. - çökertmek .
Bir ülkeyi çökertmek için, ele geçirmek için
artık eskiden olduğu gibi konvensiyonel silahlara-savaşlara gerek kalmamıştır.
Bir ülkeyi içten içe çökertmek için önce "hukuk
düzeni"ni çalışamaz, güvenilemez ve işleyemez duruma getirirler.
Bunun ardından artık ekonomide, üretimde,
finans sektöründe, dış alım-satışlarda tamamen farklı ilişkiler ve dengeler
başlar.
Devlet "üzerine düşeni yapamaz,
güvenilemez ve egemen güçlerce kullanılabilir duruma" getirilir.
"Demokratik hukuk devleti"nin
işlerliğini yitirmesi ile birlikte her türlü devlet garantisi, ilke ve
kurumlarıyla, parlamentosu ve yüksek mahkemeleri ile… tüm olarak yalnızca egemenlerin,
güç odaklarının çıkarlarına hizmet etmeye başlar.
Türkiye çok uzun yıllardır, cumhuriyetin
kuruluşu ile de başlatılabilecek bir biçimde dış güçlerin gözüne batmıştır ve
tüm bu zamanlar içinde içten içe her yerde ve yönden karşı devrimci hareketler,
akımlar yaratılmıştır.
Kendilerine hizmet edecek kişi ve kurumları
ele geçirerek, yeni baştan kurarak ve de düzenli olarak sahte gündemler
yaratarak halkın her türlü özgür ve bağımsız düşünce yapısı da dahil olmak
üzere tüm yönüyle bir çöküntüye gidilmiştir.
İş birlikçiler, yandaşlar, çeteleşmeler,
sınır tanımazlar… ile yeni kişilikler ve yapılaşmalar kurulur oldu.
Toplumsal ahlak ve bireysel kişilik ve
davranış bozuklukları çok iyi planlanmış bir algı yönetim programlamalarıyla
gerçekleştirilmiştir.
Temel toplumsal değerlerin sarsıntılar
geçirmesi, bazılarının yok edilmesi ve yerine yepyeni sanki "modern"
görünümlü yeni davranışlar ve bakışlar yaratılmıştır.
Ülkenin bağımsız, özgür ve kendi sınırları
içerisinde tek bir ulus devlet olarak güçlenmesinin önüne geçmek ve engellemek
ve parçalayabilmek için her türlü siyaset girişimleri işleme sokulmuştur.
Özellikle Mustafa Kemal Atatürk'ün fikirleri,
gösterdiği hedefler ve amaçlar, cumhuriyetin tüm kazanımları yok edilmeye, yok
sayılmaya ve gündem dışı bırakılmaya çalışılmaktadır.
Ülkenin şu an geçerli olan ve temelde de çok
haklı ve başarılı olarak düzenlenmiş olan anayasasının delinmesine,
yıpratılmasına ve hatta değiştirilmesine yönelik her türlü söz, konuşma,
hareket ve de davranışlar ile devletin birliği ve bütünlüğü sarsıntıya uğratılmaya
girişilmektedir.
Temel eğitim, milli eğitim tüm ilgili
yasalara rağmen uzun yıllardır değiştirilmeye ve ana amaç ve hedeflerinden
uzaklaştırılmaya başlanmıştır.
Her türlü özel okul yapılaşması ile eğitim
bir "meta" durumuna getirilmiştir ve yalnızca parası çok olanlara iyi
hizmet vermeyi amaçlar duruma getirilmiştir.
Tüm yasa ve uyarılara rağmen "din-vicdan-inanç"
konusunda çok geniş alanda her yönü ile siyaset-ticaret-ibadet ana bileşkesi
ile çok geniş ve devlete rağmen yapılaşmalar her yeri sarmıştır.
Devletin tüm kurumları ilkesel ve yapısal
olarak çok çeşitli yönden ve etki alanları güç odakları tarafından sarılmıştır.
Demokrasi modeline uygun olarak kurulan
siyasi partiler, seçimler ve devlet mekanizması ne yazık ki her yönüyle
"demokratik, sosyal, parlamenter, hukuk devleti" özelliğini
yitirmektedir.
Neden?
Böylelikle ülkenin hızla çöküşü sağlanabilmeli
ve ülkeyi her yönden ve her alandan ele geçirmek isteyen ve hatta parçalara
ayırmak isteyen evrensel güç odaklarının amaç ve hedefleri yerine getirilsin,
diyedir.
100 yıllık deneyim, demokratik, özgürlükçü ve
bağımsızlıktan yana olan birikimler ve kazanımlar sonucu bugün bu gelinen
durum, bu hızlı çöküş halk tarafından nasıl algılanmaktadır, kimler, hangi
kesimler bunun acı gerçeğinin kavramaktadır?
Biliniyor, halk, suskundur, sessiz
kalmaktadır, korkmaktadır, konuşmaktan, karşı durmaktan korkmaktadır;
korkutulmuştur.
Öte yandan resmen kayıtlı siyasi partiler (121)
bunların, kurucuları, yöneticileri, milyonlarca üyeleri ne düşünmektedir, bu
durumu nasıl görmektedir?
Bu gidişten kimler hoşnuttur?
Bu gidişten kimlerin çıkarları vardır?
Umut vermesi gereken, güvenilmesi gereken
siyasi partiler, kurumlar, kuruluşlar, tanınmış kişiler bu didişe nasıl
bakmaktadırlar?
Neden bu ülkede çok büyük bir entelektüel
darlığı, aydın yetersizliği vardır; okuryazar kesim neden ellerinde var olan
fikirsel güç ve yeteneğini boş şeylere, boş ve gereksiz konulara harcayabilmektedirler?
"Düşünmek, sorgulamak, eleştirebilmek ve
araştırmak, fikir üretebilmek, çözüm yolları üzerinde zaman harcamak" son
derece yetersiz bir kültürel ve entelektüel düzey olarak karşımıza çıkmaktadır.
Benlik ve bilinç sahibi, duyarlı, düzgün,
dürüst ve güvenilir kişilikler oluşmasın, rahatça ele geçirilebilen,
kandırılabilir yurttaşlar, seçmenler olsun… diye ne kadar uğraştıkları
görülmüyor mu?
İnsanların umudu yok olsun, her şeye razı
olabilen, düşünemeyen, sorgulamayan sessiz kitleler olsun, istenmektedir.
Ancak, tüm yayın ve medya, moda, TV, film ve
müzik, sosyal medya… kullanımları ile yeni seçenekler, seçimler kazanan ve
kendilerini görece "mutlu" edebilen milyonlarca insan yine bu ülkenin
insanıdır ve onların da bir yerden ülke gerçeklerini ve ülkenin nereye
gittiğini görmeleri gerekmektedir.
. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2024.02.08, MŞ.