- ÜLKE İÇİN
Türk
halkı, ve toplumu çok bilinçli ve bilgili olarak olmasa bile hep siyasi konuşmalarda bulunmak, hep de birilerini
tutuyor olmak ister.
Spor
kulübü tutmanın psikolojisi içerisinde hep birilerinden yana, birilerine karşı
olmak ister.
Gözü
kapalı, büyük bir aşkla ve güçlü duygularla bir siyasi partinin taraftarıdır ve
diğerlerine de ateş püskürür.
Bu
yapı, bu davranış biçimi acaba bizim toplumumuzun şu an bile geri kalmış ülke
yapısında olmasından mıdır?
Ayıp
olmasın, diye kullanılan bir tanıma göre "kalkınmakta olan ülke"
halkının yapısı mıdır?
En
alttan en üste değin sanki herkes "politize" olmuştur, her şeyi bilir
ve günlük her tartışmaya kesin bir yanıtı vardır.
Bu,
sıradan halk için olduğu gibi, diplomalı, uzman ve deneyimli kişiler için de
öyledir.
Ülkenin
ya da toplumun yapısından mıdır bilinmez ama konuşmalar, görüşmeler,
tartışmalar hep "güne ait" konular, olaylar üzerine olur.
Parti
başkanına, onun kişiliğine, söylediklerine… yönelik konuşmalar, tartışmalar çok
önemli gibi gözükse bile "genel" sorunların içerisinde bu denli öne
çıkmaması gerekir.
Uzun
geçmişe, tarihsel olgulara, ekonomik yapılara, emperyalizmin durumuna, gelinen
bu duruma eleştirel ve analitik bakılmaz ve bu tür inceleme, araştırma ve
sorgulama yapmak yerine en kolayından hep "bugün"den konuşulur.
Peki,
"bugünü BU DURUMA GETİREN" temel yapılar, temel sorunlar, bilinen
gerçekler, beceriksizlikler, hatalar, yanlışlıklar açıkça ve somut olarak neden
ele alınamaz.
Bazı
ana sorunlar vardır ki bunları "çözemediğiniz" sürece diğer hiçbir
çağdaşlık, kalkınma ve demokratikleşme elde edilemez ve bir refah toplumu
oluşmaz.
Çok
kısa ve öz olarak bir sorma, bir sorgulama yapalım kendi, kendimize:
- "TÜRKİYE
için" şunların sorulması gerekmez mi?
·
Türkiye'nin
"bağımsız, özgür ve eşitlikçi, güçlü bir uygar" devlet olmasını
isteyen var mı?
·
"Varım"
diyenin zihninde, aklında olan ülke-devlet nasıl olmalıdır?
·
Hangi
koşullar, seçenekler, özellikler olsun isteriz devlet yapısında, yönetiminde?
·
Hangi
uygulamalar asla olmamalı diye düşünürüz?
·
Ortada
var olan sorunlar var iken ve herkes de bunu biliyor iken hiç bir şey yokmuş
gibi davranıp, çok yüzeysel konuları, gereksiz ayrıntıları tartışmakla ne
yapmak isteniliyor?
·
Ağalık
var mıdır, ağalık sistemi neden kalkamıyor?
·
Ağalık
denildiğinde yalnızca "toprak ağalığı" mı anlaşılıyor?
·
Siyasi
partilerin içinde bir tür ağalık yok mudur?
·
Sendikalar
için de ayni eleştiriler yapılmakta mıdır?
·
Dinsel
yapılanmalar ve yayılmaları güçlenmeleri… üzerine neden eleştiriler
getirilemiyor?
·
Adil
bir gelir dağılımı neden sağlanılamıyor?
·
Türkiye
bir temiz toplum mudur, mafyalaşma, rüşvet, kayırma, çeteleşme… var mıdır?
·
Hukuk
devleti nedir ve işlemekte midir?
·
Devlet
yönetiminde "güçler ayrımı" nedir, ne işe yarar, olması ille de şart
mıdır?
·
Tarihsel
olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş dünya tarihinde nasıl bir yere sahiptir?
·
Nerede
ise yine 100 yıldır emperyalist güçler asıl hedef saptırmalarını,
suiistimalleri, kullanmaları hangi konu ve alan üzerinde yapmışlardır?
·
Hem
sağdan, hem de soldan olmak üzeri siyasi kanatlarda kurulmuş olan her türlü
yapılanma, dernek, vakıf ve şirketler ve siyasi partiler görünenin dışında
"asıl" hangi odaklara ve amaçlarına hizmet etmiştir, etmektedir?
·
Gerçekten
bir sömürücü, saldırgan emperyalizm ya da çılgın bir kapitalizm var mıdır;
varsa bu ne anlama gelmektedir, bizden neler istemektedirler?
·
Türkiye
dünyanın en önemli stratejik, bölgesel yerine sahip ülkedir, denildiğinde ne
anlıyoruz?
·
Türkiye'nin
ulusal sınırları ile ve tek bir devlet yönetim sistemi ile "üniter"
olduğunu söylediklerinde ne anlarız, neler anlamalıyız ve neden bu çok önemli
bir "varlık nedeni"dir?
·
Aklımızı
gerçekten çalıştırıp, bu tür sorulara odaklandığımızda, sorgular ve analitik
bakmayı öğrendiğimizde başka hangi sorular çıkar?
·
Özgürlükçü,
demokratik bir parlamenter hukuk sistemi ve kurumları olmalıdır, diye neden
söylenilemiyor; bunu yerine yarım tanımlamalarla," güçlendirilmiş"…
türü kavramlarla konunun üzerine neden gidemiyorlar?
·
"MUHALEFET"
denildiğinde, ne anlamalıyız, kimleri, hangi kuruluşları ve siyasi partileri
anlamalıyız?
·
Neden
resmen kayıtlı (119) siyasi parti vardır, bu kadar çok partinin olması ne
anlama gelir?
·
TBMM
içerisinde seçimden sonra kaç dönem milletvekilliği yapan vardır?
·
Hangi
güç odakları, hangi GLOBAL güçler Türkiye üzerinde istediklerini
uygulatabilmektedir?
·
Ekonomi,
endüstri, siyaset, finans, hukuk, savunma, yatırım, ileri teknoloji, iletişim,
enerji… gibi başlıca alanlarda kimlerin, hangi güçlerin egemenlikleri vardır?
·
Türkiye
"dünya devletleri arasında" nasıl bir yere sahiptir?
·
Yapılan
araştırmalarda Türkiye nasıl bir "görünüm" göstermektedir?
·
Bugün
yürürlükte olan iktidarı, rejim modelini ve özelliklerini uzun yıllardır,
görüp, geriden eleştiriler yapmaya çalışanlar, muhalefet neden ve niçin hiçbir
başarı gösterememişlerdir?
·
Türkiye
kendi ulusal, yurtsever burjuvasını ve aydınını yetiştirmekte neden başarılı
olamamıştır?
·
Neden,
daha önce sizinle iş birliği yapmış, birlikte olmuş ve mücadele ediyor gibi görünenler
birden "tam tersi" bir tavır alıp, eleştirilerde bulunurlar; kimdir
bunlar, neden bu davranışta bulunurlar?
·
Yakın
tarihimizde güvenilir, demokrat, Atatürkçü… diye kabul görmüş bazı kişiler
NEDEN birden her şeyi bırakıp, bambaşka kimliğe bürünürler; bunları etkileyen
nedir?
·
. "Amaann,
bir sürü soru, boşu boşuna söylenilen, boş laflar!" Kafanıza takmayın!
diyebilirler…
. Sıradan yurttaşlar bunu diyebilir belki,
ama, ülke yönetimine girmek isteyenler, bilim insanları, aydınlar,
entelektüeller, akılcı-çağdaş öğretim almış ve kendisini çok iyi eğitmiş olan
insanların çok sorumluk taşıyan bir sağ duyu ile olaylara bakması, sorunlara
çözüm yollarını devletten ve halkın çıkarlarından "yana" istemesi
gerekir.
Yetişmiş
insanımızın hiçbir zaman işbirlikçi olmamasına ve bu yönde yetiştirilmesine
çalışılmalıdır, eğer, izin verirlerse…
Bilindiği
gibi Türkiye üzerine hedefleri olan güçler her zaman ve her yerde önce
kendileri için çalışacak işbirlikçileri bulur ve onları yetiştir, önemli
yerlere getirir.
Bu
işbirlikçilerin işlerini kolaylaştıracak, destekleyecek şirketler, kuruluşlar,
vakıf ve derneklerini, okullarını… da getirirler.
Böylesine
örgün ve yoğun bir yapılanma içerisinde yurtsever, ulusal çıkarlardan yana,
dürüst ve güzel ahlaklı, donanımlı, sağ duyulu insanları bulmak, bunları
yetiştirmek, görev verebilmek…. belki de en büyük yurt görevi budur.
Başka?
Ne
var başka, başka neler istersiniz, deseler de aslında kısaca açıklamaya
çalıştığım bu temel özellikler bile bize yeter…
Yeter
ki işbirlikçi, satılmış, hain ve tüccar zihniyetli olmasın, yine de bizim temiz
ve dürüst insanımız ile "ulusal mücadelemizi" verir, yitirilmiş her
bir kaleyi "yeniden" ele geçirebiliriz.
Şu an
"anayasa"ya ve buna bağlı olarak çıkarılmış yasalara
"uyulması" bile bir önemli işaret olabilir.
Bunun
için ise ortak bakış açımız ve ülkümüz, ulusal duruşumuz, gücümüz, direncimiz
"namuslu, dürüst yurtsever" olmaktır.
Çağımızda
"millî mesele, ulusal dava emperyalizme karşı mücadele etmek konusudur ve
bunun anlatılması, açıklanması ve kavratılması ülkenin yok olmasını önler.
Bir
an önce uyanmamız gerektiğini kavramamız ve üzerimize düşeni de yapma yoluna
girmemiz gerekir mi?
Kendisini
güvende ve çok güçlü gören iktidar her türlü hakkı elinde tutuğunu düşünerek,
kendince düşündüğü yeni belki de çok daha yeni modeller geliştirip uygulayacaktır;
bilindiği gibi kanun kendisinden yanadır ve devletin tüm kurumlarında kendi
yetiştirdiği bürokratlar devlet içinde görev yapmaktadır.
Evet,
görünen budur ve sorunlar ve boyutu çok daha artacak.
Ülkenin
ve devletin gerçek temel sorunlarına eğilmeden, bunların analitik incelemesi yapmadan
ve öz güveni yitirmeden nasıl ileriye dönük çalışmalar yapılabilir?
Medyanın
kimlerin egemenliği altında olduğunu bilebilmemiz çok zor, bu nedenle medyaya
çok daha dikkatle yaklaşmak ve şüpheci olmak da gerekir.
Birey
olarak daha sağlıklı düşünebilmek, okumak, araştırmak ve incelemeler yapıp
fikir sahibi olmak yararlı olacaktır.
. Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 11.06.2023, MŞ.