9 Temmuz 2025 Çarşamba

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ YASASI VE TÜRKİYE'DEKİ OLASI ETKİLERİ

.  İklim değişikliği yasasının Türkiye'ye, Türk halkına zararları neler olacaktır?

.  Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında çıkaracağı bir yasa, genel olarak çevresel yararlar sağlamayı hedeflerken, “uygulama şekline” ve “içeriğine bağlı” olarak Türk halkı üzerinde bazı potansiyel zararları da beraberinde getirebilir.

.  Bu zararlar genellikle kısa vadeli “uyum maliyetleri” ve belirli sektörler üzerindeki “baskılardan” kaynaklanabilir.

- EKONOMİK ETKİLER VE MALİYETLER

-Enerji Fiyatlarında Artış:

İklim yasası, fosil yakıt kullanımını azaltmayı ve yenilenebilir enerjiye geçişi özendirebilir, diye düşünülmüş ve çok uzun yıllar sonrasına bakılarak hesaplanmış.

Bu durum, enerji üretim maliyetlerinde başlangıçta artışlara yol açarak elektrik ve yakıt “fiyatlarını yükseltebilir”.

Bu artışlar, özellikle dar gelirli haneler için çok büyük ek oluşturabilir.

-Sanayi ve Üretim Sektöründe Yükler:

Karbon emisyonlarını azaltma hedefleri, sanayi kuruluşları ve üretim tesisleri için “yeni teknolojilere” yatırım yapma veya “üretim süreçlerini değiştirme” zorunluluğu getirebilir.

Bu uyum maliyetleri, ürün fiyatlarına yansıyabilir ve rekabet gücünü olumsuz etkileyebilir.

Küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ'ler) bu değişimlere uyum sağlamakta çok daha fazla zorluk yaşayabilir.

Kimler böyle yatırımlara hazır olabilir?

-İş Kayıpları:

Fosil yakıta dayalı sektörlerde (kömür madenciliği, termik santraller vb.) çalışanlar, iklim yasasının getirdiği dönüşümle birlikte “işlerini kaybetme” riskiyle karşı karşıya kalabilirler.

Yeni “yeşil iş alanları yaratılsa” bile, bu geçiş süreci tüm çalışanlar için hiç de sorunsuz olmaz.

- TOPLUMSAL ETKİLER

-Yaşam Tarzı Değişiklikleri ve Alışkanlıklar:

Yasa, bireylerin “enerji tüketimi”, “ulaşım alışkanlıkları” ve “atık yönetimi” gibi konularda belirli değişikliklere gitmesini gerektirebilir.

Bu değişikliklere uyum sağlamak, başlangıçta birçok zorluklara ve rahatsızlıklara neden olabilir.

Halkın tümüyle baştan yeniden eğitilmesini gerektiri ki bu çok zor olacaktır ve bu eğitim sağlanamaz -ise sonuçta yasanın yararı olamayabilir.

-Bölgesel Eşitsizlikler:

İklim değişikliğinin ve bu yasaların etkileri Türkiye'nin farklı bölgelerinde farklı hissedilebilir.

Örneğin, “tarıma dayalı” ekonomileri olan bölgeler, iklim değişikliğinin getirdiği “kuraklık veya sel” gibi olaylardan “çok daha fazla” etkilenebilir ve yasanın bu etkilere karşı ne kadar koruma sağlayacağı ise hiç belli değildir ve bir garanti ise yoktur.

-Hukuki ve Bürokratik Karmaşa:

Yeni bir yasanın uygulanması, beraberinde yeni yönetmelikler, izinler ve denetim süreçleri getirebilir. Bu durum, yurttaşlar ve işletmeler için bürokratik engeller ve hukuki karmaşa yaratabilir.

- OLASI YARARLAR VE RİSK YÖNETİMİ

Yukarıda bahsedilen olası zararlar, yasanın eksik veya dengesiz bir şekilde uygulanması durumunda ortaya çıkabilir.

Ancak, iklim değişikliği yasasının “doğru ve kapsayıcı” bir şekilde hazırlanması ve uygulanmasıyla, bu riskler aza indirilebilir ve halk için belki “çok uzun vadede” önemli yararlar sağlanabilir:

Bugüne ise yararlarından çok zararlı etkileri olacaktır.

-Daha Temiz Hava ve Su:

Fosil yakıtların azalması, hava ve su kalitesinde iyileşmeler sağlayarak halk sağlığına “çok uzun yıllar içerisinde” olumlu katkıda bulunur.

-Yenilenebilir Enerjiye Geçiş ve Enerji Bağımsızlığı:

Eğer, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinirse, Türkiye'nin dış enerji bağımlılığını azaltır ve enerji güvenliğini artırır.

-Doğal Kaynakların Korunması:

İklim değişikliğiyle mücadele, su kaynakları, ormanlar ve biyolojik çeşitlilik gibi doğal varlıkların uzun vadede, “uzun yıllar içerisinde” korunmasına yardımcı olur.

-Yeni İş ve İstihdam Alanları:

Yeşil ekonomi, enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve çevre teknolojileri gibi alanlarda yeni iş ve yerleştirme olanakları yaratır.

Ülkenin çok büyük işsizlik oranı göz önüne alındığında bu olasılık bir anlam taşımaz.

- ENDİŞELER ve KORKULAR

İklim değişikliğiyle mücadele etmeyi amaçlayan yasalarla ilgili olarak halkın, köylünün ve çiftçinin tapulu arazilerinin, bahçelerinin ellerinden alınacağı, ormanların ve zeytinliklerin kesilip yok edileceği yönündeki korku ve endişelerin oldukça yaygın olduğunu görüyoruz.

Bu endişeler, genellikle yanlış bilgilendirme, spekülasyonlar veya yasanın potansiyel uygulamalarına dair belirsizliklerden kaynaklanabilir diye düşünülse bile bunun karşıtı olacak “güvence ve garantiler verilemiyor”.

-Kamulaştırma Söylentileri:

Özellikle enerji projeleri (rüzgar enerjisi santralleri, güneş enerjisi santralleri) veya altyapı projeleri (iletim hatları) için arazi ihtiyacı doğduğunda, kamulaştırma süreçleri gündeme gelebilir. Ancak bu, iklim yasasının doğrudan bir gerekliliği olmaktan ziyade, enerji dönüşümünün bir sonucu olarak ortaya çıkabilecek bir durumdur.

Kamulaştırma yasaları çerçevesinde bu süreçler işler diye düşünülse de “mülkiyet hakkı” anayasal güvence altında olmak zorundadır.

Adil ve hukukun üstünlüğüne dayanan yöntemlerle işleyen bir yargı sistemine güvenilmesi gerekecektir.

Yani, tapulu arazilerin "elinden alınması" durumu ancak yasal süreçler ve bedeli ödenerek kamulaştırma yoluyla mümkündür.

-"Yeşil Dönüşüm" Adı Altında Rant Endişesi:

Bazı kişiler, iklim yasasının getireceği "yeşil dönüşüm" fırsatlarının, belirli “çıkar grupları” tarafından ranta dönüştürülebileceğinden kaynaklanan büyük endişe vardır.

Bu tür endişeler, özellikle "orman vasfını yitirmiş araziler" gibi tanımlamalarda veya belirli bölgelerin "özel statülü" ilan edilmesinde ortaya çıkabilir; yani bazı “güç odakları bunu kullanabilirler”, diye endişe edilmektedir.

-Yanlış Bilgilendirme ve Spekülasyonlar:

Sosyal medyada veya kulaktan kulağa yayılan asılsız haberler, gerçeklikten uzak senaryoların oluşmasına neden olabilir.

Yasanın içeriği hakkında yeterli ve şeffaf bilgilendirme yapılmaması da bu tür spekülasyonları körükler ve huzursuzluk yaratır.

-Yasal Boşluklar veya Yorum Farklılıkları:

Yasanın metnindeki belirli ifadelerin yoruma açık olması veya uygulama yönetmeliklerinin net olmaması, “mülkiyet hakları” konusunda belirsizlikler yaratabilir.

Bu durum, halkın "yarın ne olacak" endişesini tetiklemektedir, huzursuzluk büyük boyutlardadır.

-Mevcut Uygulamalardan Kaynaklanan Güvensizlik:

Geçmişte yaşanan bazı olumsuz örnekler (örneğin, bazı projeler için yapılan ağaç kesimleri veya acele kamulaştırmalar), halkın yeni yasal düzenlemelere karşı güvensizlik duymasına neden olabiliyor.

Normal koşullarda, iklim değişikliği yasasının temel amacı “çevreyi korumak, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmak, doğal kaynakları sürdürülebilir bir şekilde kullanmak ve ekosistemleri muhafaza” etmek olmalıdır; bu konuda endişe ve şüphe duyulmaktadır.

Bu bağlamda, ormanların, zeytinliklerin ve tarım arazilerinin “korunması” ve her türlü endişeyi ortadan kaldıracak “garantilerin sağlanması” gerekir.

- ENDİŞELERİN GİDERİLMESİ İÇİN AŞAĞIDAKİ ADIMLAR ÖNEM TAŞIMAKTADIR:

-Şeffaf ve Kapsamlı Bilgilendirme:

Yasa metni ve uygulama yönetmelikleri, sade ve anlaşılır bir dille halka anlatılmalıdır.

Potansiyel etkileri, haklar ve yükümlülükler açıkça belirtilmelidir.

-Katılımcılık:

Yasanın hazırlık ve uygulama süreçlerine sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, çiftçi temsilcileri ve yerel halkın katılımı sağlanmalıdır.

-Mülkiyet Haklarının Güvence Altına Alınması:

Yasanın, Anayasa ile güvence altına alınan “mülkiyet hakkına saygılı” olduğu ve kamulaştırma gibi “istisnai” durumların mevcut yasalar çerçevesinde ve hakkaniyetli, adil bir bedel karşılığında yapılacağı çok açık, net bir şekilde vurgulanmalıdır.

-Tarım Alanlarının ve Zeytinliklerin Korunması:

Yasa, tarım arazilerinin ve zeytinliklerin korunmasına yönelik “güçlü hükümler içermeli” ve bu alanların başka amaçlarla kullanımını ciddi şekilde kısıtlamalıdır.

-Ormanların Korunması ve Ağaçlandırma:

İklim yasası, orman alanlarının artırılmasına ve korunmasına odaklanmalıdır.

"Kesip yok etme" söylemlerinin aksine, ormansızlaşmayı engellemeyi hedeflemelidir.

ÖZETLE

İklim değişikliği yasasının Türkiye'deki yurttaşlar üzerindeki etkileri hakkında başka olumsuz etkileri ve zararları var mıdır, diye düşünmek hepimizin görevi ve hakkıdır.

Türkiye'de çıkarılacak bir iklim değişikliği yasasının Türk halkı üzerindeki potansiyel zararları, yasanın içeriğine, uygulama mekanizmalarına ve geçiş süreçlerini “destekleyici politikalara” bağlı olacaktır. Kapsayıcı “sosyal destek” programları, “sektörlere yönelik teşvikler” ve “adil bir geçiş planı”, bu potansiyel zararları en aza indirmek ve “yasanın toplumsal kabulünü” artırmak için kritik öneme sahiptir.

Bugünün genel koşulları göz önüne alındığında önerilen ve olması gereken teşviklerin, desteklemeleri sağlanabilmesi nerede ise olanaksız görülmektedir; Türkiye son derece önemli bir “ekonomik kriz” içinde iken buralara kaynak ayırması nerede ise olanaksızdır.

Halkın bu tür endişeleri ciddiye alınmalı ve şeffaf iletişimle giderilmelidir.

Bir iklim değişikliği yasasının temel hedefi, doğal varlıklarımızı korumak ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek olmalıdır; bu da çiftçinin toprağının, ormanların ve zeytinliklerin yok edilmesi anlamına gelmez, aksine onların korunmasını amaçlar.

. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.07.09, Mff.

. (Araştırma ve incelemeye dayanan değerlendirme yazım.)


NELER YAPMALI

   NELER YAPMALI?
Türkiye'nin karşı karşıya olduğu “karmaşık sorunlar” karşısında yurttaşların üzerine düşen “önemli sorumluluklar” bulunmaktadır.
Çok yönlü ve farklı toplumsal, ekonomik ve siyasi sorunları olan Türkiye'nin çöküşünün önlenmesinde yurttaşlar neler yapmalıdır?
Ülkenin çöküşünü önlemek ve daha iyi bir geleceğe katkıda bulunmak için atılabilecek adımlar şunlardır:

BİLGİ EDİNME VE ELEŞTİREL DÜŞÜNME

Türkiye'nin sorunlarına çözüm bulabilmek için öncelikle bu sorunları doğru anlamak gerekir. Yurttaşlar, güvenilir ve çeşitli kaynaklardan bilgi edinerek olaylara tek taraflı bakmaktan kaçınmalıdır.

Sosyal medya “manipülasyonlarına” karşı uyanık olmak ve “eleştirel düşünme becerilerini” geliştirmek bu süreçte hayati önem taşır.

Yanlış bilgiyi yaymaktan “kaçınmak” ve “doğrusunu araştırmaya” özen göstermek, sağlıklı bir kamuoyu oluşumuna katkı sağlar.

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA KATILIM VE DESTEK

Sivil toplum kuruluşları (STK'lar), toplumun farklı kesimlerinin sesi olmak ve çeşitli sorunlara çözüm üretmek için önemli bir platform sunar.

Yurttaşlar, ilgi alanlarına ve önemsedikleri konulara göre STK'lara üye olarak veya gönüllü çalışmalara katılarak aktif rol alabilirler.

Bu tür katılımlar, toplumsal farkındalığı artırır, dayanışmayı güçlendirir ve politika yapım süreçlerinde etkili olmaya yardımcı olur.

EKONOMİK BİLİNÇ VE SORUMLULUK

Türkiye'nin ekonomik sorunları göz önüne alındığında, yurttaşların ekonomik bilinçli hareket etmesi büyük önem taşır.

İsraftan kaçınmak, yerli üretimi desteklemek, tüketim alışkanlıklarını gözden geçirmek ve tasarruf bilinciyle hareket etmek “bireysel” olarak atılabilecek adımlardır.

Ayrıca, vergi kaçakçılığı gibi etik olmayan davranışlardan uzak durmak ve adil bir ekonomik sisteme katkıda bulunmak da yurttaşlık sorumluluğundadır.

KATILIMCI DEMOKRASİ VE SİYASİ FARKINDALIK

Demokratik bir ülkede yurttaşların en temel haklarından biri olan seçme ve seçilme hakkını “bilinçli” bir şekilde kullanmak elzemdir.

Siyasi gelişmeleri “izlemek”, adayları ve partileri politikaları doğrultusunda “değerlendirmek” ve “oy kullanma” hakkını etkin bir şekilde kullanmak, siyasi süreçlere katılımcı olmanın ilk adımıdır.

Ayrıca, “barışçıl protestolar”, “imza kampanyaları” gibi demokratik yollarla düşüncelerini ifade etmek ve haksızlıklara “karşı durmak” da önemlidir.

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE SAYGI VE ADALET TALEBİ

Hukukun üstünlüğü, bir ülkenin “istikrarı ve geleceği” için vazgeçilmezdir.

Yurttaşlar, hukukun üstünlüğüne uymalı, “anayasal hak ve özgürlüklere” sahip çıkmalı ve adaletsizliklere karşı sessiz kalmamalıdır.

Hukuki süreçleri takip etmek, adaletin tecelli etmesi için mücadele etmek ve ayrımcılığa karşı durmak, daha adil bir toplum inşa etmeye yardımcı olur.

EĞİTİM VE BİLGİYE YATIRIM

Eğitim, bir toplumun ilerlemesi için temeldir.

Yurttaşlar, kendilerini ve çocuklarını sürekli eğitmeye odaklanmalı, yeni beceriler kazanmaya açık olmalı ve bilgiye yatırım yapmalıdır.

Bilgi çağında rekabetçi olabilmek ve toplumsal gelişime katkıda bulunabilmek için yaşam boyu “öğrenme bilincini” benimsemek önemlidir.

HOŞGÖRÜ VE EMPATİ

Toplumsal kutuplaşmanın arttığı dönemlerde, yurttaşların farklı düşünce ve yaşam tarzlarına karşı hoşgörülü olması ve “empati geliştirmesi” kritik bir rol oynar.

Karşılıklı saygı ve anlayışla “diyalog kurarak” toplumsal barışı ve uzlaşmayı sağlamaya çalışmak, bölünmeleri azaltmaya yardımcı olur.

Türkiye'nin geleceği, şüphesiz ki yurttaşların bu konulardaki “bilinçli ve etken” katılımıyla biçimlenecektir.
Türkiye üzerine hazırlandığı “iddia edilen” planları açığa çıkarmak, karmaşık ve çok boyutlu bir konudur.
Bu tür iddiaların somut delillerle desteklenmesi, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin uygulanması büyük önem taşır.

TÜRKİYE ÜZERİNDE HAZIRLANMIŞ PLANLARI AÇIĞA ÇIKARMAK    

İşte bu tür planları “açığa çıkarmak” için mümkün olabilecek bazı yollar:

- Şeffaf ve Bağımsız Araştırmacı Gazetecilik

Araştırmacı gazetecilik, Türkiye'deki veya uluslararası arenadaki "gizli" planları ifşa etmenin en etkili yollarından biridir.

Gazeteciler, kamuoyunun bilgi edinme hakkını kullanarak:

- Belge ve bilgi sızdırmaları:

Whistleblower'lardan (bilgi sızdıran kişilerden) alınan gizli belgeler, bu tür planların varlığını ve içeriğini ortaya koyabilir.

Bu belgelerin doğruluğunun “teyit edilmesi” esastır.

- Derinlemesine incelemeler:

Kamuoyuna yansıyan bilgiler, resmi açıklamalar ve çelişkili veriler arasındaki bağlantıları kurarak kapsamlı araştırmalar yapmak.

- Kaynak doğrulama:

Elde edilen bilgilerin birden fazla güvenilir kaynaktan doğrulanması, iddiaların ciddiyetini artırır.

- Sivil Toplum Kuruluşları ve Akademik Çalışmalar

Sivil toplum kuruluşları (STK'lar) ve akademik kurumlar, bağımsız araştırmalar yaparak ve raporlar yayımlayarak bu tür planları gün yüzüne çıkarabilir:

Raporlama ve analiz:

Özellikle insan hakları, şeffaflık, yolsuzlukla mücadele gibi alanlarda çalışan STK'lar, belirli olaylar veya politikalar üzerinde detaylı raporlar hazırlayarak kamuoyunu bilgilendirebilir.

Akademik araştırmalar:

Üniversiteler ve bağımsız araştırma merkezleri, tarihsel verileri, uluslararası ilişkileri ve sosyo-ekonomik dinamikleri inceleyerek uzun vadeli stratejiler veya "planlar" hakkında teoriler geliştirebilir ve bulgularını yayımlayabilir.

- ULUSLARARASI KURULUŞLAR VE YARGI SÜREÇLERİ

Bazı durumlarda, uluslararası platformlar veya yargı süreçleri de bu tür planların açığa çıkarılmasına yardımcı olabilir:

Uluslararası yargı:

Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi kurumlar, savaş suçları veya insanlığa karşı işlenen suçlar gibi konularda yapılan soruşturmalar sırasında, devletlerin veya diğer aktörlerin gizli planlarını ortaya çıkarabilir.

Uluslararası gözlemciler:

Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşlar, belirli konularda hazırladıkları raporlar ve gözlemlerle, ülkeler üzerindeki etkileri veya olası “dış müdahaleleri” belgeleyebilir.

Dış istihbarat servisleri ve devletlerin ifşaları:

Nadiren de olsa, bazı devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda veya politik nedenlerle başka ülkeler üzerinde hazırlanmış planları ifşa etmesi mümkündür.

Ancak bu tür ifşalara “ihtiyatlı yaklaşmak” ve doğruluklarını “teyit etmek” önemlidir.

- HUKUKİ YOLLAR VE BİLGİ EDİNME HAKKI

Yurttaşlar ve avukatlar, bilgi edinme hakkı yasalarını kullanarak veya dava açarak resmi kurumlardan bilgi talep edebilirler.

Bu yolla elde edilen belgeler, bazı "planların" işleyişine dair ipuçları verebilir.

Ancak bu süreçler genellikle yavaş işler ve bilgiye erişim sınırlı olabilir.

- Sosyal medya ve dijital etkenlik

Sosyal medya, büyük kitlelere ulaşma potansiyeline sahip bir platformdur.

Ancak bu mecra, yanlış bilginin de hızla yayılabildiği bir ortamdır.

Bu nedenle, sosyal medya üzerinden yapılan iddiaların veya "ifşaların" mutlaka güvenilir kaynaklarla ve somut delillerle desteklenmesi gerekmektedir.

Dijital etkenlik, bir konuya dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak için kullanılabilir, ancak içerik doğrulamasından asla vazgeçilmemelidir.

Türkiye üzerinde "hazırlanmış planlar" iddiaları genellikle “jeopolitik, ekonomik” veya “iç siyasi dinamiklerle” ilişkilendirilir.

Bu iddiaların açığa çıkarılması, güçlü bir “şeffaflık kültürü”, “bağımsız medya”, “güçlü sivil toplum” ve “hukukun üstünlüğüne” bağlı bir “yargı sistemi” gerektirir.

En önemlisi, her türlü iddia karşısında “kanıt odaklı” bir yaklaşım sergilemek ve “komplo teorileri” ile “somut gerçekler” arasındaki ayrımı yapabilmektir.

- ÖZETLE:

.  Bu yöntemlerden hangisi Türkiye'nin şu anki durumu göz önüne alındığında daha uygulanabilir bir yoldur, diye düşünmemiz gerekir.
.   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.07.09. Mff.
. (Araştırma ve incelemeye dayanan değerlendirme yazım.)