5 Haziran 2022 Pazar

UZAK DURMAK GEREKİR

  UZAK DURMAK GEREKİR                         

.    UZAK durulması gereken bir "alan"...

  Hep Bilinen ve Hep "Yeni Olarak" Ortaya Çıkan Bir Konu:

-  İnanmak İstemek için İnat Edenler          

GENELLEME YAPARAK Bu Tür Girişimlere Bakacak Olursak:

Gerek Asya kökenli gerek Amerika kökenli bu tür kişiler, görüşler, yeni dinler, melekler, GURU'lar hep olmuştur.

Kendilerine bağlanacak kitleleri bulmak için çok iddialı çalışmalar, tezler ortaya atarlar.

İnsanlara çok vaatlerde bulunurlar.

Bugünün dünyasından başka bir dünya, mutluluk, sevgi ve huzur... vaat ederler...

Bir tür yeni çağ dinleri gibi, inanç ve yeniden var oluş türleri gibi... ortaya çıkarlar....

Bir tür kendilerince "tarikat" yaratmak isterler...

Çok önemli olduğunu iddia ettikleri tezleri ileri sürerler.

Önde giden lider, şeyh, başkan, reis, yazar... çok önemsenmelidir, diye sunarlar.

Bilinen "normal" şeylerin çok dışında olduklarını, çok farklı güçleri olduklarını.. iddia ederler.

- Kendine dön, kendini bul, kendini sev...

- Sevgi en büyük güçtür...

- Birleşin, el ele verin, sevgiye sarılın...

- Bize güvenin, bize gelin , bizimle birlik olun..

Bir yandan bilinen tek tanrılı dinlerden bir şeyleri alarak onun üzerinde kendilerince yenilikler kurarlar.

Bir yandan çok tanrılı ya da ilkel dinlerdeki bazı öğeleri ele alıp kendilerince kullanırlar.

Temelde yola çıkışlarındaki "hedef kitle" bellidir::

·       Bu dünyadan sıkılanlar.

·       Bu dünyada huzur bulamayanlar.

·       Ruhsal sorunları olanlar.

·       Toplumda kabul görmemiş olanlar.

·       Kişilikleri zayıf olanlar.

·       Bir büyük güce sarılıp, kendisi kurtarmak isteyenler.

·       Bilinen dinlerin insanları sömürdüğüne inanlar.

·       Bir yerlerde var olan güçleri bulup, onların kendilerine yol göstereceğine inanalar.

·       Ailesinde, çevresinde sıkıntılı olanlar.

·       Gelir düzeyi oldukça düşük olup, bir şeyler yapıp çok zengin olmak isteyenler...

·       Kendilerine çok güvendiklerini sanıp, bu hayalle bir şeyler yapabileceklerini sananlar.

·       Hiç kimseye inanmak istemeyip, kendince bir şeyler bulmak isteyen, inatla sadece kendi bildiklerine sarılan "aslında zayıf" kişiler..

·       İlle de "kafasına koyduğuna inanmak isteyen" aslında çok da derinlemesine bilgileri olmamasına rağmen, sıra dışı olmaya özenen kişiler..

        Yeni tür tarikatlar, organizasyonlar, dernekler, girişimler... "güçlerini nereden alırlar" diye sorulduğunda ise bunların kendi görünen güçlerinin arkasında hangi kaynakların olduğunu anlayabilmek, saptayabilmek oldukça zordur.

        Devletler bu tür tarikat ya da yapılanmalarla çok fazla uğraşmazlar ilk başlarda...

        Bazı demokratik ülkelerde bu işler "düşünce ve fikir özgürlüğü" kapsamında algılanıp, yorumlanır.

Ne zaman ki bir dolandırıcılık, sahtekarlık ve vergi kaçakçılığı olduğu, insanların özgürlüklerinin kısıtlandığı... gibi durumlar ortaya çıkarsa devlet hemen duruma el koyup, soruşturma açabilmektedir.

Büyük dinler, mezhepler, örneğin Katolik Kilisesi, Protestan kilisesi kendilerinin dışındaki bu tür inanç alanına giren girişimlere ve örgütlere karşı çok dikkatlidirler. Onlar yaklaşmazlar ve onlara izin de vermezler.

Bu alanda görevlendirdikleri kişiler de vardır. (Sekten Beauftragte..)

Çok değişik alanlarda ve konularda ve değişik yerlerde ortaya çıkan bu "hareketlerin" arkasında sadece birkaç kişinin varlığına ve onların çok iyi niyetli olduğuna inanmak çok büyük bir saf dillilik olur.

Son günlerde kripto para üzerinde çalışmalar yapıp, yeni girişimler gösterenler de vardır.

Bilinenleri, deşifre olmuş olanların bazılarını çok kişi bilir:

Asya, Hindistan yöresinden kaynaklanan gurular, MOON tarikatı, kar topu sistemleri, çiftlik bank, Scientology

Kısaca şöyle demek gerekir: "New Age Tarikatlara" dikkat!!!

Yani bir bakıma adamın biri "bana ilahi şey geldi ,vahiy geldi, kitap yazdım, hadi bana inanın" diyen tarikatlara çok çok dikkat edin .

Bütün dünyada, giderek bir sektör haline dönüşen New Age tarikatlar, dinî hassasiyetlerin kaybolduğu kesimlerde ve özellikle sosyete dünyasında yeni taraftarlar buluyor.

Kısa bir araştırma yaptığınızda görebilirsiniz:

- Hollywood'un ünlü yıldızları Demi Moore'dan Britney Spears'a, Madonna'dan Richard Geer'a kadar pekçok ismi peşinden sürükleyen Kabalist Guru Yehude Berg'in İstanbul'da Yahudi mistisizmini tanıtmaya yönelik konferansı gözleri bir kez daha tarikatlara çevirdi. 

- Batı ülkelerinde revaç bulan tarikatların hemen hepsinin Türkiye'de de şubeleri ve taraftarları olduğu biliniyor. Özellikle varlıklı kesimlerin genç ve orta yaş kuşağının ilgi duyduğu çoğu din dışı sayılan new age tarikatları, seminerler, geziler kurslar, seansların yanı sıra, görsel ve işitsel yayınlarla birlikte yeni bir sektör halini de aldı.

- Türkiye'ye gezi düzenleyen Hintli guru Shiri Mataji'nin her yıl Türkiye'ye gelip beş yıldızlı otellerde taraftarlarıyla buluşuyor ve bu konferansı izleyenlerin daha sonra katıldıkları seanslara yüksek ücretler ödüyorlar. 

- Son yıllarda Türkiye'den Hindistan'a ve Uzakdoğu'ya inanç turizminin çok yaygınlaştığını belirten uzmanlar, dinden soğutulan insanların ihtiyaçlarını new age denilen türedi tarikatlarla giderme çabasına girdiğini belirtiyorlar.

- Türkiye'de dini boşluktan dolayı gençlerin çıkış yolu aradıklarını, dini anlatanların ise dini algılayışlarının modern insanın tasasına hitap etmemesinin gençlerin bu tarikatlara yönelmesinde en büyük etken olduğunu dile getiren İlahiyat Profesörü Bekir Karlığa, Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde yeni çağ tarikatlarının daha da çoğalacağına dikkati çekiyor.

- İnanç psikyatrisi alanında çalışmalarıyla tanınan Psikiyatrist Dr. Mustafa Merter ise hastaları arasında zengin çevrelere mensup gençlerin de çok sayıda olduğunu belirtiyor. 

- Lideri Kuzey Kore'li Sun Myung Moon. 16 yaşındayken "vahiy" aldığına inanılan moon, 1954'de Seul'de Birleşik Kilise'yi kurdu. 1959'da ABD'de yayılmaya başladı. Moonculuk Hristiyanlıkla Doğu Dinleri'nin bir karışımı. 

- Türkiye'de faaliyet gösteren yeni tür tarikatlar:

  • Atlantisçiler: 
  • Yehova Şahitleri: 
  • Burç Tarikatı: 
  • Spritüalistler: 
  • Satanistler: 
  • Dünya Kardeşlik Birliği Mevlana Yüce Vakfı:
  • Maharishi Birleşik Alan Teknolojisi: 
  • Sağlıklı Yaşam Derneği: 
  • DeRohan Grubu: 

Bir "New Age" Tarikatı: "Scientology": Tüm dünyaya yayılmak için çalışıyor.

New Age: Hareket daha çok uzman yayınevleri, müzik dükkânları ve fuarlarda ve İnternet gibi ağlarda (networks) görünürlük kazanmaktadır.

Bu tür girişimler, yeni tür tarikatlar hep ayni yöntemi kullanıyorlar.

İnsanları kendilerine inanmaya çağırıyorlar, "bizden olun", "bizim gibi düşünün" diye sesleniyorlar, büyük vaatlerde bulunuyorlar.

Bu tür inanışlara, bu organizasyonlara, tarikatlara girildiğinde ise çok sistematik bir etki mekanizması altında bırakılan insanların bir daha çıkmalarına izin vermek istemiyorlar...

Bazı kişiler ise yayınladıkları kitaplarla kendilerine dünya çapında geniş bir kitle kazanmak istiyor.

Bunu da nasılsa becerebiliyorlar.

Onların kendilerince çok önemli görüşleri, iddiaları yayıncılık yolu ile yayılmaya ve o kitleleri etkilemeye çalışıyor.

Yeni bir tür inanç, yeni bir tür düşünce ile insanların zihinlerini etkilemeye ve onları kendi çekim alanlarına çekmeye uğraşıyorlar.

Genelde işledikleri konu spiritüalizm, öteki alemcilik, ezoterizm ruhlar, göksel güçler, melekler, tanrısal çağırılar... ve benzerleri olabiliyor.

İnsanların merak duyguları ve zayıflıkları burada bolca kullanılıyor.

İlk adımda para ile ilgili hiç bir şey yok gibi gözükse de zamanla üyelerinin tüm varlıklarını bağışlamalarını istiyorlar.

Zihinsel ve düşünsel anlamda kitleleri kendilerine bağlayıp, onların özgür iradelerine etki yapıyorlar, insanlar safça onlara inanmaya başlıyor.

Ayrıca bir de yeni olarak kripto para sistemleri gündeme geliyor:

İlk adımda çok kazanç ve kâr vaadiyle yeni tür sistemler, internet ve dijital çağ olanakları sunanlar özellikle çok bilimsel ve istatistiksel veriler sunuyorlar.

Kendilerini çok güvenilir ve çok bilen, uzman olarak kabul ettirmek istiyorlar.

Bunları zaten sıradan birisinin aslında hiç anlamayacağını ve de para için kendilerine katılacaklarını çok iyi biliyorlar.

Hırs ile "gözü kapalı inanan" kişi elindeki küçük paraları vere vere o organizasyonda, o tarikatta, o şirkette, o sitede yer alıyor.

Zaman zaman kendisine kâr payı da veriliyor.

Geri dönüşü olmayan bir yola itiliyor.

Parası bittiğinde ise bir yerlerden borç para getirmeleri bekleniyor.

Kendisini bu işe kaptırmış olan hırslı kişi için çok zor günler onu bekliyor.

Bu sistem bazı ülkelerde yasaklanmaya başlandı.

Dijital çağın yenikleri olarak gündeme gelen kripto para siteleri Bitcoin Siteleri , sistemleri son günlerde ne kadar çok ilgi çekici bir moda olarak gündemde ise bunun asıl nedeni "kendilerine hemen inanıp" yatırım yapacak çok (saf) kişinin olduğunu bildikleri içindir.

Daha önceki bir model olan kâr ortaklığı ile para kazanma sistemi "kar topu" Schneeball ise artık çok bilinen bir dolandırıcılık olarak kabul ediliyor.

Akıl sağlığı ile düşünmek ve ölçmek gerekir:

- Çok parası olan kişiler neden en güvenilir yatırım araçlarına giriyorlar, neden hep rizikodan uzak duruyorlar?

- Onlar enayi de siz mi çok akıllısınız?

İşte özet de bu!

Kendini çok akıllı, çok uyanık, çok kurnaz sananları yakalamak...

Özetle tümü ile ilgili olarak kısaca şunu söylemek yararlı olur:

- Uzak durun!

İnsanın bilimsel bakış açısından ve somut verilerden uzaklaşması, efsaneler kurması, gizli güçler beklemesi son derece sağlıksızdır.

Bu kişiler, bu organizasyonlar "insanın zayıflamaya" başladığında ortaya çıkan durumu kendileri için kullanmak isteyecektir.

Bize düşen ise kendi akıl sağlığımıza, ruh sağlığımıza ve de beden sağlığımıza dikkat ederek, özen göstererek "dik" durabilmektir, bu tür tuzaklara düşmemektir.

.    Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 04.11.2021, MŞ.

 

Türkiye'm Yine de Ayakta

  Türkiye'm Yine de Ayakta!                       

·       Türkiye'de yaşam görüntüleri ne kadar da güllük, gülüstanlık gözüküyor..

·       Deniz kıyısına kurmuşlar o güzelim masaları, üzerinde her türlü yiyecek ve içecekler, gülüp, sohbet eden mutlu , insanlar, verecekleri hesabı düşünmeden ödeyen şık, zarif insanlar kendilerine ayrılan özel masalarda yerlerini almışlar.

·       Bahçelerde, yeşillikler üzerinde, parklarda, ağaç altlarında, kayalıklar üzerinde kendi masalarıyla, sandalyeleriyle, neşeleriyle sohbet edip bir şeyler yiyip, içen halkımızın "mutlu kesimi"...

·       Türkiye "sorunları" olan, "geçim derdi" olan bir ülke mi?

·       Doğal afetler bu ülkede oldu mu?

·       Bir yerlerde eğitim sorunu var mı?

·       İşsizlik kimler için var?

·       Geçim derdini dile getirenler oluyor mu?

·       Küçük esnafı, küçük memuru, topraksız köylüsü, işçisi ile bu ay nasıl geçecek, diyen yurttaşları olan bir Türkiye var mı?

·       Koca, koca yüksek okulları bitirip de ne iş bulabilen, ne de aş bulup, aile kurabilen bir gençlik mi var?

·       Son yıllarda iş yerlerini kapatmış, kredilerini ödeyememiş, ailesini geçindiremeyen insanlar da mı varmış?

·       Bir yerlerde bir masa, bir koltuk, bir mevkii bulup da çok huzurlu olabilen, pek de aşağılara bakmayanlar da mı varmış?

·       Bir partinin içerisinde yerini alıp da o rozetle her bir yerlere girip, çıkabilen kendini pek de beğenen birileri de mi varmış...

·       Köyünden göçüp de kentin gecekondularında bir yer edinebilmek için o parlak ışıklı kentlerin sokaklarında kağıt toplayan görünmez insanlar da mı varmış

·       Adını her yerlere yazdırıp, halka hizmet yaptıklarını gösteren, şenlikler düzenleyen, çok başarılı belediyeciler de varmış..

·       Ellerinde akıllı telefonlar, sosyal medyada beğeniler bekleyen, onu bunu beğenen, moda diye yırtık pantolonları giyen,  her bir yerine dövme yaptırmayı düşünebilen bir gençlik kuşağı da mı varmış..

·       Her bir haberde cinayetler, tecavüzler, yolsuzluklar mı duyulur olmuş...

·       Kadın hakları, insan hakları, çocuk hakları... diye bir şeyler anlatmak isteyen, çağırılarda bulunmayı isteyen insanlar da mı varmış...

·       Kart üstüne kart alıp, kredilerin altında kamburu çıksa da sesi çıkamayan insanlar da mı varmış...

·       Sokaklarının çukurlarından hoplaya zıplaya ilerleyen komşular hep de ayni konuları mı konuşurlarmış?

·       Suların düzenli akmadığından, içme suyuna hasret kaldıklarından söz etmeye çalışanların duyulmadığı kentler mi varmış?

·       Çöp, çöp diye ortaya hep ayni konuları atan, devletten, belediyelerden yardım bekleyen birileri de mi varmış?

·       Amaann, o güzelim binalarda, pırıl, pırıl dairelerde oturan mutlu azınlıklar da mı varmış...

·       Sokaklarda bildiğimiz halkın içinde göze çarpan birileri başka komşu ülkelerden gelip de yer kapmak mı istiyorlarmış...

·       Ne bir ustalık, ne de bir çıraklık eğitimini doğru dürüst alamamış ama o mesleği yapmak için uğraşanlar mı varmış?

·       Ülkenin doğal zenginlikleri, varlıkları diye birileri bir şeyler anlatmaya kalksa bunları hiç bilmeyen, anlamayan koca, koca yığınlar mı varmış...

·       Temel yurttaşlık bilgileri, hak, hukuk, devlet, demokrasi, adalet ... falan sözlerini kulaktan duyup bir türlü anlayamayan, kavrayamayan milyonlar mı varmış...

·       Çökmelerle, üstüne geçirmelerle, el koymalarla birilerinin nelere sahip olduklarını, böylesi haberleri duyduklarında neyin nasıl olduğunu, ortada dönen paraları anlayamayan, kavramaları mümkün olmayan on milyonlar mı varmış...

·       Mahallelerinde kendisine öğretilenleri yıllarca ezberleye, ezberleye düşünmeden, eleştirmeden yaşayıp giden ve kendilerine söylenilen her yalana inanan on milyonlar mı varmış....

·       Vatan, millet Sakarya... denilen ama içi pek de kavranılamayan coşkulu, iman dolu büyük kahramanlıklar heveslisi vurma, kırma sporlarını çok seven milyonlar da mı varmış...

·       Olsun!

·       Hiç fark etmez!

·       Güzelim Türkiye'm kendi, kendine yine de ayakta durmaya çalışıyor...

·       Nasıl olsa mutlu azınlıklar kaptıkları yerlerde tatlı, tatlı ve sorunsuz, güle oynaya yaşayabiliyorlar.

·       Öyle "sosyal adalet, eşitlik, kardeşlik, şans eşitliği, hak, hukuk..." demenin ne yeri kalmış, ne de kıymeti, ne de söyleyeni, ne de sahip çıkanı...

·       Belki oralarda bir yerlerde birileri soruyor da olabilir: "böyle gelmiş, böyle mi gidecek?"

·       Olsun, sağlık olsun, bu da geçer....

.    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 12.08.2021, MŞ.


YURTTAŞ NE YAPMALI

 .  YURTTAŞ NE YAPMALI?        

Yurttaşlar kendi durumlarına göre ülkenin içinde bulunduğu sıkıntıları görüp, algılar.

Her yurttaş bir değildir, her birinin sosyal, ekonomik ve kültürel durumu çok farklı olabilir.

Birileri, çok az sayıda birileri rejimin getirdiği, kendilerine sağladığı "avantajlardan" yararlanır ve normal bir düzende akla bile gelmeyecek çıkarlar elde eder.

Nüfusun en büyük orantısını taşıyan dar gelirli, yoksul kesim ise en çok da etkilenen, sıkıntılar içinde olandır.

En yukarıda olan, azınlıkta bulunan "seçkin" ve "iş bilir" kesim en yüksek gelir grubu olarak yaşayan ve ülkenin her türlü varlığından en çok payı alan kesimdir.

Böyle olunca da o toplumdaki herkesin olaylara ve duruma bakışı ayni olmamaktadır.

Geri kalmış ülkelerde, kalkınmada zorluk çekilen ülkelerde gelir dağılımında yaşanılan eşitsizlikler tüm dünyada yaşanılan en büyük sorundur.

Yüz milyonlarca insan açlık ve yoksulluk ile boğuşur iken çok az sayıda insan ise çok büyük gelir gruplarının, güç odaklarının başında yer alır.

Onlar her yerde söz sahibidirler, onlar her büyük işten paylarını alanlardır ve de hiçbir yere kayıtlı da olmazlar.

Elde ettiklerinin ne hesabı sorulabilir, ne de denetlenebilir durumdadırlar.

Aslında dünyanın birçok ülkesinde büyük işleri yapan bu kesim görülür ve bilinir.

Böyle olunca da olumsuzluklara, sömürüye, insanlığa ters düşen durumlara karşı her insanın kendi "Bakış Açısı" bu nedenlerden dolayı çok farklıdır.

Bir devletin yurttaşlarının temelde iki duruşu olabilir.

İki farklı ana grup düşünebiliriz.

- "Ben durumdan hoşnutum, her şey gayet iyi ve güzel, sorun yok. Dünyanın en kalkınan ülkelerinden birisi olma yolundayız." der.

Ya da

"Ortada çok büyük sıkıntılar, yolsuzluklar, adaletsizlikler var. Halk geçim sıkıntısı altında eziliyor. Bunları görüyoruz, yaşıyoruz. Ama ne yapabiliriz ki… Bizi dinleyen, anlayan yok, herkes kendi çıkarı peşinde koşuyor!" der.

Belki de bir başka çok küçük kesim de olabilir mi?

- "Ben bir küçük yurttaş bile olsam yine de durumu görüp, eleştirip, doğru çözüm yollarını düşünebilirim, düşünmeliyim!" diyenler de olabilir mi?

Sadece şikayetlerde bulunmak, mızmızlanmak, alay etmek, öfke belirtilerinde bulunmak, birilerini aşağılamak, kötü sözcükler kullanmak, beddua etmek… türünden bir tür "rahatlama" içine düşenler de olabilir.

Bir şeylere karşı durmak, engellemek, değiştirmek, ortadaki durum ile mücadele etmek istese bile "ne ile" ve "nasıl" mücadele edilebileceğini bilebilmek en zor olan "konu"dur.

Aslında en zor olan iş de bu değil midir?

Gerek siyasi, gerekse toplumsal ya da ekonomik sorunları ayrı, ayrı irdelemek, "derinlemesine" bilgi sahibi olmak, aralarındaki ilişkileri görebilmek.. öyle pek de kolay değildir.

Konunun uzmanları bile her zaman çok farklı şeyler söyleyebilir, farklı yorumlarda bulunabilirler.

Belki de en kısa, en kolay tümce şu olabilir:

- "Kapitalizm ve onun yarattığı emperyalizm "küreselleşme" boyutu ile her yere uzanıp, her şeyi kendi egemenliği altına almaktadır."

Bu saptamaya karşı durabilmek ve korunabilmek için ise her yerde kitleler kendilerince başka, başka modeller üretirler.

Gerçekten de durumun ne olduğunu, sorunun temelinde nelerin yattığını, görünenlerin ardında nelerin olduğunu, hangi güçlerin nerelere değin egemen olduğunu görebilmek, anlayabilmek "çok ama çok" zordur.

Birçok gerçek ve kimin ne olduğu ancak ileride anlaşılacak ve açığa çıkabilecektir.

Bu arada belli kavramlar, deyimler ortaya çıkar ve bilir kişiler ya da çok bilenler bunların üzerinde yoğunlaşır.

"Devlet ve yönetim, iktidar ve güç" üzerinde sıradan yurttaşların laf üretmesi ise ne yazık ki bir "gerçeğe" ulaşmalarına hiç yardımcı olamaz.

Gelinen son durumda "demokratikleşme" ve çağdaşlık, uygarlık kavramları yükselen değerlerdir ve de bunların çok daha irdelenmesi, kavranılması ve içlerinin çok sağlıklı doldurulabilmesi gerekir.

Dile en çok dolanan "örgütlenme" bile en çok üzerinde düşünülmesi gereken bir alandır ve birçok kişi de örgütlenmeden sadece kendi içinde bulunduğu mahalleyi anlar.

Kısacası, şu an azıcık da olsa bugünlerde "düşünebilmenin" değerini bilelim ve "eleştirel düşünme" yöntemlerini geliştirelim.

Çünkü "özgür düşünme" ileride gittikçe çok, çok daha bulunmaz bir durumda olacaktır.

İnsanların sağlıklı ve analitik düşünebilmelerinin önüne çıkarılabilecek çok daha türlü etken olacaktır.

Daha baskıcı ve yıldırıcı önlemleri kendileri için alıp, içerisinde bulundukları yapıyı devam ettirmek isteyeceklerdir.

Siyasi ortam, rejime bağlı kısıtlamalar, gittikçe artan propagandanın gücü, zihin yönetim sistemlerinin etkisinin artması ve yayılması… ile birlikte kişilerin "özgür iradeleri" ile düşünüp, davranabilmeleri gittikçe artan bir hızla "daralacaktır".

Yerine ise kendi "bulundukları yere" göre üstlendikleri "sürü etkisi" ile peş, peşe birbirlerine benzer davranır bir duruma gireceklerdir.

İstenilen de budur: İradesi zayıf, yönetilebilen, üzerinde etki uygulanabilen, yönlendirilebilen "birey"…

Belki de bu nedenlerden dolayı da ayrıca sadece siyaseti, ekonomiyi düşünmek yetmeyecektir.

Artık özgür düşünebilmek için, irade sahibi olabilmek için "yüksek teknoloji" ve "yeni dijital çağ" üzerinde de biraz daha araştırma yapma zamanı yaklaşıyor.

Dünyayı yönetenler her kimler ise onlar hiç boş durmuyorlar.

Her türlü teknik ve olanaklar ile yayılmaya ve dünyayı etki altına almaya devam ediyorlar.

Biz ise zamanımızı, enerjimizi boş ve hoş şeyler için harcayıp, mutluluklar mı arıyoruz?

Olsun!

Belki birileri çok daha iyi görüp, kavrayıp iyi şeyler yapabilir…

.  Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 05.06.2022, MŞ.