28 Eylül 2021 Salı

Hızlı Kentleşme

 Hızlı Kentleşme, Toplum ve İnsan

Türkiye artık köylerden kaçıp ve kentlere yerleşen insanlar bütünü olmağa başladı.

Hızlı büyüme ve plansız yapılaşmalarla kentlerde yaşam ise gittikçe zorlanıyor, sorunlar arttıkça artıyor.

Göç alan ve çok hızlı nüfus artışı yaşayan kentler plansız yapılaşmayla birleşince yaşanmaz yerler olmağa başladı.

Son yıllarda iyice belirlenen ve çok da göze batan nedir?

İlk karşılaştığınız durum: Trafiğin "tam bir sorun" olduğudur.

Kuralların uygulanmaması, çarpık ve plansız yapılaşmalar, yol yapımlarındaki plansızlıklar, yetersiz belediyecilik, denetimsizlik ve sorumlulara ulaşamamak gibi özellikleri de içerdiğinde yüz binlik nüfuslu bir kentte yaşamak bir işkence durumuna dönüşmüş olacaktır.

İlk akla gelen ve hemen dile düşen şudur:

- Aman başın bir derde girmesin, hiç kimseye bulaşma!

- Kimseye karışma da sağ salim eve gel!

- Çeneni tut! Sana ne alemden!

İstediğin kadar kendine söz geçirmek için uğraş, kendini kontrol altına al...

Yine de seninle ''ayni yolu'' ayni trafiği paylaşan taşıtlı, taşıtsız insanlar öz denetimlerini yitirmişlerse, kurallara uymamayı kendilerinde bir hak saymışlarsa, hemen kabalaşmak ve sinirlenmek gibi bir özelliğe sahipseler...

Ne olacak?

Sen kendinde bir suç, kabahat, saygısızlık, kötülük aramaz iken içine düştüğün durumlara NORMAL adını vermek ise ancak bu tür toplumlaşmalarda yaşanır.

Neden acaba böyle bir durum oluştu?

Neden insanlar bu toplumda artık çekilmez bir hale geldiler?

İnsanlarımızın kültürel ve kişilik düzeyleri, ruhsal yapıları, karakter özellikleri neden bu kadar denetlenemez hale geldi?

Kimler buna sebep olmuş olabilir?

Bu yapıdaki bir toplumda nasıl mutlu olunabilir?

Kendimizi nasıl koruyabiliriz?

Neler yapılabilir?

Ülke ekonomisindeki dengesizlik, toplumun en zengin katlarıyla en fakir katlarını ortak kent sorunlarında buluşturmuştur.

Kent yönetiminde söz sahibi olanların ne kadarı gerçekten donanımlı ve bilinç düzeyi yüksek kişilerdendir?

Hızlı ve çirkin büyüyen kentler tam bir denetimsizlik ve plansızlık sonucu güven vermeyen, her an insanların çeşitli sıkıntılar yaşadıklar alanlar haline gelmiştir.

Bütün ''kötü insan davranışları''nı görmek sıradanlaşmıştır.

Hak aramak, hukukun işleyebileceğine inanmak artık çok zor bir düşünce halini almıştır.

Güzel ahlak, görgü, edep, saygı, nezaket, incelik, hoşgörü, dürüstlük, estetik vb kavramlar insanların öz karakterlerinden çıkmağa başlamıştır.

Öfke, kızgınlık, kavgaya hazır olmak, ötekileştirmek, terslemek, beğenmemek, küçümsemek, bağırmak... burada yaşayan insanların davranış biçimi olmağa başlamıştır.

Ülkenin genelindeki ekonomik ve siyasi bozukluklar özellikle böylesine çarpık kentleşmelerde çok daha kendini hissettirmektedir.

Aslında çok basit ve düzenli önlemlerle, denetimlerle o kadar çok hızlı değişimler de olabilir.

Var olan belediye ve kaymakamlık olanakları, emniyet ve zabıta benzeri görevlileri daha planlı ve yoğun bir çalışma içine girebilseler, sistematik bir çalışma planı uygulanabilse yaşam çok daha huzur verici olur.

Örnek olarak şöyle sıralayabiliriz sanıyorum:

-Kentin kamuya açık alanlarında gerçek ve düzenli bir temizliğin sağlanması için görevli ve sorumlu kişiler işlerini tam yapabilseler...

-Trafiğin denetlenmesi ve akışı denetlenip, huzur sağlanabilse

-Trafik akışının yeniden düzenlenmesi gerektiği düşünülse...

-Örneğin trafik lambaları gerekli yerlere konulsa, tek yön yol seçenekleri üzerinde çalışılsa, yol üzerinde park eden araçlar engellenebilse...

-Kent içinde çok katlı park hedeflerine gidilse...

-Trafikte var olan yasalar tam uygulansa....

-Motorsiklet kullanıcılarının denetimi ve eğitimi gerçekleştirilse...

-Toplu alanlarda, halk pazarında, ana yollarda, plajlarda, çarşıda, pazarda, gezinti yollarında görevliler olsa ve işlerini gerçek anlamı ile yapsalar...

-Eskiden var olan turizm polisi yine olsa, sahilde, gezi yollarında onların varlığını görebilsek...

-Sokak satıcıları gerçekten denetlense; kimdir, nedir, ruhsatı var mıdır, nerden alıp ne satmaktadır?

-Sokak satıcılarının denetleme ve "izin ruhsatını" gösteren kartları olsa yakalarında...

-Zabıta memurları ve polis memurları özellikle kamuya dönük alanlarda görülebilse, halkın güveni sağlanır ve de küçük huzursuzluklar önlenmiş olur.

-Çok küçük şikayet, hatırlatma ve uyarıların nereye kime yapılabileceği konusunda yerel makamlar ve kurumlar, odalar... iyi bir iş birliği ile halkı bilgilendirseler; bu başvuruları gösteren bilgilendirme afişleri kentin görünen yerlerinde olsa...

Bu küçücük gibi görülen ve de ''yaa bunlar zaten yapılıyor'' diye hemen cevap verilen durumlar, aslında ''hayata geçirilmiş'' olsa insanlar ne huzursuz olurlar, ne de çekine çekine yaşarlar.

Her bir birey, yurttaş bir sıkıntı, bir olumsuz durum gördüğünde bunu sorumlulara aktarabilmelidir çekinmeden. Ve inanmalıdır ki bu yurttaşlık görevi takdir edilecektir ve de olumsuz durum hemen ortadan kaldırılacaktır.

Kentimizde yaşayan insanlarımıza bu duygu ve güvenceyi veremezseniz, onlar da ya boyunlarını büküp evlerinde oturacaklardır ya da kendilerine yardımcı olmaları için eş, dost, aracı vb. kişileri arayacaklardır.

Öz güvenini yitirmiş, yurttaşlık bilinci olmayan, korkak ve kişiliksiz, kamu görevlilerine güvenmeyen insanların yaşadığı bir sorunlu kent hiç birimizin istediği bir tablo olmamalıdır.

Eğer esas hedeflenmesi gereken ''yaşanılabilir, huzur veren, her yönüyle temiz bir kent'' ise zaten doğru yolu seçmekteyiz.

Güncel konuşmalarda, resmi görüşmelerde, haberlerde, sohbetlerde, projelerde, yapılanmalarda, kongrelerde.. ve daha ne varsa hepsinin ana çatısında ''huzurlu ve temiz bir kent'' olmalıdır.

Bunu sağlayabildiğimizde ancak toplumun her kesimi, her grup insan görecektir ki ortak akıl ve hedefler hepsini de daha üst bir yaşam düzeyine getirecektir.

Nüfuslu yüz bini aşan bir Kuşadası ve benzeri kentler hiç de övünülecek bir durum değildir. ''Yabancı turist gelsin de işlerimiz açılsın'' beklentisi yarınlar için hiç bir değer taşımaz.

Sorunlarını çözecek modeller yaratamazsanız bu kentler bir kaoslar diyarı olacaktır.

Saygılarımla...

      Gönen Çıbıkcı, 17.09.2016, KUŞADASI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yapanın adı ve soyadı: