28 Eylül 2021 Salı

Değerler ve Biz

 Değerler ve Biz

Tüm dünyada en az 5 bin yıldır derlenip toplanan "değerler" ve "ahlak" hem dinler hem de felsefe ve psikolojinin, sosyolojinin temel alanıdır.

Toplumlar kendi öz değerlerini ve evrensel değerleri özümseyerek huzur içinde yaşarlar.

DEĞERLER o toplumun yazılmamış yasalarıdır.

DEĞERLER dengeyi ve güvenceyi, huzuru ve birliği sağlar.

Bu temel kural dünyanın her yerindeki toplumlar için de geçerlidir.

Türkiye insanı da hep elindeki değerlere sahip çıkmış ve korumuştur.

"Güzel ahlak" olarak da isimlendirebileceğimiz özellikler herkesin kabul ettiği ve uyduğu özellikler idi.

Zamanımızda ise ele geçirmek istedikleri ülkelerin toplumsal değerlerini ele geçiren ve tek tek değiştiren güçler vardır.

Bunlar modern yollarla tv, basın, moda ile, seçip yetiştirdikleri yazarlar ve politikacıları ile evrensel değerleri tek tek silip, yerine kendi uygun bulduklarını koyarlar.

Gerek aile içerisinde gerekse toplumsal ilişkilerde alışılmışların dışında "yep yeni" kabul gören değerleri yerleştirirler.

Böylelikle de istedikleri zaman o toplumu yönlendirecek bir sistemi kurmuş olurlar.

Türk toplumu da şu an bu sancının içindedir.

Aile içindeki dengeleri değiştirme yolundadırlar. anne ve babanın otoritesini yok edip sıkıntılı bir genç kuşağa egemen olmak istemektedirler.

Tüketim toplumuna kurallarını uygulatarak sosyal ve ekonomik bir bağımlılık da yaratılmıştır.

Sağlık sorunları, ekolojik dengenin bozulması birer sonuçtur.

Silahlanma endüstrisi, ilaç endüstrisi, kozmetik endüstrisi, film endüstrisi, finans sektörü... tüm dünyada kendileri çıkarına politikalar kurmakta ve müdahalelerde bulunmaktadırlar.

Postmodernizm terimi, kitle iletişim araçlarını, enformasyon teknolojilerini elinde bulunduran çokuluslu ticari şirketlerin, küresel egemen güçlerin propagandist söylemidir. 

Toplumlarda meydana gelen sosyo-ekonomik-kültürel değişimler ve dönüşümler kitle iletişim araçlarını elinde bulunduran "küresel güçlerin" kontrolünde gerçekleşen plan ve projeleridir.

Kapitalizmin bir üst aşaması olan “Yeni Dünya Düzeni” projesiyle postmodern söylem üzerinden küresel bağlamda, tüm dünya toplumlarına nüfus edilerek, küresel çapta tüketim toplumu oluşturulması hedeflenmektedir.

TÜRKİYE ise tam da bu kıskacın içindedir.

Tüm siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları da bunun etkisi altındadır.

Artık klasik anlamda solcu-sağcı ayrıştırımlaması yeterli kalmamaktadır.

Gerek sol olsun gerekse, sağcı, İslamcı... kesimlerin içinde bulundukları kıskaçlardan birisi de budur.

TÜRKİYE tarihsel anlamda dünyadaki çok az sayıdaki "şanslı" ülkelerden biridir.

Emperyalizme kendi başına karşı çıkabilmiş ve yeni bir devlet kurabilmiştir.

Batılı devletleri oyunlarına karşı çıkarak, milli bir bağımsız devlet kurmuştur.

Gazi Mustafa Kemal'e ve onun getirdiği, gösterdiği yeniliklere, ilkelere, görüşlere "karşı" çıkmaları ve de bunları "yok etmek" istemeleri de hep bundandır.

Bu nedenle de aslında TÜRKİYE ve Türk halkı bu ilkelere, bu düşünce ve uygulamalara bugün de takrar sahip çıkabilirse (ki emperyalizm bundan korkmaktadır) global yeni düzenin kıskacından kendini kurtarabilir.

Çok zor bir kıskaç ve düzen içinde bulunduğumuz bu son onlu yıllardır insanlarımız birbirine karşı kullanılma durumuna getirilmiştir.

Düşman kitleler oluşturulmuştur.

Devlet artık eski, bilinen "milli" özelliklerini taşımaz hale gelmiştir.

İnsanlarımızın "ülkenin asıl kurtuluşunu" görmemeleri için bir genel atmosfer yaratılmıştır.

Akıl sağlığı ve ruh sağlığı ile oynanmıştır.

Dengeler ve değerler manipule edilmiştir.

Toplumu birçok karışık senaryolar ile istedikleri hedeflere yönlendirmişlerdir.

Bir çıkmaz içine itilmiştir.

Çağdaş parlamenter demokrasinin "şekli" uygulamaları devreye sokulmuştur.

Demokrasi ve onun temel kuralları da artık bu "yeni dünya düzeni"nin çıkarlarına uygun bir hale sokulmak istenmektedir.

Halk halen durumun farkında bile değildir.

Günlük sahte gündemlere yönlendirilmektedir.

İstenildiği an birbirlerine düşürülebilecek bir durum hakimdir.

Finans kaynakları, ekonomik değerler, üretim ilişkileri "dış egemen güçlerin" yönetimine girmiştir. Bunlardan kurtularak bir milli ekonomiye kavuşabilmek ise bir hayalden bile zordur.

Sağlık, eğitim, tarım, hayvancılık, denizcilik, madencilik, endüstri... tamamen "uluslararası egemen" güçlü şirketlerin ya elindedir ya da yönlendirmesindedir.

Özelleşme denilen model ile birçok alanda milli kaynaklar başkalarına devredilmiştir.

Nasıl bir kurtuluş planlaması olur?

Denildiğinde ise "çözüm yolları" hemen hemen hep kitlenmiş durumdadır.

Nereye el atsanız, baksanız, çözümü artık çok zor ve geç kalınmış bir durumdadır.

Türkiye kalkınıyor gibi gösterilmek istense de ne yazık ki, belki de tüm iyi niyetlere rağmen, çok ağır bir borç batağı içine çekilmiştir.

Şu an en kolay ve acilen alınacak olan önlem ise şudur:

- "İnsan" olarak bireyler kendi ruh, akıl ve beden sağlığına yönelmelidirler.

- Aile ve aile içi değerler korunmalı ve kurtarılmalıdır.

- Ev ekonomisi ve aile içi üretim hedeflenmelidir.

- Aile içi iletişim ve kültür tekrardan "önem" kazanmalıdır.

- Aile bireyleri kendi geçmişlerini, kökenlerini, bağlarını, adet ve geleneklerini, mutfaklarını "gündeme " getirmelidir.

Bunlar üzerinde araştırılmalı ve konuşulmalıdır.

DÜN ve BUGÜN karşılaştırmaları yapılarak, günümüzde bizlere empoze edilen zararlı alışkanlıklar ve yaşam biçimleri, tüketim alışkanlıkları ortaya serilmelidir.

"Yeni tek dünya düzeni" toplumları ve bireyleri kendi tarihlerinden, kültürlerinden ve öz değerlerinden uzaklaştırmak istemektedir.

Özü ve geçmişi olmayan, sadece bugün ne sunulursa ona hemen almak için hucum eden ve tek istek ve doyumu artık "tüketim" olan insanlar, "tek tip" insanlar yaratılmak istenmektedir.

Bu model tüm dünyada uygulanmaktadır.

Tüketim için yarış yapılan, sahip olmak için programlanmış insanların istedikleri ürünler yerli değildir artık, uluslar arası pazarlardan gelmektedir.

Ancak insanlar kendi "doğru" bilgilerini derleyip, toplayıp güçlenebilirlerse ve de bunun sonucunda bir "bilinç" oluşturabilirlerse, hem kendi toplumunu, hem de dünyayı çok daha analiz edebilirler.

Doğru ve sağlıklı çözüm yollarını görebilirler.

     Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 28.06.2018, K.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: