olarak ağacın), bir ülke için ne kadar önemli olduğu bu gün daha iyi anlaşılmıştır. (*)
• Bir memlekette yaşayan insanların sağlığı, iklim ve su rejiminin düzenli olması, on binlerce yılda teşekkül eden toprağın korunabilmesi hep ağaç ve bitki örtüsü ile yakından ilgilidir.
• Diğer taraftan ormanlar servet ve saadet, refah ve medeniyet kaynağı olmakta, yokluğunun ortaya çıkardığı telâfi edilemez kötü sonuçlar insanları acı acı düşündürmektedir.
• İşte bu sebepledir ki, Peygamberimiz (s.a.s.) refâhın bu ana kaynağına müslümanların dikkatini çekmiş ve ziraatla uğraşmalarını, her tarafa ağaç dikmelerini kendilerine tavsiye buyurmuştur. (*)
• Ayrıca Hz. Peygamber'in ağaç ve ağaç dikme konusuna ne kadar önem verdiğini göstermesi bakımından, söylediği kabul edilen birçok hadîs-i şerif de vardır.
• İslâm hukukunda ise zamanında toprağın ve ağacın durumlarına göre karşılaşılan problemler incelenmiş ve bu hususta çeşitli ictihâdlar (uygulamalar, değerlendirmeler) ortaya çıkmıştır.
• Bugüne bakacak olur isek Türkiye bulunduğu coğrafi konumu ile yer altı ve yer üstü zenginlikleri ile denizleri ve akarsuları ile dünyanın çok önemli bir ülkesi konumundadır.
• Ülkenin bir doğa ile sorunu oladuğunda Türk halkının ve devletinin çok duyarlı olması gerekmez mi?
• Türk halkının çok büyük çoğunluğu da kurani bilgi ve kültürden gelmekte olduğuna göre, herkesden önce bu büyük kitle ilk ve en büyük duyarlılığı göstermez mi?
“Doğa katliamı yapılıyor” diye duyulduğunda ilk duyarlılığı ve feryadı Kur’an inancını taşıyanlardan beklemek yanlış mıdır?
• Kitaplarında yazılanlar, önerilenler ve gösterilen yollar sadece Allah’ın söyleyip geçtiği konular mıdır?
• Onları ciddiye almak ve yaşamlarında bunları birer rehber olarak kullanmak gerekmez mi?
• İslam inancına göre Allah’ın “yap” dediklerini yapmamak olur mu?
• Yüzbinlerce ağacın kesildiği ve “doğa katliamı” olan bu benzer uygulamalarda yurttaşların, insanların hangisi duyarlılık göstermelidir, seslerini çıkarmalıdır, hangisi devlete baş vurmalıdır?
• Eğer böyle bir ses ne din İslam konusundaki uzmanlardan ne de kurani duyarlılığı olanlardan gelmiyorsa, doğaya olan duyarlılıkda, ses çıkaramamakda başka etki alanlarını mı düşünmek gerekir?
·        Türkiye müslümanlarını din olarak İslam ve Kur'an-ı Kerim ve de buna bağlı olarak Hz. Muhammedi'in görüşleri ve uygulamalar etkiliyorsa "ağaç, doğa, orman" konularını iyi araştırmalılar.......
·        KUR'AN müslümanı olanların herkesden önce tüm dünyadaki doğa katliamlarına, ağaç kesimlerine karşı çıkması gerekir. Hele bir de kendi ülkesinde birileri çıkar sağlamak için doğayı yok etmek istiyor ise, ilk LA diyenler kurani müslümanlar olmalıdır.
·        Sadece din ile ilgili söylemleri kullanarak siyaset ve ticaret yapanlar, gösterişlerde bulunup da kendilerine mevki, şöhret ve paye kazanmak isteyenler için söylenecek bir şey yok.
·        Asıl "inançlı kesim", "gerçek dindarlar" ilk önde olup sömürüye ve çıkar savaşlarına karşı durmalıdırlar.
·          Aslında, evet, tüm yurttaşların, insanların üzülmesi ve etkilenmesi ve bu tür uygulamaları kabul etmemesi gerekir.

  Saygılarımla...
  Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 01.08.2019, M.

Küresel Sorunlar ve Orman

Küresel Sorunlar ve Orman
- Küresel ısınma ve iklim değişiklikleri büyük sorunları beraberinde getirecek.
- Buna karşı birçok önlem almak için çırpınan bir dünya var.
- En akılcı ve kolay yöntem olarak “ağaçlandırma” çalışmaları öneriliyor.
- Her ülke kendi ormanlarını çoğalmak için çabalıyor.
Ne yazık ki TÜRKİYE çeşitli nedenlerle ve de bilerek ya da kazanç amaçlı "orman kaybı" ile tarihinin en zor dönemine giriyor.
Bu yitirilen ormanlardan kazanç elde etmek isteyen yabancı şirketler durdurulamıyor.
Dünyanın iklim dengeleri küreseldir ve her ülkenin durumu tüm dünyayı doğrudan etkilemektedir.
Orta okul çocuklarının cuma günleri toplanıp protestolarla çağırılar yaptığı bu zamanda TÜRKİYE ne yazık ki bambaşka gerçekleri yaşıyor...
Ne bilim insanları, ne aydınları, ne de milli burjuva (?) ve de doğal olarak siyasetcileri .... bu durumu değiştiremiyorlar.
Ana sorun ise kısaca şöyledir:
1) Ormanların yok edilmesi
2) Altın elde etme yöntemlerinde yan etken olarak ortaya çıkacak olan zehirli atıklar ve bunların doğaya ve canlılara olan kötü etkileri ve de önlenilemez oluşu.
3) Global iklime olan etkileri de en önemli bir zarar verme konusu.
Zaten sorunların kendi var oluş nedenleri ve de çözüm yollarını aramak gibi diğer ana konu her zaman İKTİDARLAR ve egemen güçlerle ilintilidir.
Global güç odakları dediğimiz emperyalist çıkar çevreleri her yerde ve her zaman planlı bir biçimde, sistematik olarak "kendi" adamlarını ve iş birlikcilerini bağlarlar.
Tesadüfe yer yoktur.
TÜRKİYE ise kendi öz tarihinin hiç de hak etmediği bir durumun içine düşmüş!
İnsanları, okumuşları, varlıklıları, genci, yaşlısı... günlerinin konularını bambaşka ve de bomboş içeriklerle dolduruyorlar.
Bu durum bir çaresizlik midir, bir bilinçsizlik midir, bir cahillik midir?

Saygılarımla...
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 28.07.2019, M.


Sarılmak

Sarılmak
Sevmek, "sıkı sıkı" sarılmaktır
Tam da "içinin" en derinliklerinden
"Sıkı, sıkı" sarmaktır, sevmek.
Kokusunu "içine" çekerek
Sıkıca sarılmak...

Olsun....
Nerede olursa olsun...
Sıkı, sıkı sarılmak,
Koşa, koşa gelip
kucaklaşmak...
Sarmak, sarılmak...
Sevmek sarılmaktır.
Sevmek yaşamaktır.
Yaşamak sevmektir.
Sen de hemen sarıl!
Hiç bekleme!
Hiç bekletme!
Hemen...
Yaşam devam ettikce
Hem de hiç beklemeden...

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 07.06.2019, K.

Her Yer

Her Yer
Her yer sizin
Her yer neşe
Her yer övgü
Her yer proje
Her yer dans
Her yer türkü
Her yer şenlik
Her yer zeytin
Her yer lokum
Her yer sevinç
Her yer meşale
Her yer bir bölge
Her yer kampanya
Her yer aday dolu
Her yer propaganda
Her yer şarkı, eğlence
Her yer ATATÜRK
Her yer pırıl pırıl, ışıltılı
Her yer söz verme ile dolu
Her yer bayrak, flama dolu
Her yer gülen seçmen dolu
Her yer çay, kahve, kahvaltı
Her yer kim önce gelirse onun
Her yer toplanan seyirci ile dolu
.................................................. ..................................................
Her yer Türkiye
....................................................................................................

Öğretmen Gönen Çıbıkcı,
21.03.2019, M.



Acil Çözüm Ne Olmalıdır?

TÜRKİYE'de Ana Sorunlar Nelerdir?
Acil Çözüm Ne Olmalıdır?
Çok, çok kısa ve şematik bir bakış açısı ile şunları görebiliriz:
A - Parlamenter, çoğulcul hukuk sistemi her koşulları ile uygulamaya sokulmalıdır.
B - Üretim kapasitesinin artırılması gerekir
C - İşsizliğe acil çözüm yolları bulunmalıdır.
........................................................................................................................................
1 -- TEMİZLİK
a- Temiz toplum, temiz kent zihniyeti ve uygulamaları acilen sistematik olarak uygulamaya sokulmalıdır.
b- Çöp sorunu kesinlikle ortadan kaldırılmalıdır.
c- Sokaklar "temiz" olmalıdır.

2 -- Marif-eğitim:
a) Milli maarif yeniden ve en baştan planlanarak uygulamaya sokulmalıdır.
b) Devlet okullarının müfredatı yeniden ve milli bir bakış açısı ile geliştirilmelidir.
c) Özel okullar devlet okullarına bir alternatif olarak sunulmaktan ziyade bir tamamlayıcı model olmalıdır.
d) Yabancı dil ile eğitim önlenmelidir.
e) Çağdaş dünyada uyum sağlayabilecek bireyleri oluşumuna katkı sağlayacak "yabancı dil" dersleri geliştirilerek devlet okullarında yoğun olarak sunulmalıdır.
f) Öğretmen yetiştirme ve geliştirme modellerine yeniden bir bakış getirilmeli ve "yurtsever" "çağdaş" bir öğretmenlik ruhunun iş eğitimiyle birlikte kazandırılması yolları bulunmalıdır.
g) Okul binalarının ferah, rahat ve insan sağlığına uygun, doğayla iç içe olabilecek, geniş sunum ve işlik mekanlarıyla donatılmış binalar olması yoluna girilmelidir.
h) Öğretmenlerin hizmet içi geliştirme ve yetiştirme programları özgürce ve çağın koşullarına uygun olarak düzenlenmelidir.

3 -- Milli ekonomiyi canlandıracak önlemler ve desteklemeler uygulanmalıdır.
A- Gayri safi milli hasılayı artıracak milli politikalara acilen önem verilmelidir.
B- Dış kaynaklı arazi ve emlak satın almaların önüne geçilmelidir.
C- Yasal olarak sıkı denetimler getirilmelidir.
D- Doğal kaynaklara sahip çıkacak ve doğayı koruyacak acil önlemler alınmalıdır.

4 -- Milli savunma:
a-  Savunma dalında donanımlarıyla, uygulamalarıyla gerçekleştirilmeli ve kalıcı modeller hedeflenmelidir.
b - Ulusal savunma sistemi her zaman güçlü kılınmalıdır.

5 -- Tarım ve hayvancılık:
Örgün ve milli politikalar uygulanmalı ve köylüler, üreticiler desteklenmelidir.

6 -- Toplumsal huzur:
a) İç göçü önleyecek yerel kalkınma politikaları geliştirilmeli ve uygulama alanlarına sokulmalıdır.
b) Sığınmacı- muhacir politikaları çok acil ve ciddi bir bakış açısıyla gözden geçirilmeli ve yeni çözüm yollarına gidilmelidir.
c)  Ülkede oluşmakta olan gerginliği önleyecek çözüm yollarına gidilmelidir.
d) Siyasi çekişmeler ve kutuplaşmalar ile halkın gerginleşmesine neden olacak politikalar ve yöntemlerden kaçınılmalıdır.

7 -- Halk sağlığı:
a) Yiyecek ve içeceklerin hazırlanılışında ve sunumunda "koruyucu" maddelerin halk sağlığı açısından yarattığı tehlikelerin ciddiyeti ortadadır. Bunlara sıkı önlemler getirilmelidir.
b) İçme suyu kaynakları korunma altına alınmalıdır. Kentlerde içme ve kullanma suları için ayrı sistemler kurulmalıdır.

8 -- Sosyal adalet:
a) Memur ve işcilerin emeklilik haklarını elde ettiklerinde çağdaş yaşam koşullarına erişebilecek bir gelir düzeyine kavuşmaları sağlanmalıdır.
b) Halkın refah düzeyi artırılmalıdır.

Bu tablo daha da derinleştirilebilir ve de genişletilebilir.

Saygılarımla...
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,
 17.06.2019, K.