20 Ekim 2023 Cuma

SAVAŞA HAYIR!

 .   -  SAVAŞA HAYIR!                       

Tarih, tarihteki büyük olaylar insanlığa, insanlara “savaşı ve savaşın nedenlerini, savaşın sonuçlarını” tüm dünyaya, tüm insanlara öğretememiş...

21. yüzyılda ve de enformasyon (bilgi-veri edinme) çağında yine dünyanın bir yerlerinde çatışmalar, kargaşalıklar, anlaşmazlıklar ve savaşlar çıkabiliyor.

Bazı güçler bunu kendilerinde neden bir hak olarak görüp, silahla ve her türlü araç-gereçle bir yerlere saldırıp, ateş açabiliyor ve insanları öldürebiliyor, sivillere, hastanelere bombalar gönderebiliyor...

Tüm dünyanın gözü önünde ve her türlü medyada açık, açık herkes bunları öğrenebiliyor.

Çok bilenler, uzmanlar, gazeteciler... bu konu üzerinde yazıyorlar, tartışmalar yapılıyor.

Çok geniş ve derinlemesine bilgiler açıklanıyor, ayrıntılara giriliyor.

Konu, savaş... öylesine bir duruma geliyor ki kimse tam anlamıyla bir şey anlayamaz oluyor.

Sömürüden ve büyük çıkarlardan yana olan ve her türlü gücü elinde tutup, dünya genelinde kendi hedefleri doğrultusunda diğer ülkelere etkilerde bulunup, onlara baskılar uygulayan ve böylelikle de kendi elinde bulunan savunma-savaş endüstrisine kazanç sağlamak için silaha ve öldürmeye dayanan savaşlar çıkaran emperyalist kişi ve kuruluşlar açıkça bellidir ve genelde neler yaptıkları, ortaklıkları, politik ilişkileri, ortakları, dostlar da çok açıkça bilinebilmektedir.

Sıradan insanlar, küçük ve barışçıl devletler ve de genel anlamıyla insanlık çok zor bir durumla karşılaşmaktadır.

Elinden barıştan yana, savaşa izin vermeyen bir yeni düzen, yeni bir kültür ve yeni bir dünya düzeni gelemeyen insanlar için ölmek, toplu kıyımlar, soy kırımları, saldırılar, savaşlar bir türlü engellenemiyor.

Çok geniş ve derinlemesine hızlı bilgi-haber akışı, veri sağanakları dünyanın her yerinde insanlığın her yerini sarmakta ve de tutsak almaktadır.

Uluslar arası hukuk, birleşmiş milletler... hiç bir yaptırımda bulunamıyor.

Hamas’ın 7 ekimde İsrail’e yönelik başlattığı ‘Aksa Tufanı’ isimli operasyonun ardından başlayan olaylar devam ediyor.

Tüm dünyada yankı bulan saldırıya karşı dünyanın dört bir yanında protestolar düzenlendi.

Bir yandan Ukrayna şimdi de Filistin-Gazze üzerine yapılan haberler, bilgilendirmeler...

Ne yazık ki savaş engellenmiyor, durdurulamıyor.

Gazze'deki El-Ahli Arap Baptist Hastanesi'ne bir roket isabet etti ve Hamas bunun saldırgan sonuçlarını neredeyse gerçek zamanlı olarak propaganda amaçlı gösteriyor.

Patlamanın duyurulmasından kısa bir süre sonra Hamas taraftarları tüm sosyal medya üzerinden görüntüleri yaydı:

-İsrail masum sivilleri katlediyor, böyle de devam ediyor; diye propagandasını yaptı.
Ortada bir İsrail var ve görünüşte her istediği gibi davranabiliyor ve topraklarını genişletmek için saldırabiliyor ve savaş çıkarıp, devam edebiliyor.

Ortada duruma şüphe ile bakanlar da var:

“Hastanedeki patlamadan kimin sorumlu olduğu önemli değil, yanlış yönlendirilmiş Hamas füzesi mi, İsrail ordusu bombası mı?

“Asıl gerçek bu mu” diye düşündüğümüzde anlıyoruz ki bu görülen konu ne tek boyutlu, ne de tek yönlü...

Tüm bu gelişmelerin ardından ABD Başkanı Joe Biden’ın İsrail’e doğru hareket ettiği, Biden Netanyahu ile ortak açıklama yaptı.

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, İsrail’in Tel Aviv kentine geldi.

Batı Şeria'da, Amman'da, Beyrut'ta, Berlin-Neukölln'de, Hamas taraftarları sokağa dökülüyor, çıldırırcasına öfkelerini gösteriyorlar.

Berlin'in ortasında bir Yahudi toplum merkezine kundaklama saldırısı var.

İsrail'in savaş uçakları, çatışmaların 15. gününde Nuseyrat Mülteci Kampı'nı hedef aldı. Saldırıda en az 13 kişi yaşamını yitirdi.

Gerçekten “sanki” ölümcül saldırıların sonuçları ve kaç kurban olduğu önemli değil, hiç çekinmeden saldırabiliyorlar.

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi “Hamas'a bağlı unsurları ortadan kaldırmak amacıyla operasyonel bir görev üstleneceğiz, Gazze Şeridi’ne gireceğiz” dedi.

“Sanal bilgi savaşı” tüm dünyaya açık olarak tam gaz devam ediyor.

Ne tek bir İsrail devleti-toplumu var ne de tek bir Filistin devleti ve halkı var...

Radikal istekler, radikal güçler ortada iken ve hukuk devleti devre dışı bırakılabiliyor ise "Ortadoğu" hiç bir zaman ne tam bir barışa, ne de huzura kavuşabilir.

Radika ve sert görüşler, kesin ve sabit fikir haline gelmiş görüşler üzerinden savaşa kadar gidebilen örgütlenmeler, radikal kuruluşlar nasıl oluyor kendilerini güçlendirebiliyor ve de rahatça yayılabiliyorlar.

İsrail ile çatışmaya girebilmek ve bombalamak Filistin için nasıl bir planlamadır?

Tarihsel bakıldığında uzmanlar, tarihçiler, siyaset bilimciler birçok açık ve kesin veriler verebiliyor.

Ne zaman, ne oldu, İsrail nasıl ve ne zaman kuruldu?

Filistin nerden nereye geldi, topraklarını nasıl yitirdi, yüz binlerce Filistinli ne zaman, neden, kimlerin kararı ile topraklarından başka yerlere sürgün edildi?

İsrail bugün kendi başına, tek ve özgür-bağımsız iradesi ile karar verebiliyor mu?

İsrail ne yaptığını çok iyi biliyor. 

Tüm dünyaya kendi gücünü ve kararlılığını ve hiç bir uluslar arası anlaşmaların kendisi bağlamayacağını açıklıyor.

Her yeri bombalamakla Filistinlilerin bulundukları yerde kalamayacaklarını ve başka yerlere göç etmeleri gerektiğini anlatmak istiyor.

Komşu Arap ülkeleri neler yapıyor, neler düşünüyor, neden ve hangi ilişkilerden dolayı bir etkide bulunamıyorlar?

Öte yandan “tüm müslüman ülkeleri ve halkları bir ve birlik içinde” diye düşünmenin çok büyük bir yanlış görüş olduğunu da kabul etmek gerekir.

Anlamı “barış” olan İslam dinini kendilerince, asıl amaçları uğruna onu kullanıp, radikalleşen örgütlere hiç bir zaman ne bir anlayış gösterebiliriz, ne de onlardan yana olanlara izin verebiliriz.

Bir de şunu asla göz ardı etmemeliyiz:

-Radikal örgütleri kurduran, destekleyen ve koruyan, finanse eden hangi güçlerdir; bu örgütleri kurdurup, besleyen global güçlerin büyük hedefleri nelerdir?

Filistin-Gazze bölgesi üzerinde oynanan oyunlar ve arkada yatan planları, hedefleri, oradaki insanları bulundukları topraklardan başka yerlere sürgün etmek olarak düşünebilecek harekatları çok daha açıkça görebilecek miyiz?

Arap devletlerinin-halkların, örgütlerinin ve de İran’ın neler düşünebileceği, hangi politikaların etkisi altında kalabileceği, nereden ve hangi çıkarlardan yana davranabileceklerini bugün kestirebilmek doğal olarak kolay değil.

Akdeniz kıyılarının boşaltılacağı ve oradaki topraklar üzerinde “yeni” planlamalar yapıldığını, denizin altındaki petrol yataklarının varlığını ve yönetimi üzerinde çalışmaların yapıldığını düşünüyorum.

Hem ülke içinde, hem de dünyada barış ilkeleriyle Türkiye tüm bu görünen karışıklıklara ve savaşa çok soğuk kanlı ve akıllıca davranmak zorundadır.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail'in 2 milyon insanı, insan yaşamına uygun olmayan bir bölgede açık hava hapishanesinde tuttuğunu ve bunu terörizme karşı savunma olarak adlandırdığını dile getirerek:

-"Filistinlilerin acılarının devam etmesine asla izin vermeyeceğiz. Ne Filistinliler için ne de hiç kimse için bu tarz suçlara göz yummayacağız. Eğer bu devam edecek olursa coğrafi bir tırmanışla tüm küresel istikrarı ve barışı tehdit edecektir" ifadesini kullandı.

Adil ve sürdürülebilir bir barış içinde önemli bir yol ayrımında bulunulduğunu aktaran Fidan, doğru atımlar atılması gerektiğini vurguladı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Türkiye'nin saldırıların derhal sona erdirilmesi ve şartsız olarak insani yardımın Gazze'ye ulaştırılması çağrısında bulunduğunu belirtti.

Türkiye hiç bir radikal güce, ne Filistin ne de İsrail içindeki radikal örgütlere, şeriat yanlılarına taraf olmamalıdır.

Türkiye Atatürk’ün “dış politikadaki temel ilkelerine” tam anlamıyla sahip çıkıp, savaşı önlemeden barıştan yana tavır göstermelidir.

Türkiye çok açık ve sağlam bir barış karşıtı tutumda kalabilir mi?

Evet savaştan uzak durmalıdır ve ülke içindeki radikal görüşlere ve eylemlere, kışkırtmalara, halkın huzurunu bozan gösterilere karşı çok daha dikkatli olmalıdır.

Savaş çığırtkanlığı yapmak, dinler arası çatışmalara yönelmek, şiddetten yana olmak Türkiye için çok tehlikelidir ve çok zarar verir.

Türkiye tarihsel olarak büyük bir devlet geleneğinden geldiğini ve yaptığı Kurtuluş Savaşı ile emperyalist devletlere karşı çıktığını asla göz ardı etmemelidir.

Türkiye cumhuriyet yönetimi ile yeni kurduğu devlette birçok hukuksal adımlar atmış, demokrasiden ve barıştan, özgürlüklerden ve bağımsızlıktan yana olduğunu göstermiştir, ispat etmiştir.

Türkiye yine bugün tüm dünyaya bu temel özelliklerini açıkça göstermelidir ve emperyalizmin baskılarına ve oyunlarına karşı sağlam durabilmelidir.

Türkiye ülke içindeki yabancı unsurların gelişini, durumlarını ve yarın bir sorun çıkarabileceklerini asla göz ardı etmemelidir.

Türkiye için en önemli güç bir demokratik hukuk devleti olabilmek ve kendi ulusal çıkarlarından yana davranıp, silahlanma ve savaş politikalarına karşı durabilmektir.

Uygarlığın gelmesi gereken düzey, insanlığın “iyiliğine ve yararına” düşünce ve davranışların, ilkelerin, hukukun geçerli olacağı ve insanların öldürülmeyeceği, saldırıların, işgal ve saldırı savaşlarının olamayacağı bir zamana henüz daha gelinmedi.

Ne yazık ki milyarlarca insanın yaşama koşulları, eğitim ve öğretim düzeyleri, kültürel yapıları ve hukuksal bilinçleri, belenme ve barınma olanakları çok ama çok düşüktür ve bu nedenlerden dolayıdır ki çok rahat kullanılabilmekte ve de sömürülebilmektedir.

Siyaset bilimcileri, uzmanlar, uzman gazeteciler bile bu konuda her zaman ne yeteri denli bilgi ve görüş sahibi olamayabilirler ve de çok değişik görüşler de taşıyabilirler.

Bizim gibi “sıradan insanlar”, “duyarlı yurttaşlar” uzman olmadığımız için yalnızca haberlerden TV kanallarındaki bilgilendirmelerden bize sundukları kadarı ile öğrenebiliyoruz.

Bizim kendi topraklarımıza, ulus devlete, Türkiye cumhuriyetine, çağdaş demokratik hukuk devletine olan istem ve özleme, bilimsel bakış açısına ve bilinçli yurtseverler olabilmemize önem vermemiz gereklidir.

Herkes bulunduğu yerden ve kendi gücü doğrultusunda çok daha uyanık olabilmek ve ulusal çıkarları doğrultusunda davranmak zorundadır.

Savaş Türkiye’ye sıçramamalıdır; eğer bunu önleyemez isek Türkiye’nin sonu olur.

Önümüzdeki dönemin bölge ve de dünya için barıştan yana olduğunu isteyip, umut ediyorum.

Huzur dolu, insancıl, barışçıl bir dönem için sizlere sesleniyorum...

SAVAŞA HAYIR!                               

SAVAŞA HAYIR!                               

SAVAŞA HAYIR!                               

Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 21.10.2023