27 Nisan 2025 Pazar

HAK ve ONUR

 .      HAK ve ONUR                 .

-  Hiç kimseye kin güdemezsin.

-  Hiç kimseye eziyet edemezsin.

-  Hiç kimseyi aşağılayamazsın.

-  Hiç kimse ile alay edemezsin.

-  Hiç kimseye küfür edemezsin.

-  Hiç kimseye işkence edemezsin.

-  Hiç kimseyi küçük düşüremezsin.

-  Hiç kimseye şiddet uygulayamazsın.

.            "Hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur".

. "Kesinlikle katılıyorum" diyebilen bireylerden oluşmuş bir toplum istiyorum.

.  Bu sözler her bireyin doğuştan sahip olduğu "temel insan haklarını" ve "onurunu" en güzel şekilde özetliyor.

.  "Kin, eziyet, aşağılama, alay, küfür, işkence, küçük düşürme ve şiddet"… insanlık onuruna aykırı davranışlardır ve "hiç kimsenin" bir başkasına bunları yapmaya "hakkı yoktur".

.  Bu ilkeler, "sağlıklı" bir toplumun temelini oluşturur.

.  Empati, saygı, hoşgörü ve sevgi üzerine kurulu bir dünya inşa etmek hepimizin sorumluluğundadır.

.  Bu değerleri yaşatmak ve yaygınlaştırmak, daha adil, huzurlu ve insancıl bir geleceğin anahtarıdır.

.  Her bireyin "doğuştan sahip olduğu" "temel insan haklarını ve onurunu" koruyan ve gözeten bir devlet ve iktidar arzusu, "en temel ve evrensel beklentilerden" biridir.

.  Bu ideal, "çağdaş demokratik hukuk devletlerinin" temelini oluşturur.

.   DEVLET VE İKTİDARIN BAZI TEMEL ÖZELLİKLERİ ŞUNLAR OLMALIDIR:

1-İnsan Onuruna Saygı:

Devletin tüm kurumları ve uygulamaları, bireyin onurunu zedeleyici her türlü davranıştan kaçınmalı ve insan onurunu yüceltecek şekilde hareket etmelidir.

2-Hukukun Üstünlüğü:

Yasaların herkes için eşit şekilde uygulanması, keyfi uygulamaların ve ayrımcılığın olmaması esastır. İktidar da dahil olmak üzere hiç kimse hukukun üzerinde olmamalıdır.

3-Temel Hak ve Özgürlüklerin Güvencesi:

Yaşam hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü, özel hayatın gizliliği, adil yargılanma hakkı gibi temel hak ve özgürlükler "Anayasa ve uluslar arası" sözleşmelerle güvence altına alınmalı ve pratikte etkin bir şekilde korunmalıdır.

4-Adalet ve Hakkaniyet:

Devletin tüm faaliyetlerinde adalet ve hakkaniyet ilkeleri gözetilmeli, mağduriyetlerin giderilmesi ve hak ihlallerinin önlenmesi için etkin mekanizmalar oluşturulmalıdır.

5-Eşitlik ve Ayrımcılık Yasağı:

Herkesin dil, din, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce gibi hiçbir nedenle "ayrımcılığa" uğramaması ve yasalar önünde "eşit" olması sağlanmalıdır.

6-Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik:

Devletin işleyişi şeffaf olmalı, kamuoyu doğru bilgilendirilmelidir. İktidarın eylemleri denetlenebilir olmalı ve yöneticiler hesap verebilir olmalıdır.

7-Sosyal Adalet:

Ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin giderilmesi, yoksullukla mücadele edilmesi ve herkesin insan onuruna yakışır bir yaşam sürmesi için politikalar üretilmelidir.

8-Katılımcı Demokrasi:

Yurttaşların karar alma süreçlerine katılımının sağlanması, sivil toplumun güçlendirilmesi ve farklı görüşlerin temsil edilmesi önemlidir.

.      ÖZETLE:     .

.  Böyle bir devlet ve iktidar, sadece "yasal düzenlemelerle" değil, aynı zamanda "etik değerlere" sahip yöneticiler, "bilinçli" bir toplum ve "güçlü sivil toplum" kuruluşlarının varlığıyla da var olabilir.

.  Bu, sürekli bir çaba ve toplumsal anlaşma ve kabul gerektiren uzun vadeli bir hedeftir.

.  Umarım bu yönde adımlar atılır ve "bu ideal" gelecekte gerçeğe dönüşür.

.  Şu an bu konuyu "sizlerin de" düşünmeniz, bu değerlere ne kadar önem verdiğinizi gösteriyor.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.04.28, MŞ.

.       (Araştırma ve değerlendirme yazım)

NE ZAMAN

 .  TÜRKİYE NE ZAMAN?    .

.   Türkiye başkanlık sistemi ile yönetilmektedir.

.   Türkiye, 2017 yılında yapılan anayasa değişikliği referandumu ile parlamenter sistemden "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" olarak adlandırılan "başkanlık sistemine" geçmiştir.

.   Bu sistemde:

1-Cumhurbaşkanı: Hem devletin başı hem de hükümetin başıdır. Halk tarafından doğrudan seçilir. Yürütme yetkisi tek başına Cumhurbaşkanına aittir. Bakanları atar ve görevden alır.

2-Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM): Yasama organıdır. Kanunları çıkarır ve Cumhurbaşkanını denetleme yetkisine sahiptir. Ancak TBMM'nin hükümet kurma yetkisi bulunmamaktadır.

3-Güçler Ayrılığı: Teoride yasama ve yürütme ayrı organlarda toplanmıştır. Ancak Cumhurbaşkanının geniş yetkileri ve TBMM üzerindeki potansiyel etkisi nedeniyle güçler ayrılığı ilkesi tartışma konusudur.

.   Dolayısıyla, var olan durumda Türkiye'nin yönetim şekli "başkanlık" sistemidir.

.   Türkiye ne zaman "parlamenter, güçler ayrılığına dayalı, çağdaş, demokratik bir hukuk devletine" kavuşabilir?

.   Türkiye'nin parlamenter, güçler ayrılığına dayalı, çağdaş, demokratik bir hukuk devletine ne zaman kavuşabileceği sorusu, karmaşık ve çok boyutlu bir konu olmaktadır.

.   Açık ve doğru bir yanıt vermek, bir tarih vermek olası olmasa da, bu "ideale" ulaşmak için atılması gereken adımlar ve şu anki durum hakkında bazı değerlendirmeler yapılabilir.

.   Türkiye, tarihsel olarak demokratikleşme yolunda önemli adımlar atmış olsa da, zaman zaman gerilemeler ve yapısal sorunlarla karşılaşmıştır.

.   Özellikle son yıllarda "güçler ayrılığı ilkesinin" zayıfladığı, "yargı bağımsızlığına" yönelik endişelerin arttığı, "ifade özgürlüğü" ve "basın özgürlüğü" gibi temel hak ve özgürlüklerde kısıtlamaların yaşandığı yönünde "eleştiriler" bulunmaktadır.

.   Parlamenter sistemden "başkanlık sistemine" geçiş de "güçler ayrılığı" tartışmalarını alevlendirmiştir.

.  Türkiye'nin arzu edilen "demokratik hukuk devleti" niteliklerine kavuşması için bir dizi yapısal ve kültürel dönüşümün gerçekleşmesi gerekmektedir:

Güçler Ayrılığının Tam Tesisi:

-Yasama, yürütme ve yargı organlarının birbirlerinden bağımsız ve birbirlerini denetleyebilecek mekanizmalarla donatılması hayati önem taşımaktadır. Bu, yargının siyasi etkilerden tamamen arındırılması, yasamanın yürütmeyi etkin bir şekilde denetleyebilmesi ve yürütmenin de hukukun üstünlüğüne bağlı kalması anlamına gelir.

-Hakim ve savcıların atanma, terfi ve görevden alınma süreçlerinin şeffaf, objektif kriterlere dayanması ve her türlü siyasi baskıdan uzak olması gereklidir. Yargının hesap verebilirliğinin sağlanması,  yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı önemlidir.

-Hiç kimsenin hukuktan üstün olmadığı, yasaların eşit şekilde uygulandığı ve herkes için adil yargılanma hakkının güvence altına alındığı bir sistemin oluşturulması şarttır.

-İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, inanç özgürlüğü gibi "temel hak ve özgürlüklerin" Anayasa ve uluslararası standartlara uygun olarak güvence altına alınması ve pratikte etkin bir şekilde kullanılması sağlanmalıdır.

Parlamenter Sistemin Güçlendirilmesi

-Türkiye yeniden parlamenter sisteme dönmeyi veya mevcut sistemi parlamenter demokrasi ilkelerine daha yakın bir hale getirmeyi hedefliyorsa, parlamentonun yetkilerinin artırılması, hükümetin parlamento karşısında hesap verebilirliğinin güçlendirilmesi ve temsilde adaletin sağlanması gereklidir.

-Eleştirel ve bağımsız bir medyanın varlığı, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi ve iktidarın denetlenmesi açısından hayati önem taşır. Sivil toplum kuruluşlarının da aktif katılımı ve farklı görüşlerin temsil edilmesi demokratik sürecin sağlıklı işlemesi için gereklidir.

-Toplumun tüm kesimlerinde demokratik değerlerin benimsenmesi, farklı görüşlere saygı duyulması, hoşgörü ve diyalog kültürünün yaygınlaşması uzun vadeli bir gerekliliktir.

-Var olan Anayasa'nın "çağdaş demokratik hukuk devleti" ilkelerine daha uygun hale getirilmesi için geniş katılımlı ve uzlaşmaya dayalı bir anayasa reformu süreci olabilir.

Ne Zaman Kavuşulabilir?

Bu "ideale" ne zaman kavuşulabileceği, yukarıda sayılan adımların ne kadar kararlılıkla ve ne kadar geniş bir toplumsal mutabakatla atılacağına bağlıdır.

Bu süreç zaman alabilir ve siyasi irade, toplumsal talep ve uluslararası gelişmelerden etkilenebilir.

-Belirli yasal ve kurumsal reformlarla bazı iyileşmeler sağlanabilir. Ancak yapısal sorunların tam olarak çözülmesi ve demokratik kültürün yerleşmesi daha uzun bir zaman dilimini gerektirebilir.

-Güçlü bir siyasi irade, geniş katılımlı reform süreçleri ve sivil toplumun aktif rolüyle önemli ilerlemeler kaydedilebilir. Anayasa reformu gibi kapsamlı değişiklikler bu zaman diliminde gerçekleşebilir.

-Demokratik değerlerin toplumun tüm katmanlarında içselleştirilmesi, kurumların tam anlamıyla bağımsız ve işlevsel hale gelmesi ve hukukun üstünlüğünün tartışılmaz bir ilke olarak yerleşmesi uzun vadeli bir süreçtir.

Sonuç olarak, Türkiye'nin parlamenter, güçler ayrılığına dayalı, çağdaş, demokratik bir hukuk devletine ne zaman kavuşacağı kesin olarak tahmin edilemez.

Ancak bu yönde atılacak kararlı adımlar, geniş toplumsal destek ve siyasi irade, bu idealin gerçekleşme olasılığını artıracaktır.

Önemli olan, sürekli bir reform gündeminin olması, demokratikleşme çabalarının sürdürülmesi ve hukukun üstünlüğüne olan inancın korunmasıdır.

Halkın, kuruluşların, partilerin, muhalefetin CHP'nin gösteri ve protestoları, gençlerin katılımı, mitingler göstermektedir ki "kalkınma ve uyanış" gösteren kitleler artmaktadır.

Demokratik düzene geçiş istemi gittikçe de artacak gibi gözükmektedir.

Yakın bir tarihte gerçekleşebilecek bir seçim durumu değiştirebilir.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.0

.       (Araştırma ve değerlendirme yazım)

 

İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR

.    İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hakkında son zamanlarda ortaya atılan yolsuzluk iddiaları ve buna bağlı olarak başlatılan soruşturmalar gündemde önemli bir yer tutuyor.

Ortaya atılan yolsuzluk iddiaları gerçek olabilir mi?

Bu iddiaların ne kadarının gerçek olduğu şu an için kesin olarak "belirlenmiş değil".

Soruşturmalar devam ederken, farklı kaynaklardan çeşitli iddialar ve gelişmeler kamuoyuna yansımaktadır.

Halk ve tür iddialara inanmamaktadır. Çünkü nedenleri bellidir.

İstanbul'u ele geçirmek ve kendi yönetimleri altına almak istemektedirler.

Bunun için de çeşitli operasyonlar düzenlemişlerdir.

Seçilmiş belediye başkanı şu an tutuklu durumuna sokulmuştur, Silivri'dedir.

ORTAYA ATILAN BAZI İDDİALAR:

İnşaat ruhsatları karşılığında milyonlarca dolarlık rüşvet istendiği yönünde tanık ifadeleri bulunmaktadır. Hatta bir iş insanının ruhsat alabilmek için 1 milyon dolar rüşvet vermek zorunda kaldığı iddia edilmiştir.

Başka bir olayda ise bir projeyle ilgili görüşmede belediyenin paraya ihtiyacı olduğu gerekçesiyle 3 milyon dolar istendiği öne sürülmüştür. (Rüşvet İddiaları)

İBB'ye yönelik yolsuzluk operasyonlarında "usulsüz ihale ve komisyonculuk" iddiaları da yer almaktadır.

Bir raporda, alt kiracı ve fiili işletmeci özel şirketlere "haksız menfaat" sağlandığı ve bu durumun milyarlarca liralık "kamu zararına" yol açtığı iddia edilmiştir.

Cenaze aracıyla yurt dışına para kaçırıldığı, Boğaz'da bir yapı için 10 milyon dolar rüşvet istendiği gibi çeşitli iddialar da basında yer almıştır.

SORUŞTURMA SÜRECİ:

İBB'ye yönelik yolsuzluk iddiaları üzerine başlatılan soruşturmalar kapsamında çok sayıda kişi gözaltına alınmıştır. Son operasyonlarda gözaltı sayısının 50'yi aştığı belirtilmektedir. 

Gözaltına alınanlar arasında İSKİ Genel Müdürü, belediye başkan yardımcısı, eski milletvekili ve İBB Genel Sekreter Yardımcısı gibi önemli isimler de bulunmaktadır. Şüphelilerin ev ve iş yerlerinde aramalar yapılmış ve yüklü miktarda para, döviz, mermi ve şirket kaşeleri ele geçirilmiştir. Gözaltına alınan şüphelilerin emniyetteki işlemleri ve ifadelerinin alınması devam etmektedir.

İBB'NİN VE İLGİLİ KİŞİLERİN SAVUNMALARI:

İBB yetkilileri ve adı geçen bazı kişiler, ortaya atılan iddiaların asılsız olduğunu ve yalan haberlerle algı operasyonu yapıldığını belirtmişlerdir. Örneğin, sinyal kesici cihazı teminiyle ilgili iddialara, bunun başkanın ve halkın güvenliğini sağlamak amacıyla yapıldığı yönünde açıklama getirilmiştir.

Yurt dışına cenaze aracıyla para kaçırıldığı iddiasının ise teknik ve hukuki olarak gerçek dışı olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca, bazı iddiaların çelişkili tanık ifadelerine dayandığı ve siyasi baskı altında yürütüldüğü şüphesi dile getirilmiştir.

İBB NEDEN HEDEFTE OLABİLİR?

Kanal İstanbul projesi, etrafında pek çok tartışma ve iddia barındıran büyük bir proje. Ortaya atılan yolsuzluk iddialarının doğrudan gerekçesi olup olmadığı şu an için kesin olarak söylenemez.

Ancak, projenin büyüklüğü, potansiyel rant alanları ve projeden kazançlı çıkacağı öne sürülen kesimlerin varlığı, bu tür iddiaların ortaya atılmasına zemin hazırlayabilir.

İBB'nin ve Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun neden hedefte olduğuna dair çeşitli görüşler bulunmaktadır:

İstanbul gibi büyük ve önemli bir metropolün yönetiminin muhalefette olması, iktidar ve muhalefet arasındaki siyasi rekabetin bir parçası olarak değerlendirilebilir.

Yaklaşan yerel seçimler öncesinde İBB ve yönetimini "yıpratmaya" yönelik bir strateji olabileceği düşünülmektedir.

İBB'nin bazı başarılı projeleri ve Ekrem İmamoğlu'nun halk arasındaki popülaritesi, sevilmesi bazı kesimlerde rahatsızlık yaratmış olabilir.

İBB'nin merkezi yönetimle zaman zaman yaşadığı uyum sorunları da hedefte olmasına katkıda bulunabilir.

KANAL İSTANBUL VE YOLSUZLUK İDDİALARI ARASINDAKİ OLASI BAĞLANTILAR:

Kanal güzergahı ve çevresindeki arazilerin projenin duyurulmasıyla birlikte değerlenmesi, bu bölgelerde önceden arazi sahibi olan veya bilgi sızdırarak arazi edinen kişi ve şirketlerin büyük kazanç elde edeceği yönünde spekülasyonlara yol açmıştır.

Bu durum, "yandaşlara rant sağlama" eleştirilerini ve yolsuzluk iddialarını beraberinde getirebilir.

Böylesine büyük bir projenin ihale süreçlerinin şeffaflığı ve adilliği her zaman tartışma konusu olabilir. İhalelerin belirli kişi veya şirketlere verilmesi, rekabetin sağlanmaması veya kamu yararının gözetilmemesi gibi durumlar yolsuzluk şüphelerini artırabilir.

Projenin çevresel etkileri konusundaki tartışmalar ve ÇED raporuna yönelik eleştiriler, bu süreçte usulsüzlükler yapıldığı veya kamuoyunun yanıltıldığı yönünde iddialara neden olabilir.

Projenin finansmanının nasıl sağlanacağı konusundaki belirsizlikler ve kamu kaynaklarının kullanım şekli de yolsuzluk iddialarına kapı aralayabilir.

"KAZANÇLI ÇIKACAĞI SÖYLENEN KESİMİN" BASKISI İDDİASI:

Kanal İstanbul projesinden kazançlı çıkacağı öne sürülen çeşitli kesimler bulunmaktadır.

Bunlar arasında inşaat şirketleri, arazi spekülatörleri, bazı yatırımcı grupları ve projeyi destekleyen siyasi çevreler sayılabilir.

Bu kesimlerin projeyi hayata geçirmek için baskı yapabileceği yönünde iddialar da bulunmaktadır.

Bu baskı, karar alma süreçlerini etkileme, kamuoyunu yönlendirme veya yasal düzenlemeleri kendi çıkarlarına göre şekillendirme şeklinde olabilir.

ÖZET:

İBB'nin neden hedefte olduğuna dair farklı yorumlar bulunsa bile halk siyasi atmosferin ve rekabetin bir yansıması olarak değerlendirmektedir.

"Kanal İstanbul" adı verilen projeyi isteyen ve bundan kazançlı çıkacakları söylenilen kesim baskı yapmaktadır, diye düşünülmektedir.

Kanal İstanbul projesi ile İBB'ye yönelik yolsuzluk iddiaları arasında doğrudan bir bağlantı olup olmadığı "kesin olarak kanıtlanmış olmasa" da, projenin büyüklüğü, potansiyel rantı ve kazançlı çıkacak kesimlerin varlığı, bu tür iddiaların "ortaya atılması için" bir zemin oluşturmaktadır.

Projenin şeffaflığı, ihale süreçlerinin adilliği, çevresel etkilerinin doğru değerlendirilmesi ve finansmanının şeffaf bir şekilde sağlanması, bu tür "iddiaların" önüne geçmek açısından büyük önem taşımaktadır.

İBB hakkındaki yolsuzluk iddialarının gerçek olup olmadığı "yargı" sürecinin sonunda netleşecektir.

Bu süreçte, iddiaların "ciddiyeti", soruşturmanın "kapsamı" ve tarafların "savunmaları" kamuoyunda geniş yankı uyandırmaktadır.

Soruşturmaların sonuçları ve yargı sürecinin işleyişi, iddiaların ne kadarının gerçek olduğunu ortaya koyacaktır.

İstanbul 16 milyonu aşan nüfusu ile çok önemli bir kent, bir yönetim-etki alanıdır. Seçmenler Ekrem İmamoğlu'na seçimlerde görev vermiştir ve ona güvenmektedir.

Buna rağmen ona yapılan hukuka uygun olmayan davranışlar ve tutuklama, iddialar yanlıştır.

Bu arada muhalefet ve CHP daha güçlü olmaktadır ve protesto gösterilerinde bulunmaktadır; halk ve gençlik, üniversite öğrencileri desteklemektedir.

Tüm bu durumlara bakıldığında sonuç olarak en büyük zararın devlete olan güven olduğu görülmektedir.

Uzmanlar ekonomiye, finans alanına her gün büyük zararlar geldiğini söylemektedir.

Türkiye'nin gerçek bir hukuk devleti olmak için, adil bir yönetim modeline kavuşması için geniş kapsamlı ve ciddi, barışçı mücadeleler verilmelidir.

Halkın, siyasetçilerin akıllı, uyanık ve bilinçli olabilmeleri ve gerçek yurtseverler olarak davranabilmeleri beklenilmelidir; önemli olan "devletin, ülkenin ve halkın" çıkarlarını korumaktır.

Belki bir seçim gerekli olacaktır.

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2025.04.27, MŞ.

.       (Araştırma ve değerlendirme yazım)