10 Eylül 2021 Cuma

ALMANYA ve KİMLİK:

 ALMANYA ve KİMLİK:

TÜRKLER, TÜRKÇE, ve BİLİNÇ üzerine

·       40 yıldır bir adım bile ilerleyememiş olduğumuz alanlarda artık çok daha farklı yöntemler ve yapısallık geliştirmemiz gerektiğini gündeme getirmek şart!

·       Bunca dernekler, federasyonlar, bunca ödenekler....

·       Hepsi iyi de, biz halen daha bir AZINLIK, bir TÜRK benliği ve kimliği konusunda TEMEL sistematiği geliştirememişiz.

·       Bakanlıkların ve vakıfların (kendilerince) bizim kuruluşlarımıza sağladıkları ödenekler, tabii ki, çok iyi bir gelişme. Bu olanakları daha da geliştirmek gerekir.

·       Ama asıl olan TÜRK halkına ulaşabilmek ve onlara doğru bir BİLİNCİ kazanmalarına yardımcı olmaktır.

·       Belki de kısa ve az başarılar bizi artık tatmin etmemelidir.

·       Bu düşüncelerim ise, lütfen, sadece OLUMLU ve İLERİYE götürücü bir istem ve öneri olarak kabul edilmelidir.

·       İsteyen arkadaşlar bunu alır kendi düşünce ve çalışmalarında değerlendirirler.

·       Öz olarak şudur:

    - Bir tartışma yaratmak, sürtüşme yaratmak hiç de istediğim bir durum değildir.

    - Emeğe saygım ise çok büyük.

·       Temiz duygularla yıllarca zamanlarını bu yolda harcayan tüm arkadaşlara selam ediyorum.

  Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, Mainaschaff.

  18.12.2015,

 

Paralel Toplum

 Paralel Toplum

Paralel toplumun getirdiği saflaşmalar, karşılıklı ön yargılar ve de düşmanlıklar...

- Siz ne kadar da ''biz çağdaş bir devlet kurduk, demokratik bir yapılanmayı sağladık, çeşitli devrimler , reformlar, atılımlar yaptık'' demiş olsanız da onlar her zaman bir yerlerde kendi kültürlerini, kendi eğitimlerini devam ettirdiler ve yavaş yavaş, gizli gizli, her bir zayıf olduğunuz anda ve yerde hemen oraları kaptılar ve kendi düzenlerini içten içe sağladılar.
- Ve şimdi ise iyice açık açık belirginleşti güçleri ve nerelere kadar yayılabildikleri...
- İşte cumhuriyetçi, Atatürkçü bir düzen ve devlet biçimi, eğitimi, seküler bir inanış, aydınlanmacı bakış ve bu kavramlar altında açılmış olan okullar, kurumlar, yani TÜRKİYE CUMHURİYETİ'nin görünen yüzü...
- Tüm bu var olan olanaklardan yararlandıkları gibi ayni zamanda da bir yerlerde, birilerinin kurup, yaydığı düzen içerisinde yer aldılar ve yetiştirildiler.
- İşte bu durum farklı kültürleri ve bakış açısını, moral değerleri ve eğitim anlayışlarını oluşturdu.
- Çift kimlikli, çift kişilikli ve çift kültürleri taşıyan bu yapılanmalar o denli yaygınlaştı ki sanki ''O'' görünenin ardındaki toplum ve onun kültürü, gücü yavaş, yavaş gün yüzüne çıkar oldu.
- Bugün Türkiye bu farklı yapılanmaların, kültürlerin ve güçlerin sıkıntısını, çatışmasını yaşıyor.
- Bir yandan ulus devlet, çağdaş eğitim, hukuk devleti ve emperyalizme karşı durabilecek bir ekonomi, ulusal burjuvazi, milli ekonomi isteklerini ve önemini dile getirir iken ve bunun mücadelesini vermemiz gerekirken, en büyük sıkıntıyı bu paralel toplumdan-kültürden gördük.
- Sadece, bugün bir kişi adıyla ünlenen o hareketi, paralel yapılanmayı söylemek istemiyorum.
- Çok uzun yıllardır perde arkasında gelişen ve yaygınlaşan her türlü tekke, tarikat ve cemaat yapılanmaları ve onların sosyal-ekonomik örgütlenmeleri, yine çok farklı kaynakları olan etnisite-azınlık-kimlik kültürleri....
- İçten içe kızıştırılan, beslenen, kışkırtılan düşmanlıklar ve SEN-BEN-O-BİZ-SİZ-ÖTEKİ... tarzındaki düşünceler ve ifade biçimleri beraberinde de tabii ki bir ülke genelinde bölünmüşlük, parçalanmışlık yaratıyor.
- Tüm bu duruma gelmiş olmak da tabii ki ülkenin ve halkının yararına olmamaktadır.
- Bölünmüş, safları ayrıştırılmış bir millet olarak ne ülkemizin geleceğine ne de devletimizin çağdaş bir hukuk devleti olmasına yararımız olamaz.
- Kin ve nefret içerikli, daha çok da duygusal ve şişirilmiş parçalanmışlıklar bu milleti ancak çağ dışılığa, geri kalmışlığa ve totaliterizme götürür.
- Ana fikri ''kim güçlü ise kazanır'' olan bu inanış ve şiddeti bile mübah görüp her türlü yolu deneyerek her yerde ne pahasına olusa olsun diyerek egemen olmak isteyen zihniyet ve onun pençesindeki kitleler ne yazıktır ki bir İSTİKLAL SAVAŞI vererek kazanılmış ve yep yeni umutlarla kurulmuş bu devleti çok zor koşullar altına itmektedir.
- Bu zor yapı içerisindeki bir TÜRKİYE CUMHURİYETİ elindekileri en iyi bir biçimde korumak ve kullanmak ve de barış ve huzur içinde yaşamak zorunda iken, komşularımızda olan çatışmaların ve uluslararası kargaşanın, çıkar kavgalarının içine çekiliyor.
- Yıllardır yönetimde olan hükümetlerin verdikleri tavizler ve kendilerince elde ettikleri kazanımlar bu durumu yaratmıştır.
- TÜRKİYE CUMHURİYETİ adına kazanılmış olan değerler ve kurumlar ise bugün ona karşı olan güçlerin (kültürlerin-toplulukların) hakimiyetine geçmiştir.
- Şekli bir cumhuriyet ve seçim-sandık modeli ise ne yazık ki çağdaş uygarlık düzeyimiz açıcından son derece üzüntü vericidir.
- Tam da bugün ve bu durumda yeniden ve tam bir inanç ve sağlam duruşla Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK örnek alınmalıdır, onun gösterdiği fikirlerle onun yoluna dönülmelidir.

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, -M-

2017.04.06-


İMZA KAMPANYASI

İMZA KAMPANYASI

''Turizmde çöküş çok şiddetli ve toplumsal çalkantılara gebe devlet somut tedbirler almalı''

''Kampanyanın muhatabı: Turizm Bakanlığı:

Bu yazı, bu kampanya "esnaflar için" düzenlenmiş.

İmzaya açılmış. Onların sıkıntılarını dile getirmek istemişler.

Esnaf hem kent içinde, hem de Türkiye genelinde örgütlüler.

Esnaf örgütleri kendi aralarında dayanışarak, seslerini duyursunlar.

Hükümetle, bakanlıklar ile ve diğer kuruluşlarla görüşsünler.

Dilerim seslerini duyan olur.

ASIL sıkıntı sadece esnafta değil ki...

Esnaf kendince haklı.

Esnaf dükkanını döndürmeğe çalışıyor da halk ne olacak? Burada yaşayan nüfus ne durumda?

Kuşadası'nın nüfusu 100 bin diye söyleniyor. Halk hem tek, hem de ailece temiz bir yerlere gitmek, iyi ve uygun hizmet almak istemez mi?

İnsanlarımız, kendi insanlarımız Kuşadası'nda para harcamasın mı?

"Onları kazanmak" diye bir düşüncesi yok mudur, esnafımızın ve esnaf örgütlerinin?

Her bir mekan sadece yabancı turist gelecek diye hazırlanmış ve beklemekte sanki...

Bu mantık ve tutum doğru mudur? Bizim insanlarımızın normal fiyatlarla, temiz ve hizmeti güzel mekanlarda ağırlanması neden hiç düşünülmez? Bir akşam yemeği, bir içecek, çaydır, kahvedir... bunu neden bizim insanlarımız da ödeyemesin?

"Parası olan gelir, parası yoksa otursun evinde!" diye düşünmek bence çok yanlıştır.

AMA yüksek tutulursa hesaplar ve bunu da sorgulayamazsanız, denetleme de yoksa, o "100 000" diye anılan insanlarımız da çekinir ve evinde oturur.

Esnaf örgütleri hiç merak ettiler mi acaba, çay, kahve, bira, köfte, lahmacun, pide, pizza vb... günlük tüketimde en önemli olan ürünler nerelerde, kaça satılmaktadır? Bunun açık seçik bir tutanağı, listesi var mıdır?

Esnaf örgütlerinin etkileri ve yetkileri ne durumdadır? Bunları ben bilemem. Ama bir şeyler yapıldığına da inanıyorum.

Ben 60lı yıllardan beri gözlüyorum ve de içinde, kıyısında yaşıyorum Kuşadası'nın. İnanın en az bir esnaf kadar üzülüyorum, içine düşülen bu durumun.

Şehir elden gitmiş durumda.

Diğer yazılarımda yazmıştım:

- ADANIN bir modeli, bir hedefi olmalı ki gelip, görsünler, gezsinler ve döndüklerinde de memnuniyetlerini anlatsınlar.

Bizler, Kuşadası'nda yaşayanlar, Kuşadası'na yerleşenler daha iyi yaşanılabilecek, temiz ve huzurlu bir kent istemeyelim mi? Bizlerin varlığı ve gücü yok mu? Hedef kitle olarak bile burada yaşayanlar neden görülmezlikten gelinir?

Hem turistin gelip, gezeceği, konaklayacağı, hem de Kuşadası'nda yaşayan insanların seve seve yaşayacağı bir ortamı sağlayın esnaf olarak, kent yönetimi ve odalar olarak, mülki amirlikler olarak. El ele verip başaramayacağımız bir konu değildir aslında!

Ama herkes üzerine düşeni yapacak ve kendi alanında bu hedefleri gerçekleştirecek. Kısacası şudur özetle:

- Fiyatlar ve hizmet gözden geçirilmelidir.

- Temizlik en üst düzeye çıkarılmalıdır.

- Personel çok daha iyi yetiştirilmelidir.

- Esnaf, gastronomide, kafeteryacılıkta, lokantacılıkta, büfecilikte, hediyelik... sektöründe yeni alternatifler yaratmalıdır.

Bazı girişimcilerin uygun fiyat politikası uyguladığı yerler her zaman doluluk göstermektedir. Bunun tanıtımı ve gerçekleşmesi için çaba harcanmalıdır.

Örneğin, belli bir günde belli bir menü ile yerli halk hedeflenmelidir. Yeni satış modelleri geliştirilmelidir. Tabii daha akıllı ve mütevazi yollara girerek, büyük felaketlerden kurtulabilmek istenilirse...

Bu konuda da tabii ki belediye ve diğer örgütler, kaymakamlık sizlere yardımcı olacaktır.

Ama önce siz istemelisiniz! Girişim sizden gelmelidir.

Basın da bunu kesinlikle destekleyecektir.

Saygılarımla.

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 

12.09.2016

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

    TÜRKİYE CUMHURİYETİ:

·       "GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA"nın kurduğu,

·       TÜRK KURTULUŞ SAVAŞI'nın yapıldığı,

·       EMPERYALİST VE SALDIRGAN GÜÇLERE KARŞI bir "BAĞIMSIZLIK SAVAŞI"nın kazanıldığı,

·       29.10.1923 tarihinde "cumhuriyet yönetimi"nin

tüm dünyaya duyurulduğu TÜRKİYE CUMHURİYETİ!

·       Parlamenter, laik, sosyal hukuk devleti olarak kabul ettiğimiz

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

..........................................................................................................................

Bugün her yönden saldırılar ve tehditler altında olabilir mi?

..........................................................................................................................

·       YENDİK diye sevinip, coştuğumuz "O" güçler hiç durmadan bir savaş ile bugün TÜRKİYE CUMHURİYETİ'ni ele geçirmek üzere olabilirler mi?

·       Arkadaki global güçleri görmesek de günlük olaylardan ortaya çıkan yeni gelişimleri ve bunların etkilerini görebiliyor musunuz?

·       Toplumsal dengeleri, devletin kuruluş ilkelerini,yurttaşların özgür iradelerini, evrensel iyi ahlak değerlerini, TÜRK aile düzenini, ulus devleti... ve buna benzer diğer özellikleri kökten yok edebilmek ve yerine "kendi" değerlerini ve ölçülerini koymak isteyen bir "DEĞİŞİM" bir "SALDIRI" görebiliyor musunuz?

·       Şu an kabul edilmiş ve uygulanır hale getirilmiş "NELER" vardır toplumda diye hiç "düşündüğünüz" oldu mu?

---------------------------------------------------------------------------------

- Bakımsız görünüşlü insanları

- Sakal bırakma modasını

- Yırtık pantolon ve giysileri

- Nargile kahvelerini

- Yabancı kahve dükkanlarını

- Hazır yiyecek dükkanlarının her yanı sardığını (Mc , pizza, Chicken vb...)

- Sigara tüketiminin yaygınlaşması ve kullanan yaşının düşüşünü

- "Düşünme"ye yönelik olmayan kitap yazdırma özentilerini, kitap fuarlarındaki artışı, bilimsel kitap sayısının nerede ise yok olmak üzere olduğunu

- Gazete ve dergi, mecmua yazım ve basımında bir sorun olduğunu

- TV dizleri ve sinema filmlerindeki konuları

- Şiddeti özendiren haberleri, dizileri

- Antibiyotik kullanımını

- Anti depresan kullanımındaki aşırı yükselmeyi

- Sezeryan doğumlarındaki artışı

- Sağlık sektöründeki "özel" kurumlaşmayı, şirketleşmeleri

- Tarımda genetiği oynanmış tohumları, ürünleri

- Yerli hayvancılık ve tarımın yok edilmek üzere olmasını

- İşlenmiş, paketlenmiş ürünlerin "gıda" olarak tüketilmesini

- Ev ekonomisi olarak tanımlanan "evde gıda üretimi", yemek yapımının gerilemesini

- Paralı eğitimin, özel okulların çok artmış olmasını

- Paralı sporların boyutlarının, rakamların durdurulamayan düzeyini ve yayılışını

- Toplumda kurulan STK kategorisindeki kuruluşların halkın ve bireylerin sorunlarını çözmede katkısı sağlamaktan çok uzakta olmasını

- Kayıtlı siyasi partilerdeki sayıların artışı ve bu siyasi partilerin demokratik hakların kullanılabilir olmasındaki yetersizlikleri, iş göremez durumda olmalarını

- Devlet kurumlarına, mahalli yönetimlere olan saygınlığın ve de güvenilirliğin gittikce azaldığını

- İnsanların çok daha sorunlu bir kişilik yapısına doğru gittiklerini

- Bu toplumda yaşayan insanların kendi aralarında kurdukları iletişimin gittikce sorunlu bir gelişme gösterdiğini

- Boşanma sayılarının çok büyük bir hızla ilerlediğini

- Kredi kartlarının son derece artırıldığını ve kredi borçları borçlarının gittikce artar olduğunu

- Banka masraflarının, faiz oranlarının dünya genelinin çok üzerinde olduğunu

- Ülkenin sınırları içerisine dışarıdan kabul edilen yabancıların sayısının aşırı artmış olduğunu

- Tarikat, cemaat örgütlenmesinin ülkenin her yerinde ve her alanında yaygınlaşmış olduğunu

- Çağdaş eğitimin yapılabildiği devlet okullarının artık görülmemeğe başladığını

- DİN ve DİNLER TARİHİ ile ilgili olarak seküler kesimde bir uzaklaşma ve kabul görmeme, araştırıp, incelememe, karşı çıkış durumunun yaygınlaştığını

- "Din"in siyasete, ticarete, eğitime karıştırılarak kullanılmasının çok yaygınlaştırılmış olduğunu

- Genel çağdaş kültürden, bilimsel araştırma ve düşünme düzeyinden çok uzaklaştırılmış, evrensel değerlerden gittikce yoksunlaştırılmış bir okur-yazar kesimindeki artışı

- Siyasi parti çalışmalarındaki yöntem ve ilke düzeyinin gittikce çok yetersiz kaldığını

- Devletin kendi adına aldığı dış borçların çok yükselmiş olduğunu

- Ülkenin her yerinde çok çok binaların artışda olduğunu

- Endüstiyel yatırımlarda bir durma, gerileme olduğunu

- Dışa satımın çok gerilediğini ama dıştan alımın gittikce artmakda olduğunu

-------------------------------------------------------------

............ Bu ve buna benzer durumları GÖREBİLİYOR MUSUNUZ? .........

............... Bunları D Ü Ş Ü N E B İ L İ Y O R  MUSUNUZ? .........................

--------------------------------------------------------------------------

·       Bunları "NİÇİN yazdın" diye soruyor iseniz, aslında çok basit.

·       Bu durumu günlük yaşamda, toplumda, insanlarda görüyorum.

·       Yani BEN sanki bunları "böyle algılıyorum", böyle "anlıyorum".

·       YANİ, tek "fark" şu olabilir: Bunları, gördüklerimi, "düşünüp yazdım".

·       YANİ, siz bunları ciddiye almayabilirsiniz, okuyup geçebilirsiniz.

·       Amacın bir tartışma açmak ya da birilerine bir şeyler empoze etmek, ders vermek "değildir".

·       "Sakın" beni öyle anlamayın!

·       Sizlere en iyi dileklerimi iletiyorum.

·       Mutlu ve huzur dolu günler, sağlık dilerim.

    Saygılarımla....

   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 29.07.2018, K.



Hukukun Üstünlüğünün Önemi

 .  Hukukun Üstünlüğünün Önemi   .
. "Hukukun üstünlüğü" kavramı çoğu kez bir yerlerde duyulmuştur ama anlamı ve içeriği kavramı birçok kişide tam olarak önem kazanamamıştır.
. Ülkenin devlet yapısında ve yasaların uygulanmasında en önemli ilke ve uyulması gereken kuraldır.
. İnançlı bir insan olan Immanuel Kant, "ahlâk felsefesi"nin "faydacılık karşıtlığı"nı Latincede "Fiat justitia, pereat mundus" olarak belirtmişti:
- "Dünyanın yok olması pahasına olsa bile adalet yerine gelmeli."
. Yani adalet, yani hukukun üstünlüğü o ülkede en yüksek düzeyde tutulmalıdır.
. Latince olarak "Fiat justitia ne pereat mundus olarak söylenildiğinde"
- " Adalet yerini bulsun, dünya yok olsun" gibi bir anlam ortaya çıkar ve dünya yok olacak olsa bile adalet yerini bulmalıdır, anlamına gelir.
. Bunun temel anlamı sağlıklı bir toplum olsun ve hiç kimseye hiç bir nedenden dolayı haksızlık adaletsizlik yapılmamalı ilkesinden kaynaklanmaktadır.
. Çağdaş hukuk demokratik ilkeleri içerdiği gibi yasalar karşısında, yasaların önünde eşitlik ilkesini de üstün tutmaktadır.
. Herkesin eşit olması şu anlama gelir:
- Hiç kimseye, hiçbir gruba, hiçbir kitleye, hiçbir kesime devletin yasalarının önünde bir ayrılık tanınmamasıdır.
. Bu temel anlayışın yanı sıra en önemli olan diğer bir ilke "yönetici" konumunda bulunanların yapacakları tüm işlemlerin ve eylemlerin "bağımsız yargıya açık" olması gerektiğidir.
. Tüm bu özelliklerin ve uygulamaların bir araya gelmesi ile "hukuk devleti" modeli ortaya çıkar.
. Bir devlette her bir tutumda ve işlemde yukarıdaki ilkelere uyuluyorsa, bu kurallara sadık kalınıyorsa o devlet çağdaş demokratik bir devlet olmuştur.
. World Justice Project tarafından dünyanın her ülkesinden akademisyen ve hukukçunun katılımıyla hazırlanan Rule of Law Index (Hukukun Üstünlüğü Endeksi) Türkiye’nin bu alanda ne kadar gerilerde olduğunu ortaya koymaktadır.
. Bu durumun değişmesi ve bir hukuk devleti olarak Türkiye için ülkedeki her kesimin çok bilinçli olması ve bu yönde çalışması gerekmektedir.
. Ne yazık ki rapora göre Türkiye genel olarak hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde ölçümlemeye dahil edilen 126 ülke arasında Mozambik ve Myanmar’ın arasında 109. sırada bulunuyor.
. Hukukun Üstünlüğü denildiğinde iktidar sahiplerinin gücünün ve hukuka karşı tavrının ne asıl olduğu da çok önemli bir kriterdir.
. Bunun yeri de raporda Türkiye 126 ülke arasında 123. sıraya geriliyor.
. Dünya ülkelerinin durumunun nasıl olduğunu görmek için internette o raporlara bakılmalıdır.
. Bilgili ve bilinçli yurttaşların genelde bildiği ve birçok aydının da özellikle üzerinde durduğu bu konu bir ülkenin, bir devletin ileriye yönelik olarak var oluşunun da temelidir.
. Tersi bir durum ise o ülkede kendilerine tünlük ve ayrıcalık tanımak isteyen ve bu yönde çalışmalar yaparak hukukun üstünde olarak her yerde kendilerine çıkar sağlayanların olmasıdır.
. Ülkenin tüm olanakları, ekonomik işler, ilişkiler kendi yandaşlarına, aile bireylerine, akrabalarına... öncelikli olarak sunulması durumunda hukukun üstünlüğü yok sayılmış olmaktadır.
. Şeffaf bir ekonomi de bu yapılanmada zarar görür.
. Dikkat edilmediği durumlarda ise kara para ekonomide yer alır ve aklanır.
. Devlet adil bir vergi sistemi kuramaz.
. Ekonomik çöküş ve ulusal paranın değer yitirmesi, işsizlik oranındaki artış, yer altı ve yer üstü doğal kaynakların korunmaması, ticarette gerileme, tarımda üretim yetersizliği, siyasete ve kurumlara güvensizlik, toplumsal huzursuzluk v. b. olumsuzlukların temel nedeni her zaman için "hukuk devleti"nin gerçekleştirilmemesindendir.
. Tüm bu nedenlerden dolayıdır ki sağlıklı ve huzurlu bir toplum için sahte ve yapay gündemlerle uğraşmak, zaman harcamak yerine herkesin kendi alanında "hukuk devleti istemi"ni dile getirmesi ve çabalaması gerekir.
. Politik anlamda bakıldığında ellerinde iktidar ve yönetme gücü olanların kendi durumlarında vazgeçmeyecekleri iyi bilinmelidir.
. Muhalefet güçleri, aydınlar, bilinçli yurttaşlar tüm bu nedenlerden ve durumdan dolayıdır ki daha açık ve iradeli davranmalıdır.
.  Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2021.09.10, MŞ.

https://worldjusticeproject.org/

(https://worldjusticeproject.org/sites/default/files/documents/ROLI-2019-Reduced.pdf)