20 Temmuz 2023 Perşembe

ZAMLAR VE RUHSAL ETKİLERİ

-   “ZAMLAR VE RUHSAL ETKİLERİ”

·         Son yıllarda Türk parasının durmaksızın değer yitirmesi ile ülkenin genel sıkıntıları çok daha arttı.

·         İktidar üretimi artıracak yolları bulamadı, enflasyon gittikçe arttı.

·         Devletin kasası hep açık veriyor. Şu an dışarıdan borç para bulma çalışmaları sürüyor.

·         Gelebilecek olan borç paraların ekonomiye ve devletin yürüyüşüne pek bir katkısı da olmayacak.

·         Alınan borç paraların faizleri de yine ayrı bir yük getirecek.

·         Yurttaşlar son derece huzursuz.

·         Her yeni bir gün yeni ve yüksek zamlarla karşılaşan halkın ruhsal dengeleri sarsılmakta ve bunun yan etkisi olarak fiziksel rahatsızlıklar da kendisini gösterecek.

·         Türk milletinin kendine olan öz güveni yitirildi.

·         Dünya genelinde ülkemizin içine düştüğü durum halkın genel güvenini sarstı.

·         İnsanlarda oluşan yetersizlik duygusu tüm davranışlarına ve huzur arayışına olumsuz etkiliyor.

·         İnsanlar nereye baksa olumsuzlukları görüyor.

·         Güne başlarken yine nereye, ne kadar zam geldi endişesi içinde perişan oluyor.

·         Dövizdeki artışın durdurulmaması zaten paramızın artık hiçbir satın alma değerinin olmadığını gösteriyor.

·         Aylıklara, emekli maaşlarına, ücretlere adil bir zam beklentisi ise yapılmamıştır.

·         Aylıkla, emekli aylığı ile yaşamak zorunda kalanlar, ücretliler geçim sıkıntısı çekmektedir ve içinde bulunulan bu durum çok büyük ruhsal çöküntüleri getirmiştir.

·         Sorunların kendisi değil de çözümsüzlük, çaresizlik duygusunu yaşamak ve gittikçe de batıyor olma duygusu ile baş edebilmek çok zordur.

·         Ruhsal gerilimler ve gerginlikler içinde geçen günler artık ufukta hiçbir ışık göstermemektedir.

·         Seçimler ve seçimlerden beklenilenler hiç de olumlu sonuçlar vermedi; aksine seçimlerden sonraki dönemde her şeye yeni zamlar durmadan gelmeye başladı.

·         Yaşamın sürdürülebilirliği çok zorlaşmıştır.

·         Özellikle gençler yaşamlarından beklediklerini, umutlarını yitirmişlerdir.

·         Tüm umutsuzluklar ve çaresizlikler insanın üzerinde çok büyük ruhsal sorunlar, dayanılmazlıklar getirmiştir.

·         İnsanlar durmadan birbirlerine içinde bulundukları sıkıntıları, pahalılıkları, zamları, geçinemediklerini anlatıyorlar…

·         Elektriğe, doğalgaza ve akaryakıta gelen yüksek zamlar, kira artışları, iyiden iyiye kabaran faturalar ile artan gıda fiyatları insanları çok olumsuz etkilemiştir.

·         Kime dert yansınlar, kimden yardım istesinler?

·         Çarşı, pazarda karşımıza çıkan fiyatlar da hayat pahalılığını gözler önüne seriyor.

·         İnsanlar artık dayanacak güçlerinin kalmadığını söylüyor.

·         “Artık ne yapacağımızı bilmiyoruz” diyorlar.

·         Zamlar halkın tümünü çok ciddi anlamda olumsuz etkiliyor.

·         Henüz çarşı pazarda yoklu, kıtlık yok ama satın alma gücü gittikçe ve hızla düşüyor.

·         Türkiye’nin yanı sıra Avrupa ülkelerinde de pahalılığının arttığını gözlemliyoruz.

·         Üretimin gittikçe yetersizleştiği, dış alımın ise gittikçe arttığı Türkiye’nin “kasası boş, borçları ve faizleri gittikçe artan ve dışarıdan borç para arayan” bir ülke durumunda olduğunu gören, bilen ve her gün bunları haberlerde duyan yurttaşlar nasıl huzurlu ve sağlıklı olabilsin?

·         İnsanlar umutların yitirdi, emekli maaşı ile geçinemez oldu.

·         Bu olumsuz yapı ekonomik kriz, insanlarda kaygı bozukluğu ve depresyon şikayetlerini artırdı.

·         Satılan antidepresan kutu sayısı 60 milyonu çoktan aşmış.

·         İnsanlar yorgun, gergin ve sinirli, tükenmiş ve son derece kaygılı bir ruhsal durum içerisinde umutsuzlukla kıvranır duruma düşmüş.

·         Yoksunluk ve yoksulluk duygusu, bu insanların psikolojisini son derece olumsuz etkiliyor.

·         Türkiye'de enflasyon son yıllarda durmadan artış gösterdi. TÜİK'in rakamlarına göre 2018 yılında 20,30 olan yıllık enflasyon, 2022 yılında yüzde 64,27 olarak açıklandı ise de TÜİK'in verileri oldukça tartışmalı.

·         Zira Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) 2022 yılı için enflasyon rakamını, yüzde 137,5 olarak ölçtüğünü belirtti. Bu enflasyon artışı, gerek ülke ekonomisinde gerekse de gündelik yaşamda tüm dengeleri olumsuz olarak değiştirdi. 

·         Dar gelirli insanların ruhsal dengelerinin tüm bunlardan etkilenmemesi elbette düşünülemezdi.

·         Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2009-2020 arasında “antidepresan” kullanımının yüzde 70 arttığı ifade ediliyor.

·         Belirsizlik ortamı kaygıyı artırıyor.

·         Türkiye’nin 146 ülke arasında mutsuzluk sıralamasında 2022 yılında sekiz basamak gerileyerek 112. sıraya yerleştiğini okuyoruz.

·         Krizle birlikte yoksulluk ve yoksunluk duygusu kadar belirsizlik duygusu da oluşuyor.

·         Hem antidepresan kullanımında, hem mutsuzluk oranında, hem de psikiyatri polikliniklerine başvuruda artış var.

·         “Kaygıyla baş etme yöntemi” olarak alkol ve uyuşturucu madde kullanımında da artış olabileceğine işaret ediliyor.

·         Temel ihtiyaçlara ulaşımın zorlaşması, artan ev kiraları nedeniyle barınmanın ciddi bir soruna dönüşmesinin yanı sıra okula gönderdiği çocuğunun beslenme çantasına yeterli gıdayı koyamamanın o insanın psikolojisinde ne kadar derin ve ciddi etkileri olduğunu çok iyi anlıyoruz.

·         Tüm bu durum diğer ikincil sorunları da tetikliyor.

·         Mesleki işlevselliğinde, kişilerin işlevselliğinde bozulma da yaratabiliyor.

·         Aile ilişkilerinde var olan ebeveyn sorumluluklarında ayrıca yeni sorunlar yaratıyor.

·         Bireysel olarak etkilenen durumlar belli bir orana ulaştığında, toplumun da etkilendiği bir duruma dönüşüyor.

·         En küçük kavgalar şiddete dönüşüyor.

·         Çaresizlik, çözümsüzlüğü beraberinde getiriyor ve şiddet en basit çözümmüş gibi görülüp, uygulanıyor.

·         Toplumsal ve ekonomik sorunlar çözülmediği sürece kişilerin sorunlarının çözüşebilmesi de olanaksız.

·         Pandemiyle başlayan ruhsal sorunlar ekonomik krizle çok daha derinleşti.

·         Tüm travmatik etkiler bireyin sınıfsal yapısı, kültürel özellikleri, sosyo-ekonomik durumu, bireysel özellikleri ve ruhsal altyapısı çerçevesinde etkilerini gösterdi.

·         Çalışanları yok sayan ve sermayeyi gözeten siyasi tercihlerin yapılması ruhsal pek çok sıkıntının oluşmasına neden oldu.

·         Derin yoksulluk, tükenmişlik, çöküş, çaresizlik ile sarmallanmış ruhsal yapı ile milyonlarca insan nasıl ayakta kalabilecek.

·         Öfkelerini bile açığa vuramaz duruma düştüler.

·         Krizlerin gerçek etkilerini saptayabilmek için kapsamlı bilimsel araştırmalara gerek olduğunu unutmamalıyız.

·         Çözüm aslında belli: Yoksulluğu ortadan kaldırmak…

·         Bir de şunu görüyoruz: Yoksulluk ve yoksunluğun kalıcılaşması ile duyarsızlaşma ve yabancılaşma ortaya çıkar ve beraberinde “edilgenliği” getirebilir.

·         Bu da boyun eğicilik ile sonlama riskini taşır.

·         Ama, herkes duyarsızlaşmıyor ve kanıksamıyor.

·         Aksine karşı çıkan, isyan eden, öfke duyan, bireyler var.

·         Öfkelerini sağlıklı ya da sağlıksız biçimde sergileyenler de var.

·         Gittikçe artan öfke ise dolaylı olarak “suç davranışını” artırma riski taşıyor.

·         İşte bu öfke, “örgütlü bir dayanışma” içinde olursa “tarihi” bile değiştirebilir.

·         Bireyin karşı çıkışı sonuç alamaz, tüm yolları tıkanırsa, demokratik olarak sahip olduğu temel haklar engellenirse, işte bu durum umutsuzluğa yol açabilir.

·         Ama umutsuzluk bir kader olmamalıdır.

·         Umut asla yitirilmemelidir ve çözüm yollarına gidilebilmelidir.

·         Eşitliğin, temel evrensel değerlerin önde ve üstte olduğu bir demokratik ülke olmak birinci koşuldur.

·         Krizler olmasın, yoksulluk, ayrımcılık, ötekileştirme olmasın, sömürü engellensin… istenildiğinde bireyin bunları tek başına gerçekleştirmesi olamayacağına göre bir dayanışma ve birlikte hareket gerekecektir.

·         Türkiye’de vergi kültürü ve vergi denetimi çok adil bir duruma getirilmelidir.

·         Devlet bütçesi güçlü bir duruma kavuşmadığı için enflasyon ve maaşlara yapılan zamlarla içinden çıkılamayacak bir sarmala doğru gidilmektedir.

·         “Enflasyonun yarattığı tahribatı kurtarmak için sürekli yüksek oranlı zamlar yapılıyor.

·         Yüksek oranda zam yapılmasıyla birlikte dar gelirli, orta gelirli insanların satın alma gücü çok daha düşüyor, dayanılmaz bir durum oluşuyor.

·         Dolaylı vergiler, ürünlerin satış bedeline yansıtılan vergidir ve o ürünü alırken birlikte ödersiniz.

·         Dolaysız vergiler ise insanların gelir veya kazançları üzerinden alınan vergidir ve bizdeki sisteme göre ise pek adil değildir.

·         Türkiye’de vergi adaletsizliğinin tartışılır bir konu olmasının en büyük nedeni ise vergi gelirleri içinde “dolaylı vergilerin” büyük bir yer kaplaması olmuştur.

·         Dolaylı vergilerin oranı, vergi gelirleri içinde yüzde 65’e yaklaşmış durumda

·         Seçim kazanmak için bir fatura çıkarıldı, o fatura da dönüp halka ödetiliyor.

·         Türkiye ekonomisinin düzeltilmesi ve enflasyonla baş edilebilir olmanın nasıl olacağına dair çok çeşitli ve kalıcı önlemler yok mudur?

·         Üzerinde konuşulacak, tartışılacak ve de birbirine bağlı birçok konu vardır.

·         Asıl olan ise temeldeki ana soruna bakmaktır:

·         Türkiye Cumhuriyeti anayasal, parlamenter, demokratik bir hukuk devleti olarak işlevlerini yerine getirmekte midir?

·         TBMM ve hükümet nasıl çalışmaktadır?

·         Güçler ayrılığı ilkesine neden uyulmamaktadır?

·         Hukukun üstünlüğü ve eşitlik ilkesini neden yerine getirilmemektedir?

·         Devletin en yukarıdan aşağıya doğru tüm kurumlarında neden denetlenemeyen ve sınırları belirsiz, yetkileri aşan harcamalar yapılmaktadır?

·         Ülkenin her gün gittikçe artan ekonomik çöküşü ve buna bağlı olarak da tüm yaşam alanlarında görülen sıkıntılar ve sağlıksız, mutsuz bir toplum olmamızın temel nedenleri nelerdir?

·         İşsizliğin ve dengesizliğin, adaletsizliğin gittikçe arması ile ülkeyi terk etmek isteyenlerin içine düştüğü ruhsal sıkıntılar ve bunalımlar nelerdir?

·         Sonuç olarak, “özetlemek” istesek nasıl bir çözüm önerisinde bulunursunuz?

·         Türkiye’yi içinde bulunduğu siyasal, ekonomik ve toplumsal sıkıntılardan, çöküşten, iflastan “nasıl” bir model kurtarabilir?

·         Yurttaşların, partilerin, toplum kesimlerinin, bilim insanlarının asıl “bakış açıları” nasıl olmalıdır; neler yapılabilir?

·         Akıl sağlığı yerinde, sağ duyulu düşünebilen, huzurlu ve mutlu yurttaş nasıl olabiliriz?

·         Sağlıklı, huzurlu ve mutlu ve de adil bir toplum olabilir miyiz?

·         Bize düşenler nelerdir?

.      Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 21.07.2023, G.

**********************************************************************