Bir 10 Kasımda Yaşadığımız Kente Bakış:
·
Evet,
Kuşadası da gittikce bir "garip" hal alıyor.
·
Hayır,
sadece Kuşadası değil tabii ki, yaşadığınız kentlere bir bakınız.
·
Ne
denli bir kentde yaşıyorsunuz?
·
Huzur
verici, temiz ve sağlıklı bir kentte mi yaşıyorsunuz?
·
Sorunlar
nelerdir, çözümleri nelerdir?
·
Nereye
bakılsa bir "kazanç kapısı" yarışı, bir "yer" kapma yarışı
gözlemleniyor.
·
Kentlerin
çarpık yapılaşması, kamu kurumlarının kendilerinden beklenilenleri
yapamamaları, halkın elinden hiç bir şeyin gelemiyor olması...
·
Yozlaşmanın
gittikce yükselişe geçtiği ve de çağdaşlıkdan uzaklaşıldığı gözlemleniyor.
·
Büyük
önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk verdiği mücadele ile, gösterdiği yol ile, ilke
ve görüşleri ile, devrimleri ve de çağdaşlığı, uygarlığı yakalama çabaları ile
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu sağlamış ve asıl hedefleri de göstermiştir.
·
Onun
en büyük başarısı ile o günlerin "emperyalist" güçlerine karşı
durabilmesi ve özgür, bağımsız bir ulusal devlet kurabilme mücadelesidir.
·
Türk
Kurtuluş Savaşı da bunun için verilmiştir.
·
TBMM'nin
kuruluşu ve de CUMHURİYET'in kuruluşu da hem bu ana amaç ve hedef için
yapılmıştır.
·
Yok
olmak ve de parçalanmak durumuna düşürülmek istenilen VATAN korunmuş ve
kurtarılmıştır.
·
Çok
büyük bir güven ve öz veri ile yeni bir çağdaş devletin kuruluşu Türk halkına
çok büyük bir sevinç vermiş, yurttaşlık bilinci yaratmıştır.
·
10
kasım 1938 günü büyük önder sonsuzluğa giden bir yola girmiştir.
·
Tarihin
ve insanlığın kendisine tanıdığı örneği olmayan bir yere uğurlanan büyük
önderin aramızdan ayrılış ile de ne yazık ki gerilerde bir yerlerde
saklanabilmiş olan karşı güçler yeniden kendilerini göstermeğe başlamışlardır.
·
Her
bir fırsatta ve de yaşamın her alnında kendilerine taraftar bulabilen, kendi
karşı devrimci emellerine hizmet edecek olan güçleri ve düzenlemeleri gittikce
de artan bir hızla oluşturmuşlardır.
·
Ülkenin
ulus devlet olmasına karşı durabilecek görüşler ve girişimler bir yandan devam
etmiştir.
·
Toplumun
ve de kamu yapılanmasının her bir yanında kendilerine yer edinmişlerdir.
·
Atatürk
düşüncesinden yana olması beklenilen, Kemalist bir tutum ve davranışlarda
sağlam bir duruş göstermesi gereken kitleler ise ne yazık ki kendilerinden
beklenilen gücü ve tutarlılığı gösterememişlerdir.
·
İçten
içe ele geçirilen kaleler gibi gittikce zayıflamışlar ve günün koşullarına göre
bir mücadele verememişlerdir.
·
Ortada
var olan siyasi partiler ise ne yazık ki daha çok liberal sağ ve popülist
eğilimler göstermişler ve Türkiye Cumhuriyeti'ne yararlı olacak bir siyasetci
portrelerine yer verememişlerdir.
·
10
kasım 1938 den bu yana ne yazık ki rant, kazanç, anti kemalist tutumlar ve de
çarpık kentleşme modelinin yaratılması, maarifde ulusal çizginin yitirilmesi,
ulusal ekonomi ve kalkınma modellerini yaşama geçirememek, dalga dalga büyüyen plansız
göçler, "batı" tipi tüketici modellerinin insanlara empoze edilmesi
vb. görünen tablolar ile de ne yazık ki "günümüzün Türkiye"si ortaya
çıkmıştır.
·
"Ey
Türk Gençliği" diye seslenen ve durumu çok açık bir özetle dile getiren
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'in güvendiği Türk halkı ne yazık ki bugün çok büyük
bir umutsuzluk ve çözümsüzlük içerisine düşmüştür.
·
Ulusal
ve kültürel değerler, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkeleri adım, adım
unutturulmak, yok edilmek istenmiştir.
·
Bu
değerlerin ve inancın, bilincin yerine tamamen tersi ve de zararına olabilecek
bir büyük "zihin yönetimi" uygulanmaktadır.
·
Bu
"planlı" ve "çok yönlü kuşatma" gerek moda yolu ile sinema
ve TV uygulamaları ile kurdukları bazı STK ile, müzik akımları ve
destekledikleri basın yayın ürünleri ve yazarları ile ve de doğal olarak da
siyasetcileri ile adım, adım ama çok büyük bir "hızla"
oluşturulmuştur.
·
"Düşünen
ve eleştirebilen" insan modelinin yok edilerek yerine bireyci ve de
çıkarcı, kendi "keyfini" düşünen, mücadele yollarını ise hiç aklına
bile getiremeyen "yeni" bir insan tipi getirilmiştir.
·
Bu
yeni tip insan ise ne ulusal bilinçden, ne de çağdaşlıkdan ve uygarlıkdan yana
olamamaktadır.
·
Nerede
kendilerini çekecek bir "şey" görseler onun peşine takılmakta ve
uygulamaktadırlar.
·
Bunları
giyim, kuşamda, beden dilinde, konuşma üslubunda ve de iletişimlerinde, yer
aldıkları mekanlarda... açıkca görebilirsiniz.
·
Yozlaşmanın ve çarpık kentleşmenin farkında bile değillerdir.
·
Kentin
en iyi ve de en güzel yerlerine açılan yeni model kahvehaneler, nargile
kültürü, sigarada Avrupa'nın ikinci sırasında yer almamız, aile içindeki
gittikce artan sorunlar, boşanmalardaki hız gösteren yüzdeler.... bunların
değerlendirmesini yapamadıkları gibi bir de tam tersine bu tip "yeni"
olguların yanında yer alabilmektedirler.
·
Önlenemez
bir "kentlerin yozlaşması" "kent kültürünün yok" olması ile
karşı karşıyayız.
·
Sağlıksız
ve sorunları çok artmış, yaşanamaz olmuş kentler...
·
Kent
içinde birbirinden habersiz yaşayan çok farklı bireyci halk kitleleri...
·
Kent
yönetimlerini ele geçirmiş olanların ise sadece beğenilme ve gösterişe yönelik
uygulamaları, politikaları, etrafında topladıkları yandaş ve çıkar beklentili
seçilmiş-seçilmemiş insan yığınları...
·
Bunlar
ile ve bu "çöküş" ile ne yazık ki BİZ o "büyük insanı" hiç
anlamadığımızı, Türk halkının çok büyük bir sınavı yitirdiğini görüyoruz.
·
Evet,
tam da bugün, yeniden ve de en baştan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ruhuna ve
onun davranış ve düşünce modeline dönebilmemiz, onu her yönüyle günümüze
aktarmamız, uyarlamamız gerekmiyor mu?
·
İçi
boş törenlerle, göz yaşlarıyla değil, onu ancak onun düşünceleriyle, onun
yapıtlarıyla, ilkeleriyle anmalıyız.
·
Bırakın
o çok "kocaman" görünen dernekleri ve de partileri, önce "kendiniz"
için kendi yaşamınız ve ilkeleriniz, davranışlarınız için bir gözden geçirin!
·
Siz "kimden
yana"sınız, nasıl bir kentden, nasıl bir ülkeden, nasıl bir yurttaşlıkdan
yanasınız?
·
Önce
bunu bir irdeleyelim ve de yolumuzu, yönümüzü en açık ve kesin bir biçimde
belirleyelim.
·
Bir
"tek" kişinin tüm yaşamında gösterdiği davranışlar, fikirler,
savaşları, devlet adamlığı, insan olarak kendisine bakımı, örnek kişiliği ve
tutumu, devrimciliği, mücadele yöntemleri ve de karşı oldukları kişiler ve
güçler nelerdi, kimlerdi, onun ana çizgileri nelerdi...ve benzerlerini tek tek
elimizden geldiğince ve yılmadan, bıkmadan, boş vermeden, ciddi olarak inanarak
"gözden geçirilmeli" düşünülmeli ve içselleştirilmelidir.
·
ATATÜRK'ü
Atatürk yapan özelliklerini öğrenmeli ve onları kendimize mal etmeliyiz.
·
Türkiye
Cumhuriyeti'nin kurtuluş yolu ve siyaseti Gazi Mustafa Kemal Atatürk'dür.
·
Bu söylediklerim
ile bir kişiyi tanrılaştırmak, putlaştırmak asla olamaz!
·
Çünkü
o bir tabu ya da öylesine inanılan bir varlık değildir! Hiç bir zaman da olmamıştır.
·
Her yönüyle
açıktır.
·
O
kesin duruşlarıyla tarih içinde somuttur ve her bir yaşamının anı, yapıtları,
mücadelesi yazılı ve belgeseldir.
·
Başvurulacak
kaynak yine kendisi ve yapıtlarıdır, NUTUK'dur.
·
Türk
halkı her türlü "sahte" ayrımcılıkdan, kutuplaşmadan kendini
kurtarmalı ve umutla, güvenle Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e çok daha bir
bilinçle sahip çıkmalıdır.
·
Türkiye
Cumhuriyeti ve onun halkı güzel günler görmelidir!
Saygılarımla...
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 09.11.2019, K.