- Eğİtİmİ ulusallaştırmadan hİç olur mu?
Eğitim
sistemini sıradan gibi görmekten vazgeçip, en önemli konu olarak düşünmeliyiz.
Çünkü
yetiştireceğimiz kuşakların niteliği, donanımı geleceğin belirleyicisi
olacaktır.
Yapılan
temel yanlışlar ile kalkınma olmaz, çağdaş ve uygar bir topluma erişilemez.
Ne
istediğimizi, nasıl bir ülke nasıl bir toplum istediğimizi en baştan, en doğru
bir biçimde bilip, seçip, kavramadığımızda yıllar ve kuşaklar boşa geçip gider.
Eğitim,
öğretim, maarif… en akıllı ve en "bize yararlı" bir biçimde ve
içerikte olursa ancak diğer tüm gerekenler bunlara bağlı olarak yön bulur.
İnsanı
yetiştirecek ve onları en değerli ve yararlı bir duruma ancak gerçek bir MİLLİ
EĞİTİM ile getirebiliriz.
Bunun
içinde de "öğretmen" varlığı en önemli olandır.
Öğretmenlik
mesleğinin durumu, niteliği ise ülkenin geleceğidir.
Öğretmenlik
kendi başına, birçok ana özellikleri olan bir meslektir.
Öğretmenlik
ulvi (yüce) bir meslektir, diye her yerde ve her zaman söylenmiştir.
Ülkenin
geleceğine yön verecek ve geleceğin kuşaklarını, insan gücünü eğitecek, yaşama
hazırlayacak olan "öğretmen"dir.
Bir
ülkenin, bir toplumun geleceğine değer katan ve yönlendiren eğitim ve
öğretimdeki uygulanan hedefler, yöntemler ve zihniyettir.
Çağdaş
bir ulus devletin sosyal içerikli, bilimsel bakış açısına yönelik eğitim ve
öğretimde ayrımcılık yapmayan bir "eğitimde birlik" modelinin olması
kesinlikle çok önemlidir.
Bu
okullarda görev alıp çalışabilecek öğretmenlerin düzeyi, kişisel gelişimleri ve
mesleklerine olan yönelimleri de çok önemlidir.
Bu
nedenledir ki öğretmenlik "kendi başına eğitim ve öğretimi olan bir meslek"
olarak görülmeli, kabul edilmeli ve tüm maarif sistemi bu yönde kurulmalıdır.
Bazı
mesleklerde olduğu gibi öğretmenlik bir uzmanlık ve ruh isteyen özel bir
meslektir.
Her
şeyden önce ilk adım olarak öğretmenlik için "öğretmen okulları" olmalıdır.
Nasıl
ki bir hekim, bir mühendis, bir subay olabilmek için bu meslekler için
belirlenmiş okullar gerekiyor ise ve de ancak bu okulları bitirenler o alanda
çalışabiliyor ise öğretmenlik de böyle olmalıdır.
ÖĞRETMEN
olabilmek için "önceden belirlenmiş hedefleri" olan, "belirlenmiş
bir öğretim programı" ve "eğitim anlayışı" ve de "yöntemleri"
olan bir "çağdaş OKUL"da
okumuş olmak gerekir.
Türkiye
Cumhuriyeti olarak uzun yıllar başarılı bir biçimde işlerlik göstermiş olan
"İlköğretmen okulları"
ülkenin eğitim atılımında ve genel yayılımında çok büyük görevleri başarı ile
yerine getirmiştir.
Okulun
süresi çok da önemli olmayabilir diye düşünerek bu okulların hiç zaman
yitirmeden, ve günün koşullarına göre donatılarak yeniden "Türk Milli
Eğitim Sistemi"ne kazandırılması gerekir.
"En
önemli temel" olarak görülmesi gereken "ilköğretmen okulları"nın ülke
genelinde düzenli ve eşit olarak yayıldığını ve "parasız, yatılı ve çağdaş"
olanaklara sahip yapılanmaları ile geleceğe en iyi ve en güvenilir alt
yapıların sağlanacağına inanmalı ve onlara bu anlamda güvenmeliyiz.
Sağlam
bilgi ve bilinçle donatılmış bu okulların öğrencileri okullarını bitirdiğinde
ülkenin her yerinde görev alabilecek güç ve mesleksel donanımla öğretmen
olacaklardır.
İlköğretmen
okullarının mezunlarının ön görülen çalışma ve görev yapma sürelerinin
bitiminde üst ve ileri eğitim ve uzmanlaşma dallarında ek tahsil yapmaları da
çok iyi planlanmalıdır.
Böylelikle
de ilköğretimin ardı sıra gelen okul sıralamasında görev alabilecek
öğretmenlere de çok iyi bir temel ve uzmanlaşma sağlanabilir.
Bu
konunun tümünde esas olan "çağdaş ve uygar bir milli eğitim"
düşüncesi ve onun ışığıdır.
Bu
anlamda her bir yurttaşımızın düşünmesi, araştırması, incelemesi ve fikir
yürütmesi beklenilmeli ve sevinçle karşılanmalıdır.
Özellikle
de uluslararası emperyalizme karşı direnmiş ve onların ülkeye olan
saldırılarını durdurmuş ve geri püskürtmüş olan Türk Kurtuluş savaşı sonrasında kurulmuş ve çok büyük
atılımlarla dünyada kendisini kabul ettirmiş Türkiye Cumhuriyeti'nin bugün de
yeni tür bir baskı ve saldırı altında olduğunu görerek düşünmek gerekir.
"Yetenekli,
bilinçli, öz güveni yüksek, kaliteli çağdaş bakış açısı kazanabilmiş yurttaşlar"
hedeflenmelidir ki yüksek teknolojinin, bilimin gittikçe çok daha önem
kazandığı bu tarihsel dönemde Türkiye ileri bir refah toplumu olabilmek, her
türlü "baskı ve sömürüye karşı" koyabilmek için atılımlar
yapabilecek, üretebilecek kuşaklar kazanabilsin.
Bunun
ilk ve temel yolu olan ilköğretimde çok güçlü olmamız ve oralarda görev yapacak
öğretmenlerin çok iyi donatılmış ve yetiştirilmiş olması gerekmektedir.
Paralı
ve özel okullar yerine tüm ülkenin "çağdaş gereksinimlere göre"
donatılmış ve yayılmış DEVLET okullarına gereksinimi olacaktır.
Eğer,
belli konularda ve alanlarda olmak üzere ayrıca yetiştirilmek, desteklenmek
isteniliyor ise ancak seçmeye açık özel kurumlar olabilir ve aileler
çocuklarını oralardan destekleyici kurslar almak üzere gönderebilirler.
Bu
bakış açısı da görüldüğü gibi en temel varlığını "ulus devletten" ve
bir "demokratik hukuk devleti" olarak yeniden "çağdaş"
yapılanmadan geçilmesi gerektiğine dayanmaktadır.
Ülkenin
her yerindeki yurttaşlar bir "bütün" olarak kabul edilip, eşit hak ve
özgürlüklerle birlikte bu temel eğitimden hak sahibi olup, pay
alabilmelidirler.
Yoksul
ve yoksun ailelerin çocukları de en az varsıl ve güçlü aile çocukları kadar
devletin kendilerine sundukları olanaklardan yararlanmalıdır.
Büyük
bir eşitlik ve özgürlük ruhu ile temel ve sağlam bir ilköğretim okullaşmasından
sonra ise üst okul türlerinin de ayni düşünce çerçevesinde olgunlaştırılması ile
bilgili, donanımlı, pratikler yapabilen, ileriye bakabilmek isteyen çalışkan
kuşaklar yetiştirilecektir.
Bir
diğer bilinen ve başarılı olarak da çok takdir görmüş olan Köy Enstİtüsü modeli, geniş olanakları,
uygulama alanları ve çok "çeşitli meslek öğretim" olanakları ile yine
ve yeniden düşünülmelidir.
Bu
iki önemli model uygulanabildiğinde ise "hızla kalkınan" bilinçli ve
dirençli bir toplumun ana temelleri atılacaktır.
Kalkınan
bir toplum, "kendi kendisine yeten" ve "üreten" bir toplum
olarak bilimde, tarımda... en ileri ve yaygın düzeyi hedeflememiz
gerekmektedir.
Evet,
bu gerçek hedeflerin doğru saptanması ve onlara ulaşılabilmesi için ise temel
ve örgün, yaygın bir "milli eğitimi" seçip, uygulamamız
gerekmektedir.
Tüm
bunlar için ise "partİler üstü"
düşünüp, ülkenin varlığı ve halkın çıkarları için fikir üretebilmek gereklidir.
Bize
gerekli olan deneyimsel ve fikirsel gerçekler ise önderimiz Gazİ Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Özellikle
bugünün çok sıkıntılı ve sancılı döneminden çıkabilmek ve geleceğe güvenle
bakabilmek için "ülkemizin her bir yurttaşı"nın başka düşünceleri ve
kandırılmaları, kullanılmaları… görüp, "ülkenin ve tüm toplumun birliği ve
direnci" için ATATÜRK Türkiyesi'nin kuruluş ilkelerini ve onun temel
hedeflerini de çok iyi kavrayabilmelidir.
Günlük
sıkıntılar içinde boğuşurken geleceğe yönelik düşünce ve fikir üretmek asla
unutulmaması ve üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.
Bunu
da önemseyerek ve eleştirel çağdaş, bilimsel düşünceden asla vazgeçmeden fikir
üreten insanlarımız olmalıdır.
Geleceğin
aydınlık ve huzurlu toplumunu isteyebilmek, bizler için en sağlıklı düşünce
olacaktır.
Güzel
günlere…
Hoşça
kalın…
. Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 05.11.2022, MŞ.