Hızlı Kentleşme, Toplum ve İnsan
Türkiye
artık köylerden kaçıp ve kentlere yerleşen insanlar bütünü olmağa başladı.
Hızlı
büyüme ve plansız yapılaşmalarla kentlerde yaşam ise gittikçe zorlanıyor,
sorunlar arttıkça artıyor.
Göç
alan ve çok hızlı nüfus artışı yaşayan kentler plansız yapılaşmayla birleşince
yaşanmaz yerler olmağa başladı.
Son
yıllarda iyice belirlenen ve çok da göze batan nedir?
İlk
karşılaştığınız durum: Trafiğin "tam bir sorun" olduğudur.
Kuralların
uygulanmaması, çarpık ve plansız yapılaşmalar, yol yapımlarındaki
plansızlıklar, yetersiz belediyecilik, denetimsizlik ve sorumlulara ulaşamamak gibi
özellikleri de içerdiğinde yüz binlik nüfuslu bir kentte yaşamak bir işkence
durumuna dönüşmüş olacaktır.
İlk
akla gelen ve hemen dile düşen şudur:
- Aman
başın bir derde girmesin, hiç kimseye bulaşma!
-
Kimseye karışma da sağ salim eve gel!
-
Çeneni tut! Sana ne alemden!
İstediğin
kadar kendine söz geçirmek için uğraş, kendini kontrol altına al...
Yine
de seninle ''ayni yolu'' ayni trafiği paylaşan taşıtlı, taşıtsız insanlar öz
denetimlerini yitirmişlerse, kurallara uymamayı kendilerinde bir hak
saymışlarsa, hemen kabalaşmak ve sinirlenmek gibi bir özelliğe sahipseler...
Ne olacak?
Sen
kendinde bir suç, kabahat, saygısızlık, kötülük aramaz iken içine düştüğün
durumlara NORMAL adını vermek ise ancak bu tür toplumlaşmalarda yaşanır.
Neden
acaba böyle bir durum oluştu?
Neden
insanlar bu toplumda artık çekilmez bir hale geldiler?
İnsanlarımızın
kültürel ve kişilik düzeyleri, ruhsal yapıları, karakter özellikleri neden bu
kadar denetlenemez hale geldi?
Kimler
buna sebep olmuş olabilir?
Bu
yapıdaki bir toplumda nasıl mutlu olunabilir?
Kendimizi
nasıl koruyabiliriz?
Neler
yapılabilir?
Ülke
ekonomisindeki dengesizlik, toplumun en zengin katlarıyla en fakir katlarını
ortak kent sorunlarında buluşturmuştur.
Kent
yönetiminde söz sahibi olanların ne kadarı gerçekten donanımlı ve bilinç düzeyi
yüksek kişilerdendir?
Hızlı
ve çirkin büyüyen kentler tam bir denetimsizlik ve plansızlık sonucu güven
vermeyen, her an insanların çeşitli sıkıntılar yaşadıklar alanlar haline
gelmiştir.
Bütün
''kötü insan davranışları''nı görmek sıradanlaşmıştır.
Hak
aramak, hukukun işleyebileceğine inanmak artık çok zor bir düşünce halini
almıştır.
Güzel
ahlak, görgü, edep, saygı, nezaket, incelik, hoşgörü, dürüstlük, estetik vb
kavramlar insanların öz karakterlerinden çıkmağa başlamıştır.
Öfke,
kızgınlık, kavgaya hazır olmak, ötekileştirmek, terslemek, beğenmemek,
küçümsemek, bağırmak... burada yaşayan insanların davranış biçimi olmağa başlamıştır.
Ülkenin
genelindeki ekonomik ve siyasi bozukluklar özellikle böylesine çarpık
kentleşmelerde çok daha kendini hissettirmektedir.
Aslında
çok basit ve düzenli önlemlerle, denetimlerle o kadar çok hızlı değişimler de
olabilir.
Var
olan belediye ve kaymakamlık olanakları, emniyet ve zabıta benzeri görevlileri
daha planlı ve yoğun bir çalışma içine girebilseler, sistematik bir çalışma
planı uygulanabilse yaşam çok daha huzur verici olur.
Örnek
olarak şöyle sıralayabiliriz sanıyorum:
-Kentin
kamuya açık alanlarında gerçek ve düzenli bir temizliğin sağlanması için
görevli ve sorumlu kişiler işlerini tam yapabilseler...
-Trafiğin
denetlenmesi ve akışı denetlenip, huzur sağlanabilse
-Trafik
akışının yeniden düzenlenmesi gerektiği düşünülse...
-Örneğin
trafik lambaları gerekli yerlere konulsa, tek yön yol seçenekleri üzerinde
çalışılsa, yol üzerinde park eden araçlar engellenebilse...
-Kent
içinde çok katlı park hedeflerine gidilse...
-Trafikte
var olan yasalar tam uygulansa....
-Motorsiklet
kullanıcılarının denetimi ve eğitimi gerçekleştirilse...
-Toplu
alanlarda, halk pazarında, ana yollarda, plajlarda, çarşıda, pazarda, gezinti
yollarında görevliler olsa ve işlerini gerçek anlamı ile yapsalar...
-Eskiden
var olan turizm polisi yine olsa, sahilde, gezi yollarında onların varlığını
görebilsek...
-Sokak
satıcıları gerçekten denetlense; kimdir, nedir, ruhsatı var mıdır, nerden alıp
ne satmaktadır?
-Sokak
satıcılarının denetleme ve "izin ruhsatını" gösteren kartları olsa
yakalarında...
-Zabıta
memurları ve polis memurları özellikle kamuya dönük alanlarda görülebilse,
halkın güveni sağlanır ve de küçük huzursuzluklar önlenmiş olur.
-Çok
küçük şikayet, hatırlatma ve uyarıların nereye kime yapılabileceği konusunda
yerel makamlar ve kurumlar, odalar... iyi bir iş birliği ile halkı
bilgilendirseler; bu başvuruları gösteren bilgilendirme afişleri kentin görünen
yerlerinde olsa...
Bu
küçücük gibi görülen ve de ''yaa bunlar zaten yapılıyor'' diye hemen cevap
verilen durumlar, aslında ''hayata geçirilmiş'' olsa insanlar ne huzursuz
olurlar, ne de çekine çekine yaşarlar.
Her
bir birey, yurttaş bir sıkıntı, bir olumsuz durum gördüğünde bunu sorumlulara
aktarabilmelidir çekinmeden. Ve inanmalıdır ki bu yurttaşlık görevi takdir
edilecektir ve de olumsuz durum hemen ortadan kaldırılacaktır.
Kentimizde
yaşayan insanlarımıza bu duygu ve güvenceyi veremezseniz, onlar da ya
boyunlarını büküp evlerinde oturacaklardır ya da kendilerine yardımcı olmaları
için eş, dost, aracı vb. kişileri arayacaklardır.
Öz güvenini
yitirmiş, yurttaşlık bilinci olmayan, korkak ve kişiliksiz, kamu görevlilerine
güvenmeyen insanların yaşadığı bir sorunlu kent hiç birimizin istediği bir
tablo olmamalıdır.
Eğer
esas hedeflenmesi gereken ''yaşanılabilir, huzur veren, her yönüyle temiz bir
kent'' ise zaten doğru yolu seçmekteyiz.
Güncel
konuşmalarda, resmi görüşmelerde, haberlerde, sohbetlerde, projelerde, yapılanmalarda,
kongrelerde.. ve daha ne varsa hepsinin ana çatısında ''huzurlu ve temiz bir
kent'' olmalıdır.
Bunu
sağlayabildiğimizde ancak toplumun her kesimi, her grup insan görecektir ki
ortak akıl ve hedefler hepsini de daha üst bir yaşam düzeyine getirecektir.
Nüfuslu
yüz bini aşan bir Kuşadası ve benzeri kentler hiç de övünülecek bir durum
değildir. ''Yabancı turist gelsin de işlerimiz açılsın'' beklentisi yarınlar
için hiç bir değer taşımaz.
Sorunlarını
çözecek modeller yaratamazsanız bu kentler bir kaoslar
diyarı olacaktır.
Saygılarımla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yapanın adı ve soyadı: