Belediye İş Yeri Açar mı?
.............
Kendi adına bir işletme açmalı mıdır? ..........
Zaman
ilerledikçe her şey değişiyor.
Değişmesi
de hem doğal hem de iyiye doğru olması gereken bir olgudur.
Yasalar,
yönetmelikler de böyle zamanın koşullarına uygun olmak üzere değiştirilebiliyor.
Sıradan
yurttaşlar bu tür hukuki değişiklikleri zaten bilemez ve de izleyemez.
Eskiden
belediyeler kendi adına işletmeler, iş yerleri açmazlardı..
O
zamanlar belediyenin kendi içinde kurduğu ekipmanlar, yol yapmak için gereken
atölyelerinin olması iyi ve yenilikçi sayılırdı.
Belediye
üzerine düşen yol ve bakım işlerini , örneğin, kendisi yapardı, müteahhite
falan vermezdi...
Şimdi
bakıyorsunuz her yerde belediyenin kendi işletmelerini açarak yaptığı bir hamle
gözüküyor.
Halka
yakın olmak, halkın menfaatlerini gözetmek, yoksula yardım etmek... benzeri
algıları kullanan bu tür belediye işletmecilikleri genelde hep çaptaki küçük
işlerde gözlemleniyor.
"HALK
bakkalı", halk kasabı, halk bahçesi ... adı kullanılarak sözde sosyal bir
belediyecilik örneği gösterildiği algısı üzerinde çalışılıyor.
Karşıdan
bakılınca belediyelerin hep "bu tür" işlerle öne çıktığı görülüyor.
Belediye
başkanları ve önde gelen siyasiler hep bu işlerle hizmet verir görülüyor.
O
kentte bulunan o iş dalındaki iş yerlerine bir rakip durumuna düşüyorlar
aslında....
Saygı
değer halkımız da bu yerlere daha az para harcadıkları için çok seviniyor.
O
belediye iş yerleri nasıl açılır, nasıl çalışır, kimler görev alır, neler
vardır-yoktur, bilemez.
Sadece
çaya kaç lira ödediğine bakar ve o yerlerde ucuz çay içtiğinde çok sevinir.
Ama
diğer özel işletmelere gidip de bir çay bile içemediğini düşünmez.
Dar
gelirliler sınıfı da hem böylece yaratılmış olur, hem de o yaratılan sınıf
mutlu edilir.
Yaşam
kargaşası ve günün akışı içinde bu konulara eğilmek, düşünmek ve incelemek de pek konu bile edilmez.
Belediyenin
tüm günlük işleri sanki bunlarmış gibi haberler çıkar basında....
Belediye
işsizlere iş sağlıyor, belediye işçi alacak,... gibi hep olumlu haberler
ortalıkta dolaşıyor.
Ama
genelde hep ufak tefek işler, dar gelirlilere, yoksullara, işsizlere yönelik
umutlar...
Hemen,
hemen her siyasi parti bu işleri böyle kabul ediyor ve kendisi de katkı
sağlıyor.
"Belediye
işletmelerinin sayısı" artmalıdır, gibi bir genel hava esiyor.
Bu
işletmeler nasıl yönetiliyor, ne gibi sorunlar çıkarıyor, derseniz, onu bu
işleri takip edenlere sormak daha iyi olur.
Genel olarak bakıldığında ise, gerçekten anlamakta zorlanılıyor.
Türkiye'de
belediyenin görevleri arasında bu tür tezgah hazırlamak, iş yeri açmak, işletme
sahibi olmak ... gibi görevleri var mıdır?
Bu
tür işler açma çalışmaları bir belediye için "başarı" sanılıyor
olmalı ki her yerde bunlarla karşılaşılıyor.
Halk
da çok seviniyor, mutlu oluyor, koşuşturuyor....
Sıradan
bir insan olarak "belediyenin asıl görevlerinin bu tür işler olmadığı
düşüncesine" pek yer verilmediğini sanıyorum.....
Belki
de böyle bir sanıya kapılan bir "ben" varım.......
Ama,
çağdaş ülkelerde bu tür uygulamaların yapıldığını sanmıyorum.
Örneğin
Almanya'da bir belediyenin o kentteki "esnafa rakip" olacak
işletmeler olduğunu düşünemiyorum.
Araştırma
yapıp, incelemek için ise gerçekten hukukçu olmak gerekiyor.
Yasa
olmasa da yönetmeliklerle bir şeyler yapılabiliyor sanıyorum.
Belediye
kuruluş ve görevlerini düzenleyen yasaları ve benzeri hukuksal çerçeveyi
incelemek sıradan yurttaşların ne işidir, ne de uzmanlık alanındadır.
"MAHALLİ
İDARELER BÜTÇE İÇİ İŞLETME YÖNETMELİĞİ" benzeri yönetmelikler varsa da
okuyup anlamak oldukça zor.
Çok
sözcük ve kavram kullanılmış....
Benim
genel kanım "BELEDİYE kendi adına bir işletme açamaz", yönündedir.
Belediyenin asıl görevi "kendi bölgesindeki iş yerlerinin" açılışında
ve çalışmasında her türlü denetimi yapmasıdır.
Esnaf
ve zanaatkarlar düzgün çalıştığında, üretimleri halka uygun olduğunda zaten bir
sorun da olmaz...
Bu
konu temelde tüm siyasi partilerin ana konusu olmalıdır ve onlar bunu güvenilir
bir biçimde incelemelidirler....
Pratikte
görülen ise ne yazık ki "belediye" ve belediyecilik bambaşka bir
kendine özgü sistem geliştirmiş....
Türkiye
aslında hep bu konuları, rant ekonomisini, çıkar sağlamayı, rüşveti, adam
kayırmayı, partizanlığı, yolsuzluğu, hukuksuzluğu... tartışır olmaktan
"çağdaş bir hukuk devleti" olmaya pek fırsat bulamamış konumuna
girmiştir.
Türkiye
dünya genelinde bakıldığında kendi içinde bir ayrı "dünya"
geliştirmiş, gözüküyor.
Bu
da çağdaş ve kalkınmış, uygar ülkelere pek de uymayan bir model olmuş...
Yurttaşların
genel sosyo-ekonomik ve de politik yapısına, kültürel algılarına bakıldığında
ise her şey yine "ülkenin genel anatomi"sine çok denk geliyor.
Şunu
söylemeliyim:
- Bu düşünceler, bu görüş benim kişisel bakış açımdır ve de hiç
bir kişiye, belediyeye ve görevliye yönelik değildir.
...
Saygılarımla....
Öğretmen
Gönen ÇIBIKCI, 2020.08.17, MŞ: