3 Ağustos 2025 Pazar

TÜRKÜM DİYENE

. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!

Bu sözden neler anlamalıyız?

"Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e ait, derin anlamlar taşıyan bir ifadedir.

Bu sözü anlamak için hem tarihsel bağlamına hem de içerdiği “temel fikirlere” bakmak gerekir.

Sözün Anlamı ve İçerdiği Fikirler

Bu söz, genellikle ırkçı bir söylem olarak yanlış yorumlanabilse de, aslında ulusal birliği ve vatandaşlık bilincini vurgulayan kapsayıcı bir ifadedir.

Sözün temel anlamı şunlardır:

-Yurttaşlık Bilinci:

Atatürk, bu sözle etnik kökeni ne olursa olsun, kendini Türk milletinin bir ferdi olarak hisseden, bu devlete ve millete bağlılık duyan herkesi kasteder.

Burada "Türk olmak," bir ırkın mensubu olmaktan ziyade, ortak bir kültürü, tarihi ve vatan sevgisini paylaşan bir topluluğun parçası olmak anlamına gelir.

Dolayısıyla, farklı etnik kökenlerden gelen yurttaşları kapsayan, birleştirici bir milliyetçilik anlayışını yansıtır.

-Onur ve Mutluluk Duygusu:

"Ne mutlu" ifadesi, Türk milletinin bir parçası olmanın getirdiği onur, gurur ve mutluluğu ifade eder.

Bu, ülkenin geçmişteki başarılarından ve gelecekteki hedeflerinden duyulan ortak bir gururu simgeler.

-Birlik ve Beraberlik:

Söz, Türkiye'de yaşayan tüm insanların ortak bir kimlik etrafında birleşerek güçlü bir millet oluşturması fikrini pekiştirir.

Bu, farklılıkları bir kenara bırakıp ortak hedeflere odaklanma çağrısıdır.

Bu Sözden Neler Anlamalıyız?

Bu ifadeden çıkarmamız gereken en önemli dersler şunlardır:

-Kapsayıcı Bir Ulus Anlayışı:

"Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, dar ve dışlayıcı bir milliyetçilik anlayışını değil, vatandaşlık temeline dayanan, kapsayıcı ve birleştirici bir ulus anlayışını ifade eder.

Bu, kendisini bu milletin bir parçası olarak gören herkese açık bir çağrıdır.

-Sorumluluk ve Sadakat:

Bu söz, sadece bir aidiyet beyanı değil, aynı zamanda bu millete ve devlete karşı duyulan sorumluluk ve sadakati de içerir.

Yurttaş olmanın getirdiği hakların yanı sıra, ülkesine karşı görevlerini yerine getirme bilincini de vurgular.

-Modern Bir Ulus İnşası:

Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu'nun çok uluslu yapısından modern bir ulus devlete geçiş sürecinde, tüm vatandaşları ortak bir çatı altında toplamayı hedeflemiştir.

Bu söz, bu “modern ulus” inşasının temel taşlarından biridir.

Özetle, "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözü, etnik kökene bakılmaksızın, ortak bir vatan ve gelecek idealine bağlılık duyan tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ortak kimliğini vurgulayan, onur verici ve birleştirici bir ifadedir.

Millet, aynı ulusal kültüre bağlı insanların meydana getirdiği sosyal topluluk, dil, kültür ve ülkü birliği ile birlikte bağlı olan insanların oluşturduğu sosyal varlıktır.

“Türklerin övünülecek tarihleri vardır. Ancak tarih bilirseniz o zaman “Ne Mutlu Türküm Diyene” sloganının mânâsı olur.” (Halil İnalcık)

’Ne Mutlu Türküm Diyene’’ sözleri, çok zor koşullarda “Millî Mücadele”yi veren ve Kurtuluş Savaşını yapan cumhuriyet kuşağını kutlamak amacıyla ve geleceğe daha da güvenle bakılması için söylenmiş sözlerdir.

Millî birlik ve beraberliğin simgesidir.

Ayrışma ve kutuplaşmanın ise tam bir panzehiridir.

Bu sözlerden bir ırkın bir başka ırkı ezmesi veya tahakkümü altına alması anlamı “asla çıkarılamaz”, çıkarılmamalıdır. 

Böyle bir anlam çıkarılmasına da izin verilmemelidir; bunu ırkçılık olarak anlamak isteyenler kendileri bölücülük yapmaktadır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ‘’Türk’’ kavramını, “ırk” anlamından çok sosyolojik bir gelişme olarak tanımlamıştır.

Bununla birlikte ’’Ne Mutlu Türküm Diyene’’ sözünün asıl amacı, milletleşme yani “uluslaşma gereğini” hatırlatmak ve ortaya koymaktır.

Bu sözler, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğunun küllerinden doğan “yeni bir Türk Devletini” tüm dünyaya haykıran ve müjdeleyen sözlerdir.

Bu sözlerle  millet, yurt ve  yurttaşlık kavramlarının birleştirilmesi ve  bütünleştirilmesi hedeflenmiştir. Yüce Atatürk’ün Nutuk’ta da belirttiği gibi ”Asıl olan iç cephedir. İç cephe  bütün bir milletin oluşturduğu  cephedir.  Bir milleti temelinden sarsan, yok eden, yıkan ve tarih sahnesinden silen, iç cephenin çökmesidir.”

Bu nedenle  Türklerin bir millet olarak  tarih sahnesinde yer almasının temeli, ’’Ne Mutlu Türküm Diyene’’   sözleriyle atılmıştır.

Bu sözleri, esasında yeni kurulan T.C. Devletinin devamlılığı ve sonsuzluğa değin korunması için söylenmiş sözler olarak da anlamak ve değerlendirmek olasıdır.

’Türk Milleti’’ kavramı, Kürt, Laz, Çerkez, Arnavut, Çeçen, Arap, Zaza, Süryani gibi bütün etnik topluluklar ile, Rum, Ermeni, Yahudi gibi “gayrı müslüm” azınlıkları kucaklayan bir kavramdır.

Bu çeşitli etnik topluluk ve azınlıkları birleştiren ortak bağ olan yurttaşlıktır. 

‘‘Ne Mutlu Türküm Diyene’’ sözleri bu bağlamda da değerlendirilmelidir. 

Burada düşünülmesi gereken şey, hiçbir ayırım yapmadan Türkiye’de ki tüm “etnik toplulukları” kucaklayan ‘’Yurttaşlık Bilincinin’’ geliştirilmesi ve bu bilincin yerleştirilmesi olmalıdır.

Bunun karşısında durmak isteyecek olanların ideolojik yapıları üzerinde dikkatlice durmak gerekir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ulusal sınırları içerisinde bir “ulus devlet”, “bir üniter devlettir” ve asla bölünmelere ve ayrıştırıcılığa izin verilmemelidir.

Bugün çok iyi anlaşılmalıdır ki “global güç odakları”, emperyalizm Türkiye üzerinde her zamankinden çok daha yoğun planlar ve tuzaklar uygulamaktadır ve tüm yurtseverlerin, milletimizin buna karşı uyanık olması ve mücadele etmesi gerekir.

.  Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.08.03, G.
.  (Araştırma, inceleme ve değerlendirme yazısı)
.       YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:

Atatürkçü Yurtsever

 .    Atatürkçü yurtsever  .

“Çağdaş, uygar, yurtsever, Atatürkçü, ilerici” bireyler nasıl bir yaşama ve çalışma biçimi içinde olmalıdır, neler ile ilgilenmelidir?

Çağdaş, uygar, yurtsever ve Atatürkçü bireylerin yaşam ve çalışma biçimleri, Atatürk'ün ilke ve devrimleri (inkılapları), fikirleri doğrultusunda biçimlenir.

Bu yaşam biçimi; akıl ve bilimi rehber almayı, sürekli öğrenmeyi, topluma katkı sağlamayı ve yurt sevgisini temel alır.

Ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çıkarlarını, birlik ve bütünlüğünü korur.

Her türlü teröre ve terörden yana olana karşıdır.

Kendi özgür iradesine sahip, çıkar ve korur.

Global çıkar odaklarının girişimlerine ve onların tuzaklarına karşı uyanık olur.

Yaşam Biçimi ve Kişisel Gelişim

-Bilime ve Akla Öncelik Vermek:

Her türlü kararı ve inancı “bilimsel” veriler ve “mantık” süzgecinden geçirerek almak, dogmatik düşüncelerden uzak durmak gerekir.

Sürekli okumak, araştırmak ve “sorgulamak” bu yaşam biçiminin ayrılmaz bir parçasıdır.

-Sanata ve Kültüre Değer Vermek:

Sanat, bir toplumun ilerlemesinde ve bireylerin ruhsal gelişiminde önemli bir rol oynar.

Müzik, resim, tiyatro, yazın.. gibi alanlarla ilgilenmek ve kültürel etkinliklere katılmak, fikir dünyasını zenginleştirir ve yaratıcılığı artırır.

-Evrensel Değerleri Benimsemek:

İnsan haklarına, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve barışa saygı duymak, çağdaş bir bireyin olmazsa olmazıdır.

Kendi kültürünü, öz değerlerini koruyup, geliştirmelidir.

Evrensel değerleri ve çağdaş hukuku savunmak önemlidir.

-Spor Yapmak ve Sağlıklı Kalmak:

Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur ilkesi, sağlıklı bir yaşamın önemini vurgular.

Düzenli spor yapmak, bedensel ve zihinsel olarak zinde kalmaya yardımcı olur.

Çalışma Biçimi ve Toplumsal Katkı

-Eleştirel Düşünme ve Fikrini Beyan Etme:

Toplumsal sorunlara duyarlı olmak ve bu sorunlara çözüm önerileri getirmek için inceleme ve araştırmalarda bulunur, fikir edinir, kendisini ve halkını geliştirmek, aydınlatmak için emek ve çaba harcar.

Yapıcı eleştirilerle ve fikirlerle tartışmalara katılmak ister, toplumun daha iyiye gitmesi için bir sorumluluk taşır.

-Mesleki Yetkinlik ve Disiplin:

Seçilen meslekte en iyi olmaya çalışır “sürekli” eğitim alarak kendini geliştirmek ve işini severek, disiplinli bir şekilde yapmak ister.

Üretkenlik ve verimlilik, bireyin kendi gelişimine olduğu kadar, ülkenin kalkınmasına da katkı sağlar, diye düşünerek davranır.

-Topluma Hizmet Etmek:

Yalnızca kendi çıkarını düşünmek yerine, toplumun yararına olacak projelere dahil olmak, sivil toplum kuruluşlarında gönüllü çalışmak ve çevresine faydalı olmak ister; gayret gösterir; bunların yurtsever bir bireyin görevi olduğu bilincindedir.

-Adaletli ve Etik Olmak:

İş yaşamında ve toplumsal ilişkilerde dürüstlükten ve adaletten ayrılmamak, etik değerlere bağlı kalmak esastır, diye düşünür ve öyle davranır.

Haksızlıklara karşı durmak ve doğru olanı savunmak, çağdaş bir duruşun göstergesidir.

Özetle

Çağdaş ve Atatürkçü bir birey, yalnızca kendini geliştirmekle kalmayıp, aynı zamanda bu birikimi “toplumun iyiliği” için kullanan, sorgulayan, üreten ve yurduna yararlı olmaya çalışan kişidir.

Türkiye’nin her koşulu ve ilkesi ile, kurumu ile tam bir hukuk devleti olması gerektiğine inanır.

Bu bireylerin yaşam tarzı, Atatürk'ün "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" sözünün somut bir yansımasıdır.

Özellikle zamanını ve kişisel değerlerini topluma ve ülkesine yararlı olabilecek biçimde kullanır.

.   Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.08.02, G.
.  (Araştırma, inceleme ve değerlendirme yazısı)
.       YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ: