11 Haziran 2023 Pazar

ÜLKE İÇİN

-   ÜLKE İÇİN

Türk halkı, ve toplumu çok bilinçli ve bilgili olarak olmasa  bile hep siyasi konuşmalarda bulunmak, hep de birilerini tutuyor olmak ister.

Spor kulübü tutmanın psikolojisi içerisinde hep birilerinden yana, birilerine karşı olmak ister.

Gözü kapalı, büyük bir aşkla ve güçlü duygularla bir siyasi partinin taraftarıdır ve diğerlerine de ateş püskürür.

Bu yapı, bu davranış biçimi acaba bizim toplumumuzun şu an bile geri kalmış ülke yapısında olmasından mıdır?

Ayıp olmasın, diye kullanılan bir tanıma göre "kalkınmakta olan ülke" halkının yapısı mıdır?

En alttan en üste değin sanki herkes "politize" olmuştur, her şeyi bilir ve günlük her tartışmaya kesin bir yanıtı vardır.

Bu, sıradan halk için olduğu gibi, diplomalı, uzman ve deneyimli kişiler için de öyledir.

Ülkenin ya da toplumun yapısından mıdır bilinmez ama konuşmalar, görüşmeler, tartışmalar hep "güne ait" konular, olaylar üzerine olur.

Parti başkanına, onun kişiliğine, söylediklerine… yönelik konuşmalar, tartışmalar çok önemli gibi gözükse bile "genel" sorunların içerisinde bu denli öne çıkmaması gerekir.

Uzun geçmişe, tarihsel olgulara, ekonomik yapılara, emperyalizmin durumuna, gelinen bu duruma eleştirel ve analitik bakılmaz ve bu tür inceleme, araştırma ve sorgulama yapmak yerine en kolayından hep "bugün"den konuşulur.

Peki, "bugünü BU DURUMA GETİREN" temel yapılar, temel sorunlar, bilinen gerçekler, beceriksizlikler, hatalar, yanlışlıklar açıkça ve somut olarak neden ele alınamaz.

Bazı ana sorunlar vardır ki bunları "çözemediğiniz" sürece diğer hiçbir çağdaşlık, kalkınma ve demokratikleşme elde edilemez ve bir refah toplumu oluşmaz.

Çok kısa ve öz olarak bir sorma, bir sorgulama yapalım kendi, kendimize:

- "TÜRKİYE için" şunların sorulması gerekmez mi?

·       Türkiye'nin "bağımsız, özgür ve eşitlikçi, güçlü bir uygar" devlet olmasını isteyen var mı?

·       "Varım" diyenin zihninde, aklında olan ülke-devlet nasıl olmalıdır?

·       Hangi koşullar, seçenekler, özellikler olsun isteriz devlet yapısında, yönetiminde?

·       Hangi uygulamalar asla olmamalı diye düşünürüz?

·       Ortada var olan sorunlar var iken ve herkes de bunu biliyor iken hiç bir şey yokmuş gibi davranıp, çok yüzeysel konuları, gereksiz ayrıntıları tartışmakla ne yapmak isteniliyor?

·       Ağalık var mıdır, ağalık sistemi neden kalkamıyor?

·       Ağalık denildiğinde yalnızca "toprak ağalığı" mı anlaşılıyor?

·       Siyasi partilerin içinde bir tür ağalık yok mudur?

·       Sendikalar için de ayni eleştiriler yapılmakta mıdır?

·       Dinsel yapılanmalar ve yayılmaları güçlenmeleri… üzerine neden eleştiriler getirilemiyor?

·       Adil bir gelir dağılımı neden sağlanılamıyor?

·       Türkiye bir temiz toplum mudur, mafyalaşma, rüşvet, kayırma, çeteleşme… var mıdır?

·       Hukuk devleti nedir ve işlemekte midir?

·       Devlet yönetiminde "güçler ayrımı" nedir, ne işe yarar, olması ille de şart mıdır?

·       Tarihsel olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş dünya tarihinde nasıl bir yere sahiptir?

·       Nerede ise yine 100 yıldır emperyalist güçler asıl hedef saptırmalarını, suiistimalleri, kullanmaları hangi konu ve alan üzerinde yapmışlardır?

·       Hem sağdan, hem de soldan olmak üzeri siyasi kanatlarda kurulmuş olan her türlü yapılanma, dernek, vakıf ve şirketler ve siyasi partiler görünenin dışında "asıl" hangi odaklara ve amaçlarına hizmet etmiştir, etmektedir?

·       Gerçekten bir sömürücü, saldırgan emperyalizm ya da çılgın bir kapitalizm var mıdır; varsa bu ne anlama gelmektedir, bizden neler istemektedirler?

·       Türkiye dünyanın en önemli stratejik, bölgesel yerine sahip ülkedir, denildiğinde ne anlıyoruz?

·       Türkiye'nin ulusal sınırları ile ve tek bir devlet yönetim sistemi ile "üniter" olduğunu söylediklerinde ne anlarız, neler anlamalıyız ve neden bu çok önemli bir "varlık nedeni"dir?

·       Aklımızı gerçekten çalıştırıp, bu tür sorulara odaklandığımızda, sorgular ve analitik bakmayı öğrendiğimizde başka hangi sorular çıkar?

·       Özgürlükçü, demokratik bir parlamenter hukuk sistemi ve kurumları olmalıdır, diye neden söylenilemiyor; bunu yerine yarım tanımlamalarla," güçlendirilmiş"… türü kavramlarla konunun üzerine neden gidemiyorlar?

·       "MUHALEFET" denildiğinde, ne anlamalıyız, kimleri, hangi kuruluşları ve siyasi partileri anlamalıyız?

·       Neden resmen kayıtlı (119) siyasi parti vardır, bu kadar çok partinin olması ne anlama gelir?

·       TBMM içerisinde seçimden sonra kaç dönem milletvekilliği yapan vardır?

·       Hangi güç odakları, hangi GLOBAL güçler Türkiye üzerinde istediklerini uygulatabilmektedir?

·       Ekonomi, endüstri, siyaset, finans, hukuk, savunma, yatırım, ileri teknoloji, iletişim, enerji… gibi başlıca alanlarda kimlerin, hangi güçlerin egemenlikleri vardır?

·       Türkiye "dünya devletleri arasında" nasıl bir yere sahiptir?

·       Yapılan araştırmalarda Türkiye nasıl bir "görünüm" göstermektedir?

·       Bugün yürürlükte olan iktidarı, rejim modelini ve özelliklerini uzun yıllardır, görüp, geriden eleştiriler yapmaya çalışanlar, muhalefet neden ve niçin hiçbir başarı gösterememişlerdir?

·       Türkiye kendi ulusal, yurtsever burjuvasını ve aydınını yetiştirmekte neden başarılı olamamıştır?

·       Neden, daha önce sizinle iş birliği yapmış, birlikte olmuş ve mücadele ediyor gibi görünenler birden "tam tersi" bir tavır alıp, eleştirilerde bulunurlar; kimdir bunlar, neden bu davranışta bulunurlar?

·       Yakın tarihimizde güvenilir, demokrat, Atatürkçü… diye kabul görmüş bazı kişiler NEDEN birden her şeyi bırakıp, bambaşka kimliğe bürünürler; bunları etkileyen nedir?

·        

.       "Amaann, bir sürü soru, boşu boşuna söylenilen, boş laflar!" Kafanıza takmayın! diyebilirler…

.    Sıradan yurttaşlar bunu diyebilir belki, ama, ülke yönetimine girmek isteyenler, bilim insanları, aydınlar, entelektüeller, akılcı-çağdaş öğretim almış ve kendisini çok iyi eğitmiş olan insanların çok sorumluk taşıyan bir sağ duyu ile olaylara bakması, sorunlara çözüm yollarını devletten ve halkın çıkarlarından "yana" istemesi gerekir.

Yetişmiş insanımızın hiçbir zaman işbirlikçi olmamasına ve bu yönde yetiştirilmesine çalışılmalıdır, eğer, izin verirlerse…

Bilindiği gibi Türkiye üzerine hedefleri olan güçler her zaman ve her yerde önce kendileri için çalışacak işbirlikçileri bulur ve onları yetiştir, önemli yerlere getirir.

Bu işbirlikçilerin işlerini kolaylaştıracak, destekleyecek şirketler, kuruluşlar, vakıf ve derneklerini, okullarını… da getirirler.

Böylesine örgün ve yoğun bir yapılanma içerisinde yurtsever, ulusal çıkarlardan yana, dürüst ve güzel ahlaklı, donanımlı, sağ duyulu insanları bulmak, bunları yetiştirmek, görev verebilmek…. belki de en büyük yurt görevi budur.

Başka?

Ne var başka, başka neler istersiniz, deseler de aslında kısaca açıklamaya çalıştığım bu temel özellikler bile bize yeter…

Yeter ki işbirlikçi, satılmış, hain ve tüccar zihniyetli olmasın, yine de bizim temiz ve dürüst insanımız ile "ulusal mücadelemizi" verir, yitirilmiş her bir kaleyi "yeniden" ele geçirebiliriz.

Şu an "anayasa"ya ve buna bağlı olarak çıkarılmış yasalara "uyulması" bile bir önemli işaret olabilir.

Bunun için ise ortak bakış açımız ve ülkümüz, ulusal duruşumuz, gücümüz, direncimiz "namuslu, dürüst yurtsever" olmaktır.

Çağımızda "millî mesele, ulusal dava emperyalizme karşı mücadele etmek konusudur ve bunun anlatılması, açıklanması ve kavratılması ülkenin yok olmasını önler.

Bir an önce uyanmamız gerektiğini kavramamız ve üzerimize düşeni de yapma yoluna girmemiz gerekir mi?

Kendisini güvende ve çok güçlü gören iktidar her türlü hakkı elinde tutuğunu düşünerek, kendince düşündüğü yeni belki de çok daha yeni modeller geliştirip uygulayacaktır; bilindiği gibi kanun kendisinden yanadır ve devletin tüm kurumlarında kendi yetiştirdiği bürokratlar devlet içinde görev yapmaktadır.

Evet, görünen budur ve sorunlar ve boyutu çok daha artacak.

Ülkenin ve devletin gerçek temel sorunlarına eğilmeden, bunların analitik incelemesi yapmadan ve öz güveni yitirmeden nasıl ileriye dönük çalışmalar yapılabilir?

Medyanın kimlerin egemenliği altında olduğunu bilebilmemiz çok zor, bu nedenle medyaya çok daha dikkatle yaklaşmak ve şüpheci olmak da gerekir.

Birey olarak daha sağlıklı düşünebilmek, okumak, araştırmak ve incelemeler yapıp fikir sahibi olmak yararlı olacaktır.

.   Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 11.06.2023, MŞ.