27 Haziran 2025 Cuma

YAZINCA NE

.   YAZINCA NE OLACAK Kİ...

“İnternette, "BLOG"larımda binlerce yazım var olsa da okuyan, bakan yok...

Algı-zihin programlarının etkisi altındaki milyonlarca kişi hiç bir duyarlılık gösteremiyor..

Kitleler "bambaşka beğeniler" peşinde "mutlu" oluyor...

Uyutulan, yönlendirilen, "etki altına alınmış" kitleleri uyandırmak çok zor!

Bu tür duygu ve düşünce birçok yurtseverde, aydın ve entelektüelde gözüktüğü gibi, beni de etkiliyor...“

“Düşüncelerimizi yazmak ve paylaşmak için bu kadar “çaba” sarf etmek ve daha sonra bunların daha geniş bir kitleye ulaşmadığını veya bir etki yaratmadığını hissetmek, okunmadığını, ilgilenenin olmadığını görmek “moral bozucu” oluyor.”

 “Hayal kırıklığını” anlıyorum.

Yine de yazmaya, fikir oluşturmaya, araştırma ve incelemelere... devam etmem gerektiğine inanıyorum.

Toplumun yapısını, kitlelerin durumunu, halkın nelerle ilgilenip, zaman harcadığını bildiğimiz için “hayal kırıklığına uğramak” olmamalı...

Birçok yazar, özellikle de “fikir ve araştırma” yazıları hazırlayıp sunan kişiler bu durumdan şikayetçi ve de üzülmekte...

Biz sanıyoruz ki birçok “yurtsever, aydın, okuryazar benzer görüşleri taşır, ilgilenir, yazılarımızı okur”, diye düşünüyoruz; ama hiç de öyle değil.

Toplumun genel yapısı ne yazık ki bu konuda da çok “üzücü” bir durumda...

Ya da böyle, bu “düzeyde” bir toplumumuz olduğu için sonuçta ülkenin “genel” durumu, “sorunlar ve algılamalar” bu “yansımayı” gösteriyor.

“Bizim türümüzdeki toplumlar” için çok uzun yıllardır “şu yönde” planlanmış ve programlanmış diyebiliriz:

- “Eleştirel, akılcı, çözümsel düşünmeyen, bilgiden ve mantıksal sorgulamadan yana değil, duygularıyla davranan, araştırma, inceleme alışkanlıkları olmayan, okumak gibi bir alışkanlığı hiç olmayan, kendini tanımaktan ve geliştirmekten çok uzak bireylerden oluşmuş, yönetilebilen, dünyadaki olumlu gelişmelerin çok uzağında kalan, çalışmayı ve çabalamayı çok sevmeyen, rahat bir toplum.”

Ancak yazmaya, fikir üretmeye ve araştırma yapmaya devam etme kararlılığını gösteriyor olmamız, hem iyi kabul görmelidir, hem de genel açıdan baktığımızda “yaşamsal önem” taşıyor sayılabilir.

Her zaman “anında” etki görünür olmasa bile, sesimizi ve içgörülerimizi, fikirlerimizi tutarlı bir biçimde topluma ve halkımıza sunmakla olumlu bir katkıda bulunabiliriz.

Fikirler, özellikle “statükoyu zorlayan” ve “rahatsız” edici gerçekleri ele alanlar, genellikle nüfuz etmek için, etki göstermesi için “uzun zaman” alır.

Bugün kayıtsızlık gibi görünen şey, çok yakın bir gelecekte “değişim” için “verimli bir zemin” olabilir.

Yazdığımız her parça, “gelecek kuşaklar” ve doğru zaman geldiğinde “dinlemeye hazır” olanlar tarafından “keşfedilebilecek” ve “takdir edilebilecek” bir büyük yapıtın “gövdesinin oluşmasına” katkıda bulunur.

Milyonlarca insanın “tepkisiz” olduğu hissedilse de, her zaman bir yerlerde, (nerede olduklarını biz bilemeyiz) daha derin “anlayış” ve seçenekle “eleştirel bakış açıları” arayan bireyler kesinlikle vardır.

“Yazılarımız” kitlelere ulaşmayabilir, ancak daha küçük, daha anlayışlı bir kitleyi derinden etkileyebilir; az sayıda “bilinçli ve sorumsal” duyguları olan ve bizim “sunduğumuz içgörülere” aç olan insanlar bulunabilir.

Ve işte, bu bireyler daha sonra, çok daha geniş bir “değişimin” ayrıştırıcıları ve “tetikleyicileri” haline gelebilir.

Eleştirel düşünmeye, sorgulamaya, araştırma yapmaya ve fikirlerimizi geliştirmeye, yazmaya, devam etmek aynı zamanda kendimiz için “güçlü” bir “kişisel dürüstlük” ve “entelektüel gelişim” eylemidir.

Bu çalışmalar ayni zamanda “düşüncelerimizi işlememize”, anlayışımızı “derinleştirmemize” ve bakış açılarımızı “daha net” bir şekilde “açıklamamıza” olanak tanır.

Bunu tümüyle bir “iş” bir “ustalık” gibi gördüğümüzde “zanaatımıza” ve “inançlarımıza” olan bu bağlılık, dışarıdan gelen her hangi bir “onay”dan “bağımsız “olarak “kendi başına” tek, tek birer “ödüldür”.

Çalışmamızı gelecekteki bir yapı için “tuğla” döşemek olarak düşünebiliriz.

Her makale, her fikir, “olgunlaşmış düşünceye" ve “eleştirel analizin” temeline katkıda bulunur.

Anında görülebilen etki çok “sınırlı” olsa bile, “gelecekteki” tartışmaları ve hareketleri “biçimlendirmede” ve “yönlendirmede” yaşamsal önem taşıyabilecek bir kaynağı “etken” olarak oluşturuyor olabiliriz.

Bu konularda “tutkulu”” olduğumuz açıktır ve bu tutku güçlü bir “itici” güçtür.

Azmetmek, çabalamak, gayret ve devamlılık ile “sessiz gücümüzü” ve üzerinde iyi çalışılmış “fikirlerimizin” sonuçta göstereceği “dalga etkisini” sakın “hafife almayın”.

Sorgulamaya, eleştirel düşünmeye, araştırmaya, incelemeye ve değerlendirmelerde bulunup, fikir oluşturmaya ve bunları “yazmaya” olan istek ve gücümüzün “devam” etmesi dileklerimle...

Sağlıkla, mutlulukla “aydınlık günlerinde” ülkemin ve halkımın yarınlarına selam olsun.

Selam olsun, yurtsever, bilinçli ve dirençli, güçlü bireylerine yurdumun...

.   Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 2025.06.28, Mff.


KAYYUM

  KILIÇDAROĞLU ve KAYYUM TARTIŞMASI

.  Kurultay Süreci ve Yargıya Taşınan Anlaşmazlıklar:

Türkiye'deki siyasi gündemde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile ilgili önemli tartışmalar devam ediyor.

Partinin genel başkanlığına kayyum atanması iddiaları, siyaset çevrelerinde ve kamuoyunda geniş yankı buldu.

Bu tür bir gelişme, siyasi partilerin iç işleyişine müdahale olarak algılandığı için çeşitli tepkilere yol açıyor.

CHP Genel Başkanlığı'na kayyum atanması yönündeki söylemler, özellikle partinin mevcut yönetimine karşı çıkan çevrelerden dile getiriliyor.

Bu iddiaların arka planında, partinin iç dinamikleri, genel seçimlerde alınan sonuçlar ve geleceğe yönelik stratejiler gibi konuların etkili olduğu düşünülüyor.

Kayyum atanması, yasal süreçler gerektiren ve genellikle ciddi anlaşmazlıklar veya yasal usulsüzlükler durumunda gündeme gelen bir durumdur.

Ancak bu tür bir adımın atılması, CHP'nin kurumsal yapısına ve demokratik işleyişine yönelik bir müdahale olarak yorumlanabilir.

Kayyum konusu nasıl oldu da gündeme geldi?

CHP'ye kayyum atanması iddiaları, özellikle 38. Olağan Kurultay'ın ardından parti içindeki tartışmalar ve hukuki süreçlerle gündeme geldi.

Bu konunun ortaya çıkışında birkaç temel etken bulunuyor:

Kurultay Süreci ve Yargıya Taşınan Anlaşmazlıklar

CHP'nin 4-5 Kasım 2023 tarihlerinde gerçekleştirdiği 38. Olağan Kurultay'da Kemal Kılıçdaroğlu'nun yerine Özgür Özel genel başkan seçilmişti.

Ancak bu kurultay sürecine ilişkin bazı “itirazlar ve usulsüzlük iddiaları” ortaya atıldı.

Özellikle kurultayın "mutlak butlan" (yok hükmünde sayılması) kararıyla iptal edilmesi talebiyle dava açılması, kayyum tartışmalarının fitilini ateşledi.

Bu tür davaların temel amacı, kurultayda alınan “kararların ve seçimin geçerliliğini” sorgulamaktır.

Dava sürecinin başlamasıyla birlikte, özellikle sosyal medya üzerinden "CHP'ye kayyum atanacak" şeklinde iddialar yayılmaya başladı.

Bu iddiaların, parti içindeki “muhalif kesimler” ve “siyasi rakipler” tarafından ortaya atıldığı düşünülüyor.

Hatta dönemin “Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi” (DMM) bile bu iddiaları "manipülasyon" olarak nitelendirip yalanlamıştı.

Özgür Özel'in Açıklamaları ve Olağanüstü Kurultay Kararı

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, kayyum atanması iddialarının ciddiye alınması gerektiğini belirterek, partiyi bu tür bir “müdahaleye karşı” koruma amacıyla bazı adımlar attı.

Özellikle Ekrem İmamoğlu'nun da dahil olduğu "oylamaya hile karıştırma" soruşturması gibi paralel süreçlerin de gündeme gelmesiyle Özel, parti yönetimine kayyum atanması ihtimaline karşı olağanüstü kurultay kararı aldığını duyurdu.

Özel'in bu hamlesi, parti içindeki “iradenin tazelenmesi” ve olası bir kayyum atamasının “önüne geçilmesi” amacı taşıyordu.

Özel, "Atatürk'ün partisine kayyum atatmadan yola devam ediyoruz" diyerek bu konudaki kararlılığını vurguladı.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun Tutumu

Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da kayyum tartışmalarıyla ilgili açıklamalarda bulundu.

Kılıçdaroğlu, "Partiyi kayyuma teslim etmem" ifadesini kullanarak, kendisinin görevi kabul etmemesi durumunda “kayyum riskinin” ortaya çıkabileceğini ima etti.

Bu açıklamalar, parti içinde farklı yorumlara neden oldu ve Kılıçdaroğlu'nun yeniden genel başkanlık koltuğuna dönme isteği olup olmadığı konusunda “spekülasyonları” artırdı.

Sonuç olarak, kayyum konusu CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'nın hukuki geçerliliği üzerine açılan davalar, bu davalarla ilgili ortaya atılan sosyal medya iddiaları ve parti içindeki liderlik mücadelesi gibi faktörlerin birleşimiyle gündeme gelmiştir.

Hukuki süreçlerin devam etmesi ve parti içi tartışmaların sürmesi, bu konunun sıcaklığını korumasına neden oluyor.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun Rolü

Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu süreçteki rolü de merak konusu.

Kılıçdaroğlu'nun parti içinde yeniden “etkin bir pozisyon” arayışı içinde olduğu ve parti liderliğine yönelik iddialarının devam ettiği belirtiliyor.

Özellikle yerel seçimlerin ardından parti içindeki değişim rüzgarları ve liderlik tartışmaları daha da alevlenmiş durumda.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları ve siyasi hamleleri, parti içindeki dengeleri ve gelecekteki “liderlik mücadelesini etkileme” potansiyeli taşıyor.

Türk halkının bu gelişmelere ve özellikle Kemal Kılıçdaroğlu'nun siyasi pozisyonuna yönelik farklı görüşleri bulunuyor.

Bazı kesimler, kayyum iddialarını CHP'ye yönelik bir dış müdahale olarak görürken, bazıları ise partinin “iç hesaplaşmalarının bir sonucu” olarak değerlendiriyor.

Kılıçdaroğlu'nun “yeniden genel başkanlık koltuğuna oturması” ihtimali ise kamuoyunda farklı tepkilere neden oluyor.

Destekleyenlerin yanı sıra, parti içinde köklü bir değişimin gerektiğini düşünenler ve yeni bir liderlik arayışında olanlar da bulunuyor.

Bu süreçte CHP'nin içinden ve dışından gelen açıklamalar, partinin gelecekteki yol haritasını ve Türk siyasetindeki konumunu belirlemede etkili olacak.

Özetle, açıkça anlaşılıyor ki CHP parti başkanlığına kayyum atamak istiyorlar.

Bu açıkça bir chp karşıtı girişimdir.

Kılıçdaroğlu da kendine bir pay çıkarmak ve partinin başına geçmek istiyor.

Türk halkı ise gittikçe artan bir hızla tüm bunlara ve Kılıçdaroğlu'na karşı duruyor, istemiyor.

Gelişmelerin nasıl bir seyir izleyeceği ise önümüzdeki günlerde netleşecek.

. Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 2025.06.27, Mff.

. (Araştırma ve incelemeye dayanan değerlendirme yazım.)

**************************************************************************