24 Ekim 2019 Perşembe

KENTLERİN SORUNLARI

KENTLERİN SORUNLARI
-   Kentlerin varlığına ve de sorunlarına ne denli bakabiliyoruz?
-   Ne denli düşünce üretiyoruz?
-        Ne kadar da susmak, anlatmamak, yazmamak için kendimizi esir alıyoruz.
-        "Nereden başlasam" diye bir şey de yok!
-        Her bir sokak, her bir adım kendi çığlığı ile karşımıza çıkıyor.
-        Birçok konuda, alanda duyarsızlaştırıldığını görüyoruz insanların.
-        Görevliler ise asli ve acil görevlerini tam olarak yapmıyor.
-        Sadece bir tek "temizlik" konusunu bile ele alıyor olsak, söylenilecek çok şey var...
-        Yollar, kaldırımlar...
-        Ne yapılan, bitirilmiş olan kaldırımlar, döşenen taşlar, ne de alt yapı işleri... Birçoğu zaten asıl olması gereken teknik düzenle yapılmıyor. Bu da herkesin bildiği yılların gerçeği.
-        Görsel olarak bakıldığında yollar, sokaklar, kaldırımlar, meydanlar... hiç olmazsa temiz olsa, bakımlı olsa...
-        Yığma toprakla öylesine bırakılmış yol kıyıları, yayaların geçebilmesine yarayacak kaldırımların yokluğu....
-        Çöp toplamak için oraya konulmuş olan koca kutulardan yerlere taşanlar, geçerken duyacağınız dayanılmaz kokular...
-        Ar sokaklarda oraya buraya bırakılmış, terk edilmiş, sahibi bile olmayan eşya artıkları, odun kalıntıları, atıklar...
-        Ne yapalım, burası Türkiye! Bu işler böyle olur! diyenleri zaten her yerde duyuyorsunuz.
-        Kentlerin oluşması için sadece bir yığın binanın ve aralarında sokakları yapılması yetiyor zannedenler  çok var.
-        Bir sürü bina, beton yığınları, dışarıdan gelmiş onbinlerce insanın, farklı kültürlerin gelip yerleştiği "ev"ler....
-        Nüfus 100 binler olmağa başlasa da birçok alış-veriş mağazaları olsa da yine de bu yerleşim merkezlerinin birer KENT olduğunu düşünmemek gerekir.
-        Kentler, ancak, çağdaş ve uygar bir kentleşme anlayışını ve planlamasını, kültürünü de beraberinde getirirse KENT olurlar.
-        Yoksa, sadece kitlesel yığınlar ve çözümlenemeyen sorunlar, huzurlu olamayan yaşamlar, kargaşa ve de birbirinden habersiz gelip-geçen kalabalıklar ... çağdaş kent yaşamının oluşması için bir düşünce bile üretmezler.
-        Akıllarına bile gelmez!
-        Toplumsal, kültürel, sanatsal yönlerinin niteliği ve varsıllığı ile kent yaşamı ve kentin kalitesi oluşur.
-        Çağdaşlık ve uygarlık ancak içerisinde yaşanılabilecek, huzurlu ve sağlıklı kentler oluşturabildiğinizde oluşur.
-        Bu nedenle  de bizim her şeyden önce kendine, kentine ve de ülkesine sahip çıkabilecek kuşakları oluşturabilecek gerçek bir milli eğitim, ulusal maarif hedeflenmeli ve gerçekleştirilebilmelidir.
-        Ulusal bilinç ve erken yaşlarda kazandırılmış yurttaşlık bilgisi ve bilinci ile gelecek yıllar, ülkenin geleceği sağlanabilir ve kazanılabilir.
-        Çok uzun yıllarda içerisinde elde edilmiş olan ulusal değerler, çağdaş değerlerle çok iyi bir biçimde işlenir ve geliştirilirse ve de onlara sahip çıkılabilirse, ancak, o eğitim-öğretim o ülkenin insanlarına yarar getirir.
-        Buna bağlı olarak da köylerin ve kentlerin "çağdaş ve sağlıklı" bir yapılaşmaya, üretime, yönetime gitmesi ile elde edilebilir.
-        Bu temel alt yapı sağlanamadığında ise gelecek kuşaklar sadece tüketim toplumunun huzursuz ve mutsuz bireyleri oluşturulabilir.
-        Onlar da ne kentleşmeye ne de uygarlaşmaya yönelebilirler.
-        Tüm bu nedenlerden ve gerekçelerden dolayı da kentler ve sorunları çözüm yolları üzerinde düşünmek ve fikir üretmek, konuya hem de ciddiyetle bakmak çok ama çok zor olmaktadır.
-        Hiç düşünmeden, akıl yürütmeden yaşayıp gitmek de doğal olarak en kolayıdır.
-        Ama işte ne de olsa insanız, düşünmeden, fikir üretmeden, akıl yürütmeden, sağ duyuyu çalıştırmadan da olmuyor.
-        Zaman zaman, arada sırada yazmak da gerekiyor.
-        Hiç kimse anlamasa da, takdir etmese de, bir işe yaramasa da "yine de" yazmak gerekiyor, hiç olmazsa kendin için yazmak...
  
  Saygılarımla....
  Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 23.10.2019, K.