. - Kargaşa Yaratılmak İstenİlİyor .
·
Uzun yıllardır uygulanan algı operasyonları ve
uygulamaları devam ederken "halk" iyice kanıksatılmış ve
duyarsızlaştırılmış, "yönetilebilir" duruma getirilmiştir.
·
Nüfusun büyük kesiminin din ağırlıklı ama, bilgisiz
ve bilinçsiz eğilimleri gittikçe artırılmaktadır ki çağdaş, uygar ve demokratik
değerlerden uzaklaşsınlar.
·
Son hamleler ile anayasal güvence ve değerler,
demokratik kurumlar ve ilkeler "yok" edilebilmektedir.
·
Açık, açık ve gözler önünde yapılan girişimler,
konuşmalar ortadadır ve kullanılan vurgular ile bir "din devletine"
doğru gidilmesi özendirilmektedir.
·
Bir yandan derinlemesine yoksulluk, yoksunluk,
enflasyon, geçim sıkıntısı, hukuksuzluk, adaletsizlik ve büyük kargaşa ile tüm
dengeler alt-üst edilmektedir.
·
Moda, reklam, TV, basın-yayın, müzik, tüketime dair
özentiler ile davranış, tutum ve düşünce sistemlerine yapılan müdahaleler ile
toplumsal katmanlar arasında sosyal ve ekonomik uçurumlar yaratılmıştır.
·
"Kayıt dışı" paralar ve büyük kazançlar
yanı sıra dışarıdan ülkeye gelen, getirilen her türlü zararlı ve yasak madde
ticareti ve yayılması, denetlenemez hale gelmiş diye duyuluyor.
·
Kapılar, sınırlar, limanlar… denetimli ve devletten
yana güvenli olmaktan çıkar bir duruma gelmiş; ülke içerisine teröristler ve de
ne olduğu belgelenemeyen milyonlarca yabancı girebilir olmuş.
·
Toplumsal katmanların bu aşırı dengesizlikleri
yaşar duruma gelmesi toplumsal-ekonomik doğal akışa "uymamaktadır".
·
Yakın dönemde geçirilen seçimin ardı sıra önümüzdeki
dönemde bir diğer seçim, "yerel yönetimler seçimi" hazırlıkları
gündemde iken hiç sıradan olmayan yaklaşımlarla karşılaşılabilmektedir.
·
Karar verme yetkisine sahiplerin verdiği kararlar
ile ortaya koyduğu aday listeleri şaşkınlıklar yaratabilmekte, seçmenlerin
güvenini yitirmektedir.
·
En çok güvenmek, inanmak istediğiniz, muhalefet
olmasını beklediğiniz kişiler ve partiler seçmenlerde şaşkınlıklar
yaratabilmektedir.
·
"Demokratik, parlamenter bir sosyal hukuk
devletine" ve "anayasasına" sahip olduğumuzun inancı ile
siyaseti ve kamuyu değerlendirmek isterken birden en yukarıdan tam tersi sözler
ve uygulamalarla karşılaşıyorsunuz.
·
Ortaya atılan "şeriat" sözcüğü ile
hedeflenmek istenilen nedir?
·
Sokaktaki yurttaş bu olaylardan ne denli
etkilenmekte ve tepki gösterebilmektedir?
·
İnsanların "kafalarında" neler var,
neleri önemsemekteler, nasıl düşünmekteler, nelerden etkilenmektedir?
·
Toplumda bireyleri bir gözlemleyin, bakın nasıl
"giyiniyorlar", nasıl yaşıyorlar, sigara benzeri bağımlılıkları ne
durumda, nerelere para harcıyorlar?
·
Çağdaş, uygar, bilgili, bilinçli, duyarlı, ulus
devletten yana, kendine sahip çıkıp, koruyabilen yurt sever yurttaşlık yok
edilmektedir.
·
Özgür irade, sağlıklı düşünebilmek ve karar
verebilmek yok edilebilmektedir.
·
Çok geniş ve yaygın bir biçimde kullanılan
din-vicdan yapılanmaları, gittikçe artan tarikatlar siyasette, ticarette çok
güçlenmektedir.
·
Dinin "sömürü aracı" olması ve siyasette,
ticarette kullanılması büyük endişe yaratmaktadır ve bu durum ne yazık ki "engellenmez"
olmuştur
·
Öte yandan 16 milyon emeklinin "ÇOK
KIZGIN" olduğunu sanıyorduk....
·
Türkiye nüfusu 84 milyon olduğuna göre, yetişkin
insan içerisinde "emeklilerin" oranı ne kadardır?
·
Emekliler, bu çok büyük kitle TÜRKİYE'nin en büyük
kitlesidir ama ne iktidara, ne de devlet kurumlarına "adil bir emeklilik
oranı ve maaş ve ödemeleri hakkını" kabul ettirebilecek "bilince"
ve "etki alanlarına" sahip değil.
·
Bunların tüm sonucu olarak da 16 milyon emekli "ailece"
gittikçe çok daha "büyük sıkıntılar" içerisine düşüyor; geçim
sıkıntısı yaşıyor.
·
Türkiye ekonomisi süper enflasyonu yaşamakta ve tüm
satın alma gücü düşmüştür.
·
Bugünler "istemesek bile" çok daha
"kargaşalar" gösterecektir.
·
"Yerel seçimler yaklaşıyor" olmasına rağmen
bu durum değişmiyor.
·
Çünkü ne bir demokratik yurttaşlık bilinci var, ne
bir sosyal sınıf bilinci var, ne de bir emekçi bilinci var, ne de yeterli bir
çağdaş öğrenim düzeyi var, ne de bir hak arama kültürü var.
·
Evet Türkiye herkesin gözüne battı, her yandan
gizli açık saldırı var.
·
Türkiye çok "daha güzel" ve "yaşanılabilir"
bir ülke olmalı idi…
·
100 yıl öncesinden Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün
gösterdiği hedeflere ve çağdaş uygarlık yoluna, devrimlere, elde edilenlere,
yapılanlara, yatırımlara… ne yazık ki sahip çıkamadık.
. Öğretmen
Gönen ÇIBIKCI, 24.03.2024, MŞ.