2 Ocak 2019 Çarşamba

Okul ve Çocuk Hakkı

Okul ve Çocuk Hakkı
·        İmroz Atatürk İlköğretmen Okulu 1965 yılında yatılı ve gündüzlü öğrencileri kabul ederek açıldı.
·        Binlerce yoksul aile çocuğu çok küçük yaşlarda ailelerinin güvenmeleri ile oradaki görevlilere gönderildi.
·        Birçok anne ve baba o denli güvenip “devlete” çocuklarını teslim ettiler ki çoğu hiç bir zaman ne adaya, ne de okula bile gelmedi.
·        Bu durum çocuk haklarıyla, insan haklarıyla, devletin verdiği bir güvence ile oluşmuş oldu.
        O kurumda görev yapan öğretmen ve memurlar, müstahdemler de bu küçücük çocuklara ne olursa olsun “adil” ve “insanca” yaklaşmak, “pedagojik” kurallar çerçevesinde onlara yön verebilmek ile görevli idiler.
·        Görevlilerin içinde insanca davranmayan yetkilerini kötüye kullanan, insan haklarına saygı göstermeyenler de olmuş olabilir.
·        Zaten yaşayıp, görev ve de halen daha rauhsal izlerini taşıyan o zamanki öğrenciler hayattadırlar.
·        Ben ise o okulun tarihindeki en haksız ve de en çirkin bir “ilk” tokatın atıldığı “çocuk” olarak bu duyguyu ve adaletsizliği unutmadım.
         Tüm yaşamım boyunca da bugüne değin ilk ve tek “tokat” olarak bende yerini aldı.
         Ben ki ne ailemde ne de tüm görev alanlarımda hiç bir zaman bir kınama ve azar ile bile karşılaşmadım.
·        Dayak konusunda ve de “adaletsiz” davranmış olma konusunda, öğrencilerin “onurları ile oynayan” öğretmenler konusunda hiç bir “vicdansal” hoş gören bir “yaklaşım” olmamalıdır.
·        Bu kişiler için ne o zaman, ne de bugün bir "hoş görüde" bulunabilmek, bence, doğru değildir.
         Bu durumun tartışılmasını bile doğru olarak görmüyorum.
·        O kişiler öğretmenlik işini yapmış da olabilirler ama kendileri hiç bir zaman gerçek bir öğretmen olamamışlardır.
         Çünkü bir “gerçek öğretmen” önce o çocuğun onuruna ve kişiliğine saygılı olur ve onu korur.
·        Özellikle de günümüzde "insan hakları"nın çok daha önem kazandığı bir dönemde o küçücük, korunmasız olarak devlete verilmiş, “devlet parasız yatılı okullarında” kendilerine teslim edilmiş ve “iyi bir kişilik” kazanması “umut” edilen öğrencilere kötü davranan, onların ruhsal ve bedensel baskı ve darplarına neden olan ve uygulayan kişilere ve de bunları bilip de engel bile olamayanlara, adı ne olursa olsun bir “anlayış”da bulunmak doğru değildir.
·        Bu tutum ve davranışlar birer insanlık suçudur.
·        Tıpkı dünyanın neresinde olursa olsun karşı çıktığınız bir insan hakları ihlali, bir “suç” olarak değerlendirilmelidir.
         Totaliter rejimlerde, kiliselerin, manastırların denetimsiz ortamlarında... olduğu gibi.
          Oralardaki hukuğa aykırı davranışlar “o gün” muhakeme edilmiş ve cezaya tabii tutulmamış olabilirler, ama çok uzun yıllar sonra yargılanılarak cezai hükümleri verilmiş olan vakalar ve kişiler vardır.
·        Bu durumların yaratıldığı ortamları ve kişileri ise sempati ile, yumuşatılarak hoş görüye “çevirerek” anımsamak, onlardan hoş anılar çıkarmak mümkün değildir.
·        Bu da sadece bizim için ya da Türkiye için geçerli olan bir durum değildir.
         Tüm “insanlık” için bu durum her yerde aynidir ve kınanılması gerekir. İlkesel yaklaşım da bunu gerektirir.
·        Adalete ve hukuğa olan inancımı taşımaya devam ederek...
·        Adil insanlara olan saygılarımla...
    Öğretmen, Gönen Çıbıkcı, 27.12.2018, M. 



Yaşamda “Başarılı” Olabilmek


İyi “Ahlaklı” Bir İnsan Olup,

Yaşamda “Başarılı” Olabilmek İçin:

- Bu senin kendi yaşamındır. Ve sen de bu yaşamından, kendinden “en iyisini” çıkarman gerekir.

- İlkesel davranır ve de tüm koşulları yaratabilirsen neden olmasın ki..

- Bunların her biri tek, tek önemlidir ve de birbirini tamamlarlar.

·       İstek

·       Azim

·       Sebat

·       Çalışmak

·       Öğrenmek

·       Araştırmak

·       Dürüst olmak

·       Doğru düşünmek

·       İleriyi görebilmek

·       Doğru yolu aramak

·       Kendini arındırmak

·       Kendine güvenmek

·       İyi ahlaklı olabilmek

·       Gereksiz yükleri atmak

·       Vizyon sahibi olabilmek

·       Yararlı kitaplar seçip, okumak

·       Doğru seçebilmeyi bilebilmek

·       Merak duygusunu yitirmemek

·       Kendini özelliklerini iyi tanımak

·       Entellektüel düzeyini yükseltmek

         Öğretmen, Gönen Çıbıkcı, M.
 
 

DEĞERLERİN YOK EDİLMESİ


            DEĞERLERİN YOK EDİLMESİ

·        Günümüzün en önemli "temel" sorunlarından birisi de DEĞERLERİN YOK EDİLMESİ’dir.

·                    -İnsan kendi “super ego”sunu tatmin etmek, kendini öne çıkarmak, öğülmek, beğenilmek istemektedir, şimdiye kadar hiç olmadığı ölçüde... Bu da günümüzde durup, dururken olmamaktadır. Sanki birileri “böyle olsun” mu istemektedir...

·        İnsanların çok büyük bir bölümü "NEFS"inin tutsağı olmuş gibidir.

·        Sadece "kendine doğru" ve “kendi cephesindekileri” düşünmektedir.

·        Musevilik, Hristiyanlık ve İslam gibi TEK TANRILI DİN ise asıl yola çıktığı zamanların birleştirici, koruyucu, eşitlik arayan, adalet devletini öneren kalıplarından çıkarılarak, tamamen partileştirilerek siyasete alet edilmiştir.

·        Mezhepler ve de özellikle tarikleri “dünya nimetlerini” ve “siyasi gücü” kapma yarışı ve kavgası içine girmişlerdir.

·        Bu yeni tablo, özellikle de ABD toplumunu yöneten çok küçük bir kesimin bir “güç” ve “dünyayı ele geçirme” kavgasının bir yansımasıdır.

·        Oralarda yönetilen kurgular ve müdahaleler ile de kendi kendine yetebilen stabil toplumları-ülkeleri hedef almaktadırlar. Türkiye de bundan nasibini almaktadır, Avrupa ülkeleri de... Savaş ve kaos çıkarmak ellerindedir.

·        Son zamanlarda en çok kullanılan sözcüklerden birinin de Evanjelizm olduğunu ve insanların bu kavram hakkında pek az bilgiye sahip olduklarını unutmamak gerekir. İsteyenlerin ulaşabileceği birçok kaynak vardır.

·        Bu durumu daha iyi nasıl anlayabiliriz ve “karşı” duruşumuzu güçlendirebiliriz?

·        İşte bu konuda bizlere, normal, sağlıklı bireylere en çok gerekli olan, anlaması, özümsemesi ve de yaşantısında, davranışlarında uygulaması gereken temel sistem “DEĞERLERE” sahip çıkarak kendisini güçlendirmesidir. İnsanlar ancak bu yol sayesinde kendini ve içindeki toplumu kurtarabilir.

·        Bunu uygulaması ve de düşünen bir insan olarak gözlemlemesi bile önemli bir adım olacaktır.

·        İnsanların çok büyük bir bölümü ne “büyük ve tek tanrılı” dinlerin asıl istediğini, gösterilen yolları düşünmektedir ne de okuyup, araştırmaktadır.

·        Her hangi bir dinsel inancı önemsemek istemeyen ya da günlük yaşamında dinsel öğretilere çok önem vermeyen bir bölüm insan da ayni durumdadır.

·        DEĞERLER  önemsenmemekte ve YOK sayılmaktadır, kendi davranışları söz konusu olduğunda... Ya da yep yeni “şey”ler bir yükselen değer olmaktadır.

·        Ama başkalarına karşı olan BEKLENTİLERİ ise çok yüksek düzeydedir.

·        Tüm dünyanın modernize edilmiş toplumlarında, özellikle kentsel yaşamda görülen bu yozlaşma, bu olumsuz gidişat asla bir “kendi çizgisinde” oluşan DOĞAL bir gelişim değildir.

·        Kitleler, toplumlar, topluluklar çok kolay ve rahatca manüpule edilmektedir.

·        İstenilen aslında şudur: -Kaos yaratarak bireyleri ve toplumu “dayanıklı ve tutarlı” bir yapıdan çıkarmaktır. Bir anlamda da “ulus” devleti sonlandırarak, kendi düşlerindeki bir dünyanın kurulmasına yarayacak bir ortama doğru yönlendirebilmektir.

·        Her alanda ve her yerde her türlü aracı kullanabilmektedirler. Bir bakarsınız çok ilerici, solcu, devrimci olarak kendilerini tanımlamak isteyen kesimlerde planlı çalışma gerçekleştirmişlerdir. Bir bakarsınız kendilerini dindar, dinci olarak kabul etmek, göstermek isteyen kesimde çok başarılı ve planlı çalışmalar yapmışlardır.

·        Bu iki ortalama KİTLE ile de o toplumun, o ülkenin gruplaşması ve karşılıklı kabul edememe durumunun yaratılması istenmektedir. Ve bunda da çok başarılı olurlar. Her zaman başarılıdırlar. Çünkü uzun yıllardır kendi labrotuarlarında araştırmış ve deneyimlerle de geliştirmişlerdir planlamalarını.

·        İnsanlarımız ise bunu anlayıp kendilerini koruma altına alabilecekleri bir sistem geliştireceklerine “tam” da o görülmeyen güçlerin “istediği” biçimde hızla ve de daha keskince kendilerine biçilmiş olan o kesimin formatı altına girerler.

·        Bir bakarsınız adları “sağcı-solcu” olur. Bir bakarsınız “laik-anti laik” olur. Bir bakarsınız “ilerici-gerici” olur. Bir bakarsınız “dindar-dinsiz” olur. Bir bakarsınız “müslüman-hristiyan” olur. Bir bakarsınız “katolik-protestan” olur. Bir bakarsınız “ari ırk” olurlar ve diğer ırkları yok etmek isterler.

·        Bir tek ölçü uygulanır “hep daha çok”, “hep daha keskin”, “hep daha güçlü”... olabilmek. İktidarı ele geçirmek ana hedefleri olur.

·        Karşısındaki kitleyi, kitleleri birer düşman gibi görebilirler. Yaşadıkları toplumdaki bütünleştirici ve dayanışmacı her türlü insani temel değerleri artık “yok” sayarak, sadece kendi “kitlesinin-partisinin” kullandığı normları ve sloganları kullanırlar.

·        Tarih içinde “din savaşları” çok yerde görülmüştür. Çok büyük sayıda insan bu savaşlarda yok edilmiştir. Kardeşi “kardeş”e kırdıran bu “din savaşları” olmuştur. Ülkelerin parçalanmasına neden olmuştur. Günümüzde de dünyanın bazı yerlerinde dinsel motif bahaneli çatışmalar ve savaşlar vardır.

·        Bunların artık yeniden gündeme gelmemesi gerekir. Irka, millete ve dinsel bir gruba dahil edilerek insanların parçalanması ve birbirlerine düşmanca karşı durmaları her zaman çok tehlikeli olmuştur.

·        Bu gelişmeler çok zararlı ve tehlikelidir. Toplumlar, uluslar, kitleler birbirlerinin düşmanı edilmemelidir. Ortak yaşama alanında hoş görü ile ve de “temel değerlere” sarılarak birlikte yaşamayı, dayanmayı seçmelidirler.

·        Kitle psikolojisinden kendimizi kurtararak gerçek bir insandan beklenmesi gereken düşünerek, araştırıp, inceleyerek sağlıklı bir akli gelişimi kazanmamız gerekir. Kitlenin bir parçası olarak kendini çok güçlü hisseden “birey” bu duygunun verdiği sarhoşluk ile diğer asıl gerçeklerden “uzaklaşmaktadır”.

·        İnsanlığın on binlerce yıldır oluştura geldiği DEĞERLER yitirilmemelidir, tam tersine çok daha “önem” kazandırılarak günlük ilişkilerde davranışlarımızda uygulanmalıdır.

·        Bu seçenek bir “boş laf” ya da bir “fantazi” değildir. Bizim gibi toplumların ayakta kalabilmesine, kırdırılmamasına giden bir kurtuluş yoludur.

·        Bu noktada yine başa dönerek DEĞERLER’in neler olduğunu, bir insanın hangi öz değerlerle yaşaması ve davranması gerektiğini bir kez daha düşünmeliyiz.

·        Barışı istemek, şiddete karşı çıkmak yetmez. Bunu kendi içimizde birey olarak ve de davranışlarımızda ve düşüncelerimizde “insan ilişkilerinde” uygulamalıyız.

·        Umarak, sanarak, inşallahla bir “güzel gelecek” gelir diyebiliriz. Çok da inanması kolay olmasa da...

·        İçinizde temelde var olan “insani” temel duyguları ve “değerleri” hep yaşatabilip,  kullanabilmeniz dileklerimle...

                             Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 02.01.2019, M.

 

DEĞERLER EĞİTİMİ

DEĞERLER ve DEĞERLER EĞİTİMİ NEDİR?
İnsana tüm yaşamı boyunca gerekli olacak olan ve onu asıl “insan” yapacak olan nedir?
·        Bir insanın DEĞERLER adı verilecek bir sürü kavramı, duyguyu ve davranış biçimini, düşünce tarzını içselleştirebilmesidir.
·        Bunları kendi öz benliğinde özümsemesi ve uygulayabilmesidir.
·        Tek, tek bireylerin varlığı ile oluşan o toplum ve de geniş anlamıyla toplum da böylece kendi rengini alacaktır.
·        Aydınlık ve mutlu, huzur dolu bir toplumu oluşturabilmek ya da böyle bir toplumda yaşayabilir olmak için ise tek tek bize bir şeyler düşmektedir. Sizler de böyle düşünüyorsunuz değil mi?
·        Toplumu oluşturan bireylerin yaşam içerisindeki davranışları sorgulanmalıdır. İnsanları olumlu etkileyen, güzel ve anlamlı, “işe yarar” davranışlara baktığımızda bunların tek, tek birer” değer” olduğunu görürüz.
·        Bu değerler insanlığın edinimlerinden, kültürlerden ve tarihsel deneyimlerinden süzüle süzüle oluşmuş, olgunlaşmış ve de insanlığa nal olmuş, kabul görmüş özelliklerdir. Her biri birer değerdir ve çok kıymetlidir.
·        Toplumu “ayakta tutan” insanların “huzurlu ve dengeli” bir yaşam sürebilmelerine de çok katkıları olmuştur.

·        Değerlerin ne olduğunu ya da nelerin birer “değer” olduğunu en küçük yaşlarda önce aile içerisinde öğreniriz. Sokak, mahalle, köy, kent ve okullar... her biri bize “değerleri” öğretirler, “değerler eğitimi” verirler.

·        Böylelikle bir yandan köklerini sımsıkı tutan, diğer yandan da dünya ile uyum içerisinde olabilen, bilgiye, yeniliğe açık, vizyonu geniş, ön yargısız insanlar yetiştirmek amaçlanacaktır.

·        İyi ve doğru olanı bilmek önemlidir ama asıl olan ise doğru ve iyi olanı yapmak, uygulayabilmektir. Böyle bir karaktere sahip olabilmektir.

·        Sadece öğretim yaparak bir yerlere gelinmez, önemli olan eğitim ve öğretimin bir arada başarılı bir şekilde verilmesidir. Yoksa değerleri “eksik” olan insanlar, insanlığın başına çok kolay bir şekilde sorun olabilmektedir.
·        Değerlerini, değerlerinin bir bölümünü yitiren topluluklar, toplumlar sıkıntıya düşerler, yaşam daha bir tatsız ve huzursuz olmağa başlar.
·        İnsanlığın kendince oluşturduğu değerlerden yola çıkılarak da yasalar hazırlanır. Uluslararası anlaşmalar, bildirgeler hazırlanır. “İnsan hakları evrensel bildirgesi” buna bir örnektir.
·        Anneler, babalar ve öğretmenler her an önlerinde bulunan çocuklar için bu “değerler eğitimi”ni düşünmek ve uygulamak zorundadırlar. Bunu ciddiye almayan, aksatan ya da hiç önemsemeyenler ise o kücük insanlara yararlı olamamışlardır. “Değerleri sonraları kazanabilirler” demek ise doğru olamaz.
·        Bir devletin kendi öz eğitim amaçları da yine bu yönde olmalıdır:
·         - Bir yurttaşın “nasıl” oluşmasını hedeflediklerini bilmeleri ve bunu da okul öğretim planlarının içine dağıtmaları gerekir.
·        Doğru hedefleri saptayarak bunları okul yaşamında uygulatabilen bir “milli eğitim” başarılı olabilir.

·        Çocuğun yaşına uygun olarak kazanacağı “değerler” onu daha insansıl ve de mutlu yapar. Eğer değerler eğitimi ve geliştirilmesi doğru bir biçimde ve zamanında yapılmamışsa sıkıntılar oluşabilir.
·        Çağın getirdiği oluşumlar, hızlı teknolojik gelişimler, tüketim toplumunun baskısı ...gibi birden ortaya çıkabilecek olan olumsuzluklar ise bir değerler kargaşasını ortaya çıkarır.
·        Artık bilinen, öğrenilen değerlerin yitirildiği ve yerine bambaşka özelliklerin yeni değer olarak ortaya konulduğu bir zaman başlamış olur.
·        Nerede, neyi, nasıl uygulayacağını bilemeyen modern çağın insanı kendini “değerler” konusunda geliştiremez ise daha da boğ şeylerle ve anlamsız bir biçimde uğraşmak durumunda kalacaktır.
·        Tüm bu yeni yeni oluşumların arkasında çoğunlukla da global bir “zihin yönetimi  olduğu is çok açıkca bellidir. 
    TV, sinema, moda, kitap, gazete ve dergiler, sosyal medya aracılığı ile bu uygulama çok uzun yıllardır sürmektedir.
·        Sağlam ve güvenilir bir “maarif” uygulaması ve milli bir okullaşma olmaması durumunda ise ülkenin insanları en küçük yaşlardan ittibaren de kendi başlarına terk edilmiş gibidirler.
·        Anne ve babalar ise bu durumda yine yalnız bırakılmış, desteksiz bırakılmış gibidirler.
·        Çocuklar ise doğup, büyüyüp, topluma katıldıkca bu kargaşaları her alanda hissedeceklerdir.
- Değerler eğitimi nasıl olmalıdır? 
- Değerler eğitiminin amaçları nelerdir?
·        Toplumda yer alacak iyi karakterli bireyler yetiştirmek istenmelidir.
İnsanlığın geliştirip günümüze değin gelegelmiş temel değerleri kavratmak ve içselleştirmek.
·        Çocukların en küçük yaşlardan başlanılarak kendilerine ve topluma yararlı olacak temel değerleri kendi toplumsal gelişimlerine uyhun olarak kazanmaları sağlanmalıdır.
·        Öğrenilen değerlerin yaşamlarında davranışlarıyla uygulanabilmesi sağlanmalıdır.
·        Aile içi eğitim ile okul içi öğrenme ve eğitimde bir paralellik ve uyumluluk kazandırılmalıdır.
         Değerler de kendi içerisinde ruhsal, kültürel, ahlaki, bireysel ve toplumsal alanlarda kendisini gösterir.
·        Değerler eğitimince sağlanması hedeflenen temel hedefler şunlardır:
  Bir insanın taşıması, kazanması ve uygulaması gereken temel değerler şunlar olabilir:
·        Acıma duygusu taşıyabilmek
·        Başka insanlara empati duymak
·        Bilgiye ve emeğe saygı gösterebilmek
·        Burnu büyük olmamak.
·        Çalışkan olabilmek
·        Çevreye ve insanlara karşı duyarlılık sahibi olmak
·        Davranışlarında ve sözlerinde dürüst olmak.
·        Diğer insanlara dostca yaklaşabilmek.
·        Diğer insanlarla dayanışmak
·        Doğru davranabilmek
·        Dürüst olabilmek
·        İnsanlara karşı hoşgörü sahibi olabilmek
·        İnsanlara ve çevresindekilere iyilik yapabilmek
·        İnsanlara ve çevresine karşı sevgi dolu olabilmek
·        Kendi kişiliği için öz güven kazanabilmek
·        Kendi nefsine sahip olabilmek
·        Kendisine yapılan iyiliklere karşı vefa göstermek, müteşekkir olmak.
·        Ruhsal olarak özgür düşünebilmek
·        Sabırlı olabilmek
·        Toplum için, insanlar için cesaret gösterebilmek
·        Toplumsal sorumluluk taşıyabilmek
·        Tüm davranış ve kararlarında adil olmak
·        Üzerine düşen görevleri yapmak.
·        Yardımlaşmaya hazır olabilmek.
·        Yaşlılara ve bakıma muhtaç olanlara karşı hassa olup, yardım edebilmeğe hazır olmak.
·        Sakince davranabilmek.
·        Şiddete ve saldırılara, sömürülere destek vermemek.
·        Başkasının malına göz koymamak.
·        Kamu mallarına zarar vermemek.
·        Sahtekarlığa izin vermemek.
·        Barışcıl bir insan olabilmek.
·        Kendisine zarar verecek alışkanlıklardan uzak durabilmek.
·        Teknik olanakları suistimale girmeden doğru kullanabilmek. TV, PC...
·        Vicdanlı davranabilmek
·        Sahip olduğu şeyleri başkaları ile paylaşmağa hazır olabilmek.
 
DEĞERLERİN öğrenilmesi toplumsal bir süreçtir.
·        Çocuğun gördüğü ilk sosyal kurum aile olduğu için çocuğun değer sisteminin oluşmasında aile en önde yer alır.
·        AİLE içerisinde anne ve baba “çocuğuna” en iyi olanları, doğru olanları öğreterek onları eğitir iken, kendileri de “örnek” olmak zorundadırlar.
·        Çünkü çocuk öğrenir iken onları taklit de edecektir. 
   Çocuğun tepki, ve davranışları, ruhsal durumu birinci dereceden en yakın çevresinden etkilenir. Daha sonra arkadaşları ve kentin genel yapısından etkilenmeler başlar.
·        Özellikle de okulların ders programlarında sunulan bilgilerin doğru seçilmiş olması gerekir. 
   Çocuklar da bu alanda “öğrenir” iken kendisine yardımcı olacak olan onun almış olduğu “eğitim”dir. 
   Doğru eğitilmiş, huzurlu ve özvgüvenli öğrenci çok daha iyi ve kalıcı olarak öğrenir. 
   Okulların kendi içerisinde öğrencilere her zaman yardımcı olacak psikologlar, rehber uzmanlar olmalıdır.
·        Değerleri iyi ve doğru kavramış, içselleştirmiş bireylerin bunları yaşamında uygulaması yaşamının kalitesini artıracaktır. 
   Hata yapmasını çok aza indirecektir. 
   Onu gereksiz ötelemelerden, ön yargılardan kurtarır. 
   Değerlere sahip olmak, onu korumak,  özümsemek, değerini bilmek oldukça önemlidir.
·        Değerlere sahip olmanın içerisinde bir de “kıymet bilmek” vardır. 
   Yapılan iyiliklerin, güzelliklerin unutulması veya yok sayılmaması gerekir. 
   Kendimize bir “iyilik” yaptığımızda ise bunu gerçekten bir iyilik olarak yapabilmeliyiz, bir maddi karşılık beklenilmemelidir. 
   Bu durumda ise vefa beklemek gayet doğaldır. 
   Vefalı olan insan kıymet bilir, vefasız insan ise bilmez.
·        Değerleri bilmek ve uygulayabilmek çok iyi bir teraziye sahip olabilmek gibidir. Yaşamı ve günlük olayları, insan ilişkilerini en iyi bir biçimde ölçüp değerlendirmemize yarar.
·        Vefasız kimse, değerleri, kıymetleri ve değerli olanları yok ederek, kırarak yoluna devam eder. 
   Bu ise toplumsal anlamda da bir “felaket” gibidir. 
   Çünkü bir toplumun kalitesi ve “yaşanılabilir” olması içindeki bireylerin teke tek kalitesi ile de “doğrudan” bağlantılıdır.
·        Günlük yaşantımızda da çevremizdeki insanların iyi değerlere sahip olduklarını, kişilik özelliklerinin değerli olduğunu görmemiz bize mutluluk verir, güven verir.
·        İyi bir değerler eğitimi alabilmiş, sağlıklı ve huzur dolu bir toplumda “yaşamak” dileği ile sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
 
  Öğretmen, Gönen Çıbıkcı, 
   01.01.2019, M.