çok bİLDİĞİMİZ DOĞRU MU? .
·
Toplumda çok azınlıkta olan; çok şeyler de
bilebilen demokrat, Atatürkçü, çağdaş, ilerici yurtsever, bilinçli ve uyanık,
kültürlü kişiler olabiliriz.
·
Türkiye'de büyük çoğunluk yani halk ise bizden çok
başka şeylere değer veriyor ve onlarla ilgileniyor.
·
Ülkenin ana sorunları ve bunların nedenleri olarak
bakılabilecek çok geniş bir "paket" var.
·
Örneğin çağcıl olmaya, uygarlaşmaya karşı durabilen
yapılar, her yere, derinlemesine yayılmış tarikatlar ve cemaatler o denli
yerleşmiş ve yayılmış ki, politikada ve ticarette öylesine güç kazanmışlar ki
geride kalanlar için sadece boş laf üretmek kalmış.
·
Her bir cemaat çocukları küçük yaştan alarak kendi
yapısı içinde eğitiyor.
·
Tarikatlar ve cemaatler kendi toplulukları için
düzenli ve sürekli insan topluyor ve güç oluşturuyor.
·
Modern, demokratik devlet modeline aykırı paralel
topluluklar ve modeller gelişmiş.
·
"Adam devşirme, para toplama, makam devşirme
modeli" başlamış ve uygulamaya sokulmuş..
·
denli çok geniş tabanlara yayılmışlar ki, o denli
özgüvenli ve güçlü bir durum kazanmışlardır ki sizin kendi bilgi alanınız ile
onlara karşı çıkabilmeniz matematiksel olarak mümkün değil.
·
Cemaatlerin kapsama alanı içindeki bireylerin
çoğunluğu ve onların bağlılıkları ise şaşırtıcı bir ayrı gerçektir.
·
Bu kadar çok sayıda insan nasıl oluyor da böylesine
sistemlerin içine alınıp, bağımlı hale getirilebiliyorlar?
·
Kullanılan yöntemleri ve örgütsel yapıları sadece
din ve vicdan özgürlüğü ile açıklanabilir mi?
·
Dünya tarihinde açık ya da gizli birçok güçlü ve
gizemli etkisi geniş tarikatlar görülmüştür. (Opus Dei, Moon, İlluminati,
Masonluk ve benzerleri)
·
İslam dini içerisinden çıkıp yayılan ve geniş
etkileri olan, birçok ülkeye yayılmış tarikatler ve cemaatler de bulunmaktadır.
·
Türkiye Cumhuriyetin zayıflaması için yeni
cemaatler ortaya çıkmaya başlamıştır ve bu yapılanmaların kurgulayıcısı,
örgütleyicisi dünyanın bazı güçleri olabilir mi, diye düşünmek zorundayız.
·
Türkiye Cumhuriyeti'nin temel kuruluş felsefesine
karşı çıkmışlardır.
·
Devlet bu olgulara karşı kendisini koruyamamıştır
ne yazık ki!
·
Devlet cemaatlerle, tarikatlarla, onların
işbirlikçileri ile yönetilemez.
·
Diyanet işleri başkanlığı çok iyi ve akılcı
nedenlerle kurulmuş olmasına rağmen bugün ana görevlerini gerçekleştirmekten
uzaktır.
·
Cemaatler
önderine çok üstün güçler ve yetkiler verilmiş onları sorgulamaz duruma
gelmiştir.
·
Kendi müritlerini devletin her alanına sokmaya,
devlete sızmaya büyük hız vermişler ve yoğunlaşmışlardır.
·
Bambaşka hedefler içinde olup, asıl ibadet ve din
görüşünü suistimal edip, dini bir cemaat görünümü altında ekonomik, siyasi ve
ticari uluslar arası yapılanmalar haline gelmişlerdir.
·
Bu iş sadece bir cemaat işi de değildir ve modern
bir "demokratik devlet" olarak çok daha ciddi davranmak ve hukuk
devletinin gereklerinin yerine getirilmesi gerekir.
·
Dünyada ve Türkiye'de tarikatlar ve cemaatler
üzerine yapılan çok sayıda araştırmalar, incelemeler ve yayınlar vardır;
internette de sayısız bilgi kaynağı bulabilirsiniz.
·
Ne yazık ki insanlarımızın bunları araştırması, okuması
ise hiç yok gibidir ve bu nedenle de bilgi sahibi değildir, bilinç düzeyi çok
düşüktür.
·
Ülkeyi etkileyen sorunlar ve nedenleri asıl
gerçekler bizim görebildiklerimiz, algılayabildiklerimiz son derece az ve kısa
boyutludur.
·
Uluslar arası güçler, şirketler, örgütler bizi,
ülkemizi nasıl ve hangi alanlara etkilemekte, yönetmektedir diye inceleyen,
araştıran, sorgulayan bir yurttaş tabanına sahip değiliz.
·
Dünyanın ve ülkenin temel sorunları ve bunların
arkasındaki gerçekler derinlikleri, kapsamı ve sathı artık bizim gibi sıradan
yurttaşların kavrayabilmesini çok aşmış durumdadır.
·
Okuyan, araştıran, eleştirel düşünebilen,
sorgulayan bireylerin kendileri için öğrenmesi, okumalar yapması ise son derece
az olmaktadır ve toplumda, siyasette bir etkisi hiç olmamaktadır.
·
Sorunlar üzerinde konuşulduğunda sıradan insanların
''yaa biz zaten biliyoruz'' demesi yetmiyor.
·
Bir de en azından 100 yıldır bu toprağın okur
yazarı, aydın, entelektüel insanlarına dinden uzaklaşma, din kültürüne, din ve
sosyolojisine uzak durma, dinden kaçış "enjekte" edilmiş, büyük bir
algı operasyonu uygulanmıştır.
·
Bir yaşam alanı olarak, bir etki ve güç mekanizması
olarak da din konusunu "ciddiye almamak" gibi bir duruma
düşmüşlerdir, inceleme ve araştırma, eleştirip, sorgulamaktan uzak durmuşlardır.
·
Evet siyaset, ticaret, ekonomi, eğitim, sosyoloji
ve benzeri alanlarda görebileceğimiz her türlü ilişkilerde ve etki-tepkilerde
DİN gerçeği düşünülmeden ve incelenmeden olamaz.
·
İnsanlara "kul" gözü ile bakılamaz diyor
isek, çağdaş düşünmek istiyor isek bile yine DİN ve ilişkileri konusunda
gözümüzü kapatmak değil, tam tersine araştırmalarda bulunmak ve bilgilenmek
gerekir.
·
Din (ilahiyat) alanında bilgili ve uzmanlaşmış
birçok aydın din bilimi insanları vardır.
·
Bunları zaman, zaman izlediğimizde onların
yazılarında, açıklamalarında, bilgilendirmelerinde din gerçeklerini çok daha
iyi görebilmekteyiz.
·
Şeyh, şıh ve mehdilere, insanlar
"tapınılmaya" başlanıldığında asıl sorun başlamaktadır. (şirk)
·
Herkes kendi kültürüne, bilgi ve inancına göre
istediği biçimde ibadet eder.
·
Bunun sınırları ve temel özellikleri anayasada ve
yaslarda tanınmıştır.
·
Sorun, her zaman olduğu gibi zamanımızda da dini
"kendi kişisel çıkarları" için kullanmak, devleti kullanmak isteyenlerden
çıkmaktadır.
·
Din ve inanç konusu üzerinden yapılan girişimler,
gizli ve açık yapılanmalar ile birçok çıkar ve kötüye kullanma durumu da
oluşabilmekte, büyük sermaye birikimlerine, siyasal güç toplamaya kadar
gidilebilmektedir.
·
Her bir yurttaşın din, inanç ve vicdan özgürlüğünü
kullanabilme hakkı çerçevesinde nerede ve "kabul edilmiş" hangi
topluluğa kayıtlı olduğu gibi bir uygulama bulunmamaktadır.
·
Böyle bir yasal kayıt olmalıdır ve de bunun ile
birlikte o inanç sahibi devlete bir "vergi de ödemelidir (batı ülkelerinde
bunun adı kilise vergisidir ve bir kiliseye kayıtlı olan herkesten alınır)
·
Devlet bu alanda hem kendini hem de yurttaşlarını
korumak zorunluluğundadır.
· Kısacası yukarıda açıklamaya çalıştığım konu ülkenin temel ana sorunlarından bir bölümüdür ve bunun dışında birçok konu ve alan da vardır:
- Hukuk devleti olamamaktan kaynaklanan sorunlar, yasa dışı örgütlenmeler, suç örgütleri, çeteleşme, kara para, yolsuzluklar, kaçakçılık, uyuşturucu ticareti, kayıt dışı sermaye, rüşvet, "toprak ve mülk, fabrika" satımları, yabancıların-kaçakların ülkeye rahatça girip, yerleşmesi, milli ekonomiye getirilen kısıtlamalar, dış borçlar, terör ile yetersiz mücadele… gibi konu başlıklarını sıralayabiliriz.
·
Son dönem Türkiye'si çok çalkantılıdır, sorunlar ve
etkileri açık ve net olarak görülememektedir.
·
Uluslararası oligarşi, uluslararası güç odakları
gözlerini orta doğuya, Türkiye'ye dikmişlerdir ve planladıkları işi de rahatça
uygulamaktadırlar.
·
Bu yeni bir şey de değildir ama bugün çok daha
"hızlıca ve kalıcı" uygulamalara girişmektedirler.
·
Ülkenin temel sorunları konusunda yurttaşların
"aydınlanması, uyanık, bilinçli" olması gerekiyor, diye düşünmek
istesek bile halkın çok büyük kesimi günlük yaşamında tamamen başka işlerle,
konularla ilgilenmekte ve büyük farklılıklar da göstermektedir.
·
"TV, müzik, moda, internet, sosyal medya,
basın, tüketim" artık öylesine kullanılmakta ki insanlar üzerinde çok
etkili zihin kontrol düzenine sahip olmaktadırlar.
·
Bu bağlamda daha çok araştırmacı olmak ve de bilinç
düzeyimizi artıracak adımları atabilmek, eleştirel, sorgulayıcı düşünceler ,
fikirler geliştirmek gereklidir.
·
İktidar ve muhalefet patilerini iyi izlemek,
bilinçli etkilerde bulunup, eleştirebilmek için yeni bir güç, hareket
oluşmalıdır.
·
Her şeyin en önüne şu soruyu koymalıyız: TÜRKİYE
neden "geri kalmışlıktan" kurtulamıyor?
·
"Ekonomik, finansal, toplumsal ve ahlaksal
çöküş" neden bu denli hızlı olmakta ve büyük sorunlar yaşanılmaktadır?
·
Ülkenin refah düzeyi neden yükselemiyor?
·
Dünyayı yöneten güçler ve aileler bankacılık ve
finans kurumları olarak Türkiye'yi nasıl bir borç batağına itmişlerdir?
·
"Hangi güçler" ülke genelinde ve bölgede
ne tür planlar ve oyunlar peşindedir?
·
Ülkeye yayılmış ve etkili olan "kökü dışarıya
bağlı" olduğu bilinen ya da bilinmeyen kuruluşlar, işbirlikçiler kimlerdir
ve bunları nasıl oluyor da fark edemiyoruz, ulus devlete neden sahip
çıkamıyoruz?
·
"Demokratik, anayasal, parlamenter bir hukuk
devleti" olunmasına engel olan nedenler nelerdir?
·
"Güçler ayrımına dayalı" bir devlet
yönetim biçimi neden uygulanamıyor?
·
Okur-yazarlar, aydınlar, entelektüeller, bilinçli
yurttaşlar, dürüst insanlar çok daha güçlenmeli ve halkın bilinçlenmesine
katkılarda bulunmalıdır.
·
İktidar, muhalefet ve resmi kayıtlı siyasi partiler
"halk" üzerinde nasıl bir etki ve güç sahibidir?
·
Türkiye yerel seçimlerle 1 nisandan sonra birinci
parti olarak seçilen CHP'den en akıllı ve etken, işlevsel bir tutum ve siyaset
beklemelidir.
·
Türkiye kendi kuruluş ilkelerine, Gazi Mustafa
Kemal Atatürk'e en ciddi ve büyük bir güçle yeniden sahip çıkmalıdır.
. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 14.04.2024,
MŞ.