. GÖZLENİP, YÖNETİLİYORUZ
Son dönemde nerede ise hepimiz bir şeylerin farkına
varıyoruz.
Toplumdaki ilişkiler, insanların davranışları ve
kendi aralarındaki ilişkileri, tutumları eski dönemlere göre çok değişiklik
gösteriyor.
Değişikliklerin olması doğaldır diyebiliriz.
Normal akışında olmuş olsa, insanlar kendi
gelişimlerine ve iradelerine uygun olarak özgür ve bağımsızca düşünüp,
davranabiliyor olsa idi doğal bir değişim diye düşünebilir…
Ama araştırmacılar ve bu konulara kafa yoranlar çok
daha geniş bakarak birçok konuya dikkat çekiyorlar.
Üzerimize doğru “çok büyük ve planlı”, sistematik
algı-zihin operasyonu uygulanıyor.
Çeşitli alanlarda ve kitlelere yönelik olarak
uygulanan bu operasyonlar ile amaçlanan nedir?
Hedef nedir, diye düşünüp inceleyebiliriz.
Özellikle “dijital çağ” ile birlikte, anında yüz
milyonlarca insanı etkileyebilecek, onların düşünce ve davranışlarını
değiştirebilecek yayınlar yapılmakta…
Görsel, işitse ve yazılı olarak kendisine gelen bu
haberleri, sloganları, duyuruları hemen alıp, içselleştiren ve inanan, bunlara
uyan çok geniş ve de çeşitli kitleler var.
Zaten insanların çoğu “düşünmeden” ve “sıradan bir
olağan iş” olarak bunları alıp, kabul ediyor ve yayıyor.
Moda, sinema, TV, yazılı basın ve romanlar… ile de
yapılan bu yayılmacılık neyi hedeflemektedir?
“Eleştirel düşünebilen, sorgulayabilen,
araştırabilen insan” olmasın ya da “çok az” olsun, diye programlanmış bunların tümü.
Tek hedef insanların “zihinlerine ulaşabilmek”, “beyinsel
kodlarına” kendi istedikleri yönde “etki yapmak”, “değiştirmek ve yeniden”
yazdırmaktır.
Tüm bunların yanı sıra robotlar üzerinde hızlıca
çalışmalar devam etmekte.
Yüksek teknolojinin günümüzdeki işlerinden,
hedeflerinden biri olan “robotlar” üzerinde zaten çalışılmakta ve başarılı sonuçlar
aldıkları da duyulmaktadır.
“Dijital zeka” ile kendi başına davranıp, hareket
edebilen “robotlar” özellikle endüstride ve insanların çalıştığı birçok alanda
görev yapacaklar.
Çok geniş ve çok boyutlu, masraflı bir alanda
yapılan bu çalışmalar ile “insanlık” ileriki dönemlerde neler ile karşılaşacak?
Robotların kullanımı ile insanlık çok büyük bir
rahatlığa mı erişecek; her şey çok mu kolay olacak?
Bu arada dünya nüfusunun gittikçe artması büyük
sorun ve yük olmayacak mı?
Kaliteli, niteliği yüksek, donanımlı, eğitimli ve
bilinçli insanlardan oluşan toplumlar, kesimler, ülkeler “gelecek çağda” çok
rahat, ferah ve mutlu yaşamı elde edebilecektir.
Nüfusu gittikçe artan, karmaşık, kökeni ve kültürel
özellikleri yozlaşmış, kendi içinde kutuplaştırılmış, niteliksiz ve basit
özellikleri yoğun olan “toplumlar yaratmak” ve “onları yüksek teknolojinin
verileri aracılığı” ile “yönlendirebilmek, kullanabilmek”; üzerlerinde “egemenlik
kurabilmek” artık bir hayal ürünü değildir.
Çok büyük kitleleri yönetebilmek, yönlendirebilmek
çok zor olmayacaktır ve de gerçekleşme yolundadır…
Çok çeşitli, çok yönlü ve çok istençli, çok
kültürlü, modern istekleri yerine gelen, “sözde demokratik” haklarını
kullanabilen bir toplum ilk bakışta “iyi, güzel ve doğru” diye algılanılabilir.
Asla unutulmaması gereken ise insan ve insanın “beyinsel
özellikleri”, beynin zihinsel gücü ve zihinsel kodlar, algılar ve “bunlara
bağlı olan” tüm düşünce, davranış ve karar verme mekanizmalarıdır…
Toplumdan, çevreden, eğitim ve öğretimden… elde
edilen tüm veriler ile kendini “yönlendirilmiş” olarak bulan insandaki bu süreç
hiç durmadan devam etmektedir.
Belirleyici olan, en önemli olan ise şudur: “İnsanın
özgür iradesi”…
İnsan “kendi iradesine” ÖZGÜRCE ve de BAĞIMSIZCA ne
denli sahiptir ve onu nasıl kullanabilmektedir?
İnsanın en önemli ve de tek özelliği “akıl-zihin-düşünce”
yolu ile “fikir üretebilmesi”, gelen milyarlarca veriyi alıp, işleyip, doğru
yerlere yerleştirip, “yeniden biçimlendirip”, kullanabilmesidir.
Bunu kendi başına, kendi kendine ve hiç durmaksızın
çalıştıran beyin işte bu özellikleri nedeni ile üzerindeki kayıtları (kodlar)
ile “evrenin en değerli” varlığıdır.
İnsanın beynine söz geçiren, onu elde edip, kendi
egemenliğine alıp, kullanabilen güç ise yine evrenin “en büyük gücü” olacaktır.
Özellikle son elli yıldır artık en önemli olan ve
kesinlikle de hedeflenmesi gereken ise şudur:
“İnsanın kendi iradesine” özgürce sahip
çıkabilmesidir.
Özgür iradesi ile, sağlıklı ve doğru seçimler
yapabilecek yönde ve biçimde eğitilmiş, geliştirilmiş, yetiştirilmiş bir insan
her zaman özgür ve bağımsız olabilecektir.
Bu ise bugün için tam bir idealdir.
Ama, egemen güçlerin, dünyayı yönetmek ve ele
geçirmek isteyenlerin tam da karşı çıktığı bu modeldir.
Günlük yaşam diye ortaya konulanlara bir bakın:
Neler ile çevriliyiz, nelerin içerisindeyiz, neleri
“bize” doğrudan ya da dolaylı olarak “gönderiyorlar”…
Toplumu etkileyen, yönlendiren neler var?
Ve biz teke, tek birey olarak, insan olarak ne
kadar dik ve bağımsız ve de özgür durabiliyoruz?
Kendimizi, beynimizi ne denli ve hangi donanımlarla
geliştirip, ilerleyebiliyoruz.
Ortalıkta dolanan, oldukça çok sayıdaki “sürü”
etkilerinden kendimizi ne denli uzak tutabiliyorum?
Tüm enerjim (gücüm) donanımım, aklımı kullanabilme
yeteneğim ve bunların niteliği, sağlamlığı ve yerine -zamanına
uyarlanabilirliği, öğrenme merakım, araştırma, inceleme ve eleştirel düşünce
açım… ile ne durumdayım?
Evet, bunların hiçbirini aklımıza bile getirmiyor
isek, tatlı, mutlu ve keyifli bir yaşam sürüyor isek, maddesel olanaklarımız da
var ise… “her şey yolunda” demektir; diyebilir miyiz?
Biliyorum, toplumda bunları düşünebilen ve bu yönde
kendisini yönlendirebilen insan sayısı çok, çok azdır.
Kabul…
Geri kalan o kocaman insan kitleleri, her türüyle
birlikte insan yığınları… nasıl değerlendirilmelidir?
Çoğunluklar karar veriyor ise, her şeyi onlar
belirliyor ise ortaya nasıl bir durum çıkacaktır?
Kısacası, insanlardan neler bekledikleri ve
insanlığın nasıl bir duruma getirilmek istenildiği sorularına kısaca değinmek
istedim…
Zaten buraya değin okuyan arkadaşlar işin çok büyük
bölümünü aşmıştır.
Milyonlarca insan okumuyor ve sorgulamıyor,
araştırmıyor, eleştirel düşünemiyor ise ne olacak?
Hiç!
Dünya “dönmeye” devam edecek…
İnsanların hemen hemen hepsi her şeyi bildiğini
sanacak ve mutlu olacak…
Her yeni bir günde “sözde” ortaya atılan gündemler
ile ciddi ciddi konuşup, tartışan önemli kişiler, siyasetçiler, basın-yayın
kitleleri etkilemekte ve yönlendirmektedir.
Öte yandan ülkenin temel sorunlarından uzaklaştıran
yayınlar, sosyal medya insanları kendisine çekmekte ve etkilemektedir.
Hemen üstlenilen taraf olmalar ile bir yerlere,
birilerine karşı gelmeler ile toplumun ciddi konuları ele alınır gibi oluyor; o
da kendilerine neler ve ne denli verildi ise, ancak o kadar…
Düne değin çok inandıkları kuruluşlar, kişiler bir
de bakıyorsunuz ki tam da tersi özellikler taşıyormuş…
Toplumdaki güven ve huzur da bu durumlardan hep
olumsuz etkileniyor.
Şöyle durup da sakince dışarıdan bir bakacak
olduğumuzda ancak bir yerlerden, bir şeylerin yönetildiğini, bizleri etkileri
altına aldıklarını görebiliyoruz.
Ama, sanki tüm her şeyi kendimiz bilip, anlayıp,
karar veriyormuşuz sanıyoruz…
Kafamızı kaldırıp, yukarıdan bakabildiğimizde belki
birçok şeyi, etkiyi daha iyi anlayabiliriz…
Dünya nüfusu ve insanların dağılımı, sınıfsal
farklılıklar, teknolojinin insanlar üzerindeki etkileri, iklimsel sorunlar,
beslenme, gelir dağılımı, hak ve hukuk… diye “bugünden baktığımızda” yani şu an
dilimize gelen sorunlar hep devam mı edecek ya da “hiç bilmediğimiz” çok daha
yeni konular mı ortaya çıkacak?
“Türkiye” nerede olacak, ne durumda olacak, hangi
güçlerin egemenliği altında olacak?
Türk halkı “mutlu” olacak ve bir “refah toplumunda”
yaşayabilecek mi?
Türkiye yoluna “uygar bir toplum”, “çağdaş bir ülke”
olarak devam edebilecek mi?
Son yıllarda hiç durmadan ülke sınırlarından
geçerek gelip, yerleşen ve başka kültürel ve etnik özellikleri olan, çoğunlukla
da “niteliksiz” insanların “toplumsal yapımıza” etkileri neler olacak; nüfusumuza,
kültürel yapımıza ve siyasi yaşamımıza ne tür olumsuzluklar getirecek?
2040 yılında dünya, Türkiye, toplumlar, ülkeler,
teknoloji, iletişim, insanlık ve teke tek insan modeli, doğa, iklim, hava, su,
atmosfer, buluşlar, felsefe, bilim… ne durumda olacak?
Evet, belki ben olmayacağım ya da yaşayıp
göreceğim…
Sizler için ise her şeye rağmen sağlam bir beden ve
iyi çalışan bir beyin, sağlıklı bir toplum dilemek istiyorum.
. Öğretmen
Gönen ÇIBIKCI, 06.08.2023, G.
***************************************************************************************