. - SAVAŞA HAYIR!
Tarih, tarihteki büyük olaylar insanlığa,
insanlara “savaşı ve savaşın nedenlerini, savaşın sonuçlarını” tüm dünyaya, tüm
insanlara öğretememiş...
21. yüzyılda ve de enformasyon (bilgi-veri
edinme) çağında yine dünyanın bir yerlerinde çatışmalar, kargaşalıklar,
anlaşmazlıklar ve savaşlar çıkabiliyor.
Bazı güçler bunu kendilerinde neden bir hak
olarak görüp, silahla ve her türlü araç-gereçle bir yerlere saldırıp, ateş
açabiliyor ve insanları öldürebiliyor, sivillere, hastanelere bombalar
gönderebiliyor...
Tüm dünyanın gözü önünde ve her türlü
medyada açık, açık herkes bunları öğrenebiliyor.
Çok bilenler, uzmanlar, gazeteciler... bu
konu üzerinde yazıyorlar, tartışmalar yapılıyor.
Çok geniş ve derinlemesine bilgiler
açıklanıyor, ayrıntılara giriliyor.
Konu, savaş... öylesine bir duruma geliyor
ki kimse tam anlamıyla bir şey anlayamaz oluyor.
Sömürüden ve büyük çıkarlardan yana olan ve
her türlü gücü elinde tutup, dünya genelinde kendi hedefleri doğrultusunda
diğer ülkelere etkilerde bulunup, onlara baskılar uygulayan ve böylelikle de
kendi elinde bulunan savunma-savaş endüstrisine kazanç sağlamak için silaha ve
öldürmeye dayanan savaşlar çıkaran emperyalist kişi ve kuruluşlar açıkça
bellidir ve genelde neler yaptıkları, ortaklıkları, politik ilişkileri,
ortakları, dostlar da çok açıkça bilinebilmektedir.
Sıradan insanlar, küçük ve barışçıl
devletler ve de genel anlamıyla insanlık çok zor bir durumla karşılaşmaktadır.
Elinden barıştan yana, savaşa izin vermeyen
bir yeni düzen, yeni bir kültür ve yeni bir dünya düzeni gelemeyen insanlar
için ölmek, toplu kıyımlar, soy kırımları, saldırılar, savaşlar bir türlü
engellenemiyor.
Çok geniş ve derinlemesine hızlı bilgi-haber
akışı, veri sağanakları dünyanın her yerinde insanlığın her yerini sarmakta ve
de tutsak almaktadır.
Uluslar arası hukuk, birleşmiş milletler...
hiç bir yaptırımda bulunamıyor.
Hamas’ın 7 ekimde İsrail’e yönelik
başlattığı ‘Aksa Tufanı’ isimli operasyonun ardından başlayan olaylar devam
ediyor.
Tüm dünyada yankı bulan saldırıya karşı
dünyanın dört bir yanında protestolar düzenlendi.
Bir yandan Ukrayna şimdi de Filistin-Gazze
üzerine yapılan haberler, bilgilendirmeler...
Ne yazık ki savaş engellenmiyor,
durdurulamıyor.
Gazze'deki El-Ahli Arap Baptist Hastanesi'ne
bir roket isabet etti ve Hamas bunun saldırgan sonuçlarını neredeyse gerçek
zamanlı olarak propaganda amaçlı gösteriyor.
Patlamanın duyurulmasından kısa bir süre
sonra Hamas taraftarları tüm sosyal medya üzerinden görüntüleri yaydı:
-İsrail masum sivilleri katlediyor, böyle de
devam ediyor; diye propagandasını yaptı.
Ortada bir İsrail var ve görünüşte her istediği gibi davranabiliyor ve
topraklarını genişletmek için saldırabiliyor ve savaş çıkarıp, devam
edebiliyor.
Ortada duruma şüphe ile bakanlar da var:
“Hastanedeki patlamadan kimin sorumlu olduğu
önemli değil, yanlış yönlendirilmiş Hamas füzesi mi, İsrail ordusu bombası mı?
“Asıl gerçek bu mu” diye düşündüğümüzde
anlıyoruz ki bu görülen konu ne tek boyutlu, ne de tek yönlü...
Tüm bu gelişmelerin ardından ABD Başkanı Joe
Biden’ın İsrail’e doğru hareket ettiği, Biden Netanyahu ile ortak açıklama
yaptı.
İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, İsrail’in
Tel Aviv kentine geldi.
Batı Şeria'da, Amman'da, Beyrut'ta,
Berlin-Neukölln'de, Hamas taraftarları sokağa dökülüyor, çıldırırcasına
öfkelerini gösteriyorlar.
Berlin'in ortasında bir Yahudi toplum
merkezine kundaklama saldırısı var.
İsrail'in
savaş uçakları, çatışmaların 15. gününde Nuseyrat Mülteci Kampı'nı hedef aldı.
Saldırıda en az 13 kişi yaşamını yitirdi.
Gerçekten “sanki” ölümcül saldırıların sonuçları
ve kaç kurban olduğu önemli değil, hiç çekinmeden saldırabiliyorlar.
İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi “Hamas'a bağlı unsurları ortadan kaldırmak
amacıyla operasyonel bir görev üstleneceğiz, Gazze Şeridi’ne gireceğiz” dedi.
“Sanal bilgi savaşı” tüm dünyaya açık olarak
tam gaz devam ediyor.
Ne tek bir İsrail devleti-toplumu var ne de
tek bir Filistin devleti ve halkı var...
Radikal istekler, radikal güçler ortada iken
ve hukuk devleti devre dışı bırakılabiliyor ise "Ortadoğu" hiç bir
zaman ne tam bir barışa, ne de huzura kavuşabilir.
Radika ve sert görüşler, kesin ve sabit
fikir haline gelmiş görüşler üzerinden savaşa kadar gidebilen örgütlenmeler,
radikal kuruluşlar nasıl oluyor kendilerini güçlendirebiliyor ve de rahatça
yayılabiliyorlar.
İsrail ile çatışmaya girebilmek ve
bombalamak Filistin için nasıl bir planlamadır?
Tarihsel bakıldığında uzmanlar, tarihçiler,
siyaset bilimciler birçok açık ve kesin veriler verebiliyor.
Ne zaman, ne oldu, İsrail nasıl ve ne zaman
kuruldu?
Filistin nerden nereye geldi, topraklarını
nasıl yitirdi, yüz binlerce Filistinli ne zaman, neden, kimlerin kararı ile
topraklarından başka yerlere sürgün edildi?
İsrail bugün kendi başına, tek ve
özgür-bağımsız iradesi ile karar verebiliyor mu?
İsrail ne yaptığını çok iyi biliyor.
Tüm dünyaya kendi gücünü ve kararlılığını ve
hiç bir uluslar arası anlaşmaların kendisi bağlamayacağını açıklıyor.
Her yeri bombalamakla Filistinlilerin
bulundukları yerde kalamayacaklarını ve başka yerlere göç etmeleri gerektiğini
anlatmak istiyor.
Komşu Arap ülkeleri neler yapıyor, neler
düşünüyor, neden ve hangi ilişkilerden dolayı bir etkide bulunamıyorlar?
Öte yandan “tüm müslüman ülkeleri ve
halkları bir ve birlik içinde” diye düşünmenin çok büyük bir yanlış görüş
olduğunu da kabul etmek gerekir.
Anlamı “barış” olan İslam dinini
kendilerince, asıl amaçları uğruna onu kullanıp, radikalleşen örgütlere hiç bir
zaman ne bir anlayış gösterebiliriz, ne de onlardan yana olanlara izin
verebiliriz.
Bir de şunu asla göz ardı etmemeliyiz:
-Radikal örgütleri kurduran, destekleyen ve
koruyan, finanse eden hangi güçlerdir; bu örgütleri kurdurup, besleyen global
güçlerin büyük hedefleri nelerdir?
Filistin-Gazze bölgesi üzerinde oynanan
oyunlar ve arkada yatan planları, hedefleri, oradaki insanları bulundukları
topraklardan başka yerlere sürgün etmek olarak düşünebilecek harekatları çok
daha açıkça görebilecek miyiz?
Arap devletlerinin-halkların, örgütlerinin
ve de İran’ın neler düşünebileceği, hangi politikaların etkisi altında
kalabileceği, nereden ve hangi çıkarlardan yana davranabileceklerini bugün
kestirebilmek doğal olarak kolay değil.
Akdeniz kıyılarının boşaltılacağı ve oradaki
topraklar üzerinde “yeni” planlamalar yapıldığını, denizin altındaki petrol
yataklarının varlığını ve yönetimi üzerinde çalışmaların yapıldığını
düşünüyorum.
Hem ülke içinde, hem de dünyada barış
ilkeleriyle Türkiye tüm bu görünen karışıklıklara ve savaşa çok soğuk kanlı ve
akıllıca davranmak zorundadır.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail'in 2
milyon insanı, insan yaşamına uygun olmayan bir bölgede açık hava
hapishanesinde tuttuğunu ve bunu terörizme karşı savunma olarak adlandırdığını
dile getirerek:
-"Filistinlilerin acılarının devam
etmesine asla izin vermeyeceğiz. Ne Filistinliler için ne de hiç kimse için bu
tarz suçlara göz yummayacağız. Eğer bu devam edecek olursa coğrafi bir
tırmanışla tüm küresel istikrarı ve barışı tehdit edecektir" ifadesini kullandı.
Adil ve sürdürülebilir bir barış içinde
önemli bir yol ayrımında bulunulduğunu aktaran Fidan, doğru atımlar atılması
gerektiğini vurguladı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan
Türkiye'nin saldırıların derhal sona erdirilmesi ve şartsız olarak insani
yardımın Gazze'ye ulaştırılması çağrısında bulunduğunu belirtti.
Türkiye hiç bir radikal güce, ne Filistin ne
de İsrail içindeki radikal örgütlere, şeriat yanlılarına taraf olmamalıdır.
Türkiye Atatürk’ün “dış politikadaki temel
ilkelerine” tam anlamıyla sahip çıkıp, savaşı önlemeden barıştan yana tavır
göstermelidir.
Türkiye çok açık ve sağlam bir barış karşıtı
tutumda kalabilir mi?
Evet savaştan uzak durmalıdır ve ülke
içindeki radikal görüşlere ve eylemlere, kışkırtmalara, halkın huzurunu bozan
gösterilere karşı çok daha dikkatli olmalıdır.
Savaş çığırtkanlığı yapmak, dinler arası
çatışmalara yönelmek, şiddetten yana olmak Türkiye için çok tehlikelidir ve çok
zarar verir.
Türkiye tarihsel olarak büyük bir devlet
geleneğinden geldiğini ve yaptığı Kurtuluş Savaşı ile emperyalist devletlere
karşı çıktığını asla göz ardı etmemelidir.
Türkiye cumhuriyet yönetimi ile yeni kurduğu
devlette birçok hukuksal adımlar atmış, demokrasiden ve barıştan,
özgürlüklerden ve bağımsızlıktan yana olduğunu göstermiştir, ispat etmiştir.
Türkiye yine bugün tüm dünyaya bu temel
özelliklerini açıkça göstermelidir ve emperyalizmin baskılarına ve oyunlarına
karşı sağlam durabilmelidir.
Türkiye ülke içindeki yabancı unsurların
gelişini, durumlarını ve yarın bir sorun çıkarabileceklerini asla göz ardı
etmemelidir.
Türkiye için en önemli güç bir demokratik
hukuk devleti olabilmek ve kendi ulusal çıkarlarından yana davranıp, silahlanma
ve savaş politikalarına karşı durabilmektir.
Uygarlığın gelmesi gereken düzey, insanlığın
“iyiliğine ve yararına” düşünce ve davranışların, ilkelerin, hukukun geçerli
olacağı ve insanların öldürülmeyeceği, saldırıların, işgal ve saldırı
savaşlarının olamayacağı bir zamana henüz daha gelinmedi.
Ne yazık ki milyarlarca insanın yaşama
koşulları, eğitim ve öğretim düzeyleri, kültürel yapıları ve hukuksal
bilinçleri, belenme ve barınma olanakları çok ama çok düşüktür ve bu
nedenlerden dolayıdır ki çok rahat kullanılabilmekte ve de sömürülebilmektedir.
Siyaset bilimcileri, uzmanlar, uzman
gazeteciler bile bu konuda her zaman ne yeteri denli bilgi ve görüş sahibi
olamayabilirler ve de çok değişik görüşler de taşıyabilirler.
Bizim gibi “sıradan insanlar”, “duyarlı
yurttaşlar” uzman olmadığımız için yalnızca haberlerden TV kanallarındaki
bilgilendirmelerden bize sundukları kadarı ile öğrenebiliyoruz.
Bizim kendi topraklarımıza, ulus devlete,
Türkiye cumhuriyetine, çağdaş demokratik hukuk devletine olan istem ve özleme,
bilimsel bakış açısına ve bilinçli yurtseverler olabilmemize önem vermemiz
gereklidir.
Herkes bulunduğu yerden ve kendi gücü
doğrultusunda çok daha uyanık olabilmek ve ulusal çıkarları doğrultusunda
davranmak zorundadır.
Savaş Türkiye’ye sıçramamalıdır; eğer bunu
önleyemez isek Türkiye’nin sonu olur.
Önümüzdeki dönemin bölge ve de dünya için
barıştan yana olduğunu isteyip, umut ediyorum.
Huzur dolu, insancıl, barışçıl bir dönem
için sizlere sesleniyorum...
SAVAŞA HAYIR!
SAVAŞA HAYIR!
SAVAŞA HAYIR!
Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 21.10.2023