. EĞİTİMDE VE ÖĞRETİMDE BİRLİK
Sevgili
anneler, sevgili babalar ve sevgili öğrenciler, çok değerli öğretmenler:
İlk
ve orta öğretim okulları bugün yeni ders yılına başlıyor.
Sevinin
çocuklar, övünün büyükler!
Bu
eğitim öğretim yılının hepimiz için yararlı ve en iyi biçimde geçmesini,
halkımıza ve ülkemize büyük katkılar sağlamasını dilerim.
19
milyon öğrenci ve 1,2 milyon öğretmen, 2022-2023 eğitim öğretim yılına başlıyor.
Okullarda
60 bin temizlik personeli görevlendirildi. Eğitim yılı hazırlığı kapsamında
okullara 3,1 milyar liralık bütçe gönderildi.
Bu
yıl ayrıca 1450 yeni anaokulu ve 10 bin 200 ana sınıfı açıldı. Bakanlık, bu yıl
sonuna kadar 3 bin anaokulu hedefinin üzerine çıkmayı planlıyor.
2022-2023
eğitim öğretim yılı ilk ara tatili 14-18 Kasım 2022'de yapılacak. Öğrenciler
için 23 Ocak-3 Şubat 2023'te yarıyıl tatili, 17-20 Nisan 2023'te ise ikinci ara
tatil dönemi olacak. Eğitim öğretim dönemi, 16 Haziran 2023'te sona erecek.
Okullar
ve okul çeşitliliği ile Türkiye şu an çok büyük bir kargaşa yaşıyor.
Herkes
görüyor, izliyor, şahit oluyor bu durumu…
Görebildiğim
kadarı ile de herkes kendi bulunduğu yerden bakarak çok da memnun…
Paralı
okullara çocuğunu gönderebilecek olanakları olanlar özellikle çok sevinçli.
Öte
yandan gelir düzeyi yeterli olmayanlar ise çocuklarını devlet okullarına
göndermek zorundalar…
Ayrıca
yine çocuğuna kendince bir din eğitimi öğretimi aldırmak isteyenler de
seçtikleri bir kursa, yurda ek olarak çocuğunu gönderebiliyor.
İlk
bakışta ne denli özgürlükçü ve çok seçenekli bir eğitim-öğretim modeli olarak
görülüyor, değil mi?
Yurttaşlar
kendi dünya görüşüne, içinde bulundukları sınıfa, ekonomik duruma göre eğitim
ve öğretimden pay alabiliyor, yer alabiliyor.
Paralı
okulların ülke çapında yaygınlığının ve gittikçe de artmasının nedenlerini ve
bu durumu irdeleyen, açıklayan bir çalışma belki vardır, onu okuyan üzerinde
düşünen var mıdır, bilemiyorum.
Devrim
yasaları içerisinde önemli bir yeri olan Tevhid-i Tedrisat Kanunu halen
geçerlidir ve anayasa ile korunmaktadır: Tevhid-i Tedrisat Kanunu, 1961
anayasasının “Devrim Kanunlarının Korunması” başlıklı 153. Maddesi kapsamında
hükümleri anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz olduğu
bildirilen 8 kanundan birisi olmuştur.
1982
Anayasasında ise "İnkılap Kanunlarının Korunması" başlıklı 174. Madde
ile anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz olarak ifade
edilen 8 kanundan birisidir.
Türkiye
Cumhuriyeti'nin en temel sorunlarından birisi bir demokratik hukuk devletini
tüm ilke ve kurumlarıyla birlikte oluşturamamış olması ise diğer temel sorun da
eğitim ve öğretimdeki temel hedeflerin ve amaçların belirsizliği ve uygulamada,
örgün eğitimde çok farklılıklar taşıyan karma bir modelin olmasıdır.
Türkiye
devleti kendi yurttaşları için en iyisini ve en yararlısını seçmek ve istemek
durumundadır.
Anayasal
hak ve özgürlükler içerisinde bulunan bir demokratik yapıda "eşitlik"
ilkesine de uyulması gerekir.
Çok
farklı okul türlerinde, çok farklı program ve uygulamalarla yetiştirilen
çocukların gelecekte nasıl birer yetişkin olarak ne tür bir dünya görüşüne ve
de olanaklara erişeceğini daha ilk baştan düşünmek gerekmez mi?
Bir
ülkenin kendine özgü, üzerinde çok iyi çalışılmış ve hazırlanılmış, bilimsel
bakış açısını ve ulus devlet olarak tutumunu belirleyen, gelecek kuşakların
nasıl birer yurttaş olması gerektiğini ön gören "milli eğitim amaç ve
hedefleri, temel ilkeleri" olması gerekir.
Bu
her ülke için de geçerlidir ve o ülkenin içinde bulunduğu siyasi, sosyo-kültürel,
ekonomik durumunun da bir yansımasıdır.
Çocuklarına
bir ulusal bilinç, güçlü bir yurttaşlık duygusu ve güvencesi veremeyen ülkeler
nasıl olacak ki ulusal bağımsızlıklarını ve özgür seçme ve uygulama haklarını
kullanabilsin…
Kendi
anadiline tam egemen olamayan ve okullarında anadilinin temel öğretim dili
olmayan çocuklar nasıl olacak da bilimde ve teknolojide bilgi üretebilecekler…
Ülkenin
temel çıkarlarını korumada ve savunmada, ortak değerlere sahip çıkmak konusunda
nasıl olacak da gelecek kuşaklar bir birlik ve dayanışma içerisinde
bulunabilecek….
Ekonomik
yapısı, gelir düzeyi yüksek bir ülke, hukuk devleti ile yönetilen olmak, bir
refah toplumu olabilmek, kalkınmış bir ülke olmak, hak ve özgürlüklerin herkes
için olacağı bir toplum istemek… için bunları anlayacak, kavrayabilecek,
içselleştirecek, bilinçli birer yurttaş olabilecek genç kuşaklarımızın olması
gerekir.
Yoksa,
olmuyorsa o çocuklar okullara gider, gelirler, yabancı dille öğretim de
görürler, beli yüksek tahsil de yaparlar…ama sonunda kendi ülkelerine sahip
çıkmanın yollarını bilmedikleri için dış ülkelere gitmeyi ve oraların insanı
olmayı isterler o yolu seçerler….
Peki
ne olacak yıllarca yaptığınız harcamalar, gösterdiğiniz emekler, kurduğunuz
hayaller…
Bilinçli
ve gerçekten dürüst ve yurdunu seven, çağdaş bir insan olarak bu durum üzerine
düşünmek, görmek, anlamak, incelemek bize düşen bir görevdir.
21.
yüzyılda ileri teknoloji çağındaki ilerlemelerin ve küresel güçlerin tüm
dünyadaki "egemen olma" çalışmalarının varlığına gözü kapalı ve
anlamaz bir duruşla bakamayız.
Biliyorum,
bu konu çok "geniş araştırmalar" ve bakış açıları gerektiren bir "temel"
konudur ve günlük işler arasında buna yer ayırmak oldukça zordur.
Ama
yine de bunun üzerine eğilmek zorunluluğunu taşımalıyız.
Bugün
"EĞİTİMDE VE ÖĞRETİMDE BİRLİK" konusunu araştırıp, inceleyip, okuyup,
düşünmeliyiz.
. Öğretmen
Gönen Çıbıkcı, 12.09.2022, MŞ.