. TÜRKİYE'DE ETNİK KÖKENLER
. Türkiye'de
bulunan etnik kökenler ve azınlık grupları hangileridir diye düşünebilir,
araştırmalar yapabiliriz.
. O
denli çok etnik grup vardır ki bunların tam olarak tek, tek bulunup, açıklıkla
söylenmesi oldukça zordur. Gerekli de değildir.
. Hiç
bir zaman bir ırkçılık anlamına gelen “temiz, ari ırk” düşüncesine
düşmemeliyiz.
Yüzlerce yıl içerisinde göçler ve farklı
dalgalanmalar nedeni ile halklar yer değiştirmiş, iç içe geçmiş ve kaynaşmış da
olabilir.
Evlilikler yolu ile çeşitli halkların yeni
kuşaklar olarak ortaya çıkması da buna eklenir.
Bunların nüfusları ne kadardır?
Türkiye, etnik ve kültürel açıdan zengin bir
demografik yapıya sahiptir. Bunların huzur ve barış içerisinde, mutlulukla
yaşaması esastır.
“Demokratik anayasal bir hukuk devleti”
olarak anlayışımız yasalar önünde herkesin eşit olduğudur.
Hiç kimseye, hiç bir etnik kökene yada
toplumsal gruba, aileye ayrıcalık tanınamaz.
Etnik grupların ve azınlıkların nüfus
oranları konusunda farklı kaynaklarda değişik tahminler bulunmaktadır.
Türkiye'de resmi olarak etnik kökenlere göre
nüfus sayımı yapılmaz.
Genel olarak kabul gören bilgilere ve
çeşitli araştırmalara göre Türkiye'deki başlıca etnik kökenler ve azınlık
grupları ile tahmini nüfus oranları şöyledir:
A) BAŞLICA
ETNİK GRUPLAR VE TAHMİNİ NÜFUS ORANLARI:
a-Türkler:
Nüfusun büyük çoğunluğunu oluştururlar.
Tahminler genellikle %70-75 ile %86 arasında değişmektedir.
b-Kürtler:
Türkiye'nin en büyük etnik azınlık grubudur.
Tahminler %12.7 ile %19 arasında değişmekle birlikte, bazı kaynaklar 15-20
milyon civarında bir nüfusa işaret etmektedir.
c-Araplar:
Genellikle Hatay, Mardin ve Siirt gibi
güneydoğu illerinde yoğunlaşmışlardır. Tahmini oranları %1.1 ile %1.63 arasında
değişmektedir.
ç-Zazalar:
Kürtlerden ayrı bir etnik grup olarak da
kabul edilebilirler. Tahmini oranları %0.53 ile %4 arasında değişmektedir.
d-Çerkesler (Adigeler):
Kafkas kökenli olup, farklı bölgelerde
yaşarlar. Tahmini oranları %0.33 ile %3.3 arasında değişmektedir. Bazı kaynaklar
3 milyondan fazla nüfusa sahip olabileceğini belirtir.
e-Lazlar:
Karadeniz'in doğu kıyılarında yaşarlar.
Tahmini oranları %0.02 ile %0.27 arasında olup, bazı kaynaklar 500 bin ile 1
milyon arasında bir nüfusa sahip olabileceğini belirtir.
f-Boşnaklar:
Balkanlardan göç eden bir topluluktur.
Tahmini oranları %2.6 civarında olabilir.
g-Arnavutlar:
Balkanlardan göç eden bir diğer topluluktur.
Tahmini oranları %1.2 civarındadır.
h-Gürcüler:
Genellikle Kuzeydoğu Anadolu'da yaşarlar.
Tahmini oranları %1.3 civarındadır.
ı-Pomaklar:
Balkan kökenli olup, tahmini oranları %0.8
civarındadır.
i-Romanlar:
Türkiye genelinde dağınık olarak yaşarlar.
Tahmini nüfusları 500.000'in üzerinde olabilir.
B) LOZAN
ANTLAŞMASI İLE TANINAN AZINLIK GRUPLARI:
Türkiye'de uluslararası antlaşmalarla
"azınlık" statüsü tanınan gruplar şunlardır:
a-Rumlar:
Tahmini nüfusları 2.000-3.000 civarındadır.
b-Ermeniler:
Tahmini nüfusları 60.000 civarındadır.
c-Yahudiler:
Tahmini nüfusları 20.000 civarındadır.
. Bu
üç grup, Lozan Antlaşması'na göre “hukuki” olarak “azınlık” kabul edilmekte ve
bu statünün getirdiği bazı haklara (eğitimde kendi dillerini kullanma, kendi
okullarını ve vakıflarını kurma gibi) sahiptirler.
C) DİĞER
DİNİ VE ETNİK GRUPLAR:
. Lozan
Antlaşması ile azınlık olarak tanınmayan ancak Türkiye'de varlığını sürdüren
başka dini ve etnik gruplar da bulunmaktadır:
a-Aleviler:
Geniş bir dini topluluk olup, nüfusları
12-15 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Etnik köken olarak Türk, Kürt, Arap veya
diğer etnik kökenlere mensup olabilirler.
b-Süryaniler:
Çoğunlukla Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da,
özellikle Mardin bölgesinde yoğunlaşmışlardır. Tahmini nüfusları 15.000-20.000
civarındadır.
c-Yezidiler:
Nüfusları 5.000-7.000 civarındadır.
ç-Diğerleri:
Türkiye'de daha küçük etnik gruplar da yaşamaktadır:
Kırım Tatarları, Abhazlar, Çeçenler, Hemşin
Ermenileri, Dom, Lom, Goralılar, Arnavutlar, Bosnalılar gibi
. ÖZETLE: .
. Resmi
nüfus sayımları etnik köken ayrımı yapmadığı için bu veriler araştırmalara,
anketlere ve dil kullanımı gibi göstergelere dayanmaktadır.
. Farklı
kaynaklardan elde edilen tahminlerdir ve kesinlik taşımamaktadır.
. Birçok
insan kendisini birden fazla kimlikle tanımlayabilir (örneğin hem Kürt hem de Alevi).
. Bazı
gruplar için "etnik kimlik" ile "ana dil" arasında
farklılıklar olabilir.
. Örneğin,
ana dili Çerkesçe olan bir kişi kendini Türk olarak tanımlayabilir.
. Türkiye'nin
etnik yapısı oldukça çeşitlidir ve bu çeşitlilik, ülkenin kültürel zenginliğini
oluşturmaktadır.
.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ UNİTER YAPIDA ULUS DEVLETTİR.
. Temel
prensiplerinden biri de demokratik, laik bir hukuk devleti olmasıdır.
Bu anlayışın en önemli yansıması ise,
Anayasa'da da açıkça ifade edildiği gibi, yasalar önünde herkesin eşit
olmasıdır.
. Bu
ilke, kimsenin etnik kökeni, toplumsal grubu, dini inancı veya ailesi nedeniyle
ayrıcalık görmeyeceği veya ayrımcılığa uğramayacağı anlamına gelir.
. Hukukun
üstünlüğü ve eşitlik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel direklerindendir.
Demokratik anayasal bir hukuk devleti olarak
anlayışımız yasalar önünde herkesin eşit olduğudur.
Hiç kimseye, hiç bir etnik kökene ya da
toplumsal gruba, aileye ayrıcalık tanınamaz.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasa'da
belirtilen temel ilke ve kuralları, devletin varoluşsal niteliklerini ve
işleyişini belirleyen bağlayıcı normlardır.
Bu ilkeler, Anayasa'nın değiştirilemez
maddeleriyle (özellikle ilk üç madde) güçlendirilmiş olup, devletin üniter
yapısını, laikliğini, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti niteliğini güvence
altına alır.
Bu bağlamda, Anayasa'da ifade edilen “temel
ilke ve kurallara” karşı “çıkılamamasının”
temel nedenleri şunlardır:
I- Hukuki Üstünlük:
Anayasa, bir ülkedeki en üstün hukuk
normudur.
Diğer tüm yasalar, yönetmelikler ve
düzenlemeler Anayasa'ya uygun olmak zorundadır.
Anayasa'ya aykırı bir düzenleme veya eylem,
hukuken geçersiz sayılır.
Emperyalist güçlerin ülkedeki etnik grupları kışkırtması ile bölücü,
ayrımcı fikirler yaymak isteyenler, terör örgütü kuranlar vardır.
Bu durum son derece tehlikelidir.
Emperyalist
güçlerin ve dış mihrakların bir ülkenin iç dinamiklerini kullanarak, özellikle
de “etnik” veya “kültüre”l farklılıkları istismar ederek, bölücü ve ayrımcı
fikirleri yaymaya çalışması tarihi boyunca sıkça karşılaşılan ve son derece “tehlikeli”
bir durumdur.
Bu tür
girişimler, bir ulus devleti için “ciddi tehditler” oluşturur ve çeşitli “olumsuz”
sonuçlara yol açabilir.
II- Emperyalist Amaçlar ve
Sonuçları
Bu tür
kışkırtmaların temel amacı “ülke bütünlüğünü ve birliğini bozmak”tır.
Etnik ve
toplumsal fay hatlarını derinleştirerek, “iç çatışmalar” çıkarmak ve devleti
zayıflatmak hedeflenir.
III- Coğrafi ve jeopolitik çıkarlar:
Bölgedeki enerji
kaynakları, ticaret yolları veya stratejik konumlar üzerinde kontrol sağlamak
veya nüfuz alanlarını genişletmek için kaos ve istikrarsızlık yaratılabilir.
IV-Kaynak sömürüsü:
Zayıflayan ve
bölünmüş bir ülkenin doğal kaynaklarına daha kolay erişim sağlamak.
V-Bölgesel güç dengesini değiştirmek:
Kendi lehlerine
olan bir güç dengesi oluşturmak için mevcut yapıları bozmak.
Bu tür dış
müdahaleler ve kışkırtmalar, terör örgütlerinin ortaya çıkmasına veya mevcut
örgütlerin güçlenmesine zemin hazırlayabilir.
Terör örgütleri,
bu ayrımcı ve bölücü fikirleri kullanarak insanları kendi saflarına çekmeye
çalışır, şiddet ve korku yoluyla amaçlarına ulaşmayı hedeflerler.
VI- Tehlikeli Sonuçları
Bu durumun
sonuçları şunlardır:
a) Toplumsal
ayrışma ve kutuplaşma:
Farklı etnik
gruplar arasında güvensizlik ve düşmanlık tohumları ekilmesi.
b) Şiddet
ve terör olayları:
Terör
örgütlerinin eylemleriyle can kayıpları, maddi hasar ve genel bir güvenlik
tehdidi.
c) Ekonomik
istikrarsızlık:
Yatırımların
azalması, turizmin etkilenmesi ve kalkınma çabalarının sekteye uğraması.
ç) Uluslararası
itibar kaybı:
Ülkenin
uluslararası alanda istikrarsız ve riskli olarak algılanması.
d) İnsan
hakları ihlalleri:
Çatışma ortamında
temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması veya ihlal edilmesi.
VII- Savunma ve Mücadele
. Türkiye bu tür tehditlere karşı koyabilmek
için “güçlü” bir ulusal “birlik ve beraberlik” ruhuna sahip olmalı, “demokratik
kurumlarını” ve “hukuk sistemini” güçlendirmeli, “eğitim ve bilinçlendirme”
çalışmalarıyla toplumu her türrlü “manipülasyonlara” karşı “dirençli”
hale getirmelidir.
. Uluslar arası işbirliği ve “istihbarat”
paylaşımı da bu tür dış kaynaklı tehditlerle “mücadelede” kritik öneme
sahiptir.
. Türkiye gibi stratejik konuma sahip ülkeler,
bu tür “risklere” karşı son derece dikkatli olmak zorundadır.
. Ülkenin Anayasal ilkelerine bağlılık, hukuk
devleti anlayışı ve vatandaşların eşitliği gibi temel prensiplerine sıkı sıkıya
sarılmak, bu tür bölücü ve ayrımcı faaliyetlere karşı en güçlü kalkandır.
. Kalkınan,
çağcıl, demokratik, anayasal, parlamenter bir sosyal hukuk devleti olmak
zorunda olan Türkiye Cumhuriyeti Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda ve onun
hedefleri doğrultusunda ilerlemelidir.
. Son
dönemde görülen sıkıntılar ve çöküşler göstermiştir ki Türk milleti bir bütün
olarak derlenip kendine gelmeki ve ülkesinin büyümlüğüne, savunulmasına sahip
çıkmalıdır.
. Siyasi
partiler çok farklı ve değişen çizgilerde siyasetler gösterse bile Türk milleti
her şeyden önce “kendisi” uyanık olup, “öncü ve kurtarıcı” tutumları
göstermelidir.
. Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 2025.06.11, Mff.
. ( Araştırma ve değerlendirme
yazım.)