Değerler ve Biz
Tüm
dünyada en az 5 bin yıldır derlenip toplanan
"değerler" ve "ahlak" hem dinler hem de felsefe ve
psikolojinin, sosyolojinin temel alanıdır.
Toplumlar
kendi öz değerlerini ve evrensel değerleri özümseyerek huzur içinde yaşarlar.
DEĞERLER
o toplumun yazılmamış yasalarıdır.
DEĞERLER
dengeyi ve güvenceyi, huzuru ve birliği sağlar.
Bu temel kural dünyanın her yerindeki toplumlar için de
geçerlidir.
Türkiye
insanı da hep elindeki değerlere sahip çıkmış ve korumuştur.
"Güzel
ahlak" olarak da isimlendirebileceğimiz özellikler herkesin kabul ettiği
ve uyduğu özellikler idi.
Zamanımızda
ise ele geçirmek istedikleri ülkelerin toplumsal değerlerini ele geçiren ve tek
tek değiştiren güçler vardır.
Bunlar
modern yollarla tv, basın, moda ile,
seçip yetiştirdikleri yazarlar ve politikacıları ile evrensel değerleri tek tek
silip, yerine kendi uygun bulduklarını koyarlar.
Gerek
aile içerisinde gerekse toplumsal ilişkilerde alışılmışların dışında "yep
yeni" kabul gören değerleri yerleştirirler.
Böylelikle
de istedikleri zaman o toplumu yönlendirecek bir sistemi kurmuş olurlar.
Türk
toplumu da şu an bu sancının içindedir.
Aile
içindeki dengeleri değiştirme yolundadırlar. anne ve babanın otoritesini yok
edip sıkıntılı bir genç kuşağa egemen olmak istemektedirler.
Tüketim
toplumuna kurallarını uygulatarak sosyal ve ekonomik bir bağımlılık da
yaratılmıştır.
Sağlık
sorunları, ekolojik dengenin bozulması birer sonuçtur.
Silahlanma
endüstrisi, ilaç endüstrisi, kozmetik endüstrisi, film endüstrisi, finans
sektörü... tüm dünyada kendileri çıkarına politikalar kurmakta ve müdahalelerde
bulunmaktadırlar.
Postmodernizm terimi, kitle iletişim araçlarını, enformasyon
teknolojilerini elinde bulunduran çokuluslu ticari şirketlerin, küresel egemen
güçlerin propagandist söylemidir.
Toplumlarda
meydana gelen sosyo-ekonomik-kültürel değişimler ve dönüşümler kitle iletişim
araçlarını elinde bulunduran "küresel güçlerin" kontrolünde
gerçekleşen plan ve projeleridir.
Kapitalizmin
bir üst aşaması olan “Yeni Dünya
Düzeni” projesiyle postmodern söylem üzerinden küresel bağlamda, tüm
dünya toplumlarına nüfus edilerek, küresel çapta tüketim toplumu oluşturulması
hedeflenmektedir.
TÜRKİYE ise tam da bu kıskacın içindedir.
Tüm
siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları da bunun etkisi altındadır.
Artık
klasik anlamda solcu-sağcı ayrıştırımlaması yeterli kalmamaktadır.
Gerek
sol olsun gerekse, sağcı, İslamcı... kesimlerin içinde bulundukları
kıskaçlardan birisi de budur.
TÜRKİYE tarihsel anlamda dünyadaki çok az sayıdaki "şanslı"
ülkelerden biridir.
Emperyalizme
kendi başına karşı çıkabilmiş ve yeni bir devlet kurabilmiştir.
Batılı
devletleri oyunlarına karşı çıkarak, milli bir bağımsız devlet kurmuştur.
Gazi Mustafa Kemal'e
ve onun getirdiği, gösterdiği yeniliklere, ilkelere, görüşlere
"karşı" çıkmaları ve de bunları "yok etmek" istemeleri de
hep bundandır.
Bu
nedenle de aslında TÜRKİYE ve Türk halkı bu ilkelere, bu düşünce ve
uygulamalara bugün de takrar sahip çıkabilirse (ki emperyalizm bundan korkmaktadır)
global yeni düzenin kıskacından kendini kurtarabilir.
Çok
zor bir kıskaç ve düzen içinde bulunduğumuz bu son onlu yıllardır insanlarımız
birbirine karşı kullanılma durumuna getirilmiştir.
Düşman
kitleler oluşturulmuştur.
Devlet artık eski, bilinen "milli" özelliklerini
taşımaz hale gelmiştir.
İnsanlarımızın
"ülkenin asıl kurtuluşunu" görmemeleri için bir genel atmosfer
yaratılmıştır.
Akıl
sağlığı ve ruh sağlığı ile oynanmıştır.
Dengeler
ve değerler manipule edilmiştir.
Toplumu
birçok karışık senaryolar ile istedikleri hedeflere yönlendirmişlerdir.
Bir
çıkmaz içine itilmiştir.
Çağdaş
parlamenter demokrasinin "şekli" uygulamaları devreye sokulmuştur.
Demokrasi
ve onun temel kuralları da artık bu "yeni dünya düzeni"nin
çıkarlarına uygun bir hale sokulmak istenmektedir.
Halk
halen durumun farkında bile değildir.
Günlük
sahte gündemlere yönlendirilmektedir.
İstenildiği
an birbirlerine düşürülebilecek bir durum hakimdir.
Finans
kaynakları, ekonomik değerler, üretim ilişkileri "dış egemen güçlerin"
yönetimine girmiştir. Bunlardan kurtularak bir milli ekonomiye kavuşabilmek ise
bir hayalden bile zordur.
Sağlık,
eğitim, tarım, hayvancılık, denizcilik, madencilik, endüstri... tamamen "uluslararası
egemen" güçlü şirketlerin ya elindedir ya da yönlendirmesindedir.
Özelleşme
denilen model ile birçok alanda milli kaynaklar başkalarına devredilmiştir.
Nasıl
bir kurtuluş planlaması olur?
Denildiğinde
ise "çözüm yolları" hemen hemen hep kitlenmiş durumdadır.
Nereye
el atsanız, baksanız, çözümü artık çok zor ve geç kalınmış bir durumdadır.
Türkiye kalkınıyor gibi gösterilmek istense de ne yazık ki,
belki de tüm iyi niyetlere rağmen, çok ağır bir borç batağı içine çekilmiştir.
Şu an
en kolay ve acilen alınacak olan önlem ise şudur:
- "İnsan"
olarak bireyler kendi ruh, akıl ve beden sağlığına yönelmelidirler.
- Aile
ve aile içi değerler korunmalı ve kurtarılmalıdır.
- Ev
ekonomisi ve aile içi üretim hedeflenmelidir.
- Aile
içi iletişim ve kültür tekrardan "önem" kazanmalıdır.
- Aile
bireyleri kendi geçmişlerini, kökenlerini, bağlarını, adet ve geleneklerini,
mutfaklarını "gündeme " getirmelidir.
Bunlar
üzerinde araştırılmalı ve konuşulmalıdır.
DÜN
ve BUGÜN karşılaştırmaları yapılarak, günümüzde bizlere empoze edilen zararlı
alışkanlıklar ve yaşam biçimleri, tüketim alışkanlıkları ortaya serilmelidir.
"Yeni tek dünya düzeni" toplumları ve bireyleri kendi
tarihlerinden, kültürlerinden ve öz değerlerinden uzaklaştırmak istemektedir.
Özü
ve geçmişi olmayan, sadece bugün ne sunulursa ona hemen almak için hucum eden
ve tek istek ve doyumu artık "tüketim" olan insanlar, "tek tip"
insanlar yaratılmak istenmektedir.
Bu
model tüm dünyada uygulanmaktadır.
Tüketim
için yarış yapılan, sahip olmak için programlanmış insanların istedikleri
ürünler yerli değildir artık, uluslar arası pazarlardan gelmektedir.
Ancak insanlar kendi "doğru" bilgilerini derleyip,
toplayıp güçlenebilirlerse ve de bunun sonucunda bir "bilinç"
oluşturabilirlerse, hem kendi toplumunu, hem de dünyayı çok daha analiz
edebilirler.
Doğru
ve sağlıklı çözüm yollarını görebilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: