PARASIZ YATILI
Devlet
"parasız yatılı" okulunun öğrencileri denildiğinde neler gelir
aklımıza?
“İlköğretmen
Okulu Öğrencileri” denildi mi aklımıza ne gelir?
Devlet
"parasız yatılı ilköğretmen okulu" öğrencileri sizlerde hangi
çağrışımları yapar?
O
okulların, o öğrencilerin, onların gerçekleri nelerdir?
Onların
ülkemiz gerçekleri içerisindeki "yeri" nedir?
Türk
eğitim sistemi içerisinde devlet parasız yatılı ilköğretmen okullarının yeri
nedir?
Hangi
çocuklar bu okullara gelebilmişti?
Bu
okullarda bu çocuklar hangi koşullar altında ve hangi bakış açısıyla
yetiştirildiler?
Bu
okullarda yetişen öğrenciler, yoksul aile çocukları okulları bitirdikten sonra
neler yaptılar?
Nerelere
gittiler, ülkenin, halkın kalkınmasına ne gibi katkılar sağladılar.
O
çocukların içinde bulundukları "ruh" ve hedefleri, inançları neler
olmuştu?
Tüm
bunları kısacık da olsa bir geriye bakarak irdeleyelim istiyorum.
Cumhuriyet
öncesinde bugünkü anlamda öğretmen yetiştiren"ilk" öğretmen
okulu 16 Mart 1848 tarihinde İstanbul’da açılan Darulmuallimin
okuludur.
İlköğretim
davasını benimsemekle Türk ulusu kültürel gelişmişlik adına en büyük adımını
atmıştır.
Bu
uğurda en büyük görev Türk öğretmenlerine verilmiştir.
Cumhuriyetin
ilanından sonra eğitim alanında karşılaşılan sorunlar halkın %80’inin
okuma-yazma bilmemesi nedeniyle eğitim sorununun üzerinde ayrıca durulmuştur.
1926’da
Denizli ve Kayseri’de “Köy Muallim Mektepleri” açılarak köylerdeki öğretmen
eksikliği giderilmeye çalışılmıştır.
6
yıllık bir eğitim veren ve eğitimle üretimin iç içe olduğu Köy Muallim
Mektepleri 1933 yılında kapatılmıştır.
Ülkede
1927’de okur-yazarlık oranına bakıldığında; kentlerde %32,4 iken köylerde bu
oran %6’da kalmıştır.
ATATÜRK’ün
emri doğrultusunda köylerdeki öğretmen sorununu gidermek adına, 1936-1937
eğitim-öğretim yılında eğitmen kursları faaliyete geçirilmiştir.
Bu
kurslar ilk önce Eskişehir Çiftelerde açılmış olup, daha sonra Kırklareli
Kepirtepe, Kastamonu Gölköy ve İzmir Kızılçullu’da da açılmıştır.
Isparta
Gönen Eğitmen Kursu ise 1939 yılında açılmış olup 17 Nisan 1940 tarihindeki
3803 Sayılı Köy Enstitüleri Kanunu ile köy enstitüsüne dönüştürülmüştür.
Köy
Enstitülerinin açılmasında Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim
Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un etkisi olmuştur.
Köy
Enstitülerinde gündüzlü eğitim olarak adlandırılan yatısız eğitimin yanında
yatılı olarak ta eğitim verilmiştir.
Köy
Enstitülerinde, eğitim kelimesinin yanında "ziraat ve sanat"
sözcüklerinin yer alışı bu okullarla köy kalkınmasının amaçlandığını
göstermektedir.
Bu
okullar ile, öğrencilerinden hem geleceğin yaratıcısı köy öğretmeni, hem
ziraatçısı, hem de sanatçısı olması beklenilmiştir
1947
yılında köy enstitülerinde teknik dersler azaltılarak kültür ve teknik
derslerin isimlerinde değişik yapılmıştır.
Kültür
dersleri “genel bilgi’’, teknik dersler de “sanat ve atölye” dersi olarak
adlandırılmıştır.
1950
yılında karma eğitimin sonlandırıldığı köy enstitülerinde, 1952-1953
eğitim-öğretim döneminde derslerin "genel bilgi" derslerinden
oluşmasına karar verilmiştir.
Köy
enstitüleri Şubat 1954’te 6234 Sayılı kanunla ilköğretmen okullarıyla
birleştirilip, öğretmen okulları ve köy enstitüleri ikiliğine son verilmiştir.
"İlköğretmen
Okulları" ülkemizde öğretmen yetiştirme konusunda önemli bir rol
üstlenmiştir.
Bu
okullar bölgenin en iyi okulları olup, İlköğretmen Okuluna gitmenin ayrıcalık
olduğu bir dönemi yaşatmıştır.
Parasız
yatılı olarak öğrenim veren birçok İlköğretmen Okulunun öğrencileri aldıkları
öğretmenlik derslerinin yanı sıra okulun işliklerinde uygulamalı dersler de
alarak zanaat da öğrenmişlerdir.
Ayrıca
bu okulun her bir öğrencisinin mutlaka bir müzik enstrümanı çalması
istenmiştir.
Birçok İlköğretmen
Okulunun öğrencileri hem laboratuvar hem işlik, hem de tarım çalışmalarında
bulunarak uygulama yapmış ve işliklerde ders araçlarını kendileri üretmiştir.
Üretilen
bu ders araçları kullanılmak üzere staj okullarına ve bazı ilkokullara
gönderilmiştir.
Öğrencilerin
ders bilgileri ve yaptıkları etkinliklerin yanı sıra bu okuldaki günlük
yaşamları, öğretmen-öğrenci ilişkileri de her zaman belli bir düzeyi
tutturmuştur.
1954
yılında 6234 Sayılı kanunla öğretmen okulları ile köy enstitüleri
birleştirilmiş ve Köy Enstitüsü, İlköğretmen Okuluna dönüştürülmüş.
1961
yılında öğretmen okullarına Millî Eğitim Bakanlığı’ndan gelen emirle
ortaokulların 1. ve 2. sınıflarını “iyi” ve “çok iyi” derece ile bitiren öğrenciler
alınmıştır.
İlköğretmen
Okulu, öğretmen yetiştirme konusunda önemli rol üstlenmiştir.
Devlet
"parasız yatılı ilköğretmen okulları" başarılı ve yetenekli yoksul
aile çocuklarına bir "eğitim şansı" vermek düşüncesi ile yurdun
çeşitli yerlerinde hizmet vermiştir.
Her
bir okula belli yörelerden sınavla öğrenci alınmıştır.
Bir
genel yazılı sınavın sonunda başarılı olanlar içerisinden seçilip,
çağırılanlara da ayrıca bir sözlü sınav yapılıp, görüşmelerde bulunulup eleme
yapılmıştır.
Devlet
"parasız yatılı" olarak seçilen öğrencilerin barınma, eğitim,
öğretim, beslenme, giysi… gibi temel gereksinimlerini karşılamıştır.
İlköğretmen
okulunu bu okullarda bitiren "parasız yatılı" öğrenciler için
öğretmen çıktıklarında bir zorunlu görev yeri ve süresi yükümlülüğü getirilmiştir.
Bu
koşullarda bu eğitim modeli içerisinde yer alan öğrencileri bir incelemek,
onları bir düşünmek istediğimizde neler ile karşılaşırız?
Biz
DEVLET PARASIZ YATILI İLKÖĞRETMEN OKULU öğrencileri nerden gelip, nerelere
ulaştık dersiniz?
Genelde
o okullara seçilen, gelen öğrenciler köy, kasaba çocukları, yoksul aile
çocuklarıydık.
Hazır
paralarla, aile destekleriyle, başkalarının sarıp sarmalarıyla olmadı okumamız.
“Zengin
aile çocuklarıyla” bizi bir tutmayın!
Diyeceğimi
sanıyorsanız, aldanıyorsunuz!
Tam
da tersi bizi, ve bizim tüm özelliklerimizi, yaşama bakışımızı ve de
başarılarımızı, ruhumuzu ... hepsini tek, tek sıralayarak KARŞILAŞTIRIN.
Sonuç
olarak gerçekten rasyonalist bir değerlendirme yapabilirseniz, göreceksiniz ki
bizlerin duruşu ve insan kalitesi ''çok zengin okullarının'' çocuklarının
yaşamda gösterdiklerinden çok üstün olmuştur.
Varsıl
ailenin çocuk okutması ya da zengin okullarda okumak öyle sanıldığı gibi her
zaman başarılı ve huzurlu, sağlıklı insanlar yetiştiremiyor.
Bugün
bir bakın çevrenize...
Özel
okullar sarmalının durumuna...
Bizim
okulumuzun öğrencileri de Türkiye eğitim ve sanat dünyasında "o çok yoksul
köy çocuklarının KÖY ENSTİTÜLERİ'nden çıkarak" yurda dağıldıklarında
verdikleri değer kadar olmasa da ayni yörüngeyi izlemişlerdir
Bu
nedenle bu gözle ve bu gerçekçilikle bakın devlet PARASIZ YATILI İLKÖĞRETMEN
OKULU öğrencilerine, örneğin İMROZLU öğrencilere…
Onları
sakın ola ki küçümsemeyin!
Hiç
ummadığınız bir yerde ve zamanda karşınıza çıkar bir tanesi ve şaşar
kalırsınız, nerden nereye geldiğine…
Dil
uzatan oldu ise de utanacaktır azıcık...
Örneğin,
İMROZLU öğrencilerin ilk mezunları olarak bizlerin yaşama atılışımızın
üzerinden 55 yıl geçti.
Ben
hem kendimden, hem de okulumuzdan mezun olmuş olan arkadaşlarımdan çok
memnunum.
Onlar
ve duruşları, üretkenlikleri, yurt severlikleri ile birer gurur kaynağı oldular
benim için.
Kalanlara
uzun bir ömür, HAKK'a kavuşanlara da rahmet diliyorum.
Sakın
ha, ne eğilin, ne de yitirin gençliğinizi!
Türk
eğitim sistemi içerisinde en önemli yeri almış olan Köy Enstitüleri ve ardından
gelen İlköğretmen okulları ile Kurtuluş Savaşı sonrası Türk Devrimleri çağdaş
uygarlık yolunda ilerlemek için en önemli adımları atmıştır.
Ne
yazık ki bu okullar ve onların eğitim anlayışları zaman içerisinde o dönemin
siyasetçilerinin çok yanlış kararları sonucunda kapatılmıştır.
Geride
çok önemli ve değerli mezunları ile çok da geniş bir deneyimler ve ilkeler,
yöntemler bırakmıştır.
Eğer,
bugün yine kalkınan ve çağdaş ilerleme yolunda, özgürlükçü, bir refah toplumu
olmak istiyor isek temel eğitimde, ulusal eğitimde bu deneyimlerden yararlanıp
çok daha akılcı ve bilimsel uygulamalara girmeliyiz.
Türkiye
Cumhuriyeti ve onun milleti çok daha gelişmiş ve ilerlemiş yöntemlere,
ilkelere, çağdaşlığa ve uygarlığa layıktır.
Verilmesi
gereken mücadele ve güçler birliği, ana hedefler, temel bakış açıları… hep bu
yolda olmalıdır.
Huzur
dolu sağlıklı günler dileklerimle…
Öğretmen
Gönen ÇIBIKCI, 19.03.2023,
Bir kaynak: TÜRK EĞİTİMİNDE
İLKÖĞRETMEN OKULLARINA BİR BAKIŞ:
"GÖNEN
İLKÖĞRETMEN OKULU"