1 Ağustos 2023 Salı

GÖZLENİP, YÖNETİLİYORUZ

 .  GÖZLENİP, YÖNETİLİYORUZ

Son dönemde nerede ise hepimiz bir şeylerin farkına varıyoruz.

Toplumdaki ilişkiler, insanların davranışları ve kendi aralarındaki ilişkileri, tutumları eski dönemlere göre çok değişiklik gösteriyor.

Değişikliklerin olması doğaldır diyebiliriz.

Normal akışında olmuş olsa, insanlar kendi gelişimlerine ve iradelerine uygun olarak özgür ve bağımsızca düşünüp, davranabiliyor olsa idi doğal bir değişim diye düşünebilir…

Ama araştırmacılar ve bu konulara kafa yoranlar çok daha geniş bakarak birçok konuya dikkat çekiyorlar.

Üzerimize doğru “çok büyük ve planlı”, sistematik algı-zihin operasyonu uygulanıyor.

Çeşitli alanlarda ve kitlelere yönelik olarak uygulanan bu operasyonlar ile amaçlanan nedir?

Hedef nedir, diye düşünüp inceleyebiliriz.

Özellikle “dijital çağ” ile birlikte, anında yüz milyonlarca insanı etkileyebilecek, onların düşünce ve davranışlarını değiştirebilecek yayınlar yapılmakta…

Görsel, işitse ve yazılı olarak kendisine gelen bu haberleri, sloganları, duyuruları hemen alıp, içselleştiren ve inanan, bunlara uyan çok geniş ve de çeşitli kitleler var.

Zaten insanların çoğu “düşünmeden” ve “sıradan bir olağan iş” olarak bunları alıp, kabul ediyor ve yayıyor.

Moda, sinema, TV, yazılı basın ve romanlar… ile de yapılan bu yayılmacılık neyi hedeflemektedir?

“Eleştirel düşünebilen, sorgulayabilen, araştırabilen insan” olmasın ya da “çok az” olsun, diye programlanmış bunların tümü.

Tek hedef insanların “zihinlerine ulaşabilmek”, “beyinsel kodlarına” kendi istedikleri yönde “etki yapmak”, “değiştirmek ve yeniden” yazdırmaktır.

Tüm bunların yanı sıra robotlar üzerinde hızlıca çalışmalar devam etmekte.

Yüksek teknolojinin günümüzdeki işlerinden, hedeflerinden biri olan “robotlar” üzerinde zaten çalışılmakta ve başarılı sonuçlar aldıkları da duyulmaktadır.

“Dijital zeka” ile kendi başına davranıp, hareket edebilen “robotlar” özellikle endüstride ve insanların çalıştığı birçok alanda görev yapacaklar.

Çok geniş ve çok boyutlu, masraflı bir alanda yapılan bu çalışmalar ile “insanlık” ileriki dönemlerde neler ile karşılaşacak?

Robotların kullanımı ile insanlık çok büyük bir rahatlığa mı erişecek; her şey çok mu kolay olacak?

Bu arada dünya nüfusunun gittikçe artması büyük sorun ve yük olmayacak mı?

Kaliteli, niteliği yüksek, donanımlı, eğitimli ve bilinçli insanlardan oluşan toplumlar, kesimler, ülkeler “gelecek çağda” çok rahat, ferah ve mutlu yaşamı elde edebilecektir.

Nüfusu gittikçe artan, karmaşık, kökeni ve kültürel özellikleri yozlaşmış, kendi içinde kutuplaştırılmış, niteliksiz ve basit özellikleri yoğun olan “toplumlar yaratmak” ve “onları yüksek teknolojinin verileri aracılığı” ile “yönlendirebilmek, kullanabilmek”; üzerlerinde “egemenlik kurabilmek” artık bir hayal ürünü değildir.

Çok büyük kitleleri yönetebilmek, yönlendirebilmek çok zor olmayacaktır ve de gerçekleşme yolundadır…

Çok çeşitli, çok yönlü ve çok istençli, çok kültürlü, modern istekleri yerine gelen, “sözde demokratik” haklarını kullanabilen bir toplum ilk bakışta “iyi, güzel ve doğru” diye algılanılabilir.

Asla unutulmaması gereken ise insan ve insanın “beyinsel özellikleri”, beynin zihinsel gücü ve zihinsel kodlar, algılar ve “bunlara bağlı olan” tüm düşünce, davranış ve karar verme mekanizmalarıdır…

Toplumdan, çevreden, eğitim ve öğretimden… elde edilen tüm veriler ile kendini “yönlendirilmiş” olarak bulan insandaki bu süreç hiç durmadan devam etmektedir.

Belirleyici olan, en önemli olan ise şudur: “İnsanın özgür iradesi”…

İnsan “kendi iradesine” ÖZGÜRCE ve de BAĞIMSIZCA ne denli sahiptir ve onu nasıl kullanabilmektedir?

İnsanın en önemli ve de tek özelliği “akıl-zihin-düşünce” yolu ile “fikir üretebilmesi”, gelen milyarlarca veriyi alıp, işleyip, doğru yerlere yerleştirip, “yeniden biçimlendirip”, kullanabilmesidir.

Bunu kendi başına, kendi kendine ve hiç durmaksızın çalıştıran beyin işte bu özellikleri nedeni ile üzerindeki kayıtları (kodlar) ile “evrenin en değerli” varlığıdır.

İnsanın beynine söz geçiren, onu elde edip, kendi egemenliğine alıp, kullanabilen güç ise yine evrenin “en büyük gücü” olacaktır.

Özellikle son elli yıldır artık en önemli olan ve kesinlikle de hedeflenmesi gereken ise şudur:

“İnsanın kendi iradesine” özgürce sahip çıkabilmesidir.

Özgür iradesi ile, sağlıklı ve doğru seçimler yapabilecek yönde ve biçimde eğitilmiş, geliştirilmiş, yetiştirilmiş bir insan her zaman özgür ve bağımsız olabilecektir.

Bu ise bugün için tam bir idealdir.

Ama, egemen güçlerin, dünyayı yönetmek ve ele geçirmek isteyenlerin tam da karşı çıktığı bu modeldir.

Günlük yaşam diye ortaya konulanlara bir bakın:

Neler ile çevriliyiz, nelerin içerisindeyiz, neleri “bize” doğrudan ya da dolaylı olarak “gönderiyorlar”…

Toplumu etkileyen, yönlendiren neler var?

Ve biz teke, tek birey olarak, insan olarak ne kadar dik ve bağımsız ve de özgür durabiliyoruz?

Kendimizi, beynimizi ne denli ve hangi donanımlarla geliştirip, ilerleyebiliyoruz.

Ortalıkta dolanan, oldukça çok sayıdaki “sürü” etkilerinden kendimizi ne denli uzak tutabiliyorum?

Tüm enerjim (gücüm) donanımım, aklımı kullanabilme yeteneğim ve bunların niteliği, sağlamlığı ve yerine -zamanına uyarlanabilirliği, öğrenme merakım, araştırma, inceleme ve eleştirel düşünce açım… ile ne durumdayım?

Evet, bunların hiçbirini aklımıza bile getirmiyor isek, tatlı, mutlu ve keyifli bir yaşam sürüyor isek, maddesel olanaklarımız da var ise… “her şey yolunda” demektir; diyebilir miyiz?

Biliyorum, toplumda bunları düşünebilen ve bu yönde kendisini yönlendirebilen insan sayısı çok, çok azdır.

Kabul…

Geri kalan o kocaman insan kitleleri, her türüyle birlikte insan yığınları… nasıl değerlendirilmelidir?

Çoğunluklar karar veriyor ise, her şeyi onlar belirliyor ise ortaya nasıl bir durum çıkacaktır?

Kısacası, insanlardan neler bekledikleri ve insanlığın nasıl bir duruma getirilmek istenildiği sorularına kısaca değinmek istedim…

Zaten buraya değin okuyan arkadaşlar işin çok büyük bölümünü aşmıştır.

Milyonlarca insan okumuyor ve sorgulamıyor, araştırmıyor, eleştirel düşünemiyor ise ne olacak?

Hiç!

Dünya “dönmeye” devam edecek…

İnsanların hemen hemen hepsi her şeyi bildiğini sanacak ve mutlu olacak…

Her yeni bir günde “sözde” ortaya atılan gündemler ile ciddi ciddi konuşup, tartışan önemli kişiler, siyasetçiler, basın-yayın kitleleri etkilemekte ve yönlendirmektedir.

Öte yandan ülkenin temel sorunlarından uzaklaştıran yayınlar, sosyal medya insanları kendisine çekmekte ve etkilemektedir.

Hemen üstlenilen taraf olmalar ile bir yerlere, birilerine karşı gelmeler ile toplumun ciddi konuları ele alınır gibi oluyor; o da kendilerine neler ve ne denli verildi ise, ancak o kadar…

Düne değin çok inandıkları kuruluşlar, kişiler bir de bakıyorsunuz ki tam da tersi özellikler taşıyormuş…

Toplumdaki güven ve huzur da bu durumlardan hep olumsuz etkileniyor.

Şöyle durup da sakince dışarıdan bir bakacak olduğumuzda ancak bir yerlerden, bir şeylerin yönetildiğini, bizleri etkileri altına aldıklarını görebiliyoruz.

Ama, sanki tüm her şeyi kendimiz bilip, anlayıp, karar veriyormuşuz sanıyoruz…

Kafamızı kaldırıp, yukarıdan bakabildiğimizde belki birçok şeyi, etkiyi daha iyi anlayabiliriz…

Dünya nüfusu ve insanların dağılımı, sınıfsal farklılıklar, teknolojinin insanlar üzerindeki etkileri, iklimsel sorunlar, beslenme, gelir dağılımı, hak ve hukuk… diye “bugünden baktığımızda” yani şu an dilimize gelen sorunlar hep devam mı edecek ya da “hiç bilmediğimiz” çok daha yeni konular mı ortaya çıkacak?

“Türkiye” nerede olacak, ne durumda olacak, hangi güçlerin egemenliği altında olacak?

Türk halkı “mutlu” olacak ve bir “refah toplumunda” yaşayabilecek mi?

Türkiye yoluna “uygar bir toplum”, “çağdaş bir ülke” olarak devam edebilecek mi?

Son yıllarda hiç durmadan ülke sınırlarından geçerek gelip, yerleşen ve başka kültürel ve etnik özellikleri olan, çoğunlukla da “niteliksiz” insanların “toplumsal yapımıza” etkileri neler olacak; nüfusumuza, kültürel yapımıza ve siyasi yaşamımıza ne tür olumsuzluklar getirecek?

2040 yılında dünya, Türkiye, toplumlar, ülkeler, teknoloji, iletişim, insanlık ve teke tek insan modeli, doğa, iklim, hava, su, atmosfer, buluşlar, felsefe, bilim… ne durumda olacak?

Evet, belki ben olmayacağım ya da yaşayıp göreceğim…

Sizler için ise her şeye rağmen sağlam bir beden ve iyi çalışan bir beyin, sağlıklı bir toplum dilemek istiyorum.

.   Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 06.08.2023, G. 

***************************************************************************************