. - BUGÜNÜN GÖSTERDİKLERİ .
Ülkedeki çöküşün her yeri sardığı bu
dönemde bunu algılayan kimler var…
"Ne yapsak da bu toplumu parçalara
ayırsak, insanları öteleştirsek", diye yapılan işler, diziler,
tartışmalar, atılan nutuklar…
Aklın, bilimin, bilincin kullanılması
gerekir iken çok bol duygusallı bir yaşamın sunulduğu ve temel sorunları
kavramaktan çok uzak bir toplum, bir yığın insan…
Bir yandan derin yoksulluk ve
yoksunluk..
Bir yandan sınırsız utanmazlıklar,
sorumsuzluklar, acımasızlıklar, vicdansızlıklar…
Psikopatlar, hırsızlar, çeteler,
dayılar, "abiler",
hukuksuzlar, büyük adamlar…
Öte yanda sorumsuz ve de büyük
varlıklar içinde güle, oynaya yaşayabilenler, çok arabalı koca villalı, büyük
holdingli diziler dünyası…
Filmler, diziler, acımasızlar, karanlık
işler, ünlüler, çeteler, çuvalla parası olanlar, ezenler ve ezilenler…
Acımasızlar…
Dualar ile çözümler arayanlar, her şeyi
ile "din" iman diye ısrarla kendilerini bu yol adayanlar…
Acı haberler geldiğinde, vurulup düşen
evladı için zaten aklı giden, dayanamayan ana yürekleri..
Söylenildiğine göre ortalıkta dolaşan
30 milyon ruhsatsız silahsız kimler içindir, ne iş için kullanılmaktadır; bu
nasıl engellenemiyor?
Çocuğuna ayakkabı alamayanlar,
yokluktan çocuğunu okula gönderemeyenler…
Yumurtanın bile hesabını yapan orta
sınıf, emekliler…
Oy pazarlıklarını ve piyasasını ortaya
atıp, çıkar ve koltuk peşinde koşanlar…
Öte yanda "ağır abiler", yeni yeni çoğalan yeni "iş adamları"
ve şirketleri…
Cesurlar, korkaklar, hainler,
kahramanlar, cahiller, çok bilmişler, "bana ne"ciler, kuklalar, kuklacılar… ile
koca bir yığın…
Düşünmenin bile AĞIR GELDİĞİ, çözüm
yollarına gidişleri bile akla getiremediğimiz günler…
Boş sözlerle, ezberlerle,
beğenilmelerle, masallarla, yeme ve içmelerle, gezmelerle kendini kandırmaya
çalışanlar…
Ortaya atılan "yapay
gündemler" peşine koşan, günlerce bunu konuşan, oturup anlatan, açıklayan çok bilmişler, ünlü gazeteciler,
siyasetçiler…
Suya sabuna dokunamayanlar, korkaklar,
sinmişler, umutsuzlar… hepimiz, "okumuşumuz" ve hiç
"okumamışımız", yani biz…
Hepsi bir arada…
Anlayan da var, hiç anlamayan da…
Karnı doymadan yatan da var, hesapsız
varlıklar içinde yüzen de…
Yine de hepsi ile "biz"
varız…
Ama çok "karışık", çok
"düzensiz", çok da "ayarları bozulmuş", "dengelerini
yitirmiş"…
Biz ve ülkemiz…
Bu dünyada bir yerlerde…
Biliyorum, bazılarımız
"acaba" bu işler "nasıl düzelir" de aydınlığa çıkarız, diye
merak ediyor.
Nüfusun en büyük kesimi ise en fazla
birbirlerine dert yanıyor ve gününü akışı içerisinde geçiyor yaşamları.
Son yıllarda olduğu gibi bugün de
"günün göstergesi" böyle; çok daha derinlemesine ve yayılmışcasına
büyük kargaşalıklar içerisinde…
Kaygı taşıyan, endişelenen, kafa yoran,
dert edinen, üzülen… var mı?
Amerika Birleşik Devletleri'ndeki başkanlık
seçimleri de dahil olmak üzere 2024 yılında başta Türkiye'deki yerel seçimler
ve 50'den fazla ülkede, yüz milyonlarca insan oy kullanmak için sandığa gidip yurttaşlık
görevini yerine getirecek.
Türkiye’nin tüm kent, ilçe, kasaba, köy ve
mahallelerinde 31 Mart 2024’te yerel seçimler yapılacak; kentlerimizi, ilçe ve
kasabalarımızı, köy ve beldelerimizi, mahallerimizi yönetecek belediye
başkanları, belediye meclisi üyeleri, muhtarlar, meclis üyeleri, ihtiyar
meclisi/heyeti üyeleri seçilecektir.
Siyaset uzmanlarına göre dünya genelinde seçimler, "otoriter
eğilimli" liderlerin elini daha da "güçlendirecek" gibi
görünüyor.
Bu seçimlerin ekonomi, insan hakları, uluslararası
ilişkiler ve istikrarsız dünyada "barış" beklentileri üzerinde büyük
etkileri bulunuyor.
Uzman analistlere göre bazı ülkelerde oylamalar "ne
bağımsız, ne de adil" olacak.
Birçok ülkede muhalif adayların önündeki engeller,
aşabilmeleri oldukça zor…
Demokrasinin kaderini yorgun seçmenler,
manipülasyonlar ve dezenformasyon potansiyeli, seçim kampanyaların göstermelik
ve içi boş oluşu belirleyecek.
Seçmenler arasındaki "huzursuzluk, memnuniyetsizlik,
sabırsızlık ve tedirginlik ruh hali, güvensizlikler" ve de
yurttaşların bilinç düzenin düşüklüğü, politik bilgisizlikler seçimlerin olumlu
ve demokratik sonuçlar vermesini engelleyecek.
Kentlerin yönetiminde bilimin, tekniğin, hukukun ve
kamu yararının esas alınması için seçim sürecince aydınlatıcı ve
bilinçlendirici tanıtımlar yapılabilecek mi?
Bol pankartlı ve fotoğraflı yuvarlak sözcüklerle
kısaca yapılmış tanıtımlar, sokaklarda, çarşılarda yapılan geziler ile seçmenler
ne kadar aydınlatılmış olabilir…
Emperyalizme bağımlı olan Türkiye’de gerçekten adil
bir seçim yapılabilse ve çağdaş demokratik parlamenter bir hukuk devletine
doğru ilerleyebilineceğini gösteren bir yerel seçim olabilse…
Bunu bile düşünebilecek bilinçli seçmen oranı ne
kadardır?
"Kuvvetler ayrılığı ilkesinin terk edildiği,
demokrasinin hiçe sayılarak tüm yetkilerin tek merkezde toplandığı, kendi
söylemleriyle “bir anonim şirket gibi” yönetilen ülkede sermaye ile
devlet arasındaki ilişki, arazi rantı ve bina yapımı üzerinden
şekillenmektedir."
Son yılların getirdiği yorgunluklar,
tükenmişlikler, ve halkın sıkıntılar içerisinde yaşarken umutsuzluklara
düştüğünü ve çaresizliği kabul eder bir duruma geldiğini gördüğümüzde önümüzdeki
yerel seçimlerde bir canlanma ve ve bir olumluya giden bir hareketlenme
beklemek ise bence çok zor.
Çünkü her şeyden önce gerçek bir muhalefet gücü ve
bilinçli bir muhalif hareket görülmemektedir.
Ülkenin kuruluş ilkelleri, kurucu devrim yasaları,
Atatürkçü görüş ve hedefler, uygarlık yolunda ilerleme gayret ve istekleri ne
yazık ki görülemez iken tam tersine "karşı devrimci" ve "gerici
hareketler" ve yapılanmalar gittikçe güç kazanmaktadır.
Evet, gerçekten yurtsever, aydınlıkçı ve ülkenin
birliğini, bütünlüğünü isteyebilen, her türlü ayrımcılığa, bölünmeye karşı
durabilecek, ulusal bağımsızlıktan ve özgürlüklerden yana olan kişilerin,
kitlelerin, güçlerin varlığından yana bir sorgulamaya girişmemiz hiç de yanlış
olmaz.
.
Öğretmen Gönen
ÇIBIKCI, 15.03.2024, MŞ.
**************************************************************