. ÇOCUK
FOTOĞRAFLARINI İNTERNETE KOYMAYIN!
. Bu
konu üzerine daha önceleri de yazdım, açıkladım... Ne yazık ki insanlar ne
anlayabiliyor, ne de kavramak istiyor...
. Çocuk
fotoğraflarını internette paylaşmanın tehlikeleri ve sakıncaları nelerdir?
Hukuksal
durumu ve suç oluşturması nasıldır? Bu bir suç oluşturur mu?
Çocuk fotoğraflarını internette paylaşmanın birçok
tehlikesi ve sakıncası bulunmaktadır.
Bu durum, hem çocuğun “bugünü” hem de “geleceği”
üzerinde ciddi “olumsuz” etkiler yaratabilir.
Hukuksal açıdan da belirli durumlarda suç teşkil
edebilir.
A) Çocuk Fotoğraflarını İnternette Paylaşmanın Tehlikeleri ve
Sakıncaları Vardır:
1-Çocuk
İstismarı ve Pedofili Riski:
En büyük tehlikelerden biri,
paylaşılan görsellerin kötü niyetli kişiler (pedofiller) tarafından
kullanılmasıdır.
Araştırmalar, “pedofili”
sitelerindeki içeriklerin önemli bir kısmının sosyal medya hesaplarından
alındığını göstermektedir.
Konum bilgileri, okul
isimleri gibi detaylar, çocukların daha kolay hedef haline gelmesine neden
olabilir.
2-Kimlik
Hırsızlığı ve Kişisel Bilgilerin Kötüye Kullanımı:
Ebeveynler, çocuklarının
adı, doğum tarihi, yaşadığı yer gibi kişisel bilgilerini fotoğraflarla birlikte
paylaşarak farkında olmadan kimlik hırsızlığı riskini artırabilirler.
“Siber suçlular” bu
bilgileri, “kimlik avı” veya “dark web'de” elde edilen diğer verilerle
birleştirerek kötü amaçlı kullanabilirler.
3-Siber
Zorbalık ve Dijital Taciz:
Paylaşılan görseller, siber
zorbalık veya dijital taciz için kullanılabilir. Kötü niyetli kişiler, bu
görselleri “manipüle” edebilir veya çocukları hedef alan olumsuz içeriklere
dönüştürebilir.
4-Mahremiyet
İhlali ve Psikolojik Etkiler:
Çocukların özel anlarını
içeren fotoğrafların paylaşılması, mahremiyet bilinci gelişmeden büyüyen
çocukların ileride kendi özel hayatlarını korumakta zorlanmalarına yol
açabilir. Ebeveynler için masum görünen bir içerik, çocuklar için utanç verici
olabilir ve arkadaş çevreleri tarafından alay etme, küçük düşürme amaçlı
kullanılabilir, bu da çocuğun psiko-sosyal gelişimini olumsuz etkiler.
5-Dijital
İçeriğin Kalıcılığı ve "Dijital Ayak İzi":
İnternete yüklenen her şey,
orijinal paylaşım kaldırılsa bile kalıcı bir iz bırakabilir.
Buna "dijital ayak
izi" deniyor. Çocuğun yetişkinlik yıllarında karşısına çıkabilir ve iş
hayatı, sosyal ilişkiler gibi birçok alanda sorun oluşturabilir.
"Unutulma hakkı"
olsa bile, internetteki her bilginin tamamen silinmesi mümkün “olmayabilir”.
6-Çocuğun
Rızası ve "Sharenting":
Henüz karar verme yetisine “sahip
olmayan” çocukların rızası olmadan yapılan paylaşımlar, onların gelecekte
yaşayabileceği psikolojik yıkımlara sebep olabilir.
"Sharenting"
(paylaşan ebeveynlik) olarak adlandırılan bu durum, ebeveynlerin çocuklarının
her anını paylaşarak onların “özel hayatını ihlal” etmesidir.
B) Hukuksal Durumu ve Suç Oluşturması (Türkiye Mevzuatı):
Belirli
durumlarda çocuk fotoğraflarının internette paylaşılması, suç oluşturur ve
hukuki sorumluluk doğurabilir.
1-Kişilik
Haklarının İhlali:
Türk Medeni Kanunu ve
Anayasa'nın ilgili maddeleri, kişilerin şeref, haysiyet ve özel hayatının
gizliliği gibi kişilik haklarını güvence altına almaktadır.
“Çocuğun rızası olmadan”,
kişilik haklarını ihlal edecek şekilde fotoğraf ve videolarının paylaşılması
hukuka aykırıdır.
Velayet hakkının amacı
çocuğun menfaatini korumaktır.
Çocuğun yararı kavramına dahil olmayan, özel ve
gizli alanı sayılabilecek fotoğraflarının paylaşılması kişilik hakkı ihlali oluşturabilir.
2-Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu (KVKK):
Çocuklara ait fotoğraf,
isim, doğum tarihi gibi bilgiler kişisel veri niteliğindedir. KVKK'ya göre
kişisel verilerin işlenmesi (paylaşılması) belirli ilkelere ve şartlara
tabidir.
Ebeveynlerin paylaşımları,
çocuğun kişisel verilerinin işlenmesi anlamına gelir.
Hukuka uygun bir işleme için
çocuğun rızası veya velinin açık rızası gereklidir.
Ancak velinin rızası olsa
dahi, işleme faaliyeti "belirli amaç için işlenme" ve
"işlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma" ilkelerine
uygun olmalıdır.
Çocuğun yaşı “küçük”
olduğu için veli izni alınsa bile, çocuğun ileride kendi rızasının aranması ve
paylaşımları kaldırma hakkı bulunmaktadır.
3-Çocuk
Pornografisi (Müstehcenlik) Suçu (TCK 226):
Türk Ceza Kanunu'nun 226.
maddesi, müstehcenlik suçunu düzenlemektedir.
Bu maddeye göre, müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren
ürünlerin üretiminde çocukları, temsili çocuk görüntülerini veya çocuk gibi
görünen kişileri kullanan kişi, ağır hapis cezası ile cezalandırılır.
Ayrıca, üretilmiş
pornografik içeriklerin başka çocuklar tarafından görülmesini sağlayanlar veya
basın ve yayın yoluyla yayınlayanlar da cezalandırılır.
Çocuğun cinsel istismarı ile
yakından ilişkili olan çocuk pornografisi, direkt olarak suç teşkil eder.
Bu, çocuğun fotoğraflarının
açıkça cinsel istismar içeren veya bu tür içeriklerde kullanılmaya elverişli
hale getiren paylaşımları kapsar.
4-Ticari
Amaçlı Sömürü (TCK 226):
Çocuğun ticari amaçla
sömürülmesi de Türk Ceza Kanunu'nun 226. maddesi uyarınca suç olarak
düzenlenmiştir.
Çocuk üzerinden sosyal medya
kazancı sağlama amacıyla yapılan paylaşımlar bu kapsamda değerlendirilebilir.
C) Başkalarının, Tanımadiklarımızın Çocukları İçin Durum Nasıldır?
. Başkalarının çocuklarının, hiç tanımadığınız
çocukların fotoğraflarını internette paylaşmak gibi bir “hakkımız” olabilir mi?
Bu bir suç oluşturur mu?
Başkalarının çocuklarının,
hiç tanımadığınız çocukların fotoğraflarını internette paylaşma hakkınız
kesinlikle yoktur.
Bu durum, Türkiye mevzuatına
göre açıkça suç teşkil eder ve çeşitli hukuki sonuçları vardır.
a- Bu Neden Bir Suçtur?
Bu tür bir paylaşım, temel
olarak şu hukuki prensipleri ve kanunları ihlal eder:
1- Kişilik Haklarının İhlali (Türk Medeni Kanunu ve
Anayasa):
Her bireyin, özel hayatının
gizliliği, onuru, şerefi ve itibarı gibi kişilik hakları anayasal güvence
altındadır. Bu haklar, kişinin izni olmadan görüntüsünün kaydedilmesi ve
yayınlanması ile ihlal edilebilir.
Çocuklar da yetişkinler
gibi kişilik haklarına sahiptir ve bu haklar, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesi (m.16) ve Türkiye Anayasası (m.20) ile ayrıca korunur.
Çocuğun menfaati her zaman
önceliklidir.
Velayet hakkı ebeveynlere,
çocuğun menfaatini koruma yetkisi verir, ancak bu yetki, çocuğun “özel hayatını
ihlal” edecek şekilde fotoğraflarını paylaşma “hakkını içermez”.
Tanımadığınız bir çocuğun
fotoğrafını paylaşmak, o çocuğun veli veya vasisinin izni olmadan yapıldığında
kişilik haklarını doğrudan ihlal eder.
2- Kişisel Verilerin Hukuka Aykırı Olarak Elde
Edilmesi ve Yayılması
. (Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu - KVKK ve TCK m.136):
Bir kişinin fotoğrafı, adı,
soyadı, yaşı gibi bilgiler “kişisel veri” niteliğindedir.
KVKK'ya göre kişisel
verilerin işlenmesi (kaydedilmesi, saklanması, paylaşılması vb.) için ilgili
kişinin veya kanuni temsilcisinin açık rızası gereklidir.
Tanımadığınız bir çocuğun
fotoğrafını çekip internette paylaşmak, o çocuğun veya veli/vasisinin açık
rızası olmadan kişisel verilerini hukuka aykırı olarak elde etmek ve yaymak
anlamına gelir.
Türk Ceza Kanunu'nun 136.
maddesi, kişisel verileri hukuka aykırı olarak veren, yayan veya ele geçiren
kişiyi 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırır.
Bu suç, herhangi bir “zarar
oluşmasa” bile, sadece eylemin yapılmasıyla oluşur (soyut tehlike suçu).
3- Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu (TCK m.134):
Türk Ceza Kanunu'nun 134.
maddesi, kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimseye 1 yıldan 3
yıla kadar hapis cezası öngörmektedir.
Gizliliğin görüntü veya seslerin
kaydedilmesi suretiyle ihlal edilmesi halinde ceza artırılır.
Eğer bu görüntüler hukuka
aykırı olarak başkalarına verilir, yayılır veya sosyal medya gibi platformlarda
paylaşılırsa, ceza 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasına yükselir.
Kamuya açık alanlarda
çekilen fotoğraflar da belirli durumlarda özel hayatın gizliliğini ihlal
edebilir. Özellikle çocuğun özel bir anını, oyun oynadığı bir anı veya
tanınmasını sağlayacak bir görüntüsünü izinsiz paylaşmak bu kapsamda
değerlendirilebilir.
4- Suçun Oluşması İçin Ne Gerekir?
-Rızanın
Yokluğu: En temel şart,
fotoğrafı çekilen ve paylaşılan çocuğun (veya veli/vasisinin) geçerli bir
rızasının olmamasıdır.
Küçük yaştaki çocukların
hukuken geçerli rıza verme ehliyeti bulunmadığı için velilerinin rızası aranır.
-Hukuka
Aykırılık: Yapılan paylaşımın
kanunlara aykırı olması.
-Kasıt: Paylaşan kişinin, rıza olmadan fotoğrafı
paylaştığını bilmesi ve istemesidir (genel kasıt).
5- Hukuki Sonuçlar:
-Cezai
Yaptırım: Yukarıda belirtilen
TCK maddeleri uyarınca hapis cezaları ve/veya adli para cezaları ile
karşılaşılabilir.
-Maddi
ve Manevi Tazminat Davası:
Çocuğun kişilik hakları ihlal edildiği için çocuğun veli/vasisi, fotoğrafı
paylaşan kişiye karşı maddi ve manevi tazminat davası açabilir.
-Kaldırma
ve Erişimin Engellenmesi:
Paylaşılan içeriğin internetten kaldırılması ve erişimin engellenmesi talep
edilebilir.
-Şikayet: Mağdurlar, emniyet güçlerine veya Cumhuriyet
Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunabilirler.
Ç) İnsanları Böyle Bir
Tutuma İtenler Nedir?
Anneler babalar akrabalar
başta olmak üzere insanlar çocuğun fotoğrafını çekip internette paylaşmak gibi
bir duygu ve düşünceye neden girer? Bundan ne anlarlar?
Bireyi tetikleyen beğenilmek
duygusu mudur? “Herkes ne yapıyorsa, ben de yaparım, yapmalıyım, düşüncesi
midir?
İnsanların, özellikle de
anne babaların ve akrabaların, çocuklarının fotoğraflarını internette paylaşma
eğilimi oldukça yaygın. Bu davranışın altında yatan birçok farklı duygu ve
düşünce var. Tek bir neden yerine, karmaşık bir psikolojik ve sosyal
dinamiklerin birleşimi bu durumu tetikliyor.
I- PAYLAŞIM DUYGUSUNUN
ARKASINDAKİ NEDENLER
İnsanların çocuk
fotoğraflarını paylaşmasında rol oynayan başlıca faktörler şunlar:
-Beğenilme ve Onaylanma İhtiyacı:
Sosyal
medya platformları, "beğeniler" ve "yorumlar" aracılığıyla
anında geri bildirim sağlar. Bir ebeveynin çocuğunun fotoğrafını paylaştığında
aldığı olumlu tepkiler, onun ebeveynlik rolünde onaylandığını hissetmesini
sağlayabilir. Bu, "iyi bir ebeveynim" duygusunu pekiştirir ve
dışarıdan gelen takdirle pekişen bir beğenilme duygusu yaratır. Çocuk, bu
durumda ebeveynin sosyal statüsünü artırabilecek "sevimli" bir nesne
gibi algılanabilir.
-Mutluluğu ve Gururu Paylaşma
İsteği:
Çoğu
ebeveyn için çocukları, hayatlarındaki en büyük sevinç ve gurur kaynaklarından
biridir. Bu tarifsiz mutluluğu, sevdikleriyle ve sosyal çevreleriyle paylaşmak
doğal bir insan isteğidir. Çocuklarının büyümesini, yeni şeyler öğrenmesini
veya sevimli anlarını belgelemek ve başkalarına göstermek isterler. Bu, içsel
bir mutluluk ve coşkunun dışa vurumudur.
-"Herkes Yapıyor, Ben de
Yapmalıyım" Düşüncesi (Sosyal Normlar):
Sosyal
medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte, çocuk fotoğraflarını paylaşmak bir tür norm
haline geldi. Çevrenizdeki herkesin çocuklarıyla ilgili içerikler paylaştığını
görmek, "Ben de paylaşmalıyım, yoksa dışarıda mı kalırım?" veya
"Bu anları paylaşmak normal bir davranış" gibi bir algı yaratabilir.
Bu, sürü psikolojisi
veya sosyal öğrenme
dediğimiz bir durumdur; başkalarının davranışları kendi davranışlarımızı
etkiler.
-Anıları Saklama ve Belgeleme:
Sosyal
medya, birçok kişi için bir tür dijital anı defteri gibidir. Çocuğun büyüme
evrelerini, önemli anlarını (ilk adım, ilk yaş günü gibi) fotoğraflarla
belgelemek ve bu anılara kolayca ulaşabilmek isterler. Platformlar, bu anıları
düzenli bir şekilde saklamak için pratik bir yol sunar.
-Bağlantı Kurma ve Topluluk Hissi:
Özellikle
uzakta yaşayan aile üyeleri ve arkadaşların çocukla olan bağı kopmasın diye bu
paylaşımlar sıkça yapılır. Fotoğraflar, uzak mesafelerdeki sevdiklerle aradaki
bağlantıyı güçlendirir ve bir tür "online aile albümü" işlevi
görebilir. Benzer deneyimleri yaşayan diğer ebeveynlerle de ortak noktalar
bulup bir topluluk hissi oluşturma arzusu olabilir.
-Kimlik İnşası ve Ebeveyn Kimliği:
Bazı
ebeveynler için çocukları, kendi sosyal medya kimliklerinin önemli bir parçası
haline gelir. "Ben anneyim/babayım" kimliğini dijital ortamda da
yansıtmak ve pekiştirmek isteyebilirler. Çocuklarının "sevimli" veya
"başarılı" görselleriyle kendi ebeveynlik başarılarını
vurgulayabilirler.
-Farkındalık Yaratma veya İlgi
Çekme:
Nadiren
de olsa, bazı ebeveynler çocuklarının özel bir yeteneği veya durumu hakkında
farkındalık yaratmak, bir konuda destek toplamak veya basitçe dikkat çekmek
amacıyla paylaşım yapabilirler. Bu durum genellikle daha belirli bir amaç
güder.
II- DUYGUSAL TATMİN VE
ALGISAL KAZANIMLAR
Bu davranışlardan elde edilen
"kazançlar" genellikle psikolojik ve sosyal düzeydedir:
-Duygusal
Tatmin: Çocuğun sevimli bir
fotoğrafının veya videosunun paylaşılmasıyla gelen pozitif geri bildirimler
(beğeni, yorum) ebeveynde anlık bir mutluluk ve tatmin duygusu yaratır. Bu, beynin
ödül merkezini tetikleyebilir ve paylaşım davranışını pekiştirir.
-Sosyal
Kapital ve Dışarıdan Onay:
Sosyal medyada elde edilen "beğeniler" ve "takipçiler", bir
tür sosyal kapital
olarak işleyebilir. Ebeveynler, çocuklarıyla ilgili paylaşımlar aracılığıyla
çevrelerinde daha popüler veya "beğenilen" biri haline geldiklerini
hissedebilirler.
-Aidiyet
Duygusu: Akranları arasında
benzer paylaşımlar yapmak, ebeveynleri bir "ebeveynlik topluluğuna"
ait hissettirebilir. Ortak deneyimler ve karşılıklı destek, bu aidiyet
duygusunu güçlendirir.
D) Sonuç Olarak Özetle:
“Çocuk, benim çocuğum olduğu
için kimse bana karışamaz” diyemezsiniz.
İnsanlar çocuklarının
fotoğraflarını internette paylaşma eğilimine genellikle beğenilme, onaylanma,
mutluluğu paylaşma, sosyal normlara uyum sağlama, anıları belgeleme ve sosyal
bağlantı kurma gibi çok katmanlı motivasyonlarla girerler.
Bu, modern “dijital yaşamın”
getirdiği, hem olumlu duygusal tatminler sağlayan hem de potansiyel “riskler
barındıran” karmaşık bir insan davranışıdır.
Bilinçli bir ebeveynlik, bu
motivasyonları anlamak ve olası riskleri göz önünde bulundurarak dengeli bir
yaklaşım sergilemektir.
Çocuk
fotoğraflarını internette paylaşmak, pedofili riski, kimlik hırsızlığı, siber
zorbalık, mahremiyet ihlali ve çocuğun psikolojik gelişimi üzerinde olumsuz
etkiler gibi ciddi tehlikeler barındırmaktadır.
Hukuksal
açıdan ise, çocuğun kişilik haklarını ve kişisel verilerini ihlal ettiği
durumlarda “hukuka aykırılık” teşkil eder.
Özellikle
“cinsel” içerikli veya “ticari sömürü” amaçlı paylaşımlar Türk Ceza Kanunu'na
göre Suç oluşturmaktadır.
Çocukların
fotoğraf ve videolarını paylaşırken son derece dikkatli olmak, paylaşımın “olası
sonuçlarını” düşünmek ve çocuğun gelecekteki haklarını gözetmek büyük önem
taşımaktadır.
Çocukların
“özel yaşamına” ait içerikleri internette “hiç paylaşmamak” gerekir.
Bunu
yaparsanız çocuğun zararına olacak durumlar yaratırsınız ve de yasal olarak suç
içlersiniz.
Asıl konu “çocuk
fotoğraflarını internette paylaşmak” olduğuna göre, “çok yakın” kişilerle sınırlı
tutmak güvenli yaklaşımdır, diye de düşünemezsiniz.
Hiç tanımadığınız veya
ailesinin iznini almadığınız bir çocuğun fotoğrafını internette paylaşmak, hem
kişilik haklarını ihlal eden bir durumdur hem de Kişisel Verilerin Korunması
Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil eder.
Bu tür eylemlerden kaçınmak,
hem hukuki sorumluluktan kaçınmak hem de çocukların güvenliğini ve
mahremiyetini korumak adına hayati önem taşır.
. “Ben öyle düşünmüyorum, aklımda bir kötülük
yok, hoşuma gidiyor” diyemezsiniz; çünkü yasalar bireylarin arzu ve isteklerine
göre düzenlenmez ve herkes yasalar önünde eşitti.
Bu konuya neden
değindiğimi soracak olursanız, durum yukarıda açıklandığı gibidir.
Günümüzün en
büyük ama fark edilmeyen sorunlarının en başında gelen algı-zihin
operasyanları, programlamalarıdır.
Bunların amacı
aslında çok açıktır. Bireyler dijital çağda her yere ulaşı, her türlü bilgiye
eriştiğinde ve bir anlamda yönlendirildiğinde artık “ben bilirim, düşüncem ve
uyguladıklarım hep doğrudur” demeğe başlar ve ne araştırır, ne de analitik
düşünür, “üzerine neler programlandı” ise o yönde davranır.
Bireyin kendine
ait olan “doğal ve sağlıklı öz denetim mekanizması” onun yönetiminden
çıkmıştır.
İşte, tam da bu
durum ne denli “önemli ve tehlikeli” bir dönemi yaşadığımızı göstermektedir.
“Bireysel özgün
ve özgür irade” yok edilmeye başlanmıştır.
Uzun ve çok
yönlü, ayrıntılı bir araştırma yapmak istedim ve bunun birçok kişiye yararlı
olacağına inanıyorum.
Öte yandan şunu
da biliyorum: “Kimse uzun yazıları, sıkıcı konuları okumaz!” diyeceksiniz.
Olsun bu tür
düşünce benim araştırmama ve düşünme-fikir üretmeme engel olamaz.
En azından bir
bölüm insan emek ve zaman harcamak, sabırla incelemek, “okumak” gerektiğini
kavramalıdır.
Kendine olan “öz
saygısı” ve birey olarak “değerli olduğuna”, kendisine özen göstermesi
gerektiğine inanan ve böyle davranan insan sayısını artırabilmeliyiz.
Benim bu duruşum
“ilkelerim, inançlarım, özgür ve bağımsız düşünebilmem ve ülküm” için
önemlidir.
. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.05.31, Mff.
(Özgün “araştırma ve değerlendirme” yazım)