28 Haziran 2020 Pazar

Yolumuzun Temeli


Yolumuzun Temeli
·        "Türk Kurtuluş Savaşı" bir "Vatan Savunması" idi ve de çok büyük bir haklılık taşıyordu.
·        Dünya tarihinde de bu nedenle en iyi yeri almıştır.
·        Siyasi yeteneklerle ve görüşmelerle, yetenekli kadrolarla becerilemeyen "dış sorunların" silah sorunlarıyla çözümlenebileceğine inanmak çok zor.
·        Yurdunuza yapılan saldırıları savunmak zorunda kaldığınızda ise kendinizi savunmak için de en iyi yöntemleri ve yolları bulmak da sizin bir hakkınızdır.
·        Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü örnek alarak, onun düşünce ve yöntemlerini tanıyarak, bilerek ve uygulayarak "bugün" bir dış politikayı ancak ONUN gösterdiği yolda yürütebilirsek uygar ve güçlü bir devlet olabiliriz.
·        Dış politikada "güçlü ve saygın" bir devlet olabildiğimizde ise buna bağlı olarak ve de belki de "bu yüzden" ülkemizin "iç politikası" da hak ettiği gerçekliği bulur ve de ülke içinde "barış ve huzur" sağlanabilir.
·        Bunun tümüyle gerçekleşmesi için ise hiç bir partinin çıkarı ve o partinin temel eğilimleri ve de kişileri bir önem taşımamalıdır.
·        "Ulusal sınırların korunması" ve "ulus devlet" için de partiler üstü bir bakışa ve birliğe, güce yönelmek gerekir.
·        Bu anlamda da hiç bir zümre ve kişinin kendine bir çıkar ve de üstünlük sağlaması kabul edilmemelidir.
·        Çağdaş ve uygar, özgürlükçü bir devlet olabilmemizin koşulları bellidir ve de bizlerin "partizanlığa kapılmadan" bunları ön görerek "istememiz" gerekir.
·        100 yıllık yakın tarihimiz ve "Gazi Mustafa Kemal Atatürk" bize örnek olacaktır.
·        Yolumuz budur.
    Saygılarımla.
    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 15.10.2019, K.

Yabancı Dil Olarak Türkçe


Yabancı Dil Olarak Türkçe
- 25 Şubat 2000 -
Almanya eğitim sistemi içerisinde TÜRKÇE dersi bir "yabancı dil" olarak tanınmalı ve kabul görmelidir.
Örneğin Gymnasium okul tipinde olabilmelidir.
Özellikle Türk kökenli çocuklar seçmeleri gereken bir yabancı dil olduğunda okulundaki dersler arasından Türkçe'yi seçebilmelidir.
Birinci yabancı dil İngilizce olduğunda seçmeli 2. yabancı dil Türkçe olabilmelidir.
Öğrencinin Türkçe dersine katılımı ona bir varsıllık ve bir öncelik kazandırmalıdır.
Öğrenciler bu dersten zevk alabilmelidirler.
Derse katılımın önemine ve yararına okuldaki diğer Alman öğretmenlerin de inanabilecekleri bir düzene ulaşılmalıdır.
Bunun da yolu bu dersin o okul programlarında bir yabancı dil kapsamına alınabilmesini sağlamak olabilir.
Orta düzeydeki okullarda (Hauptschule- Realschule-Gesamtschule-Gymnasium) yabancı dil olarak kabul edilebilecek Türkçe dersi olmalıdır.
Bu dersin uygulanmasında basamaklamalar olabilmelidir.
Ayrıca bu derse yalnızca anadili Türkçe olan öğrenciler değil, istekli olan diğer öğrenciler de katılabilmelidir.
Bu nedenle de bu ders çekici bir duruma getirilmelidir.
Bu ise birçok eyalette şu an olası değildir.
Yalnızca, bazı lise düzeyi okullarda ikinci ya da üçüncü yabancı dil olarak okutulması tartışılması gözlenmektedir.
Örneğin, liselerde 7. sınıftan başlayarak  bir "ikinci yabancı dil olarak Türkçe dersi"  olabilir.
Yine bunun gibi lise 9. sınıftan sonra "üçüncü yabancı dil olarak Türkçe" düşünülebilir.
Bu dersler doğal olarak tüm öğrenciler için geçerli olacaktır ve öğrencilerin aldıkları notlar karnelerine işlenilecektir.
"Almanya Federal Cumhuriyeti Eğitim Bakanları Ortak Kurulu" 13 ekim 1995 tarihinde "Abitur sınavlarında Türkçe dersinin sınav koşullarının tek düzenliliği" konusunu karara bağlamıştır.
Hamburg, Aşağı Saksonya ve Kuzey Ren-Batı Falya eyaletlerinde Türkçe o eyaletin kendine özgü bir lise bitirme dalı idi.
Bundan sonra tüm Almanya'da Türkçe'nin lise bitirmelerinde bir dal olarak yürürlüğe sokulmasının tüm koşullarınınn yerine getirilmesi; bir bütünlüğe ve tek düzenliliğe gidileceği karar bağlandı.
Şimdiye değin eyaletler buna benzer 35 ders dalında bir tek düzenliliği karar bağlamışlardı.
Çağdaş bir dil öğreniminin tüm koşullarının sağlanacağı konusunda eyaletlere görev verilmiş oluyor.
Ayni zamanda da o çocukların aileleriyle birlikte getirdikleri ekin ve geldikleri ülke ve ana kimliğini tamamlayıcı bilgiler de bu derslerin ana amaçlarından kabul edildi.
Öğrencilere lise bitirme sınavlarında üçünü ya da dördüncü yabancı dil olarak Türkçe dersini seçme olanağını tanımaktadır.
Berlinde 13 yıldır Rückert Gymnasim'da uygulanmakta olan ve tüm öğrencilerin ve velilerin büyük beğeni ile istediği 2. dil olarak Türkçe göstermektedir ki istenilirse liselerde Türkçe dersi uygulaması olabilmektedir.
Öğrencilerin genel başarısını da arttıran bir katkıda bulunmaktadır.
Eğitim ve okul modelleri sistemleri ülkenin yapısına ve gelişimine uygun olabilmelidir.
Bu nedenle de özellikle Türk aydınlar ve anne babalar çocukları için bu olanakların gerçekleşmesini istemeliler ve mücadele vermelidirler.
Veli dernekleri ve öğretmen dernekleri de yoğun olarak bu istemlerde yer almalıdırlar.
Zamanla birçok konu atıl kalıp, unutulmakta ve mücadele etme isteği ne yazık ki yok olmaktadır.
Bu ise üzücü bir durumdur.

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,
25 Şubat 2000 Cuma, Aschaffenburg,

(Son bölüm: 2020.06.29, MŞ.)


Zihin ile Dilin Etkileşimi


Zihin ile Dilin Etkileşimi
§         Çeşitli disiplinler ile çalışan insanlar düşünme ilişkileri ile dilin arasındaki ilişkiye her zaman dikkati çekmişlerdir.
§         Özellikle felsefeciler bunu ağırlıkla vurgulamışlardır.
§         Örneğin psikolojide, dilbilimde sosyolojide, ekinsel antropolojide ve mantıkda, dil ve düşünme ilişkileri ile ilgili sorunlara çeşitli açılardan yaklaşılmaktadır. Konuyu en doyurucu biçimde incelemeyi olası kılacak yöntemler geliştirilmektedir.
§         Özellikle felsefe tartışmalarının görünümüne eş olarak psikoloji araştırmalarına yansıyan iki ana çizgisi gözlenmektedir.
§         İlk öbekde yer alanlar konuşma ile düşünme arasında bir özdeşlik belirlemişlerdir.
§         Düşünme bireyin kendi kendine yaptığı içrel, sessiz bir konuşma olarak algılanmaktadır.
§         Katı olarak ele alırsak, hayvanlarda, henüz konuşmayan çocuklarda, sağır ve dilsizlerde düşünme olmadığı sonucuna varılabilirdi.
§         Ayrıca değişik dilleri konuşan insanların da, dillerin benzeşemediği alanlarda değişik ayrımlı biçimlerde düşünecekleri var sayılmaktadır.
§         Bu görüş çocuğun gelişimine uyarlanırsa, çocuğun zihinsel gelişiminin toplum tarafından dil aracılığı ile kurulduğu, dili kullanma yeteneğini geliştiren her işlemin zihin etkinliğini de artıracağı söylenebilir. Bir dilin kendi toplumsal ve ekinsel katmanları arasında, dili kullanma biçimleri arasında ayrılıklara bağlı olarak, zihin işleyişlerinde de ayrılıklar olacağı ileri sürülmüştür.
§         İkinci öbekde toplanan, düşüncenin dilden bağımsız olarak gerçekleştiğini, ancak, dil aracı ile dışa vurulduğunu, başkalarına iletildiğini savlamaktadırlar.
§         Dil düşünceyi taşıyan bir araç, bir kaptır.
§         Düşüncenin gerçek temeli zihin işlemleri yapabilme, soyutlama ve semboller kurabilme... gibi yeteneklerdir.
§         Bir dilin öğrenilmesi ve bir iletişim aracı olarak kullanılması insan zihninin bu özellikleri dolayısıyladır.
§         Düşünmenin sözel olması gerekli değildir. Zihinsel işlemleri ve mantıksal ilişkileri sözel yöntemlerle öğretmek genelde başarısız olmaktadır.
§         Bu iki öbekde toplanan görüşler arasındaki karşıtlığın ilk bakışda sanıldığı kadar büyük olmadığı anlaşılır.
§         Tartışmayı güçleştiren "dil" ve "düşünme" terimlerinin yeterince açık tanımlanmamış oluşundandır.
§         "Düşünme" denilince kavram oluşturma, sorun çözme, bellek, soyutlama, mantıksal çıkarımlar yapabilme, hayal kurma...gibi zihin işlevlerinin biri ya da birkaçı birden anlaşılmaktadır.
§         Yine bunun gibi "dil" terimi de çok yönlü anlaşmaya uygundur.
§         Dilin "bildirme", "isimlendirme", "buyruk verme", "duyguları dışa aktarma", " nesne ve ilişkileri temsil etme".... gibi işlevleri ise tüm tartışmalarda yeterince ayrılmamıştır.

   Öğretmen Gönen Çıbıkcı, G, 1998.06.25



Çok Güvenmek İster


İNSAN Çok Güvenmek İster
_____ İnsanın bir özelliği hep çok belirgin olmuştur:
- İnsan aklını kullanabildiği halde, en büyük zaafı aslında "güvenmek" duygusudur.
- İnsan hep birilerine "güvenmek" ve ona inanmak ister.
- Güvendiği kişinin kendisinin "dostu" olduğunu düşünür ve bu var sayım onu rahatlatır, iç dünyasına bir sıcaklık yayılır.
- Neden güvenme gereksinimi duyarız?
- Hep bir arada yaşamak ve dayanışma duygusu ile bir bağlantısı var mıdır?
- Çok yanlış olduğunu iyi bildiğimiz halde, yine  de birisine güvenmek, inanmak neden isteriz?
- Birisine, birilerine güvenmek istediğimiz gibi, birilerinin de bize güvenmesini çok isteriz.
- İnsanın toplum içinde yaşaması ve de birlikte düşünüp, dayanışması gereksinimi bir anlamda karşısındaki insana "güvenmek" duygusunu yaratıyor.
- Bu ayni zamanda "siz bana güvenin" anlamına da geliyor.
- Bir tür kendini kabul etmek, kabul ettirmek duygusu diyebiliriz.
- Güveneceği, içini dökeceği, sıkı sıkı sarılabileceği... birileri olsun ister, hep..
- Bu tür güvenme duygusunun temelinde bir "beğenilme" eğilimi de vardır.
- İster ilişki, ister aile, ister toplum ve ekonomi içinde olsun insan hep birilerine güvenmek eğiliminde olur.
- Güvenmek isteğinin sonucunda oluşan "güven" insanlar arasındaki ilişkileri belirler.
- Politik ilişkilerde de yine bir partiye, bir gruba, bir görüşe güvenmek ister insan.
- Yanına gideceği, sırdaşı olacağı, sıcak sohbetler edeceği birisi olsun ister...
- Çoğu kez de bir seçim ile sıkı, sıkı arayıp, bulmakla da olmaz, bir güveneceğin insanın olması.
- Güvenmek duygusu ve bir anlamda teslim olmaktır.
- Oldukça da zordur, bu nedenle ve çok değerlidir.
- İnsanlara neye göre güveniriz ya da inanmamayı tercih ederiz?
- Çevresinde bulunan kişilerden bazılarını çok beğenip onu kazanmak isteyen kişi o kişiye yaklaşarak çok sevdiğini ve ona güvendiğini belirterek ona yaklaşır.
- Güvenirsin, sanki kendinden çok da ona güvenirsin.
- Bazen de biri yetmez gibi çok, çok olsun güvenip, sırdaşın olacağın, istersin...
- Çok tatlı ve sıcak duygularla güvenirsin.
- Sanki, dünya durdukça da hep ona güveneceğini sanırsın.
- Ama, dünya dönüyor, zaman ilerliyor, insanlar değişiyor...
- Bir kişiye kolayca yalan söylenilebilir.
- İstemeden de başka etkenler nedeni ile yalan söyleyip, birisini kandırmak da olabilir.
- Ama bir insanın güvenini yıkmak, bir dünyayı yok etmektir.
- Eğer güven ortadan kalkarsa, , en iyi arkadaşlığı en derin aşkı yok edebilir.
- Güven yok olduğunda en parlak ekonomiyi, en güçlü hükümeti, en başarılı şirketi, en etkili liderliği çok etkiler.
- Çok güvendiğin senin güvenini yok etmeye dursun, dünyan yıkılır birden...
- Genelde hep yakınındakilerden olur, sana en yakın gelen...
- İnsan olan ise hep deneyimler edinir yeni baştan.
- Deneyimlerinden bir ders çıkarması gerekir aslında...
- Ama, yapmaz, yapamaz, ders çıkaramaz..
- Hep ayni hataları yineler durur...
- Birisine çok güvenmek, hemen güvenmek, böyle bir duyguya sahip olmak biraz da kişisel zayıflıktan, çok iyi niyetli olmaktan da kaynaklanabilir.
- Güvenmek iyidir ya da iyi değildir demek yerine "güven" duygusu üzerine düşünmek ve kimlere güvendiğinizi gözden geçirmek daha yararlı olacaktır.
- İnsanlara hep şüpheci yaklaşmak ve ise çok da sağlıklı değildir.
- Goethe “Her zaman güvensizlik göstermek her zaman güvenmek kadar büyük bir yanlıştır” demiş.
- Shakespeare “İnsanların insanlara güvenmesine aklım almıyor” demiş.
- Alman yazar Günter Grass’ın bir sözü ise şöyle
   “Bir insana tamamen güvendiğinizde iki sonuçtan birini elde edeceğiniz kesindir:
        -Ya yaşam boyu bir dost, ya hayat boyu bir ders.

Saygılarımla....

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI,
2020.06.25, MŞ.