. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ YASASI VE TÜRKİYE'DEKİ OLASI ETKİLERİ
. İklim değişikliği yasasının Türkiye'ye, Türk
halkına zararları neler olacaktır?
. Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadele
kapsamında çıkaracağı bir yasa, genel olarak çevresel yararlar sağlamayı
hedeflerken, “uygulama şekline” ve “içeriğine bağlı” olarak Türk halkı üzerinde bazı
potansiyel zararları da beraberinde
getirebilir.
. Bu zararlar genellikle kısa vadeli “uyum
maliyetleri” ve belirli sektörler üzerindeki “baskılardan”
kaynaklanabilir.
- EKONOMİK ETKİLER VE MALİYETLER
-Enerji Fiyatlarında
Artış:
İklim yasası, fosil yakıt
kullanımını azaltmayı ve yenilenebilir enerjiye geçişi özendirebilir, diye
düşünülmüş ve çok uzun yıllar sonrasına
bakılarak hesaplanmış.
Bu durum, enerji üretim
maliyetlerinde başlangıçta artışlara yol açarak elektrik ve yakıt “fiyatlarını yükseltebilir”.
Bu artışlar, özellikle dar
gelirli haneler için çok büyük ek oluşturabilir.
-Sanayi ve Üretim
Sektöründe Yükler:
Karbon emisyonlarını azaltma
hedefleri, sanayi kuruluşları ve üretim tesisleri için “yeni teknolojilere”
yatırım yapma veya “üretim süreçlerini değiştirme” zorunluluğu getirebilir.
Bu uyum maliyetleri, ürün
fiyatlarına yansıyabilir ve rekabet gücünü olumsuz etkileyebilir.
Küçük ve orta ölçekli
işletmeler (KOBİ'ler) bu değişimlere uyum sağlamakta çok daha fazla zorluk
yaşayabilir.
Kimler böyle yatırımlara
hazır olabilir?
-İş Kayıpları:
Fosil yakıta dayalı
sektörlerde (kömür madenciliği, termik santraller vb.) çalışanlar, iklim
yasasının getirdiği dönüşümle birlikte “işlerini kaybetme” riskiyle karşı
karşıya kalabilirler.
Yeni “yeşil iş alanları
yaratılsa” bile, bu geçiş süreci tüm çalışanlar için hiç de sorunsuz olmaz.
- TOPLUMSAL ETKİLER
-Yaşam Tarzı
Değişiklikleri ve Alışkanlıklar:
Yasa, bireylerin “enerji
tüketimi”, “ulaşım alışkanlıkları” ve “atık yönetimi” gibi konularda belirli
değişikliklere gitmesini gerektirebilir.
Bu değişikliklere uyum
sağlamak, başlangıçta birçok zorluklara ve rahatsızlıklara neden olabilir.
Halkın tümüyle baştan
yeniden eğitilmesini gerektiri ki bu çok zor olacaktır ve bu eğitim sağlanamaz -ise
sonuçta yasanın yararı olamayabilir.
-Bölgesel Eşitsizlikler:
İklim değişikliğinin ve bu
yasaların etkileri Türkiye'nin farklı bölgelerinde farklı hissedilebilir.
Örneğin, “tarıma dayalı”
ekonomileri olan bölgeler, iklim değişikliğinin getirdiği “kuraklık veya sel”
gibi olaylardan “çok daha fazla” etkilenebilir ve yasanın bu etkilere karşı ne
kadar koruma sağlayacağı ise hiç belli değildir ve bir garanti ise yoktur.
-Hukuki ve Bürokratik
Karmaşa:
Yeni bir yasanın
uygulanması, beraberinde yeni yönetmelikler, izinler ve denetim süreçleri
getirebilir. Bu durum, yurttaşlar ve işletmeler için bürokratik engeller ve
hukuki karmaşa yaratabilir.
- OLASI YARARLAR VE RİSK YÖNETİMİ
Yukarıda bahsedilen olası
zararlar, yasanın eksik veya dengesiz bir şekilde uygulanması durumunda ortaya
çıkabilir.
Ancak,
iklim değişikliği yasasının “doğru ve kapsayıcı”
bir şekilde hazırlanması ve uygulanmasıyla, bu riskler aza indirilebilir ve
halk için belki “çok uzun vadede” önemli yararlar
sağlanabilir:
Bugüne
ise yararlarından çok zararlı etkileri olacaktır.
-Daha Temiz Hava ve Su:
Fosil yakıtların azalması,
hava ve su kalitesinde iyileşmeler sağlayarak halk sağlığına “çok uzun yıllar içerisinde” olumlu katkıda bulunur.
-Yenilenebilir Enerjiye
Geçiş ve Enerji Bağımsızlığı:
Eğer, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinirse,
Türkiye'nin dış enerji bağımlılığını azaltır ve enerji güvenliğini artırır.
-Doğal Kaynakların Korunması:
İklim değişikliğiyle
mücadele, su kaynakları, ormanlar ve biyolojik çeşitlilik gibi doğal
varlıkların uzun vadede, “uzun yıllar içerisinde” korunmasına yardımcı olur.
-Yeni İş ve İstihdam
Alanları:
Yeşil ekonomi, enerji
verimliliği, yenilenebilir enerji ve çevre teknolojileri gibi alanlarda yeni iş
ve yerleştirme olanakları yaratır.
Ülkenin çok büyük işsizlik
oranı göz önüne alındığında bu olasılık bir anlam taşımaz.
- ENDİŞELER
ve KORKULAR
İklim değişikliğiyle
mücadele etmeyi amaçlayan yasalarla ilgili olarak halkın, köylünün ve çiftçinin
tapulu arazilerinin, bahçelerinin ellerinden alınacağı, ormanların ve
zeytinliklerin kesilip yok edileceği yönündeki korku ve endişelerin oldukça
yaygın olduğunu görüyoruz.
Bu endişeler, genellikle
yanlış bilgilendirme, spekülasyonlar veya yasanın potansiyel uygulamalarına
dair belirsizliklerden kaynaklanabilir diye düşünülse bile bunun karşıtı olacak
“güvence ve garantiler verilemiyor”.
-Kamulaştırma
Söylentileri:
Özellikle enerji projeleri
(rüzgar enerjisi santralleri, güneş enerjisi santralleri) veya altyapı
projeleri (iletim hatları) için arazi ihtiyacı doğduğunda, kamulaştırma
süreçleri gündeme gelebilir. Ancak bu, iklim yasasının doğrudan bir gerekliliği
olmaktan ziyade, enerji dönüşümünün bir sonucu olarak ortaya çıkabilecek bir
durumdur.
Kamulaştırma
yasaları çerçevesinde bu süreçler işler
diye düşünülse de “mülkiyet hakkı” anayasal güvence altında olmak zorundadır.
Adil ve hukukun üstünlüğüne
dayanan yöntemlerle işleyen bir yargı sistemine güvenilmesi gerekecektir.
Yani, tapulu arazilerin
"elinden alınması" durumu ancak yasal süreçler ve bedeli ödenerek
kamulaştırma yoluyla mümkündür.
-"Yeşil
Dönüşüm" Adı Altında Rant Endişesi:
Bazı
kişiler, iklim yasasının getireceği "yeşil dönüşüm" fırsatlarının,
belirli “çıkar grupları” tarafından ranta
dönüştürülebileceğinden kaynaklanan büyük endişe vardır.
Bu
tür endişeler, özellikle "orman vasfını yitirmiş araziler" gibi
tanımlamalarda veya belirli bölgelerin "özel statülü" ilan
edilmesinde ortaya çıkabilir; yani bazı “güç
odakları bunu kullanabilirler”, diye endişe edilmektedir.
-Yanlış
Bilgilendirme ve Spekülasyonlar:
Sosyal
medyada veya kulaktan kulağa yayılan asılsız haberler, gerçeklikten uzak
senaryoların oluşmasına neden olabilir.
Yasanın
içeriği hakkında yeterli ve şeffaf bilgilendirme yapılmaması da bu tür
spekülasyonları körükler ve huzursuzluk yaratır.
-Yasal
Boşluklar veya Yorum Farklılıkları:
Yasanın
metnindeki belirli ifadelerin yoruma açık olması veya uygulama
yönetmeliklerinin net olmaması, “mülkiyet hakları”
konusunda belirsizlikler yaratabilir.
Bu
durum, halkın "yarın ne olacak" endişesini tetiklemektedir,
huzursuzluk büyük boyutlardadır.
-Mevcut
Uygulamalardan Kaynaklanan Güvensizlik:
Geçmişte
yaşanan bazı olumsuz örnekler (örneğin, bazı projeler için yapılan ağaç
kesimleri veya acele kamulaştırmalar), halkın yeni yasal düzenlemelere karşı
güvensizlik duymasına neden olabiliyor.
Normal koşullarda, iklim
değişikliği yasasının temel amacı “çevreyi korumak, iklim değişikliğinin
olumsuz etkilerini azaltmak, doğal kaynakları sürdürülebilir bir şekilde
kullanmak ve ekosistemleri muhafaza” etmek olmalıdır; bu konuda endişe ve şüphe
duyulmaktadır.
Bu bağlamda, ormanların, zeytinliklerin ve tarım arazilerinin “korunması”
ve her türlü endişeyi ortadan kaldıracak “garantilerin
sağlanması” gerekir.
- ENDİŞELERİN GİDERİLMESİ İÇİN AŞAĞIDAKİ ADIMLAR ÖNEM
TAŞIMAKTADIR:
-Şeffaf
ve Kapsamlı Bilgilendirme:
Yasa
metni ve uygulama yönetmelikleri, sade ve anlaşılır bir dille halka
anlatılmalıdır.
Potansiyel
etkileri, haklar ve yükümlülükler açıkça belirtilmelidir.
-Katılımcılık:
Yasanın
hazırlık ve uygulama süreçlerine sivil toplum kuruluşları, meslek odaları,
çiftçi temsilcileri ve yerel halkın katılımı sağlanmalıdır.
-Mülkiyet
Haklarının Güvence Altına Alınması:
Yasanın,
Anayasa ile güvence altına alınan “mülkiyet hakkına
saygılı” olduğu ve kamulaştırma gibi “istisnai” durumların mevcut
yasalar çerçevesinde ve hakkaniyetli, adil bir bedel karşılığında yapılacağı çok
açık, net bir şekilde vurgulanmalıdır.
-Tarım
Alanlarının ve Zeytinliklerin Korunması:
Yasa,
tarım arazilerinin ve zeytinliklerin korunmasına yönelik “güçlü hükümler içermeli” ve bu alanların başka amaçlarla kullanımını ciddi şekilde kısıtlamalıdır.
-Ormanların
Korunması ve Ağaçlandırma:
İklim
yasası, orman alanlarının artırılmasına ve
korunmasına odaklanmalıdır.
"Kesip
yok etme" söylemlerinin aksine, ormansızlaşmayı
engellemeyi hedeflemelidir.
ÖZETLE
İklim değişikliği yasasının
Türkiye'deki yurttaşlar üzerindeki etkileri hakkında başka olumsuz etkileri ve
zararları var mıdır, diye düşünmek hepimizin görevi ve hakkıdır.
Türkiye'de çıkarılacak bir
iklim değişikliği yasasının Türk halkı üzerindeki potansiyel zararları, yasanın
içeriğine, uygulama mekanizmalarına ve geçiş süreçlerini “destekleyici politikalara” bağlı olacaktır. Kapsayıcı
“sosyal destek” programları, “sektörlere yönelik teşvikler” ve “adil bir geçiş planı”, bu potansiyel zararları en
aza indirmek ve “yasanın toplumsal kabulünü”
artırmak için kritik öneme sahiptir.
Bugünün genel koşulları göz
önüne alındığında önerilen ve olması gereken teşviklerin, desteklemeleri
sağlanabilmesi nerede ise olanaksız görülmektedir; Türkiye son derece önemli
bir “ekonomik kriz” içinde iken buralara kaynak ayırması nerede ise olanaksızdır.
Halkın bu tür endişeleri
ciddiye alınmalı ve şeffaf iletişimle giderilmelidir.
Bir iklim değişikliği
yasasının temel hedefi, doğal varlıklarımızı korumak ve sürdürülebilir bir
gelecek inşa etmek olmalıdır; bu da çiftçinin toprağının, ormanların ve
zeytinliklerin yok edilmesi anlamına gelmez, aksine onların korunmasını
amaçlar.
. Öğretmen
Gönen ÇIBIKCI, 2025.07.09, Mff.
. (Araştırma ve incelemeye dayanan değerlendirme yazım.)