- YİNE DE UMUT
·
En
çok konuşulan, tartışılan ve bizi doğrudan ilgilendiren, belirleyen üç alanda
görürüz varlığımızı:
- Devlet - Ülke - Toplum
·
Bu
temel üçlünün her zaman sağlam olması, güvenilir olması ve korunması,
desteklenmesi… gerekir.
·
Eğer
devlet zayıflar ve yanlış yönetimlerin eline düşerse, ülkenin tüm varlıkları da
buna bağlı olarak yitirilmeye başlar.
·
Kendine,
geçmişine, kuruluş ilkelerine, tarihine, insanlarına sahip çıkan, koruyan bir
adil devlet herkes için gereklidir ve devlet yurttaşlarına hizmet etmek için
vardır.
·
İnsanların
kendi öz değerlerini yitirmesi ile de toplum yozlaşmaya başlar.
·
Ülkenin
her türlü yer altı ve yer üstü doğal kaynakları, varlıkları en üst düzeyde
korunmalı ve sahip çıkılmalıdır ve yabancılar asla verilmemelidir.
·
Bunların
yapılabilmesi, doğru uygulamalar ile ülkenin milli ekonomisi ve üretim
olanakları korunup, artırılmalıdır.
·
Ancak
bir "üniter" devlet olarak sanayide, ekonomide, üretimde, yurt dışı
ilişkilerde.. başarılı olunursa enflasyon ile baş edilebilir ve kişi başına
düşen yıllık gelir oranı artırılabilir.
·
Bir
hukuk devleti, bir sosyal devlet olunduğunda ise yoksullukla, işsizlikle,
açlıkla, evsizlikle, eğitimsizlikle… baş edilebilir.
·
Devletin
kamu hizmetlerini sunan en önemli organı "kamu yönetimi"dir.
·
Kamu
yönetiminin çalışmasında ve hizmet sunmasında başarısız olmasında rol oynadığı
düşünülen ve önemli olan ise "siyasal, sosyal, ekonomik ve idari"
yapılardaki sorunlardır.
·
Yürütmenin
eli ayağı olan kamu yönetimi, sunduğu hizmetlerin halkın gereksinimlerine
verdiği karşılık oranında başarılı veya başarısız sayılır.
·
Demokratik
bir devlette kamu yönetiminin en temel varlık nedeni, devletin amacı
"halkına hizmet etmek" olarak düşünülür.
·
Eğitim,
sağlık, konut, sosyal güvenlik, planlama, çevrenin korunması v. b. gibi temel
sosyal hizmetlerin sağlanıp sunulmasında, uygulama ve yürütülmesinde çoğu zaman
başarısız olduğu görülen kamusal politikalar ve programlar ekonomik sorunların
gittikçe artmasıyla birlikte devlete olan güveni gittikçe azaltmaktadır.
·
Genel
bağlamda kamu kurum ve politikalarının başarısızlığını devlet, toplum,
bürokrasi ve baskı gruplarına bakarak, inceleyerek görmek gerekir.
·
Devlet
ve bürokrasi yapısını ve işleyişine çok dikkatlice bakmak yararlı olacaktır.
·
Kamu
yönetimi başarısızlığını sadece piyasa ekonomisindeki başarısızlıkla açıklamak
yeterli olmayacaktır.
·
Adil
bir gelir dağılımı sağlanabilirse ancak "toplumsal huzur"
sağlanılabilir.
·
Bugün
ise hukuka, bağımsız yargıya, işlerin düzelebileceğine olan umutlar tükendi, umutlar
yitirildi.
·
İnanılması
akla bile gelmeyecek bir beyin göçü dalgası yaşanıyor oldu.
·
İşsizlik
ne durumdadır, ne gibi önlemler alınmaktadır, neler yapılabilir diye düşünen,
uğraşan var mı?
·
Ortalıkta
konuşulanlar, anlatılanlar, açıklamalar, ifşaatlar, toplumda ve devlette ele
geçirilen yerler, gittikçe güçlenen kesimler…
·
Devletin
her bir işi, her bir evrakı kayıt altına alınmaktadır diye düşünülmektedir ve
bugün görülmeyen o kayıtlar, belgeler bir gün ortaya çıkar ve işleme konulur.
· günü geldiğinde kimin, kimlerin, nerelerde, kimlerle ve hangi konularda iş birliği yapıp, rant, çıkar, kazanç, güç ilişkileri kurdukları gittikçe artan bir hızla ortalığa dökülür.
·
Atatürk’ün
çağdaş uygarlık idealinden kopmuş ve gittikçe sömürülen, kural dışı, karanlık
ilişkilerden söz edilen bir ülke görünümü var.
·
19
Mayıs 1919’da Samsun’a geldiğinde onun aklında ve yüreğinde neler vardı?
·
Yok
olmak üzere olan bir ülkeyi işgalden kurtarmak, bağımsızlığa ulaşmak,
özgürlükçü, çağdaş uygarlığa erişebilecek yepyeni bir ülke kurmak isteğini hiç
yitirmeden çalıştı.
·
Genç
yaşlarda başlayan okuma, araştırma, inceleme ve yazma alışkanlıkları onun
mücadelelerle, savaşlarla geçen yaşamında öz kimliğini bulmasında en büyük
etken oldu.
·
Hiçbir
zaman hiç kimseye eğilmedi ve inandığı yolda, özgür iradesi ile ilerledi,
çalıştı ve ülkenin çağdaş kurumlarını, sanayisini, alt yapılarını kurdu.
·
Umudunu
yitirmedi, düşündüklerini uyguladı, fikirlerini açıkladı ve uygarlıkta, bilimde
ilerlemenin yollarını gösterdi.
·
Ekonomide
milli devlet olmak gerektiğini ortaya koydu ve uyguladı.
·
Milli
eğitimi çok önemseyip gerekli önlemlerin alınmasını sağladı.
·
Din
sömürüsüne ve tekke ve benzeri yapılanmaların zararına dikkati çekti…
·
Geçen
yıllar içerisinde ise din adı altında açık-kapalı kuruluşlar, cemaat denilen
topluluklar, dernek ve vakıf adı altında kurulanlar ve onların kurdukları
şirketler, devletin içine yerleştirilen kadroları… ile çok ileri bir boyutta yapılanlarla
karşı karşıyayız.
·
Siyaset,
ticaret, ibadet artık iyice "iç içe" geçmiş durumda olup, tüm
egemenlikleri ellerine geçirme yolunda gözükmektedirler.
·
Önümüzdeki
dönem ise bu yapılanmaların kendi aralarındaki güç çatışmalarını ve her türlü
kirli ilişkilerini de görmeye hazır olmalıyız.
·
Modern
Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ile 1923'te Türkiye Cumhuriyeti ilan
edildikten sonra, siyasal, kültürel ve sosyal değişiklikleri yönlendirmeye
amaçlayan altı temel ilke olan "laiklik,
milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, cumhuriyetçilik ve inkılapçılık"
tüm yönleriyle Türk toplum yaşamına egemen olmuştu.
·
Bunlar
Türk devlet ve toplumunun günümüze kadar uzandığı süreçte esas alındığı en
önemli ilkeler olmuştu ve bu ilkelere sahip çıkmak için gösterilen büyük bir
çaba vardı.
·
Türkiye
Cumhuriyeti, "hızlı çağdaşlaşmayı" başlıca hedef olarak gören ve
benimseyen yeni kurulmuş bir siyasal sistemin dünyadaki ilk ve en önemli örneği
olmuştur. (modernleşme-medinileşme: uygarlaşma)
·
Ne
yazık ki Türk halkı uzun yıllardır Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği
özgürlük, bağımsızlık ve uygarlık yolundan, çağdaşlıktan ilkelerinden
uzaklaştırıldı.
·
Bunda
kim, kimler suçludur, diye düşünmek, incelemek, araştırmak, çözüm yolları
üzerinde düşünmek hepimizin görevi ve sorumluluğudur.
·
Son
elli yılın Türk halkı üzerinde uygulanan yöntemler, propagandalar ve gizli-açık
programlar sonucunda ne yazık ki gittikçe çökme çizgisine gelinen bir devlet, ülke
ve toplum ile baş başa kalındı.
·
Toplumsal
huzursuzluk gerek siyasal ve ekonomik, gerekse de mülteci politikalarına bağlı
demografik yapı nedeni ile, enflasyon ve önlenemeyen işsizlik nedeni ile
gittikçe artmakta ve tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır.
·
Plansız
iç göç ve denetim altına alınamayan beyin göçü, betonlaşmaya ve ranta yönelik
kentleşmeler, ülke içinde silahlanan gruplar ve cemaat adı altında demokratik
beklentilerin dışındaki örgütlenmeler, tarımda gerileme, üretimde geriye kayış ve
tüm bunların olabilir, yayılabilir olması ve hatta hoş görülür gibi olması
aslında sorunlarımızın boyutlarının ne denli ciddi olduğunun da birer
göstergesidir.
·
Günümüzün
sorunları çok boyutlu olduğu gibi birbirlerini etkileyen, tetikleyen ilişkiler
içindedir.
·
Ne
yapılmalıdır, diye sorabilen, düşünüp, araştırabilen, çözüm yolları arayan
eğitimli ve bilinçli yurttaşlar ne yazık ki çok az sayıda görülmektedir.
·
Parlamenter demokrasinin tüm kurum ve ilkeleri ile işlediği,
özgürlükçü, anayasal bir devlet olunduğunda ancak hukukun üstünlüğü ve de
yasalar önünde herkesin eşit tutulacağı bir yargısal uygulama ile hiçbir
kuruluşa ve inanç sistemine de ayrıcalık ve ayrılık tanınmayacaktır.
·
Belki
çok şey isteniliyor gibi gelse bile "zaman" çok hızlı ilerliyor ve
yitirilenlerin geriye kazanılması ise nerede ise olanak dışı olmuş gibi
gözüküyor.
·
Bunların
olması için de umut etmek, umudu yitirmemek gereklidir, diyebiliriz ama bu asla
"yetmez".
·
İnsan
kalitesi, entelektüel bakış açısı yükseltilmelidir, özgür irade sahibi
olabilmek, sorunları görüp, ciddiye alabilmek, ahlaki değerlere önem veren bir
toplum olmayı istemek gerekli olmaktadır.
·
Bilindiği
gibi tüm bunlar için de asla umudu yitirmeden, sağ duyulu, yurtsever ve
çalışkan insanlar olabilmeliyiz.
·
Hepimiz
tek, tek tüm bunları kendimize anlatmalı ve de ayrıca sorgulayabilmeliyiz.
·
Umut
sahibi olmak, güzel günlere erişmek bizim için istenilendir ve bunu da bilgiyle,
aydınlıkla, bilinçle, çalışkanlıkla desteklemeliyiz.
·
Güzel
günlere…
. Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 24.07.2022, MŞ.