19 Ağustos 2020 Çarşamba

Bir ara bakarım, okurum

"Bir ara bakarım, okurum"
diye kendimizle konuşurken, yıllar geçiyor.
_ Ne doğru dürüst bir yazı okuyoruz, ne de bir makale...
_ En fazlasından bir gazete ile geçiyor zaman...
_ İki satır bir şey yazmadığımız gibi, emek harcayıp, fikir üreten ve yazanları da görmeden geçip, gidiyoruz.
_ En çok da sanki hep "kendimizi" beğeniyoruz...
_ Kafamızda var olan kendimize "seçtiğimiz" MODEL'in içine yerleştiriyoruz ve öyle devam ediyoruz....
_ Yıllar yine geçiyor...
_ O yıllar böyle geçerken birileri "düzenli ve disiplinli" bir çalışma ile üretmekte ve en azından gelecek çağa kendini hazırlamaktadır.
_ Kendi aramızda "o dedi, bunu dedi"lerle geçirdiğimiz en değerli şey olan ZAMAN akıp, gidiyor.
_ Zamanın akıp gitmesinin yanında bir "ömür" bitiyor, isteseniz de istemeseniz de...
_ Biz yine de tatlı tatlı güncel sohbetlerimizle, çok bilgiç taraftarlıklarımızla ve de başımız dim dik, yol devam ediyoruz, zamanımızı geçiriyoruz...
_ Evet, "biz zaten yapmamız gerekenlerin hepsini yaptık, görevimizi yerine getirdik".... diyerek de rahat, rahat uyuyoruz.
...
.... Şeeyyy, söylemeyi unuttum:
Bir de elimizden akıllı telefonlar hiç düşmüyor, parmağımızla devamlı ileri-geri kaydırarak BAKIYORUZ, "ne olmuş, ne bitmiş", diye ....

     Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2020.08.19, MŞ.
___________________________________________________________________________


·        Türk toplumu ne yazık ki bir "doğu tipi bir toplum" olmaktan kurtulamıyor.
·        Hem de Atatürk' e rağmen...
·        Türk Kurtuluş Savaşı'na rağmen!
·        Türk'ün yeniden ve yoktan var olmasına rağmen!
·         
·        "Çağdaş uygarlık" kavramını ne yazık ki ne aydınımız ne de okur ve yazarımız bir türlü içselleştiremedi.
·        Yanı başında bir "okuryazar" kişi olsa bile onu hep görmemezlikten gelen bir "halet-i ruhiye" taşımayı önemsedi.
·        Öyle bir kodlanma içine girdi ki, her şeyi bilen ve de herkesten çok bilen ve de hep beğenilmek isteyen bir ruh durumuna sokuldu.
·        "Yurduna ve geleceğine, özgürlük ve bağımsızlığına sahip çıkma kültürü ile kendini yetiştirmiş ve geliştirmiş olan kişiye, kişilere sahip çıkmak gerekir" diye düşünmek yerine, günlük yaşamında hoş gelen şirinlikler sunan insanlarla doldurdu çevresini...
·        Kendini geliştirmeye, araştırmaya, eleştirel ve entelektüel bir düşünce düzeyine erişmeyi hiç hedefleyemedi.
·        Bunu aklına bile getiremedi.
·        Sadece önüne atılan yapay gündemlerle ruhunu doyurmaya çalıştı.
·        "İlkesel bir bakış açısı"na sahip olmak ve disiplinli bir düşünce gelişine girebilmeyi pek denemedi.
·        Daha çok zamanında hep kulaklara fısıldanmış ve öğretilmiş, genel beğeni kazanmış "ezberlerle" doldurdu zihnini...
·        Kabahatın en büyüğü belki de o karşı tarafta olanlar olmuştur hep, doğru!
·        Hep bir başkalarını suçlamak ve onların dediği, yaptıkları üzerinden konuşmak, boş laf üretmek...
·        Ama en azından kendini koruyabilmeyi becermesi gerekmez miydi?
·        Son yılların zihin ve algı operasyonlarına karşı "kendini" korumalı idi...
·        Ne diyelim, buna da şükür!
·        Hiç olmazsa burada bir "öz eleştiri" yapabildik sanki, kendi aramızda...
·