26 Eylül 2025 Cuma

TOPLUMSAL YOZLAŞMA

   TOPLUMSAL YOZLAŞMA   .
.    Bir toplum her bir şeye “özentili”, ortaya atılan (sözde) her yeniliğe koşan, “temel hak ve özgürlüklerin” farkında bile olmayan toplum durumuna neden düşer?
Bu durumun nedenleri oldukça karmaşık ve çok katmanlıdır.
Bu durum eğitim, medya ve siyasi kültürün kesişim noktasında ortaya çıkan, bireyin özgürlüğünü ve toplumsal gelişimi yavaşlatan çok boyutlu bir sorundur, bir dejenerasyon belirtisidir.
Bu özelliklere sahip bir toplumun oluşmasında etkili olabilecek bazı temel etkenleri ve bunların yol açabileceği sonuçları inceleyelim:
A)Toplumsal Özelliklerin Nedenleri
1. Eleştirel Düşünme ve Eğitim Eksikliği
a-Özenme ve Yenilik Koşma: Eleştirel düşünme becerilerinin tam olarak gelişmediği bir eğitim sistemi, bireyleri sorgulamaktan çok taklit etmeye yönlendirebilir.
Bu durum, bireylerin kendi değerlerini oluşturmak yerine, sürekli dışarıdan gelen yeni trendlere, moda akımlarına veya yüzeysel bilgilere özenerek koşmasına neden olur.
Bir "filtre" mekanizması olmadığından, her yenilik "doğru ve gerekli" olarak algılanır.
b-Temel Hak ve Özgürlük Bilinci: Temel haklar, ancak eğitim ve sorgulama yoluyla tam olarak kavranabilir. Eğer bireyler, hak ve özgürlüklerin tarihsel, felsefi ve hukuki temellerini öğrenemezlerse, bu kavramlar soyut ve önemsiz kalır.
Bu da haklarının ihlal edilmesine karşı duyarsız veya farkında olmayan bir toplum yaratır.
2. Medya ve Tüketim Kültürünün Etkisi
a-Görünür Olma Baskısı: Sosyal medya ve popüler kültür, sürekli olarak "mükemmel" ve "mutlu" bir yaşam tarzını dayatır.
Bu durum, bireylerin özgün benliklerini bırakıp, toplumsal onayı kazanmak için sürekli olarak başkalarının sahip olduğu şeylere özenmesine ve görünürdeki yenilikleri taklit etmesine yol açar.
b-Hızlı Tüketim: Sürekli "daha yeni" ve "daha iyi" reklamları, bireyleri düşünmeden tüketmeye iter.
Ortaya atılan her sözde yenilik (ürün, fikir, akım) bir ihtiyaçtan çok, statü sembolü olarak görülür ve bu koşuşturmaca, daha derin konuları (haklar, sorumluluklar) düşünmekten alıkoyar.
3. Siyasal ve Sosyal Yapı
a-Pasifleşme: Temel hak ve özgürlüklerin kullanıldığı, tartışıldığı ve korunduğu mekanizmaların zayıf olması, toplumu pasifliğe yönlendirebilir.
Birey, hak aramanın ve sorgulamanın zahmetli, tehlikeli veya sonuçsuz olduğunu düşündüğünde, daha kolay ve yüzeysel olan özenme ve taklide kayar.
b-Otoriter Eğilimler: Temel hak ve özgürlüklerin konuşulmadığı veya önemsenmediği toplumlarda, otoriter eğilimler daha kolay kök salabilir.
“Hak” bilinci zayıf olan bir toplum, gündelik hayatın konforu uğruna haklarından vazgeçmeyi daha kolay kabul edebilir.
B)Olası Toplumsal Sonuçları
Bu faktörlerin birleşimi, uzun vadede şu sonuçlara yol açabilir:
1-Sığlık ve Yüzeysellik: Toplumun enerji ve odağı, gerçek sorunlardan ve derin tartışmalardan uzaklaşarak, geçici ve yüzeysel konulara kayar.
2-Kolektif Bilinç Eksikliği: Bireyler, kişisel tatmin ve özenme peşinde koşarken, ortak iyi, toplumsal dayanışma ve kamu yararı gibi kavramları gözden kaçırabilir.
3-Manipülasyona Açıklık: Eleştirel düşünme ve hak bilincinin zayıf olması, toplumu siyasal, ekonomik veya sosyal manipülasyonlara karşı savunmasız hale getirir. Kolayca yönlendirilebilir ve ikna edilebilir bir kitle oluşur.
4-Demokrasi Kalitesinin Düşmesi: Temel haklarını bilmeyen ve bu haklara sahip çıkmayan bir toplumda, demokrasi biçimsel bir ritüele dönüşebilir; içeriği ve koruyucu gücü zayıflar.
C)“Toplumsal yozlaşma” bireyleri nasıl etkiler, ne duruma dönüştürür?
.    Bu süreç, bireyler üzerinde derin ve yıkıcı etkiler bırakır, onların tutumlarını, davranışlarını ve hatta ruh hallerini kökten değiştirir.
Toplumsal yozlaşma, bir toplumun ahlaki, etik, hukuki ve kültürel değerlerinin aşınması ve bozulması sürecidir.
Sağlıklı düşünmesini engeller.
Toplumsal yozlaşma, bireyin özgür, adil ve güvenli bir yaşam sürme potansiyelini elinden alır.
Onu, ya sisteme teslim olan bir menfaat avcısına ya da yaşamdan vazgeçen umutsuz bir bireye dönüştürür.
Ç)Birey Üzerindeki Temel Etkiler
Toplumsal yozlaşma, bireyi temelde güvensizlik, çaresizlik ve yabancılaşma sarmalına sokar.
1. Güven Kaybı ve Paranoya
Yozlaşmış bir ortamda birey, kurumlara, otoriteye ve hatta diğer insanlara olan güvenini kaybeder.
a-Devlete ve Hukuka Güven Eksikliği: Hukukun üstünlüğünün zayıfladığı, rüşvetin ve adam kayırmanın yaygınlaştığı yerde, birey adaletin kendisi için çalışmayacağını düşünür.
Bu durum, hak arama motivasyonunu sıfırlar ve adaleti kendi yöntemleriyle sağlama eğilimini artırır.
b-Toplumsal Güvensizlik: Herkesin kendi çıkarını maksimize etmeye çalıştığı inancı yayılır.
Bu da sosyal mesafe ve şüphecilik yaratır.
Birey, çevresindeki herkesi potansiyel bir tehdit veya rakip olarak görmeye başlar.
2. Değerlerin Esnekleşmesi ve Pragmatizme Kayış
Yozlaşma, bireyin ahlaki pusulasını bozar ve onu hayatta kalma odaklı bir pragmatiste dönüştürür.
a-"Kural Bu" Anlayışı: Yozlaşmış davranışlar (rüşvet vermek, torpil kullanmak) norm haline geldiğinde, birey başlangıçta karşı çıksa bile, "sistem böyle işliyor" veya "hayatta kalmak için mecbursun" diyerek bu davranışları kabullenir ve uygulamaya başlar.
b-Empati Kaybı: Başkalarının hakkının yendiğini görmek kanıksanır hale gelir.
Birey, “kendi menfaatleri uğruna” başkalarının zarar görmesine karşı duyarsızlaşır.
3. Psikolojik Yıpranma ve Çaresizlik
Sürekli mücadele etme ve adaletsizliğe tanık olma durumu, bireyin psikolojisini derinden etkiler.
a-Umursamazlık (Apatikleşme): Sürekli adaletsizliğe karşı gelmek yorucudur. Birey, bir noktadan sonra durumu değiştiremeyeceğine inanır ve pasif dirence geçer.
Gündeme, siyasete veya toplumsal olaylara karşı ilgisizleşir.
b-Depresyon ve Anksiyete: Kontrolün kendinde olmadığını ve geleceğin belirsiz olduğunu hissetmek, kaygı ve ruhsal yorgunluk yaratır. "Çabalasam bile bir şey değişmeyecek" inancı yaygındır.
D)Bireyin Dönüştüğü Durumlar
Toplumsal yozlaşmanın sonunda birey genellikle şu “üç ana tipleme”den birine dönüşür:
1. Sistemin Bir Parçası (Kayıtsız Adaptör)
Birey, yozlaşmış kuralları benimser. "Yenemiyorsan, onlara katıl" felsefesiyle hareket eder.
Rüşveti, torpili ve usulsüzlüğü hızlı çözüm yolu olarak görür.
Eskiden eleştirdiği davranışları sergileyerek hayatta kalmaya çalışır.
Ahlaki ilkelerini yitirmiştir.
2. Kendini Kapatan (Apatik Kaçışçı)
Birey, sistemi değiştiremeyeceğine inanır ve toplumsal hayattan soyutlanır.
Kendini ve ailesini korumaya odaklanır.
Kamusal alanla, siyasetle ve genel sorunlarla ilgilenmeyi bırakır.
"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" mantığıyla, sessiz ve görünmez olmayı tercih eder.
3. Sürekli Öfkeli (Tükenmiş Aktivist)
Birey, adaletsizliğe karşı savaşmaktan vazgeçmez ancak bu sürekli mücadele onu tüketir.
Sürekli öfke, alaycılık ve hayal kırıklığı içindedir.
Bu durum, zamanla sosyal ilişkilerini zedeleyebilir ve onu yalnızlaştırabilir; çünkü dürüstlüğü ve eleştirileri, yozlaşmış ortamda sevilmeyen özellikler haline gelmiştir.
  Öğretmen GÖNEN ÇIBIKCI, 2025.09.26, İS.
.       YAZININ TÜMÜNÜ OKUYUNUZ:

.    (YZ destekli araştırma ve incelemeye dayanan yazım.)