27 Aralık 2024 Cuma

AŞK OLUNCA

   KONUMUZ "AŞK" OLUNCA     .

AŞK nedir? Kaç çeşit aşk vardır?

Aşk, karmaşık ve kişisel bir deneyimdir.

Aşk, bir başkasına duyulan "derin bir bağlılık" ilgi ve hayranlık duygusudur.

Aşk, insanları motive eder, onları daha iyi insanlar haline getirir ve yaşamlarına anlam katar.

Aşk, insanın en temel ve en karmaşık duygularından biridir.

Aşk, insan yaşamında çok önemli bir yer tutar.

Aşk, insanlara yaşama sevinci verir, onları motive eder ve onlara güç verir.

Aşk sayesinde insanlar daha iyi insanlara dönüşebilir, daha güçlü bağlar kurabilir ve daha "mutlu" bir yaşam sürebilirler.

Aşk, farklı kültürlerde, farklı insanlarda ve farklı yaşam deneyimlerinde çok çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir.

Herkes aşkını farklı yaşar ve farklı tanımlar.

Önemli olan, aşkın size ne hissettirdiği ve sizin için ne "anlama" geldiğidir.

Bu duygu, fiziksel çekimden, duygusal bağa, manevi bir birleşmeye kadar birçok farklı boyutu içerebilir.

Binlerce yıldır filozoflar, şairler ve bilim insanları tarafından tanımlanmaya çalışılmış, ancak tam olarak anlaşılmış bir kavram değildir. (??)

Aşk hakkında daha fazla bilgi almak için psikoloji, sosyoloji ve felsefe gibi alanlardaki çalışmaları inceleyebilirsiniz.

Aşkın tek bir tanımı olmadığı gibi, birçok farklı çeşidi de vardır.

Bu çeşitler, farklı kültürlerde ve farklı teorilere göre değişiklik gösterir.

Ancak en yaygın olarak kabul edilen bazı aşk çeşitleri şunlardır:

Eros (Tutkulu Aşk): Fiziksel çekim, tutku ve romantizm ile dolu olan aşk türüdür.

İlk görüşte aşık olma, tutkulu öpüşmeler ve yoğun duygular bu tür aşka örnek olarak verilebilir.

Storge (Arkadaşça Aşk): Zaman içinde gelişen, derin bir bağ ve güven üzerine kurulu olan aşk türüdür.

Aile bağları, uzun süreli dostluklar ve evliliklerde sıklıkla görülen bir aşk türüdür.

Ludus (Oyun gibi Aşk):

Aşkı bir oyun gibi gören, bağlanmaktan kaçınan ve birden fazla kişiyle "aynı anda" ilişki yaşayabilen bir aşk türüdür.

Pragma (Mantıklı Aşk): Mantık ve gerçekçilik üzerine kurulu olan bir aşk türüdür.

Partner seçiminde sosyal statü, ekonomik durum gibi etkenler önemlidir.

Mania (Sahiplenici Aşk): Yoğun kıskançlık, güvensizlik ve sahiplenme duygularının hakim olduğu bir aşk türüdür.

Agape (Bencil Olmayan Aşk): Koşulsuz sevgi, fedakarlık ve başkalarının mutluluğunu ön planda tutma üzerine kurulu olan bir aşk türüdür.

.   Aşk, bu kategorilere sığmayan birçok farklı şekilde de ortaya çıkabilir:

Örneğin, platonik aşk, kendi kendini feda eden aşk, ilk aşk gibi birçok farklı aşk türü vardır.

. Karşılıksız bir aşk var mıdır ya da sevdiğinin hiç farkında bile olmadığı bir aşk olabilir mi?

Oldukça derin ve hüzünlü bir duygu durumunu anlatan bir soru sordum.

Bu durumun tam olarak neyi ifade ettiği, "kişisel" yorumlara ve "bağlama" göre değişebilir.

Karşılıksız Aşk: Bu durum, bir kişinin diğerine duyduğu yoğun sevginin, "karşılık" görmemesidir.

Sevgi veren kişi, duygularının karşılığını alamaz ve bu durum derin bir acıya neden olabilir.

"Kabul görmeden geçen bir ömür" sözü bu durumun uzun süreli ve yıpratıcı olabileceğine işaret ediyor.

Fark Edilmeyen Aşk: Bu durumda ise, sevgi veren kişi, duygularını diğerine ifade "edemez" veya diğer kişi bu duyguların "farkında" değildir.

Bu durum, karşılıksız aşktan farklı olarak, bir "umutsuzluk" ve "çaresizlik hissi" yaratabilir.

Sevgi veren kişi, belki de bir gün sevgisinin karşılık bulacağı umuduyla yaşar.

"Sevdiği ile el ele tutuşmadan göz göze bakışmadan" fiziksel ve duygusal bir bağ kurulamadan bir aşk yaşamak ne kadar zordur.

"Karşılıksız aşk" ya da "fark edilmeyen" bir aşk, kişinin kendine güvenini sarsabilir, ruhsal bunalıma neden olabilir ve yaşamının niteliğini düşürebilir.

Zihninden bu aşkı atamayıp, unutamadığı sürece hep bunu düşünür, üzülür, sıkılır, yaşama bağlılığını yitirir.

.  Ne yapılabilir, diye düşündüğümüzde bu duyguların varlığını kabul etmek önemlidir.

İnkar etmek veya bastırmak, durumu daha da kötüleştirebilir.

Aile, arkadaşlar veya bir "terapistten" destek almak, bu zorlu süreci atlatmaya yardımcı olabilir.

Dikkatini başka şeylere yöneltmek, duygusal acıyı hafifletebilir.

Kendine iyi bakmak, sağlıklı beslenmek ve düzenli uyku almak önemlidir.

Bu durumun geçici olduğunu hatırlamak ve geleceğe dair umutlarını kaybetmemek gerekir.

Belki de herkes yaşamında bir yerlerde "karşılıksız" bir aşk yaşayabilir; ya da aşkını dile bile getiremeden içine gömer.

Önemli olan, bu durumdan ders çıkararak daha güçlü bir birey olmak ve yaşama güçlü olarak devam etmektir.

Her insan kendi kişiliğine ve özelliklerine göre yaşar ve "aşık" da olabilir.

Aşk yaşamımızda ne gibi bir rol oynuyor, diye sormak istesek, herkese göre değişir.

Sinemalar, romanlar, dizler, türküler, ağıtlar… hep bir yerlerinde ya da baştan sona "aşkı" anlatır.

İnsan olduğumuz için hepimiz "sevgiye, sevilmeye, saygı görmeye ve kabul edilmeye" çok büyük gereksinim duyarız. *****

Aşk ise bunları içinde en daha yüksek duygular isteyendir.

Eğer, insan yaşamında "gerçek bir aşkı" bulup, onu karşılıklı yaşayabilirse, mutluluğu yaşar, yaşamdan çok zevk alır. *****

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2024.12.26, MŞ.

.   (Kişisel araştırma ve değerlendirme yazım)

Kadın ve Erkek Beyni

 .    Kadın ve Erkek Beyni:         .

.     Benzerlikler ve Farklılıklar

Cinsiyet farkı araştırmaları; hesap edememe, yanlış yorumlama, yayın önyargısı, zayıf istatistiksel bilgiler ve yetersiz kontroller ile doludur.

Duygusallık, detaycılık, kırılganlık…

Cinsler arasındaki farklar her zaman dile getirilir. 

Bir beyin çalışması kadınlarla erkekler arasındaki farkı keşfetme iddiasındadır; '

-'En sonunda gerçek bulundu!'' diye ilan edilir. 

Diğer araştırmacılar şanslılarsa bazı "hatalı kestirimleri" veya kötü "tasarım kusurlarını" ortaya koyar, başka bir ''Aha!" anı üretilene kadar hatalı iddia ortadan kalkar ve döngü tekrarlanır.

Kadın dünyasının erkek dünyasından farklı olduğu pek çok kişi tarafından kabul görmüş durumda. 

Kadın kalbi ve beyninin, erkek kalbi ve beyninden farklı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek.Kadın ve erkek beyinleri arasındaki farklar uzun yıllardır merak konusu olmuştur.

Ancak bu konuda net ve kesin sonuçlara ulaşmak oldukça zordur.

Çünkü beyin, karmaşık bir organ olup cinsiyetten ziyade, genetik, çevresel faktörler, yaşam deneyimleri ve hormonlar gibi birçok etkenden etkilenir.

Bazı çalışmalar kadınların günlük kullandıkları kelime sayısının erkeklerle benzerlik gösterdiğini savunsa da, bütün dünyada yerleşmiş ‘kadınların daha çok konuştuğu’ öngörüsü halen geçerli.

Özellikle toplum içinde kadınların erkeklere oranla daha çok konuştuğu ve yaklaşık 2,5 kat daha fazla kelime kullandığı saptanmış.

Bu da kadınların sosyal ortamlara daha hızlı adapte olmalarını sağlar.

Sebebi net anlaşılmamakla birlikte, özellikle duyguların kelimelere dökümünde, kadın beyninde daha büyük bir alanın fonksiyon gördüğü düşünülür.

Kadın kalbinin kırılgan ve hassas yapısı bilimsel olarak da kanıtlanmış durumda.

Genelde aşırı stres ve üzüntünün tetiklediği ‘kırık kalp hastalığı’ da kadınlarda daha sık izlenir.

Kadın kalbinin damarları daha ince ve büzüşmeye daha meyilli olduğundan hasara uğramış kadın kalbinin damarlarını tedavi etmek daha güç olur ve kalp krizi geçiren kadınlarda ölüm oranı erkeklere oranla daha yüksek seyreder.

Kadın kalbinin atma sayısı da daha fazla olduğundan kadınlar çarpıntıya daha çok meyilli olurlar.

Kadınlardaki ağrı eşiğinin yüksek olması özellikle doğum sancılarına dayanabilmelerini sağlayan yapısal özelliklerden biridir. 

Kadınların alkolik olma durumu erkeklere oranla oldukça düşük.

Yapılan araştırmalarda alkol alımı sonrası kadınların beyninden haz hissi veren hormonların daha az salgılandığı gözlenmiş.

Bu özellik, sigara kullanımının kadınlarda daha az olmasına da katkı sağlar.

"Madde bağımlılık" riskini düşüren bu özellik diğer taraftan "depresyon riskinin" kadınlarda daha yüksek olmasına yol açar.

Kadın burnu çok daha hassas.

Koku ayırt etmede kadınlar erkeklere oranla bir adım önde.

Burunda bulunan kokuya duyarlı hücrelerin kadınlarda daha fazla olduğu yapılan çalışmalarda ispatlanmış.

Normal yaşam beklentisi kadınlarda yaklaşık 5 yıl daha fazla. 

Kadın ve erkek beyinleri arasında bazı farklılıklar olsa da, bu farklılıklar kesin ve sabit değildir.

Genelleme yapmamak doğru olabilir.

Bu farklılıklar, tüm kadınlar ve erkekler için geçerli değildir.

Her birey benzersizdir ve beyin yapısı da buna göre şekillenir.

Cinsiyet farklılıklarının yanı sıra, kültürel, sosyal ve çevresel faktörler de beyin gelişimini ve işlevlerini etkiler.

Beyin, esnek bir organdır ve yaşam boyunca değişebilir.

Hormonlar, deneyimler ve öğrenme gibi faktörler, beyin yapısını ve işlevlerini sürekli olarak şekillendirir.

Beynin karmaşık yapısı ve birçok faktörün etkisi altında olması nedeniyle, bu konuda daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Bir araştırma, kadın ve erkekler arasındaki farkların ilk defa, sahip oldukları ‘değişik beyin yapıları ve beyindeki sinir bağlantılarıyla’ açıklanabileceğini ortaya koydu.

Independent gazetesinin baş sayfasına taşıdığı araştırma, tipik bir erkek beynindeki sinir bağlantılarının, beynin aynı lobundaki ön ve arka tarafları arasında kurulduğunu, tipik bir kadın beyninde ise, sinir bağlantılarının daha ziyade sağ ve sol loblar arasında, bir taraftan diğer tarafa doğru dizildiğini gösteriyor. (2013)

Bilim insanları, iki cinsiyetin beyinlerindeki fiziksel farkların, ‘erkeklerin, haritada yön bulmak ve kas kontrolü" gibi "konumsal" alanlarda neden kadınlardan daha iyi olduğunun; kadınların ise, neden "hafıza ve önsezi" gibi sözel alanlarda "erkeklerden daha iyi olduğunun" anlaşılabilmesinde önemli rol oynayacağını söylüyor.

Bazı araştırmaların cinsiyetçi önyargıları güçlendirdiği ve kadınları ya da erkekleri sınırlandıran kalıplaşmış düşünceleri desteklediği yönde eleştiriler de bulunmaktadır.

Bu konu hakkında yapılan araştırmalar sürekli olarak güncellenmektedir.

Güncel bilgilere ulaşmak için bilimsel kaynakları takip etmek önemlidir.

İki cinsiyetin beyinleri de aynı "temel" yapıya sahiptir ve aynı işlevleri yerine getirir.

Her iki cinsiyet de düşünür, hisseder, öğrenir ve yaratıcı olabilir.

Yapılan araştırmalar, kadın ve erkek beyinleri arasında "bazı yapısal ve işlevsel farklılıklar" olduğunu göstermektedir.

Bu farklılıklar, genellikle ortalamalar üzerinden değerlendirilir ve her birey için geçerli olmayabilir.

Bazı araştırmalar, kadınların beyinlerindeki sinir bağlantılarının daha çok beyin yarım küreleri arasında, erkeklerde ise daha çok aynı yarım küre içinde olduğunu göstermektedir.

Bu durum, kadınların daha iyi çoklu görev yapabilme ve dil becerilerine sahip olmalarıyla ilişkilendirilmiştir.

Bazı beyin bölgelerinin "boyutları", kadın ve erkeklerde farklılık gösterebilir.

Örneğin, hipokampus (hafıza ile ilişkili) bölgesi kadınlarda genellikle daha büyüktür.

Kadınlar, "duygusal" durumlara erkeklerden "daha duyarlı" olabilir ve bu durum beyindeki farklı bölgelerin aktivasyonuyla ilişkilendirilmiştir.

Genel olarak, kadınlar "dil becerileri "konusunda erkeklerden daha başarılıdır.

Bu durum, beyindeki "dil merkezlerinin" farklı çalışmasından kaynaklanabilir.

Erkekler, "uzamsal algı" ve "yön bulma" gibi konularda kadınlara göre daha başarılı olabilirler.

Erkekler, kadınlara göre "daha fazla risk alma" eğiliminde olabilirler.

Her bireyin "beyni" kendisine göredir ve diğerlerinden farklıdır.

Beyin; karaciğerden, böbreklerden veya kalpten daha fazla cinsiyetli değildir.

""Cinsiyetlendirilmiş bir dünya, cinsiyetlendirilmiş bir beyin üretecektir.""

Cinsiyetlendirilmiş beyin gerçeğini ortaya koyma konusunda hedefine ulaşıyor.

.   Bu bilgiler genel bir çerçeve sunmaktadır; daha geniş araştırmalar yapabilirsiniz

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2024.12.27, MŞ.

.    .               (Kişisel araştırma ve değerlendirme yazım)