. YURT SEVER YURTTAŞLIK
·
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda "etken" görev üstlenmiş olan ve "çağdaş" bir devlet olmak için yurttaşların
birlik anlayışını geliştirmede önemli olması beklenilen "milliyetçilik" duygusu ve anlayışı ne
yazık ki çok değişik yönlerden gelen farklı etkilemeler sonucu "zayıflatılmış"
ve "yok" edilmeye çalışılmıştır.
·
Milliyetçilik "Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası"nda çok açık bir biçimde bellidir. (1982):
·
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre, Türkiye
Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı
olan herkes Türk’tür;
·
Milliyetçilik "YURTTAŞLIK"
temeline dayanır, dinsel inançlara ve soy-sop bağlarına dayanmaz.
·
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kabul ettiği bu tür
milliyetçilik için kısaca "Atatürk
milliyetçiliği" de denilir.
·
Ülkemizde yaşayanların, yurttaşlarımızın öz
yurtlarını sevmeleri, koruları ve ortak çıkarları savunmaları için var olan bu
milliyetçilik yurttaşlık bağı üzerinden kurulur ve ayrımcılığa,
ırkçılığa karşıdır.
·
İstenilir ki yurttaşlar ülkenin ve milletin-halkın
geleceği için, sosyal huzuru ve refahı için ortak
istemlerde bulunsunlar ve birlikte
çabalasınlar.
·
"ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ" kavramı
üzerinde durmalı, incelemeli ve işlevini ve içeriğini kavramaya çalışmalıyız:
·
Yaşamı boyunca çok kitap okuyan, araştırmalar
yapan, tarihe ilgisi olan GAZİ MUSTAFA KEMAL
ATATÜRK, ırkçı yaklaşımla yazılmış ve bilimsellikten uzak batılı tarih
kitaplarından rahatsız olmuştu.
·
İncelemelerinde ve araştırmalarında ve yaşamında
açıkça görmüştür ki her zaman güçlü devletler Türkler ile uğraşmışlar ve Türk topraklarını elde etmek
istemişlerdir.
·
Gazi Mustafa Kemal Atatürk her türlü girişiminde ve
çabasında halkın içinde bir ayrımcılığa gitmeden
yurdun düşman istilasından kurtarılmasını
istemiştir.
·
Atatürk’ün amacı ulusal ve savunulabilir sınırlar
içerisinde bir TÜRK ULUS-DEVLETİNİ kurmak
için Türk milliyetçiliğini öne çıkarmaktı. (Üniter devlet)
·
ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ din ve ırk ayrımından
uzak, ORTAK YURTTAŞLIK TEMELİNDEDİR.
·
Atatürk'e göre, ulusal sınırlar içindeki "TÜRK MİLLETİ"ni etnik kökenlerine göre
ayrıştırmak birkaç düşman etkisini beyinsiz, gericiden başka hiçbir millet
bireyi üzerinde üzüntüden başka bir tesir bırakmamıştır.
·
Tarih içerisinde sömürgeci devletlerin etkisi altındaki
Asya ve Afrika ülkelerindeki "milliyetçilik" özellikle batı ve
onların değerlerine karşı bir tepkime olarak kendini göstermişti.
·
Atatürk milliyetçiliğinde ise batı kökenli "çağdaş ilkeler", milliyetçilikten ayrı olarak
faydalanılması gereken "evrensel değer"lerdir.
·
Her konuşmasında, her türlü girişiminde ve
önderliğinde bir tür yurtseverlik, bir bütünleştiricilik ile yeniden bir devletin
kurulmasını sağlamıştır.
·
Atatürk anlayışına göre milliyetçilik, temelde
Türkiye Cumhuriyeti'nin bütünlüğünü korumayı
ve ülkenin birliğini tehdit edebilecek ayrılıkçı akımları engellemeyi amaçlamak içindir.
·
Milliyetçilik kavramı ve akımları dünya genelinde
son yüz yıldır yoğunlukla üzerinde durulan bir konu olmuştur.
·
Çok çeşitli milliyetçilik türleri ve akımları da var
olmuştur.
·
Son dönem Osmanlı aydınları
da bu konuda durmuşlar ve fikir üretmişlerdir.
·
Türk Kurtuluş Savaşı
ise biz göstermiştir ki, ancak "tüm"
halkın birleşmesi, inanması ve çabalaması ile bir ortak "kurtuluşa" gidilebilir.
·
Üzerinde geçen yüz yıl içerisinde Türkiye
Cumhuriyeti kendi devlet modelini, çağdaş ve uygar
olabilme hedeflerini büyük bir özen ve azimle ortaya koymuştur.
·
Kendisini tüm dünyaya kabul ettirmiş ve özenilecek
bir devlet olabilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti özellikle bulunduğu stratejik konumu nedeni ile de ne yazık ki her
zaman emperyalist güç odaklarının gözüne batmıştır.
·
Her bir an ve her yerde hiç de geri durmadan
yılmadan, içten içe Atatürk Devrimlerinin,
cumhuriyetin "kuruluş ilkelerinin"
değersizleştirilmesi, önemini yitirmesi için uğraşmışlardır.
·
Çok değerli halkımız ve onun çok önemli
yöneticileri ise uzun yıllardır ne kendi değerini ne de varlık nedeni olan öz
değerlerini kavrayabilmiş ve ellerinde tutabilmişlerdir.
·
Milliyetçilik kavramı bu nedenle çok iyi anlaşılması ve içselleştirilmesi
gereken bir kavramdır.
·
ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ diyerek
topluca vurguladığımız bu bakış açısını, yurtseverlik
anlayışını gündem dışı bırakmak, içini boşaltmak için devam eden olumsuz çabalar ise gittikçe artmaktadır.
·
Türkleri, Türkiye yurttaşlarını karalayabilecek,
değersizleştirebilecek ya da dünyada onları "barbar" kaba insanlar,
cahil ırk… gibi göstermek isteyecek kişiler,
gruplar ve akımlar olmaktadır.
·
Bir üniter ULUS DEVLET
olarak bir yurt ve o yurdun içinde hukuk
devletinin tüm olanaklarını kullanabilen, yasalar
önünde eşit haklara sahip bir yurttaşlık ile tanımlayabileceğimiz ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ aslında tam da bu çok zor geçen günlerde
bizler için yeniden düşünülmesi ve kavranılması gerekendir.
·
Çağın getirdiği her türlü yüksek teknolojiyi
kullanabilen, bilimde geri kalmayan, kişiliği ve
ahlakı gelişmiş, aklı ile düşünebilen, iradesini
özgür tutabilen, çalışkan ve öz güveni yüksek yurttaşlar olduğumuz gün hem
yurdumuzu, hem de bireysel olarak kendimizi koruyabilecek
bir düzeye erişmiş olacağız.
·
Öz dilimiz olan anadilimiz Türkçe'ye çeşitli
yönlerden gelen saldırılar, değersizleşmeler
ve kompleksli bir toplum yaratma çabaları bizler için ATATÜRK milliyetçiliğine
bir tür saldırıdır.
·
Milliyetçi olmak ayni zamanda yurdumuzun "yer altı" ve "yer
üstü" kaynaklarına, insan kaynaklarına, tarihsel ve kültürel öz değerlerine sahip çıkmaktır.
·
Atatürk milliyetçiliği tüm yurttaşları "EŞİT
KABUL ETTİĞİ" için her türlü soy-sop-ırk-kabile ve inanç-din-mezhep
ayrıştırmalarına ve bunlar üzerinden üretilen görüşlere ve siyasetlere de
"taraf" olamaz.
·
Olmamalıdır!
·
Son yılların toplumsal, ekonomik ve kültürel
sorunları, yozlaşmaları ve çöküş belirtileri ise birden ortaya çıkmamıştır.
·
Ne zaman ki Türk milleti, "yurttaşlarımız"
öz bilincini yitirmeye ve sahte gündemlerin
içine çekilmeye başlanmıştır etkisini ve de
gücünü yitirmiştir.
·
Son dönemin getirdiği dijital
erişim ve kolaylıklar ile birçok konu herkesin elinin altında olmaya başlamıştır.
·
Bununla birlikte zayıflık
gösterdiğimizde ise dışarıdan gelebilecek her türlü etkilenmeye
de açık oluyoruz demektir.
·
Son dönemde modern çağ,
özgürlükler, bireysel haklar, moda, sinema, küreselleşme, müzik, edebiyat,
televizyon, diziler, filmler, eşitlikler…. gibi kavramlar yağmur gibi her
yandan ve durmaksızın toplumu ve bireyleri etkisi
altına almaktadır.
·
Bu durum dünya ölçeğinde durdurulamaz
ve karşı konulamaz bir gelişim ve "artan
güçler"dir.
·
Devletler, toplumlar ve bireyler her yönden bir
çevirme bir tür "atmosfer" altına alınmış gibidir.
·
Tüm bu nedenlerden dolayı da GÜÇLÜ BİR ULUSAL HUKUK DEVLETİ VE İRADESİ ÖZGÜR, KİŞİLİĞİ GÜÇLÜ bireylere,
yurttaşlara gerek duymalıyız.
·
Bunun nasıl olabileceğini ise ciddi bir duruş ile yine biz kendimiz tek, tek
ciddiye alıp araştırmalı ve düşünmeliyiz.
·
"Türkiye çok daha iyi dönemlere erişecektir"
diye düşünüp, istemde bulunup, bu hedefe yönelik gelişimimizi
ve gayretlerimizi, çabalarımızı
ortaya koymalıyız.
·
Farklı siyasi partilerin ve siyasetçilerin zaman,
zaman farklı kavramlar ortaya atmaları ile yeni gündemler oluşturmak istemleri
ise günümüzün evrensel çağdaşlık ve hukukun üstünlüğü ölçütlerinde bakıldığında
yararlı tartışma zorlamaları ve taraftar bulma girişimleridir.
·
Çünkü en iyi, en geçerli üst HAK VE ÖZGÜRLÜKLER ancak
parlamenter, demokratik bir "hukuk devletinde" TÜM YURTTAŞLAR için sağlanılan HUKUKUN
ÜSTÜNLÜĞÜ ve hukuk önünde HERKESİN eşit olmasıdır.
·
Bunu sağlamak tüm oluşumlar, partiler ve yurttaşlar
için asıl varılması gereken ana hedef ve ilke olmalıdır.
. Öğretmen
Gönen Çıbıkcı, 24.07.2022, MŞ.