21 Ekim 2022 Cuma

TOPLUMSAL KORKULAR VE BİREY

toplumsal korkular ve bİrey

Son yılların genel gidişine bakıldığında toplum ve bireylerin gittikçe çok endişeli ve korkulu bir ruh durumuna girdiği görülüyor.

Hiç de kolay olmayan, sıkıntılı, çözüm yolları karışık ve bazı noktaları da karanlıkta kalan bir yapılanmaya gidildikçe insanlar çok daha endişeli olmaktadır.

.   Hep böyle korkacak ne var?

Bunu artık her yerde birçok kişinin ağzından duymak olası…

Bugünün sorunları ile, güncel sorunlarla baş edemeyen yurttaş bunları yaşadıkça yarınlardan, gelecekten çok daha korkar bir ruh durumuna girmektedir.

Yönetimlerin baskıları gibi "olağan dışı" koşulların oluşması sonucunda toplumlarda genellikle bir "suskunluk sarmalı" ile birlikte korkular oluşur ve "tercih çarpıtması" yaşanır,

Bu ilerledikçe de sonuçta bir "toplumsal felç" durumu oluşur.

Sıradan birey "içinde yaşadığı" toplumdan dışlanmayı istemez ve onunla "uyum" içinde yaşamaya yönelir.

Eğer, fikirleri içinde bulunduğu gruptan ya da toplumdan onay görmüyorsa, fikirleri açıkladığı taktirde dışlanacağını, baskı göreceğini düşünüyorsa "korkuları" başlar ve bir çeşit kişisel "önlem" olarak susar.

Bu ise o kişiyi zamanla ortadaki genel kabul görüşe "uyum" göstermeye, "teslimiyetçiliğe" kadar götürebilir.

Elinde yapabileceği bir şeylerin olmadığını, gücünün "kalmadığını", sorunlarla baş edemediğini gören insan ruh sağlığının "olumsuz" etkilendiğini görmekte ve artık iç huzurunu yitirmektedir.

Sağlığı bozulmuş ve de çözüm yollarına uzak kaldığını düşünen kitleler daha önceden edindikleri bilgi ve deneyimlerinden şüphe eder duruma düştükçe de "umutlarını" yitirmiş olmaktadır.

Aslında ortada gözle görülen ve çok açıkça belli olan somut bir düşman da yoktur.

Yani bilinen türde bir savaş durumunda olunmadığı için ruhsal anlamda, savunma açısından bir açıklık yoktur.

Ortada birçok söylentiler, haberler, yorumlar, bilgiler dolaşıyor olsa bile sıradan yurttaş her geçen gün çok daha derin bir bunalıma düşmektedir.

Korkunun etki alanı gittikçe genişliyor, var sayımlar büyüyerek dogmalar haline geliyor...

Korkuları giderecek önlemler, güven getirecek çözümler aranıyor…

Beyindeki korku merkezi ile daha tutucu eğilimler ve tercihler arasında ilişki güçlenmeleri artıyor…

Toplumsal olarak bir güven hissinin oluşturulması "gerekirken" ekonomik çöküş, adalete olan güvensizlik, günlük gereksinimlerin karşılanmasında çekilen zorluklar, zamlar, pahalılık… artmakta oluyor ise yurttaş gittikçe bir "algı bozukluğu", korkular içinde yaşam çekmeye başlıyor.

Böylesine korkuları artan bir toplumu baskılamak ise çok daha kolaylaşıyor.

İnsanın uzun zamandır zihinsel olarak geliştirmiş olduğu "baş etme mekanizmaları" bastırılmaya başlanılıyor.

Akılcıl fikir yürütme ve bunu destekleyen tüm beceri birikimleri korkunun gölgesinde kayboluyor.

Bir süre sonra insan korkusunu anlamak ve keşfetmek isteğini de yitirir duruma füşüyor.

Korku neredeyse bir dokunulmazlık kazanmış, kendi başına "başıboş" bir duruma bürünürüyor.

Bu durumda ise korku bir baş etme işlevinden çok, bir tür çaresizlik ve hareketsizlik işlevi görülmeye başlıyor.

Artık insan davranışsal düzeyde tedirginlikler yaşar ve birçok da "kaçınma" tepkilerine bürünüyor.

Yaşama bağlılığı ve umutları yitirildikçe de süreğen olarak kendi sınırlarının içine kapanır duruma düşüyor.

Zihinsel olarak oluşturulabilecek daha "işlevsel" çözümleri bir yana bırakılıp, kapsam olarak artmış olan korkuları "teskin etmeye" yönelik eylemlerin öne çıkması başlıyor.

Tüm bunların oluştuğu durumda imaj oluşturucular, zihin yönlendiriciler ve stratejistler, siyasetçiler başta olmak üzere farklı taraflar "duygu" dağarcıklarımızın biçimlenmesinde çok etken ve belirleyici rol oynamak istiyorlar ve de başarıyorlar.

Nerde ise tüm medya ile, basın yayın kurumları ve TV'ler ile, reklamlar ve sinema ile tüm toplumu çok başarılı bir biçimde etkileyebiliyorlar.

Son yıllarda yaşanılan zihinsel zorlanmaların ve yorgunlukların temelini tüm bunlar oluşturuyor.

Yaşanılan günlük gerçekler, duygular ve istekler, özlemler, hayaller yaşamımızda karşılıklarını bulamayınca insanlar büyük bir boşluk duygusu yaşıyorlar.

Yaşadığımız ülkede şu anda "en baskın korkuları" sıralayacak olsak ne deriz?

Geçim sıkıntısı, hukuk devleti arayışı, gelecek endişesi, yabancı düşmanlığı, toplumsal ayrışma, işsiz kalmak, evsiz kalmak, aç kalmak, sigortasız çalışmak, çocukların iyi bir eğitim alamaması, paranın değerinin düşmesi, savaş çıkması… en önde gelen korkular olarak yer alıyor.

Özellikle "gelecek korkusu" kişi, sınıf ve siyasi taraf gözetmeksizin toplumun her kesiminde yaşamı yönetiyor.

Güvenlik kaybı ve hep zarar görmek duygusu, kişiler arası ilişkilerde şüphe ve güvensizlik duygusu yaşamı yoğun bir biçimde etkiliyor.

İnsanlar kendilerini kapatıyorlar, kolay açmıyor, fikirlerini kolayca açıklayamıyorlar, kendi içlerinde bir endişe-korku dünyasında yaşıyorlar.

Olaylara bakış artık hep "dar kalıplar" ve ön yargılar üzerinde kurulmaya başlanılıyor; eleştirel düşünce, çözüm yolları aramak artık bırakılmış gibi oluyor.

Yaşama pratiklerinin tümü bu korkular üzerine kurulduğu için toplumsal üretimler ve kitleler arasındaki dayanışma, güç arayışları ve birliktelikler ise gittikçe kısıtlanıyor.

Korku toplumsal bir özellik, bir nitelik kazandığında ise bunun ekonomik, siyasi ve tıbbi açılardan toplumsal maliyeti artık hesaplanamaz bir düzeye çıkıyor.

Gündelik stres ve yaşam kalitesinin düşmesi ile ruh sağlığında bozulmalar görülecektir ve de sağlığı bozulanın iyileşmesi daha da zorlaşacaktır.

"Korku"nun toplumsal nitelik kazanması görünmez birçok dinamikleri de aksatacaktır.

Depremler, büyük kazalar, doğal afetler, enflasyondaki artış hızı, toplu işten çıkarmalar, beklenilen adaletin sağlanamaması, yolsuzluklar, karanlık işler, yanlış politik kararlar… artıkça ve sıkça karşılaşıldıkça toplumsal olarak güven duygusu oluşturulamayacaktır.

Korku manipüle edilip belli bir siyasi yarar için kullanılmakta ve istismar edilebilmektedir.

Toplumların, halkların zor zamanlarda kendilerini nasıl koruyacakları yönünde çok geniş bellek dağarcıkları vardır.

Korkuları ehlileştirebilecek en temel kaynağımız ise çok daha öncelerden oluşturduğumuz birikimler ve tarihsel deneylerdir.

Daha önce zor zamanlarda yaşadıklarımızdan neler öğrendiğimizi, savunma gücünü nasıl topladığımızı ve başarıya nasıl ulaştığımızı yeniden anımsamamız gerekecektir.

Bugün yüz yıllık devlet kuruluşuna baktığımızda o günlerin sıkıntıları, savaşlar, yeni devlet kurmanın gücü ve heyecanları, atılan adımlar, devrimler, halkın dayanışması, yokluklar içinden kalkınma hedefleri, çağdaşlaşmak ve uygarlaşmak için ön görüler, emperyalizme karşı bağımsızlık ve özgürlük direnişleri ile birlikte düşünüldüğünde çok derin deneyimlere sahibiz

Çok uzun bir zamandır bu öğrendiklerimizden elde ettiğimiz çıkarımlarımızı bugün toplumsal politikalarımıza katmaya gayret edebilmeliyiz.

Neyi "nasıl" yapabileceğimiz, nerede nasıl davranabileceğimiz, olaylara ve durumlara karşı nasıl bir duruş takınmamız gerektiğini öğrenebileceğimiz çok değerli yazılı, belgesel kayıtlarımız vardır ve onları yine bugün belki yeniden okumak ve öğrenmek durumundayız.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk çok yönleri ile bir önder, bir kahraman, bir devlet adamı, bir düşünür ve yol göstericidir; onun yeri ve değeri tüm bu anlamda bizim için çok önemli ve değerli olmaktadır.

Atatürk'ün gösterdiği yoldan ve hedeflerden uzaklaştırılmadan bugünün temel sorunlarına çözümler aramak, kendimizi geliştirmek, çok çalışmak ve akılcıl düşünceler üretmek, sağ duyulu olmak yolu ile umudumuzu yükseltmeliyiz.

Korku toplumu olmaktan ancak bilinçli ve çağdaş bir uygar toplum olarak kurtulabiliriz.

Sağlıklı, huzurlu ve güven dolu günlere erişmek dileklerimle hoşça kalınız…

.    Gönen Çıbıkcı, 23 ekim 2022

...........................................................................................................



İNTERNET ve TÜRKÇE

 İNTERNET ve TÜRKÇE

Şu an yeni, yeni tanınma ve kabul görme aşmasına girmekte olan internet konusunda çok geniş bir ümit görmekteyiz.       

İnternette yer alma her geçen gün gerek iş dünyasında, gerekse de bilim dünyasında çok önemli bir ivme kazanmaktadır.

Özel yaşamında internete giren ve bir bakıp, çıkanlar da gün geçtikçe artmaktadır.

Şu an Türkçe internet siteleri yeni, yeni açılmaktadır.

Bunlardan bazıları çeşitli toplumsal kurumlar tarafından halkı bilgilendirmek amacıyla düzenlenmektedir.

Ayrıca da ticari amaç ile kurulan siteler de açılma yolundadır.

Bu gelişmeleri irdelediğimizde şöyle bir görünüm ortaya çıkacaktır: 

.     Tüm bu alanlarda Türkçe iletişim dili olarak yerini alacaktır.

·     Türkçe internet alanında da önemli bir yer alacaktır.

·     İnternete girmek ve ondan yararlanmak günlük yaşamda çok önemli bir yer alacaktır.

·     Nasıl ki bugün bir televizyon ve telefon kullanımı doğal ve vazgeçilemez bir olgu durumuna gelmiş ise, önümüzdeki yıl internetten yararlanma da öylesine doğal bir kullanım kazanacaktır.

·     Bilgi alış verişi internet üzerinden sağlanmaya başlanılacaktır.

·     Toplumsal örgütlenmeler de internet sitelerinden yararlanılarak yapılacaktır.

·     Resmi kurumlar kapılarını halka internette açacaktır.

.     Birçok işlem internet üzerinden yapılacaktır.

·     Bilimsel kurumlar yaptıkları çalışmaları halkın ve diğer kurumların bilgisine ve kullanımına sunacaktır.

·     Eğitim kurumları yapacakları öğretim ve eğitim programları ile çok yaygın bir çalışma dönemine gireceklerdir.

·     Ticari kuruluşlar yaşamın tüm alanlarındaki iş konularını internette de uygulamaya başlayacaklardır.

.     İş alanlarının hemen, hemen tümü tüm çalışmalarında internetten yararlanacaklardır.

·     Yeni meslek türleri ortaya çıkacaktır.

·     Özel yaşamda yapılan birçok satın alma internet üzerinden gerçekleştirilmeye başlanılacaktır.

·     İnsanların gerek özel gerekse de mesleksel olarak izleme ve etkileme alanları çok genişleyecek, deyim yerinde ise tüm dünya çapına yayılacaktır.

·     Dünyanın çeşitli yerlerine yayılmış olan Türkiye kökenliler Türkçe aracılığı ile internette daha çok örgütlenmeye başlayacaklardır.

.     Böylece de bilim ve halk dili Türkçe daha önemli bir konuma gelecektir.

·     Köken dili (anadil) olarak Türkçe çok değişik halk grupları arasında yeni bir deneyim ve iletişim alanı sağlayacaktır.

·     Türkçe'nin çeşitli ağız ve diyalektlerinin kendilerini ortaya koymalarına, karşılaştırılabilmelerine olanak sağlanılacaktır.

.     Bu da Türkçe'nin boyutlarını ve varsıllığını daha iyi bir biçimde gözler önüne koymaya, yeni bir bilinç oluşturmaya katkı sağlayacaktır.

·     Dünyanın birçok ülkesinde ticari anlamda çok önemli yer almış olan büyük işletmeler Türkçe konuşan halka mallarını satabilmek için ayrıca bir yatırıma ve tanıtıma gireceklerdir.

·     Türkçe konuşan halkın tüketim alışkanlıklarını kendi çıkarları doğrultusunda etkilemek isteyen tüm kuruluşlar interneti bir savaş alanı haline sokacaklardır.

·     İletişim dili, bilim dili, halk dili, ticaret dili, kültür dili olarak Türkçe daha çok kullanılmaya başlanıldığında Türkçe'ye diğer dillerle birlikte (İngilizce, Almanca..) çok iyi egemen olan kişiler kendi meslekleri içinde daha çok aranılır olacaklardır.

·     İnternet haberciliği çok kısa bir sürede büyük bir ivme kazanacaktır. Bu alandaki şirketlerin verecekleri savaş ile Türkçe kullanımı çok büyük bir hıza girecektir.

·     İnternet haberciliği ile çok değişik modeller denenmeye başlanılacaktır. Böylece her türlü halk kesimine yönelik programlar ile o alanlardaki Türkçe'nin gelişimi de  paralellik kazanacaktır.

·     Yeni gelişecek araçların yaygınlaşması ile günlük yaşamdaki alışkanlıklar yeni bir görünüm alacaktır.

·     Cep telefonlarında internet bağlantısı bir devrim yaratacak güçtedir.

·     Bu yeniliğin yaygınlaşması ile her bir birey anında tüm dünya ile ve saniyesel bir hızla iletişim kuracak, işlerini halledecektir.

·     İnternet ve buna bağlı araç gereçlerin yaygınlaşması ile de bilim ve teknolojinin günlük yaşama yayılması sonucunda, bunları kullanma ücretleri çok aza inecek belki de yine çok kısa bir dönemde ücretsiz olmaya başlayacaktır.

·     Bunun en büyük etkeni şirketlerin piyasada kendilerine yer açmak için yapacakları reklam yatırımlarının artması olacaktır.

·     Bugün kullandığımız televizyon alıcılarına çok kısa zamanda internet bağlantısı da eklendiğinde artık televizyon izleyen hemen istediği an internete geçebilecektir.

.     Bu büyük kolaylık sayesinde de Türkçe internet sitelerine ulaşmak saniyelik bir iş olacaktır.

·     İnternette iletişim o kadar teknojik ilerleme gösterecektir ki her bir birey çok rahatça kullanabileceği yazı ve grafik programıyla istedikleri her şeyi gerçekleştirebileceklerdir.

·     Bu tür programların gelişmesi ile de Türkçe dilinin de orada kullanımı artacaktır.

·     Internetin kullanımının yaygınlaşması ile insanlar özel yaşamlarını, düşüncelerini, meraklarını, araştırmalarını ve buna benzer alanlarda söylemek istediklerini diğer insanlarla paylaşmak isteyeceklerdir.

·     Bu öylesine bir yaygınlık kazanacaktır ki her bir birey kendi öz sayfasını internette açacaktır.

·     Bunun olması demek de o kişilerin kendi kimliklerini bu sayfalarda yansıtmaları demek olacaktır.

.     Kullanacakları dil de buna bağlı olarak birincil sırada anadili Türkçe olacaktır.

.     Ama yine ayni kişilerdeki çok kimliklilik gerçeği gereği diğer dillerde de iletişim sayfaları olacaktır.

·     Yani bir Türk hem kendi öz dilini kullanmak isteyecek, hem de yaşadığı ülkenin dilini kullanacaktır (belki de o dil o kişinin birinci ya da ikinci anadili olmuş olacaktır).

·     Tüm dünyada tüm okullarda internet olacaktır.

.     Birincil sırada gelişmiş ülkelerde görülecek olan bu gelişim ile her bir çocuk daha 9- 10 yaşlarında internete girip her alanda çalışmaya başlayacaktır.

.     Böylesine bir yepyeni insan kuşağının düşünce biçimi de bunun sonucu daha değişik olacaktır.

·     Bu durumda diller arası iletişim ve o dilin anında çağırılıp kullanılması çok doğal bir olay olacaktır.

·     Ayni anda bir İngilizce ya da Almanca dili ile çalışan bir program anında bir diğer dile çevrilebilecektir.

.     Bunun anlamı da şu olacaktır:

.     Özellikle gelişmiş ülkelerdeki internet tüketicileri için Türkçe programlar (çeviriler...) üretilerek piyasaya sunulacaktır.

·     İnternet hem görsel hem de işitsel olacağı için Türkçe'nin gerek okunarak, gerekse de işitilerek izlenebilmesi sonucu Türkçe dil olarak daha doğru ve kalıcı olma aşamasına girecektir.

·     Bu arada iletişimdeki yazışma dili olarak da Türkçe çok hızlı bir yol alacaktır.

·     Yeni bir dil bilincine kavuşmaya başlayacağız. Türkçe bu yeni bilinçte çok önemli bir yer alacaktır.

·     Bireyler gerek özel, gerekse iş ilişkileri nedeni ile Türkçe'lerini çok geliştirmek isteyeceklerdir.

·     Özel ilişkilerdeki iletişim çok büyük bir hız kazanacaktır.

.     Sınırlar ve zaman ortadan kalkmaya başlayacaktır.

·     Herkes kendi arkadaşını, akrabasını, dünyanın neresinde olursa olsun ve ne zaman olursa olsun arayabilecek ona mesaj (yazı, resim...) gönderebilecektir.

·     Buna en büyük etki de fiyatların düşmesinden gelecektir.

.     Bunun sonucu insanlar günün çok değişik kesimlerinde canları nasıl isterse, istediği ile iletişim kurabilecektir.

·     Bu elektronik posta, internet sayfası, internet telefonlaşması ile olabilecektir.

·     Teknolojik gelişme ile ortaya çıkan bu olanakları tabii ki Türkçe konuşan milyonlarca insan da kullanacaktır.

.    Gönen ÇIBIKCI, 25 Şubat 2000 Cuma, Aschaffenburg

 

 

TÜRKÇE'SIZ BİR GELECEK OLMASIN.

  Türkçe'siz Bİr Gelecek Olmasın.

Çocuklarımızın geleceğine sahip çıkalım!

Türkçe öğretimine sahip çıkmalıyız!

Dilimiz Türkçe her zaman ve her yerde yaşasın!

Çocuğunuzun Almanca'sının çok iyi olabilmesinin ve derslerinde başarılı olabilmesinin en önemli etkeni onun anadili Türkçe'de okur ve yazar, anlar ve anlatabilir olmasıdır.

Çocuklarımızın anadilleri Türkçe’yi en iyi biçimde öğrenmeleri bizlerin isteği ile gerçekleşecek çok büyük bir şanstır.

Bu şansı kullanmalıyız.

Çocuğun kendi kültürüne ve ailesine bağlılığı Türkçe öğrenmekle daha da artar.

Çocuğunuzu Alman okullarında devletçe verilmekte olan Türkçe dersine gönderin.

Çocuğun kendi kültürüne ve ailesine bağlılığı Türkçe öğrenmekle daha da artar.

Bu toplumda bir başına, köksüz kalmışlıktan kurtulur.

Almanca öğrenmeye Türkçe bir engel değil tam tersine bir "olmazsa olmaz" ön koşuldur.

Bu gerçeğe karşı çıkmanın ise hiç bir bilimsel değeri yoktur.

Çocuklarının daha iyi bir eğitim ve öğretim almasını isteyen anne ve babalar okulun tüm yaşamına katılmalıdırlar.

Sorunların çözümünde birlikte mücadele edin.

Tam da zamanı, şimdi!

Çocuğunuzu Türkçe dersine gidebilmesini sağlayın, çıkacak olan engelleri yine diğer velilerle birlikte çözümleyin.

GÖNEN ÇIBIKCI, Öğretmen, 21.08.2016, ADA


DİL "İNSAN" OLMAKTIR.

 -   DİL "İnsan" olmaktır.

.   İnsanın dışarıya açılan kapısı dildir.

.   Herkes kendi dili ile aktarır duygularını.

.   Düşüncelerin aktarımı dilin derinliği ve düzeyi ile sağlanır.

.   Düşüncelerin gelişimi ile dil güç kazanır ve etkinliğini artırır.

.   Dil hem sestir, hem de düşüncenin aktarılma aracıdır.

.   Dili geliştirmek aklı geliştirmektir.

.   Düşünce düzeyini geliştirmek dilin kalitesini yükseltmektir.

.   Dilin hası da "anadil"dir.

.   Dil yaşamak ister.

.   Dil sevilmek ister.

.   Dil üremek ister, üretmek ister.

.   Dil kendisine zaman ayrılmasını ister...

.   Dil beslenmek ister, büyümek, gelişmek ve bakılmak ister.

.   Dilin gelişimi ise sadece sözlü olmaz.

.   Okumadan, hele yazmadan dil gelişmez ve sadece kısır bir çember içinde kalır.

.   Diline egemen olan ve onu güçlendiren dünyada "sesini duyurur".

...     Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2020.12.11, MŞ

Devlet Okullarındaki TÜRKÇE Dersi

  Devlet Okullarındaki TÜRKÇE Dersi 

   Büyük bir Kazanımdır!

Herkesin çok iyi bildiği sözler var:

Bir dil bir insan, iki dil iki insan! 

Çocuklarımız bizlerin birer çiçeği ise, Türkçe de onların öz suyudur. 

Türkçe dersi o okulun haftalık ders programı içerisinde normal zamanlarda yer alır.

Almanya devlet okullarında, Alman devletine bağlı Türk öğretmenler Türkçe dersi vermektedir.

Şöyle düşünmek gerekir: "Anadili Türkçe, okul dili Almanca!"

Bu bir zenginliktir. 

Türkçe'siz bir gelecek olmasın, dilimiz yaşasın!

Dilimiz Türkçe her zaman ve her yerde yaşamalıdır!

Çağdaş yöntemlerle öğrenilen diller ile insan tüm yaşamı boyunca çok daha başarılı olur.

Çocuğunuzun Almanca'sının çok iyi olabilmesinin ve derslerinde başarılı olabilmesinin en önemli etkeni onun anadili Türkçe ile de okur ve yazar, anlar ve anlatabilir olmasıdır.

Türkiye'ye gittiğinde ya da orada yaşamaya başladığında hiç bir olumsuzluk, dezavantaj yaşamamalıdır.

Alman okullarına devam eden Türk çocuklarının bir de kendi anadili olan Türkçe için derslere katılması bir yük değil tam tersine çok büyük bir şanstır.

Devlet okullarında olan bu resmi dersler hem ücretsizdir, hem de çağdaş yöntemlerle ve çocuğun yaşına uygun olarak verilmektedir.

Türkçe dersine katılmak Almanca öğrenmeye bir engel değil tam tersine Almanca öğrenmek için bir büyük avantaj olacaktır.

Çocuklarımızın anadilleri Türkçe’yi en iyi biçimde öğrenmeleri bizlerin isteği ile gerçekleşecek çok büyük bir şanstır.

Bu şansı kullanmalıyız.

Çocuğun kendi kültürüne ve ailesine bağlılığı Türkçe öğrenmekle daha da artar.

Bu gerçeğe karşı çıkmanın ise hiç bir bilimsel değeri yoktur.

Alman toplumunda bir başına, kültürsüz, köksüz kalmışlıktan kurtulur.

Çocuklarının daha iyi bir eğitim ve öğretim almasını isteyen anne ve babalar okulun tüm yaşamına katılmalıdırlar.

Alman okullarında devletçe verilmekte olan Türkçe derslerine çocuklarımızı göndermeliyiz, istekle devam etmesini sağlamalıyız.

Çocuklarımızın geleceğine sahip çıkalım!

Türkçe diline ve öğretimine sahip çıkmalıyız!

Çağdaş bir Türkçe öğretimine sahip çıkmalıyız!

Sorunların çözümünde birlikte mücadele edilmelidir. 

Çocuğunuzu Türkçe dersine gidebilmesini sağlayın, çıkacak olan engelleri yine diğer velilerle ve kuruluşlarla birlikte çözümleyin.

Bu konuyu ertelemeden iyi düşünüp, yaşama geçirmeliyiz.

Çocuğunuzun gittiği okulun müdürüne gidip konuşmalısınız ve onların vereceği başvuruyu yazıp, çocuğunuzun Türkçe dersine katılmasını sağlayacaksınız.

Tam da zamanı, şimdi!

. Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 

      21.08.2016-K, 22.02.2022-MŞ