30 Mart 2025 Pazar

YENİ KUŞAK GENÇLER

 .   YENİ KUŞAK GENÇLERİN DURUMU

·        Türkiye'deki son protesto gösterilerine katılan gençlerin sosyolojik değerlendirmesi nasıl olur?

·        Bu gençlerin sosyolojik değerlendirmesi, çeşitli faktörlerin karmaşık bir etkileşimini içerir.

·        Protesto gösterilerine katılan gençler, "toplumsal ve siyasal değişim taleplerini" güçlü bir şekilde ifade etmektedir.

·        Gençlerin motivasyonları, gelecek kaygısı, adalet arayışı ve siyasi katılım isteği gibi faktörlerden kaynaklanmaktadır.

·        Bu gençlerin profili, motivasyonları ve eylemlerinin toplumsal etkileri üzerine yapılan araştırmalar, önemli bulgular ortaya koymaktadır.

·        Bu eylemlerin toplumsal etkileri karmaşık olup, hem olumlu hem de olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.

A ) Gençlerin Profili ve Motivasyonları:

   1-Genç ve Eğitimli: Protestolara katılan gençlerin önemli bir bölümü, üniversite öğrencileri veya yeni mezunlardan oluşmaktadır.

Araştırmalar, protestolara katılan gençlerin Türkiye ortalamasına göre daha genç ve daha yüksek eğitimli olduğunu göstermektedir.

Bu durum, gençlerin toplumsal ve siyasal konulara duyarlılıklarının arttığını ve daha bilinçli bir şekilde hareket ettiklerini göstermektedir.

Ancak, protestolara katılan gençlerin arasında farklı eğitim seviyelerinden "bireylerin" de bulunduğu unutulmamalıdır.

   2-Gelecek Kaygısı ve Adalet Arayışı: Gençlerin en önemli motivasyon kaynakları arasında gelecek kaygısı ve adalet arayışı bulunmaktadır.

Ekonomik belirsizlikler, işsizlik, eğitimdeki eşitsizlikler ve demokratik hakların kısıtlanması gibi faktörler, gençlerin geleceklerine dair endişelerini artırmaktadır.

Aynı zamanda, "adaletsizlik" algısı ve "hukukun üstünlüğüne" duyulan inanç, gençleri protesto eylemlerine katılmaya teşvik etmektedir.

   3-Siyasi Katılım ve İfade Özgürlüğü: Gençler, siyasi katılım ve ifade özgürlüğüne önem vermektedir.

Var olan siyasi sistemin kendi isteklerine yeterince karşılık vermediği düşüncesi, gençleri sokaklarda "seslerini duyurmaya" yöneltmektedir.

Sosyal medya ve dijital platformlar, gençlerin örgütlenmesi ve bilgi paylaşımı açısından önemli bir rol oynamaktadır.

B ) Eylemlerin Toplumsal Etkileri:

   1-Toplumsal Farkındalık ve Duyarlılık: Gençlerin protesto eylemleri, toplumsal farkındalığı artırmakta ve kamuoyunun dikkatini "önemli sorunlara" çekmektedir.

Gençlerin enerjisi ve kararlılığı, toplumsal değişim için bir umut kaynağı olarak görülmektedir.

   2-Siyasi ve Sosyal Değişim Talebi: Gençlerin eylemleri, siyasi ve sosyal değişim taleplerini güçlendirmektedir.

"Demokratik reformlar", "hukukun üstünlüğü", "insan hakları" ve "sosyal adalet" gibi konularda gençlerin sesleri daha yüksek bir şekilde duyulmaktadır.

   3-Toplumsal Kutuplaşma ve Gerilim: Protesto eylemleri, bazen toplumsal kutuplaşma ve gerilimleri artırabilmektedir.

Farklı siyasi görüşlere sahip gruplar arasında çatışmalar yaşanabilir diye endişe edilebilir.

Bu "yeni genç kuşak" kendi özelliklerine, temel yapılarına dayanarak, ortak yönlerinden dolayı birden birleşip bir güç, bir hareket olabilirler.

Bu da o an ortada olan "gündeme ve gereksinime" göre birden oluşur ve hep bir arada, "kayıtlı kitle" olmak "zorunluluğunu taşımadan" harekete geçebilirler.

Ortak hedefleri ve ortak eylem-protesto modelleri ile sorunlarına çözüm arayışında bulunabilirler.

C ) Teknolojik çağla olan ilgileri nasıldır?

Türkiye'deki son protesto gösterilerine katılan gençler, genellikle yüksek "eğitimli" ve "teknolojiye yatkın" bir profilde bulunmaktadır.

Bu durum, gençlerin "toplumsal ve siyasal" konulara "duyarlılıklarını" artırmakta ve "eylemlerinin etkisini" güçlendirmektedir.

Türkiye'deki son protesto gösterilerine katılan gençlerin eğitim durumu ve teknolojiyle olan ilişkisi, karmaşık ve çok yönlü bir tablo çizmektedir.

Bu gençlerin profili, genel olarak şu özellikleri içermektedir:

   1-Teknolojiyle İlişki:

·       Teknolojik çağın getirdiği "olanaklar", gençlerin protestolara katılımında önemli bir rol oynamaktadır.

·       Sosyal medya platformları, gençlerin "güncel örgütlenmesi", "bilgi paylaşımı" ve "eylemlerini duyurması" için kritik bir araç haline gelmiştir.

·       Gençler, internet ve dijital teknolojileri kullanarak "toplumsal farkındalık "yaratmak, "seslerini duyurmak" ve diğer gençlerle "iletişim kurmak" gibi amaçlarla etken olarak kullanmaktadırlar.

·       Teknolojiye olan yatkınlıkları, "teknolojik donanımları" gençlerin kendilerini daha rahat ifade etmelerine olanak sağlamaktadır.

·       Ayrıca gençlerin teknolojiye olan yatkınlığı onların gündemi daha "hızlı takip" etmelerine olanak sağlamaktadır.

   2-Teknolojinin Protestolardaki Rolü:

·       Örgütlenme ve İletişim: Sosyal medya platformları, gençlerin hızlı ve etkili bir şekilde örgütlenmesini sağlamaktadır.

·       Bilgi Paylaşımı: İnternet ve sosyal medya, protestolarla ilgili bilgi ve görüntülerin yayılmasını kolaylaştırmaktadır.

·       Farkındalık Yaratma: Gençler, dijital platformları kullanarak toplumsal sorunlara dikkat çekmekte ve kamuoyu oluşturmaktadır.

·       İfade Özgürlüğü: İnternet, gençlerin "düşüncelerini ve taleplerini" "özgürce ifade" etmelerine olanak tanımaktadır.

   3-Eğitim ve Teknolojinin Etkisi:

·       Eğitimli gençler, toplumsal sorunları daha iyi analiz edebilmekte ve çözüm önerileri geliştirebilmektedir.

·       Teknolojiye hakim olan gençler, bilgiye daha hızlı ulaşabilmekte ve dijital platformları etkili bir şekilde kullanabilmektedir.

·       Bu iki faktörün birleşimi, gençlerin protesto eylemlerinde daha aktif ve etkili bir rol oynamalarını sağlamaktadır.

   4-Bireylerin eyleme dönük kitleleşmesi:

·       Elektronik, teknik, dijital çağı okur-yazarlıklarından dolayı yaşamlarının içinde buna yer veren "yeni kuşak" gençler eskiden olduğu gibi derneklere ve dernek içi eğitimlere, yönlendirmelere hiç gerek duymamaktadır.

·       İnternet üzerinden edindikleri erişimler kendi kişisel merak ve bilgilenme gereksinimleri için yeterli olmaktadır.

·       İnternet kullanımında gerekli olan alt bilgi ve düzey, kişisel seziler, ön bilgiler bu gençlerin "otodidaktik" olarak kendilerini yetiştirmelerine ve donanmlı olmalarına yaramaktadır.

·       Böyle olunca da toplumsal ve insancıl, hukuksal ve siyasal çok yönlü bilgilenme ve duyarlılık da gelişmektedir.

·       Tüm bunların yanı sıra ülkenin "genel sorunları", sıkıntıları bu gençliği de "doğrudan" etkilemekte ve "yaşamsal" olarak da hep tetiklemektedir.

·       Sessiz, içe kapalı, baskılanmış ve bireysel yapıda olarak algılanan ve yorumlanan bu yeni tür gençlik ellerinde var olan donanım ve duyarlıklara da dayanarak "birden" kendisi gibi olanlarla ön yargısız ve çekincesiz olarak sokakta birleşip, eylem katılımcısı olabiliyorlar.

·       Kendi içlerinde yıllardır gelişip, oluşan bilgi ve duyarlılıklara dayandığı için toplumsal, siyasal sorunlara bakışları ve katılımları birden bireyselcilikten çıkıp "eş değerliliklerle" "bir olmaya" gidebiliyor ve yeni topluluklar oluşuyor.

·       Tüm bu adımların sonucunda protesto eylemlerinde "kendilerini ayni türden", "eş değerlilikten" ve "ortak kültürden" olduklarını anladıklarında "yeni bir güç" olabileceklerini ve "çok önemli" de olduklarını kavrıyorlar, dinamikleri, güçleri ve "öz güvenleri" artarken yaratıcılıkları "neşeye ve sanata" dönüklülükleri ile yeni bir "protestocu, bilinçli bir gençlik" oluşturuyorlar.

·       Bu yeni tür gençliği daha önceki kuşaklarla ve onların hareketleri ile "karıştırmamak" gerekir.

·       Bu yeni kuşak gençler tüm "özellikleri ve donanımları" ile eskiden düşünüldüğünün tersine bu tür "toplu protestolarda", ortak eylemlere çok etken ve "sonuca", "hedefe yönelik", "partiler üstü" bir güç olarak "katılımcı kitleleri" oluşturacaklardır.

.       Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.03.31, MŞ.

.         (Araştırma ve değerlendirme yazım)

 

DEVLET YÖNETİM BİÇİMLERİ

 .   DEVLET YÖNETİM BİÇİMLERİ:

.   Devlet yönetim biçimleri, bir devletin nasıl yönetildiğini ve siyasi gücün nasıl dağıtıldığını belirleyen sistemlerdir.

.  Tarih boyunca çeşitli devlet yönetim biçimleri ortaya çıkmıştır.

.  Türkiye'nin yönetim biçimi, 1923'te Cumhuriyet'in ilanından bu yana cumhuriyettir.

.  2017 anayasa değişikliği ile Türkiye, parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçmiştir.

    En yaygın devlet yönetim biçimleri olanları şunlardır:

-Monarşi:Egemenliğin tek bir kişide (kral, kraliçe, imparator vb.) olduğu yönetim biçimidir.

Türleri: Mutlak Monarşi: Hükümdarın sınırsız yetkilere sahip olduğu yönetim biçimidir.

Anayasal Monarşi: Hükümdarın yetkilerinin anayasa ile sınırlandırıldığı yönetim biçimidir.

-Cumhuriyet: Egemenliğin halkta olduğu ve seçilmiş temsilciler aracılığıyla kullanıldığı yönetim biçimidir.

Türleri: Başkanlık Sistemi: Yürütme yetkisinin halk tarafından seçilen başkana ait olduğu yönetim biçimidir.

Parlamenter Sistem: Yürütme yetkisinin parlamentoya karşı sorumlu olan başbakana ait olduğu yönetim biçimidir.

Yarı Başkanlık Sistemi: Hem halk tarafindan seçilen bir başkan hemde parlamentoya karşı sorumlu olan bir başbakanın bulunduğu yönetim biçimidir.

-Oligarşi: Egemenliğin "küçük bir grubun" elinde olduğu yönetim biçimidir. (aristokratlar, zenginler, din adamları vb.)

-Teokrasi: Devletin "dini kurallara" göre yönetildiği yönetim biçimidir.

-Diğer Yönetim Biçimleri:

. Federal Devlet: Egemenliğin merkezi hükümet ve eyaletler arasında paylaşıldığı yönetim biçimidir.

. Üniter Devlet: Egemenliğin tek bir merkezi hükümette toplandığı yönetim biçimidir.

       Totaliter rejim, diktatörlük ve faşizm nedir?

Totaliter rejim, diktatörlük ve faşizm, birbirleriyle yakından ilişkili olsalar da farklı kavramlardır.

Aralarındaki farklar şunlardır:

A) Totaliter Rejim:

Toplumun her alanını (siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel) tek bir parti veya liderin kontrolü altına alan rejimdir.

-Özellikler: Tek parti veya lider egemenliği, resmi bir ideolojiye sıkı bağlılık…

Kitle iletişim araçlarının ve propagandanın yoğun kullanımı

Gizli polis ve terör yoluyla muhalefetin bastırılması

Bireysel özgürlüklerin kısıtlanması

ekonominin devlet kontrolünde olması

Amaç: Toplumu tek bir ideoloji etrafında birleştirmek ve tam bir itaat sağlamak.

Örnekler: Sovyetler Birliği (Stalin dönemi), Nazi Almanyası.

B) Diktatörlük:

Tanım: Siyasi gücün tek bir kişi veya küçük bir grubun elinde toplandığı rejimdir.

Özellikler:

Tek lider veya küçük bir grubun sınırsız gücü

Siyasi muhalefetin bastırılması

Seçimlerin olmaması veya göstermelik olması

Hukukun üstünlüğünün zayıf olması

Bireysel özgürlüklerin kısıtlanması

Amaç: İktidarı korumak ve sürdürmek.

Örnekler: Kuzey Kore, Küba (Castro dönemi).

C) Faşizm:

Faşizm aşırı milliyetçilik, otoriterlik ve tek parti yönetimi üzerine kurulu siyasi ideoloji ve rejimdir.

Özellikler: Aşırı milliyetçilik ve ırkçılık… Güçlü bir lider kültü… Şiddet ve terör kullanımı… Siyasi muhalefetin bastırılması… ekonominin devlet kontrolünde olması… savaş yanlısı olmak

Faşizmin amacı ulusal birliği sağlamak, güçlü bir devlet kurmak ve ulusal çıkarları korumak…

Faşizm örnekleri: İtalya (Mussolini dönemi), Nazi Almanyası.

Ç) Aralarındaki Farklar:

·        "Totaliter" rejimler, toplumun her alanını kontrol etmeyi hedeflerken, "diktatörlükler" daha çok siyasi iktidarın korunmasına odaklanır.

·        Faşizm, "totaliter" bir rejim türüdür ve aşırı milliyetçilik, ırkçılık ve şiddet kullanımı gibi belirgin özelliklere sahiptir.

·        Diktatörlükler daha geniş bir kavramdır ve farklı ideolojilere sahip olabilirken, faşizm belirli bir "ideolojiye" dayanır.

·        Diktatörlükler, totaliter veya faşist olabilir, ancak her diktatörlük "totaliter" veya "faşist" olmak zorunda değildir.

·        Her faşist rejim "totaliter" bir rejimdir, ancak her "totaliter rejim" faşist değildir.

·        Bu kavramlar birbirlerine yakın ve uzak olabilir.

D) Türkiye'nin siyasi rejimi "karmaşık" bir yapıya sahiptir ve farklı yorumlara açıktır.

·        Türkiye'nin siyasi rejimi, "anayasal bir cumhuriyettir".

·        Ancak, son yıllarda Türkiye'deki siyasi sistem ve demokrasi tartışmaları, ülkenin rejiminin tam olarak nasıl tanımlanacağı konusunda "farklı görüşlerin" ortaya çıkmasına neden olmuştur.

·        Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, demokratik ilkeleri ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına almaktadır.

·        Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, ülkenin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu belirtir.

·        Anayasa, "kuvvetler ayrılığı ilkesini benimser ve yasama, yürütme ve yargı" organlarının ayrı olduğunu öngörür.

·        Türkiye'de düzenli olarak seçimler yapılmaktadır ve farklı siyasi partiler seçimlere katılabilmektedir.

E) Türkiye'deki rejim tartışmalarına dair bazı önemli noktalar şunlardır:

2017 yılında yapılan anayasa değişikliği ile Türkiye, parlamenter sistemden "cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine" geçmiştir.

Bu sistemde, cumhurbaşkanı hem "devlet başkanı hem de hükûmet başkanı"dır.

Bu değişiklik, "cumhurbaşkanının yetkilerini artırmış" ve "yürütme organının gücünü merkezileştirmiştir".

Bazı uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri, Türkiye'deki demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinin son yıllarda "gerilediğini" belirtmektedir.

Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı konularında endişeler dile getirilmektedir.

Ekonomist İstihbarat biriminin raporuna göre Türkiye "hibrit" rejim olarak tanımlanmaktadır.

Türkiye'deki siyasi rejim hakkında farklı görüşler de bulunmaktadır.

İktidara ve yakın çevresi Türkiye'nin "demokratik bir Cumhuriyet" olduğunu savunmaktadır.

Bazı uzmanlar ise Türkiye'nin "seçimli otoriterlik" veya "hibrit rejim" olarak tanımlanabileceğini savunmaktadır.

Türkiye son dönemde "totaliter" bir başkanlık sistemine gitmektedir.

"Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi", yürütme yetkisini "tek bir elde" topladığı için, cumhurbaşkanının yetkilerini önemli ölçüde artırmıştır.

Cumhurbaşkanının, yasama ve yargı organları üzerinde de etkili olabileceği yönünde eleştiriler bulunmaktadır.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde, yürütme organının denetim mekanizmalarının zayıfladığına dair endişeler dile getirilmektedir.

Son yıllarda, Türkiye'de basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü konusunda yaşanan gerilemeler, bazı kesimler tarafından totaliterleşme eğilimi olarak yorumlanmaktadır.

Yargı organların işleyişi, anayasa ve yasalara uyumda sorunlar tam olarak bir "hukuk devletinin gerçekleşemediğini" göstermektedir.

İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin seçilmiş belediye başkanı Ekrem İmamoğlu 19 mart sabah erken saatlerde çok sayıda polisin gözetimine evinden alınmış ve tutuklanmış ve sonra Silivri ceza evine götürülmüştür.

Eş zamanlı olarak daha birçok kişi ve belediye başkanı da tutuklanmıştır.

İmamoğlu'nun avukatını da tutuklamışlar.

Bu olayların yayılması üzerine CHP protesto çağırılarında bulunmuştur.

Başta gençler ve üniversiteliler olmak üzere, halk "milyonlarca katılımcı" yurdun çeşitli yerlerinde gösteri ve yürüyüşler düzenlemiştir.

Cumartesi günü 29 martta da yine milyonların katılımı ile son hukuksuz tutumlara yönelik protesto düzenlenmiştir.

Protestolar genel olarak belirli siyasi figürlerin tutuklanması gibi durumlar üzerine yoğunlaşmıştı.

İktidar karşıtı harekete dönüştü ve demokratik haklar, özgürlükler ve katılımcı demokrasi taleplerini de içermeye başladı.

     İktidar karşıtı protestolarda dile getirilen "temel talepler" şunlardır:

-Demokratik Haklar ve Özgürlükler: İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü gibi "temel demokratik hakların" korunması ve genişletilmesi.

Yargı bağımsızlığının sağlanması ve hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi.

Siyasi tutukluların serbest bırakılması.

-Ekonomik Adalet: Artan "enflasyon", "işsizlik ve yoksulluk" gibi ekonomik sorunlara çözüm bulunması.

Gelir dağılımındaki "adaletsizliğin" giderilmesi.

Çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve işçi haklarının korunması.

-Çevre ve Kent Hakları: Çevreye duyarlı politikaların uygulanması ve doğal kaynakların korunması.

Plansız kentleşme ve kentsel dönüşüm projelerine karşı çıkılması.

-Sosyal Adalet ve Eşitlik: Kadın haklarının korunması ve "kadına yönelik şiddetin" önlenmesi.

Azınlık haklarının korunması ve ayrımcılığın önlenmesi.

Eğitim ve sağlık hizmetlerine "eşit erişim" sağlanması.

-Siyasi Talepler: Hükümetin istifası veya "erken seçim" talepleri.

Yeni bir seçime gidilmesi istenilmekte "cumhurbaşkanı" adayı olarak da Ekrem İmamoğlu gösterilmektedir.

Buna rağmen iktidar onu tutuklatmış ve birçok konuda dava açılmıştır.

ÖZETLE:

·        Her toplum tarih içinde farklı yönetimler görmüş olabilir.

·        Evrensel anlamda çağımızda devlet yönetimin nasıl olması gerektiği, ilkeleri ve özellikleri artık açıktır, bellidir.

·        Günümüzde "çağdaş, demokratik,anayasal, parlamenter, güçler ayrımına dayalı, sınırlı yetkileri olan devlet başkanlı, yürütmenin başbakan ve bakanlar kurulunda olduğu, hukukun üstünlüğüne dayanan, hukuk önünde herkesi eşit sayıldığı gerçek bir hukuk devleti" sağlanmalıdır.

·        Devlet yönetim modelinde, "rejimde" var olan her türlü aksaklık, adaletsizlik, belirsizlik, hukuksuzluk, kayırmacılık, partizanlık… hemen kendisini gösterir, anlaşılır.

·        Bu tür uygunsuzluklar olmasın derseniz yurttaşların bili ve bilinç düzeylerinin, öğretimlerinin yüksek olmasını, yurttaşlık anlayışının ve de niteliğinin yapısının ne durumda olduğuna iyi bakmak gerekir.

·        Çağdaş bir ülke, refah toplumu, huzur ve barış içerisinde bir yaşam istiyor isek ülkenin devlet yönetim biçiminin de bu "isteklerimize" uygun olmasını sağlamamız gerekir.

·        Bu da kendiliğinden olmaz, bunun için çalışmak, mücadele vermek gerekir; donanaımlı, ilkeli ve bilinçli yurttaşlık olmamız gerekir.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.03.29, MŞ.

.         (Araştırma ve değerlendirme yazım.)