KENTLERİN
SORUNLARI
- Kentlerin varlığına ve de sorunlarına ne
denli bakabiliyoruz?
- Ne denli düşünce üretiyoruz?
-
Ne
kadar da susmak, anlatmamak, yazmamak için kendimizi esir alıyoruz.
-
"Nereden
başlasam" diye bir şey de yok!
-
Her
bir sokak, her bir adım kendi çığlığı ile karşımıza çıkıyor.
-
Birçok
konuda, alanda duyarsızlaştırıldığını görüyoruz insanların.
-
Görevliler
ise asli ve acil görevlerini tam olarak yapmıyor.
-
Sadece
bir tek "temizlik" konusunu bile ele alıyor olsak, söylenilecek çok
şey var...
-
Yollar,
kaldırımlar...
-
Ne
yapılan, bitirilmiş olan kaldırımlar, döşenen taşlar, ne de alt yapı işleri...
Birçoğu zaten asıl olması gereken teknik düzenle yapılmıyor. Bu da herkesin
bildiği yılların gerçeği.
-
Görsel
olarak bakıldığında yollar, sokaklar, kaldırımlar, meydanlar... hiç olmazsa
temiz olsa, bakımlı olsa...
-
Yığma
toprakla öylesine bırakılmış yol kıyıları, yayaların geçebilmesine yarayacak
kaldırımların yokluğu....
-
Çöp
toplamak için oraya konulmuş olan koca kutulardan yerlere taşanlar, geçerken
duyacağınız dayanılmaz kokular...
-
Ar
sokaklarda oraya buraya bırakılmış, terk edilmiş, sahibi bile olmayan eşya
artıkları, odun kalıntıları, atıklar...
-
Ne
yapalım, burası Türkiye! Bu işler böyle olur! diyenleri zaten her yerde
duyuyorsunuz.
-
Kentlerin
oluşması için sadece bir yığın binanın ve aralarında sokakları yapılması
yetiyor zannedenler çok var.
-
Bir
sürü bina, beton yığınları, dışarıdan gelmiş onbinlerce insanın, farklı
kültürlerin gelip yerleştiği "ev"ler....
-
Nüfus
100 binler olmağa başlasa da birçok alış-veriş mağazaları olsa da yine de bu
yerleşim merkezlerinin birer KENT olduğunu düşünmemek gerekir.
-
Kentler,
ancak, çağdaş ve uygar bir kentleşme anlayışını ve planlamasını, kültürünü de
beraberinde getirirse KENT olurlar.
-
Yoksa,
sadece kitlesel yığınlar ve çözümlenemeyen sorunlar, huzurlu olamayan yaşamlar,
kargaşa ve de birbirinden habersiz gelip-geçen kalabalıklar ... çağdaş kent
yaşamının oluşması için bir düşünce bile üretmezler.
-
Akıllarına
bile gelmez!
-
Toplumsal,
kültürel, sanatsal yönlerinin niteliği ve varsıllığı ile kent yaşamı ve kentin
kalitesi oluşur.
-
Çağdaşlık
ve uygarlık ancak içerisinde yaşanılabilecek, huzurlu ve sağlıklı kentler
oluşturabildiğinizde oluşur.
-
Bu
nedenle de bizim her şeyden önce kendine, kentine ve de ülkesine
sahip çıkabilecek kuşakları oluşturabilecek gerçek bir milli eğitim, ulusal
maarif hedeflenmeli ve gerçekleştirilebilmelidir.
-
Ulusal
bilinç ve erken yaşlarda kazandırılmış yurttaşlık bilgisi ve bilinci ile
gelecek yıllar, ülkenin geleceği sağlanabilir ve kazanılabilir.
-
Çok
uzun yıllarda içerisinde elde edilmiş olan ulusal değerler, çağdaş değerlerle
çok iyi bir biçimde işlenir ve geliştirilirse ve de onlara sahip çıkılabilirse,
ancak, o eğitim-öğretim o ülkenin insanlarına yarar getirir.
-
Buna
bağlı olarak da köylerin ve kentlerin "çağdaş ve sağlıklı" bir
yapılaşmaya, üretime, yönetime gitmesi ile elde edilebilir.
-
Bu
temel alt yapı sağlanamadığında ise gelecek kuşaklar sadece tüketim toplumunun
huzursuz ve mutsuz bireyleri oluşturulabilir.
-
Onlar
da ne kentleşmeye ne de uygarlaşmaya yönelebilirler.
-
Tüm
bu nedenlerden ve gerekçelerden dolayı da kentler ve sorunları çözüm yolları
üzerinde düşünmek ve fikir üretmek, konuya hem de ciddiyetle bakmak çok ama çok
zor olmaktadır.
-
Hiç
düşünmeden, akıl yürütmeden yaşayıp gitmek de doğal olarak en kolayıdır.
-
Ama
işte ne de olsa insanız, düşünmeden, fikir üretmeden, akıl yürütmeden, sağ
duyuyu çalıştırmadan da olmuyor.
-
Zaman
zaman, arada sırada yazmak da gerekiyor.
-
Hiç
kimse anlamasa da, takdir etmese de, bir işe yaramasa da "yine de"
yazmak gerekiyor, hiç olmazsa kendin için yazmak...
Saygılarımla....
Öğretmen
Gönen ÇIBIKCI, 23.10.2019, K.